MANTIK ŞAHESERLERİ
Halk Partili üç mebus, Bülent Ecevit, Ali İhsan Göğüş ve Coşkun Kırca, Millet
Meclisi Başkanlığına bir kanun teklifi sunarak "Bakanlar Kurulunun yabancı
memleketlerde basılmış eserlerden sakıncalı bulduklarını yurda sokmama
yetkisi"nin kaldırılmasını istemişler. Bu yetki anayasada kabul edilen
hürriyetlerle bağdaşmıyormuş.
Adalet Partili mebus Gökhan Evliyaoğlu da kendi partisinin Meclis Grubu
Başkanlığına verdiği önergede Halk Partililerin bu teklifini "olumlu" diye
vasıflandırdı.
Bu dört mebusdaki mantık mekanizması ibretle tahlile değer niteliktedir. Demek
ki Türkiye aleyhinde de olsa Bakanlar Kurulu hiçbir eserin memlekete girmemesi
için karar veremeyecektir. Mesela Kıbrıs davasında Yunanlıların haklı
bulunduğunuö Hatay'ın Suriye'ye verilmesi gerektiğini, Atatürk'ün ahlaksız bir
sarhoş ve Türk Milleti'nin soysuzlaşmış bir sürü olduğunu savunsa o eser
Türkiye'ye girecektir. Bakanlar Kurulu "giremez" dedi mi, anayasaya aykırı
davranmış olacaktır.
İşte, hürriyet ve yobazlığın insanları nereye kadar düşürdüğüne ait şaheser
örnekler....
Acaba dünyanın herhangi bir yerinde bu kadar sınırsız bir hürriyet var mı? Din
uğruna bazen bilim gerçeklerini bile yasaklayan medeni ülkeler yok mu? Bu türlü
eserlerin Türkiye'ye sokulmasıyla kaybımız ve sokulmasıyla kazancımız ne olur?
Türkiye'de bir Atatürk Kanunu, bir Tedbirler Kanunu varken ve kimse bunlara ses
çıkarmazken sen tut, dışarda basılan eserler yurda girsin diye teklif yap.İşte
laf kıtlığında asma budamak buna derler.
27 Mayıs 1960'dan beri bir "anayasaya aykırı" tekerlemesi çıktı. O zaman bir
ortaokulun haylazları kendilerini döndüren öğretmenin bu hareketini anayasa ya
aykırı bulmuşlardı ya, bu her iki anlamı ile bay mebusların önergeleri de
zihniyet bakımından bundan pek farklı değil.
Bakanlar Kurulu bir bekçiler kurulu mudur? Bu kurul, Türkiye'ye zararlı
yayınların girmesini önleyemeyecek olduktan sonra neye yarar? Özgürlük,
mözgürlük, hepsini anladık... Fakat bunun sınırı yok mu? Elbette var. Var ama o
sınırı kanunlar değil, insanların beyni, düşüncesi, vicdanı ve ahlakı çizer.
Özgürlük diye Türkiye'de ne komünist propagandası yapılabilir, ne poliandri
derneği kurulabilir, ne de sokaklarda çıplak olarak gezilebilir.
Türkiye'de Atatürk'ün aleyhine yazılamadığı gibi İsrail'de Filistin'in Araplar'a
geri verilmesinden, hürriyetçi Amerika'da da İsa'nın gayrimeşru bir çocuk ve
Meryem'in zaniye olduğundan bahsedilmez. Çünkü hürriyetlerin şartı, zemini,
zamanı ve toplumun çıkarlarına uygunluğu ilkesi vardır. Onu aştın mı hürriyet
yobazı olursun.
Hürriyet, güneş ışınları gibidir. Çoğu insanı çarpar, hatta öldürür.
Şu mebuslar ne şahane sosyal demokratlar!... Vitamin eksikliğinden zayıf düşmüş
bulunan Türkiye'ye bütün vitaminleri birden yutturarak onu bir anda diriltmek
istiyorlar. Bunu yaparken zavallı zayıf Türkiye'yi ölümün kucağına atacaklarını
hesaplayamıyorlar.
Herhalde beyinleri anayasaya aykırı da ondan.
29-3124