Kırgızistan
Kuzey ve kuzeybatıda Kazakistan, güneybatıda
Özbekistan, güneyde Tacikistan, doğu ve güneydoğuda Doğu Türkistan
(ÇHC) ile çevrelenmiş bulunan Kırgızistan Cumhuriyetinin yüzölçümü
198.500 km2dir. 15 Aralık 1990'da egemenliğini, 31 Ağustos 1991 yılında
da bağımsızlığını ilan eden Kırgızistan bir Cumhuriyettir. Tanrı
dağları ve Pamir dağlarının eteklerinde bulunan Kırgızistan genellikle
dağlık bir arazi yapısına sahip olup, ortalama yüksekliği 1500 metrenin
üzerindedir. Tanrı ve Pamir sıradağları silsilesi Kırgızistan'ın
coğrafi durumunu belirlemektedir. Tanrı dağlarının kuzeybatıya uzayan
kolları olan Kırgızistan dağları ve Çatkalı dağı, güneybatıya uzanan
Atbaşı ve Fergana dağları bulunmaktadır. Bu dağlar arasında dünyanın en
güzel manzaralı göllerinden bir olan Issık Göl ile ülkenin en bereketli
topraklarının bulunduğu Fergana vadisi bulunmaktadır. Kırgızistan
karasal bir iklime sahip olup, yıl boyunca çok az yağmur yağar. Deniz
seviyesinden 2000 m. yüksek olan yerlerde kışlar, sıcak ve kurudur. Kış
mevsimindeki hava sıcaklıkları özellikle dağlar ve dağ vadilerinde
oldukça düşüktür.Narin, Tar, Kurşab, Talas, alay, Çu ve Kızılsu
Kırgızistan'ın en önemli nehirleridir. Ülkede 3.000'den fazla göl
bulunmaktadır. Bunlardan en önemlisi dünyanın en büyük ikinci krater
gölü Issık gölüdür.
Başkenti Bişkek olan Kırgızistan'ın nüfusu 4.472.000'dir. bu nüfusun %39'u kentlerde, %61 ise kırsal alanlarda yaşamaktadır. Nüfus yoğunluğu km2'de 20 kişidir. Nüfus kompozisyonunu %52.4 Kırgız, %20.9 Rus, %12.7 Özbek, %2.4 Ukraynalı, %11.6 diğerleri oluşturmaktadır. Altı idarî bölgeye ayrılan Kırgızistan'ın (Çuy, Issık-kul, Oş, Talas, Calalabad, Nevin) önemli şehirleri Bişkek, Oş, Calalabad, Tokmak ve Karabalta'dır.SSCB döneminde eğitim ve ilim alanında bilinçli olarak geri bırakılan Kırgızistan, bağımsızlıktan sonra eğitim alanına süratle el atmıştır. 1990/91 verilerine göre orta dereceli okul sayısı 1806, yüksek öğretim kurum sayısı ise 9'dur. 16 adet üniversite ve enstitü, 48 adet teknik ve sanat okulu bulunmaktadır. Kırgızistan arazisinin %7'si tarıma elverişli arazidir. Temel tarım ürünleri hububat, pamuk, şeker pancarı, tütün, patates, kenevir, sebze ve meyveler teşkil etmektedir. Hayvancılık gelişmiş olup, koyun, keçi, büyük baş hayvan, arıcılık ve domuz üretme son yıllarda yer almaktadır. Yün ve deri en önemli gelir kaynağıdır. Önemli doğal kaynakları kömür altın, cıva ve uranyumdur. Kırgızistan Orta Asya'daki kömür rezervinin yaklaşık yarısını elinde bulundurmaktadır. Petrol ve doğalgaz yatakları genellikle Fergana vadisi kuzey doğu kesiminde yer almaktadır. Kırgızistan Cumhuriyeti'nin temel sanayi dalların tekstil, gıda, maden ve metalurji endüstrisi, elektronik, demir dışı metaller, şeker, ipek ve koza işleme, deri işleme, tarım ve iş makineleri ile konservecilik teşkil etmektedir. Kırgızistan'da çalışabilir nüfus 1.835.900'dür. bu sayının %25.2'si sanayi, %38.2'si tarım, %19'u eğitim, sağlık, %6'sı hizmet, %11.3'ü ise ulaşım, haberleşme ve diğer sektörlerde çalışmaktadır. 1994 yılı itibariyle toplam ihracat 340 milyon dolar, ithalat ise 459 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir. Dış ticaret yaptığı ülkeler arasında BDT ülkeleri, Çin, ABD, İngiltere, Almanya, Türkiye, Fransa, Hollanda ve Japonya başta gelmektedir. Kırgızistan Cumhuriyeti 5 Mayıs 1993 yılında parlamentoda oy birliği ile anayasasını kabul etmiştir. Cumhurbaşkanı yürütmenin başı konumundan çıkarılarak, devlet organının koordinatörü durumuna getirilmiştir. Yeni Anayasa 105 üyeli ve Batı ülkelerine benzer bir parlamento sistemi öngörmekte ve 35 kişilik yasama meclisi, 70 kişilik Temsilciler meclisinden oluşmaktadır.
Başkent Bişkek
Kırgızistan Cumhuriyeti'nin başkenti olan Bişkek'in Sovyetler Birliği öncesindeki adı Pişpek idi. 1885'te burada doğan Kızılordu komutanlarından Mihail Vasilyeviç Frunze'nin adından dolayı, Sovyetler döneminde şehire Frunze adı verildi.Bişkek, Aladağların eteklerinde, Çu Irmağı vadisinde yeralır. Alaarça ve Alamedin ırmakları üzerinde kurulu olan şehiri, Büyük Çuyski Kanalı ikiye böler. Hokant Hanedanı tarafından inşa ettirilen Pişpek Kalesi Rusların eline geçtikten sonra, şehir bu kale yakınlarında 1878'de kuruldu.
1924'e kadar küçük bir yerleşim birimi olan şehir, bu tarihde Sovyetler Birliği idaresindeki Kırgız Özerk Yönetim Bölgesi'nin merkezi oldu. 1926'da ise Kırgız Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'nin başkenti yapıldı ve bundan sonra hızla gelişti. Şehirdeki nüfus bugün 600 bini aşmıştı.İkinci Dünya Savaşı'na kadar şeker, et ve meyve konserveciliği gibi hafif sanayi kuruluşları bulunan Bişkek'te, savaş sırasında Sovyetler sanayiinin doğuya kaydırılmasıyla; tarım makinaları, otomobil ve metal işleme gibi sanayi kuruluşları tesis edildi. Özellikle 1960'larda hızlı bir sanayileşme ve şehirleşme yaşandı. Bugünkü Bişkek, geniş caddeleri ve bol ağaçlı yapısıyla, modern bir şehirdir. Kırgızistan Bilimler Akademisi, Kırgızistan Devlet Üniversitesi, tarım, tıp, teknik ve öğretmen yüksek okulları, başlıca öğretim kurumlarıdır. SSCB'nin dağılmasıyla 1991'de bağımsızlığı elde eden Kırgızistan'ın başkenti olan Bişkek'te SSCB'den ayrılan diğer Türk Cumhuriyetleri'nde olduğu gibi hiçbir sanayi kuruluşu işlememektedir. Bunun en önemli nedenini de teknolojik alt yapısının çöküşü oluşturmaktadır.
Kırgızistan Tarihi
Türklerin bilinen en eski yazılı belgelerinden olan Kök Türk yazıtlarında Kırgızlar, tarihleri çok eskiye dayanan Türk kavimleri arasında zikredilmektedir. Çin tarihine ait yıllıklarda ise Kırgızlar M.Ö. 2. yüzyılda Hunlar zamanındaki olaylar anlatılırken karşımıza çıkmakta ve Kırgız Türklerinin bilinen ilk devletlerini M.Ö. 2. yüzyılda bugünkü Kırgızistan topraklarından doğuya ve kuzey doğuya uzanan bölgede, (Tanrı Dağlarının doğu ve kuzey doğusunda) kurdukları anlaşılmaktadır. Aslında bu bölgede yapılan arkeolojik ve antropolojik araştırmalar Türklerin M.Ö. 2. bin yılından da ötelere kadar uzanan tarihlerinin aynı coğrafi alanda yaşanmış olduğunu göstermektedir.
Hun İmparatorluğu Dönemi
Bir müddet sonra bu ilk Kırgız Devleti yıkılmış ve Kırgızlar, Töles
boyları başta olmak üzere diğer bazı Türk boyları ile birlikte Hun
İmparatorluğu'nun idaresinde yaşamaya başlamıştır. Takibeden bir kaç
asırlık dönemdeki kaynakların yetersizliği nedeniyle tarihler çok net
bir şekilde belli olmamakla birlikte, Hun İmparatorluğu'nun giderek
gücünü kaybetmesi sonucunda M.S. 2. ve 3. yy'larda bu Türk boylarının
Hun idaresinden çıkarak, bölgede dağınık bir şekilde yaşadığı
anlaşılmaktadır.
Kök Türk İmparatorluğu Dönemi
M.S. 6. yy'dan itibaren netleşen tarihî verilere göre Kırgızlar M.S. 557 yılında Kök Türk Devletinin fetret devrine rastlayan 7. asrın ikinci yarısı boyunca müstakil bir görünüm sergileyen Kırgızların bu dönemde Çin ile doğrudan ilişkiler kurmalarına rağmen, 699 yılında yeniden Kök Türk yönetimine girdiği görülmektedir. Kök Türk kitabelerinden anlaşıldığı kadarıyla, Kök Türklerin Kırgızlar üzerinde hâkimiyet tesisi pek kolay olmamış ve her iki dönemde de ancak uzun ve çetin mücadelelerden sonra Kök Türklerin hakimiyet kurması mümkün olmuştur.
İlk Bağımsız Kırgız Devleti
Kırgızlar 743 yılında Kök Türk devletinin yıkılışından sonra yönetimi
ele alan Uygur Hakanlığı'nın idâresini kabul etmeyerek, uzun yıllar
boyunca Uygurlarla mücadele etmiş ve 9. asrın başlarında Uygurlarla
yapılan bir savaşta büyük kayıplar vermelerine rağmen, 838 yılında
Uygur Kağanını öldürerek Uygur Devletinin Kuzey kısmını işgâl etmek
suretiyle asırlardan sonra ilk defa merkezi Ötüken olmak üzere bir Türk
Devletinin idâresini ele almışlardır. Kırgızların yüzyıllardan
(neredeyse bin yıla yakın bir aradan) sonra yeniden bağımsız bir
devlete sahip olmaları, yaklaşık bir asır süren ikinci bağımsız Kırgız
devleti süresince onların kültürel alanda yeniden derlenip
toparlanmalarına, hatta Kök Türk ve Uygur kardeşlerinin yazı dilini
kullanarak kendi kitabelerini yazdırıp diktirmelerine vesile olmuştur.
Fakat bu ikinci Kırgız devletinin kurulduğu bölgeler bugünkü Çin Halk Cumhuriyeti sınırları dahilinde kaldığı ve Çin yönetimince de Türk tarihine ait pek çok önemli eserin gömülü olduğu bilinen bu bölgelerde kazı yapılmasına müsaade edilmediği için, tarih ve bu arada başka bir çok ilim dalı bu bölgeden elde edilebilecek her biri bir hazine değerindeki verilere ulaşamamaktadır. Şayet birgün bu bölgedeki Kırgız kitabelerinin gün ışığına çıkartılması mümkün olursa muhakkak ki Kırgızların ve bu arada genel olarak Türklerin Orta Asya'daki tarihlerine ait bilgiler yeni ve daha geniş boyutlar kazanacak, bu arada Türkler'in M.Ö. ve Miladı takiben bir kaç yüzyıl boyuncaki hayatlarının pek çok bilinmeyen yönü açıklık kazanmış olacaktır.
Çin Tehdidi ve Batıya Göç
920 yılından sonra, önce Kök Türk ülkesini ve sonra Moğolistan'ı işgâl eden Çin ordularının dalga dalga gelen saldırıları karşısında tutunamayan Kırgızlar 924 yılında bu yurtlarını terkederek, daha batıya (bugünkü Kırgızistan'a) doğru çekilmişlerdir. 10-12'inci yüzyıllar arasında Karahanlıların hakimiyeti altında yaşayan Kırgızlar, bu dönemde Kırgızistan toprakları üzerinde büyük şehirler meydana getirmiş ve halkın daha çok tarım ve ticarete yönelmesi sonucunda önceleri genellikle göçebe olarak hayvancılıkla uğraşan Kırgızların sosyo-ekonomik hayatında büyük değişimler meydana gelmiştir. Söz konusu sosyo-ekonomik gelişmelerle birlikte Kırgızların kültür hayatında da önemli ilerlemeler kaydedilmiş ve Türk dilinin ilk şâheseri "Kutad-gu Bilig" Balasagunlu Yusuf Has Hacib tarafından bu dönemde ortaya konulmuştur.
Moğol ve Özbek Hakimiyeti
12. yüzyılın başlarından itibaren Kırgızları Cengiz Han yönetimindeki Moğolların hakimiyeti altında görüyoruz. 1217 yılında Moğol yönetimine karşı başlattıkları isyânın kanlı bir şekilde bastırılmasından sonra Kırgızlar 14. asrın sonuna kadar Moğol hakimiyeti altında kaldı. Ancak 1399 yılında yanlarına Oyratları da alan Kırgızlar, Moğol yönetimine karşı başlatılan ikinci isyan ile yeniden bağımsızlığına kavuştular. Fakat, o dönemde amansız bir hâkimiyet mücadelesinin hüküm sürdüğü Orta Asya'da gerekli şartlara erişemeden bağımsız kalmak kolay değildi. Nitekim Kırgızlar kısa bir bağımsızlık döneminden sonra 1425 yılında Özbek hâkimiyeti altına girdiler ve daha sonra Özbeklerin Moğol saldırıları karşısında tutunamaması sonucunda kuzeydeki Kazakistan bozkırlarına çekilerek Kazak Yönetimi altında Kazaklarla birlikte yaşamaya başladılar.
Yeniden Bağımsız Kırgız Devleti
Asya'da Moğol hakimiyeti sona erdikten sonra Kırgızlar önce Kalmukların idâresi altına girmişler ve sonra 1703 yılında Tanrı dağlarının güney batı taraflarına göç ederek, kısa bir süre önce kurulmuş olan Hokand devletinin hakimiyetini gönüllü olarak kabul etmişlerdir. Ancak bu iltihak ile kısa sürede hem nüfusun ve hem de askeri gücün çoğunluğunu ele geçiren Kırgızlar, çok geçmeden Hokand devletinin yönetimini ele aldılar. Böylelikle Kırgız Türklerinin tarihinde yeni bir bağımsız devlet dönemi başlamış oldu. Hokand devletinin 18. yy boyunca giderek Orta Asya'da nüfuzlu bir konuma yükselmesi Buhara Emirliği'nin dikkatini çekmiş ve 19. asrın başlarında Hokand Hanı Ömer Han (1809-1822) ile Buhara Emiri Haydar Şah (1800-1826) arasında başlayan rekabet ve çekişme, Orta Asya Türklüğünün en büyük talihsizliklerinden birisi olarak tarihe geçmiştir. Öyleki bu hanlıklar, aralarındaki rekabeti, Osmanlı İmparatorluğuna biat etmek suretiyle ondan bir diğerine karşı destek sağlamak için İstanbul'a elçiler göndermek noktasına kadar tırmandırmışlar, fakat bu amansız mücadele sadece Rusların Orta Asya'daki hâkimiyet plânlarını uygulamaya koymak için müsâit bir zemin hazırlamaktan başka bir işe yaramamıştır.
Rus İşgali
Merkezi Asya'daki Türk Hanlıklarının birbirine düştüğü böyle bir dönemde önce 1846 yılında Kazalinsk Kalesini ele geçiren Rusların Türkistan illerini istilâsı bundan sonra da devam etti. Bu dönemde sadece 1864 yılında Çimkent üzerine yürüyen Rus orduları, Alim Kul kumandasındaki Hokand ordusu tarafından ağır bir yenilgiye uğratılmış, fakat bu arada Buhara Emirinin Hokand üzerine yüdüğü haberini alan Alim Kul başkenti savunmak için dönünce, bu fırsatı değerlendiren mağlup Rus ordusu 22 Eylül 1864'de Çimkent'i işgâl etmiştir. Böylece iki Türk Hakanı arasındaki anlaşmazlık, Rus ordusuna Türkler tarafından yaşatılan bir hezimetin, büyük bir Rus zaferi olarak tarihe geçmesine vesile olmuştur. Çimkent'in işgâlinden sonra Alim Kul yönetimindeki Hokand orduları Rus işgaline karşı amansız bir direniş göstermeye devam ettiler. Bu mücadele döneminde Alim Kul ve ordusu, Buhara Ordularının işgal ettiği topraklar ile Rus ordularının işgâl ettiği topraklar arasında adeta mekik dokuyor ve sürekli olarak bir cepheden diğerine koşuyordu. Nihayet 23 Mayıs 1865'de Alim Kul, Rus ordularına karşı Niyaz Bey Kalesini savunurken şehit düştü. Alim Kul'un ölümünü mütekakip Rus ordularının Taşkent'i kuşattığı ve Taşkentlilerin tam otuz iki gün şehirlerini Ruslara karşı kahramanca müdafaa ettiği bir dönemde bile, Buhara Emiri Muzaffereddin, Hokand devletinin başkentini işgal etmekten geri durmadı. Fakat Orta Asya'nın işgâlinde Hokand veya Buhara ayırımı gözetmeden Rus orduları Hokand ülkesinin işgalinden hemen sonra 1867-1868'de Buhara Emirliğinin hâkimiyet sahalarını da işgal etti. Bunu müteakip 1873'de Hive emirliği ve 1874-1875'de Türkmenistan'ın işgali ile Orta Asya'daki Türk yurtlarının tamamı Rusların kontrolüne girmiş oldu.
Bağımsızlık Direnişleri
Yurtlarının Ruslar tarafından işgâl edilmesine tahammül edemeyen Kırgızlar 1876'da Abdurrahman Abtabacı önderliğinde ve 1885'de ise Oş şehrinde Derviş Han Tora önderliğinden isyan başlatmalarına rağmen her iki isyan da kanlı bir şekilde bastırıldı ve isyancılar katledildi. Buna rağmen Çarlık Rusyası'nın son dönemleri boyunca Kırgız isyanlarının ardı arkası kesilmedi. 17-18 Mayıs 1898 gecesi Andican'ın Mintepe Camii imamı İşan Muhammed Sabıroğlu yönetimindeki ayaklanarak Rus garnizonunu basan Kırgız Türkleri, modern silahlara sahip Rus ordusu karşısında ağır kayıplar verdikten başka, sağ ele geçen 380 kişi de idam edildi. Bu olaydan sonra bölgeyi ziyaret eden Rus Genel Valisini diz çökerek selamlamamakta direnen 208 kişilik bir halk grubu Sibirya'ya sürüldü. Nihayet 6 Ağustos 1916'da büyük ve toplu bir isyan başlatan Kırgızlar, bütün Türkistan'da yayılmakta olan bağımsızlık savaşına iştirak ettiler. Fakat Ruslar tarafından kanlı bir şekilde bastırılan bu isyânda da Kırgızlar binlerce kayıp verdi ve isyânın bastırılması sonucunda üçyüz bin civarında Kırgız Türkü Çin'e kaçmak zorunda kaldı. Bunca can kaybı ve göçe rağmen Kırgızistan'da milliyetçi Kırgız komiteleri hemen ertesi yıl 1917 Bolşevik ihtilâli sırasında yeniden bağımsızlık mücadelesini başlatmışlar ve bu mücadele 1929 yılına kadar sürmüştür. Kırgızistan'da yarım asrı aşkin bir süre aralıksız süren bu direnişler ancak Stalin'in despot yönetimi devrinde tamamen sindirilmiş ve bu arada Rusya tarafından 1924'de Muhtar Bölge Statüsü verilen Kırgızistan 1926 yılında Sovyet Sosyalist Cumhuriyet Birliği'ne Kırgızistan adı ile dâhil edilmiştir.
Bugünkü Kırgızistan
1980'li
yılların ortalarından itibaren Gorbaçov'un yönetim dönemi ile başlayan
açıklık ve yeniden yapılanma sürecinin getirdiği tarihi gelişmeler
sonucunda adım adım yeniden bağımsızlığa doğru ilerleyen Kırgızistan,
20-21 Ağustos 1991'de Moskova'da yaşanan darbe girişimi ve ardından
merkezi hükümetin istifası ortamında 31 Ağustos 1991 günü
bağımsızlığını ilan etti.
Bundan kısa bir süre önce, yani bağımsızlığn adım adım yaklaşmakta olduğu süreç içerisinde, 27 Ekim 1990 günü yapılan seçim ile Cumhurbaşkanı olan Askar Akayev, bağımsızlığın ilan edildiği dönemde Kırgızistan Cumhuriyeti yönetiminin başında bulunuyordu. Bağımsızlığı, Akayev ile tanıyan Kırgızistan, bağımsızlık ilanını müteakip 12 Ekim 1991 günü yapılan halk oylamasında yoluna yine onunla devam etmeye karar vererek, Akayev'i yeniden cumhurbaşkanlığına seçti.
91-4187