MİLLİ ŞUUR UYANIKLIĞI
Millî şuur, bir milletin, kendini duyması ve bilmesidir. Hem duyguya hem de
düşünceye dayanan millî şuur, bir milletin mânevî kuvvetlerinden en önemlisidir.
Milletlerin hayatını koruyan dört savunma hattından en geride olanı yâni
sonuncusu ve en mühimi millî şuurdur. İnsan uzviyetinin akciğer, karaciğer, kalp
ve beyin nasıl dört önemli organı ise, bir milletin de ordu, bağımsızlık, dil ve
milli şuur, dört büyük kalesidir.
Bir millet, ordusunu kaybedebilir. Bağımsızlığını da kaybedebilir. Fakat, dilini
sakladıkça, o millet yaşıyor demektir. Dilini kaybeden bir millet ölmüş sayılır.
Buna rağmen bir millet, dilini zorlayıcı sebeplerle kaybettiği halde, milli
şuuruna sahipse, o millet kendisine zorla kabul ettirilen yabancı dile rağmen,
gerçek kişiliğini bilir ve günün birinde bu millî şuur sayesinde, öz dilini
yeniden öğrenerek gerçek benliğine döner. Bunun en güzel örneği Lehistan
Türkleridir. Türkçe'yi yüzyıllardan beri unutup Lehçe konuştukları halde
Türklüklerini unutmamışlardır ve günün birinde Türkçe konuşacaklardır.1
Millî şuurun uyuşuk ve uyanık olması, milletlerin yaşama kabiliyetleri ile
orantılıdır.
Millî şuurun uyanık olduğu yerlerde, yabancı unsurların borusu ötmez. İdâre
işlerinin başına önemli yerlere yabancı soydan kimseler gelemez. Orada "bilim",
"milli menfaatin" emrindedir. Bilim, bilim için değil, milletin büyüklüğü ve
şânı içindir.
Millî şuurun uyanık olduğu yerlerde, millet, yabacıyı kendisinden saymaz.
Yabancı soydan olanlar, vatandaş ve tebaa olsa bile, yine yabancı sayılır. Ona
güvenilmez. Yabancılarla evlenilmez. Hele yüksek tabakada bu evlenme hiç
görülmez. Kânunlar, yalnız milli menfaati korumak ve milleti yükseltmek için
yapılır. Tarih, yalnız milli şân ve şeref bakımından ele alınır. Geçmişe
sövülmez. Yabancı milletler ve kimseler millî kadroya sokulmaz. Geçmişi,
mefâhiri, ahlâkı, aileyi, seciyeyi, erdemi, kahramanlığı, milliyetçiliği açıktan
açığa veya sinsice baltalayan yazılara, eserlere, filmlere, piyeslere,
konferanslara izin verilmez. Millete hitâp eden ve halkı terbiyede rol oynayan
müesseselerin başına o milletten olan iktidarlı, ahlâklı ve zekî insanlar
getirilir.
Milli şuur uyanık olunca iltimas, rüşvet ve haksızlık kalkar. Hizmeti olanların
hizmeti inkâr olunmaz. Tarihi şahsiyetlere gerçek değeri verilir. Ne ufacık
kusurları yüzünden dev gibi adamlar küçültülür, ne de gerçeğe dayanmayan
büyüklükler dolayısıyla ahlâksız insanlar devleştirilir. Avukatlar millete
hakâret etmiş yabancıların savunmasını üzerlerine almaz. Soysuzlaşmış tipler,
yarı çılgınlar, millî dili doğru dürüst bilmediği halde kendini gençliğin önderi
sayan manyaklar ve budalalar, gazete ve dergilerde, kendilerinden daha kuvvetli
olanlara, fikir ve ülkü savunması perdesi altında, kendi cüce şahsiyetlerinin
reklamını yapamaz.
Millî şuurun uyanık olduğu yerlerde doktorlar sahte rapor vermez. Okula gelmeyen
öğrenci hastaydım diye yalan söylemez. Millî şuurun olduğu yerde hiçbir zaman
yalan söylenmez. Kadınlar ve erkekler aşkı, millet ve vatan duygularından üstün
tutmaz. Sancak kutlanır ve saygı görür. Milli renkler her zaman ululanır. Bayrak
katlanmak için bile yere değdirilmez. Atalar mezarlarında hayvanlar otlamaz ve
hele fâhişeler ve yabancı kanı taşıyanlar orada zina yapacak kadar müsâmaha
görmez. Küçük büyüğün, öğrenci öğretmenin, memur amirin aleyhinde söz söylemez.
Kadınlara saygı gösterilir. Kadınlar kokotloşmaz.
Öğrenciler, milli heyecanla coşan bir yürek taşır. Fakat ciddî ve disiplinlidir.
Öğretmenler iltimas yapmaz. Öğrenciler kopya çekmez. Herkes hakkına râzıdır. Dün
okula başlayanlar bugün üstadlık dâvâsına kalkmaz. Görev kutsal tutulur.
Millî şuurun uyanık olduğu yerlerde, dil kıskançlıkla korunur. Dilin kurallarını
ve sözdizimini bozmaya kalkıp bunun hakkında yazı yazan çılgınlar
alkışlanmaz,aksine tımarhâneye sokulur. Herkes kendi keyfince bir imla
kullanmaz. Millî şuur uyanık olunca başıbozuktan kurmay,vatan haininden
profesör, hekimden dilci, cahilden müverrih, yabancıdan vekil, serseriden ülkücü
çıkmaz.
Millî şuur, bir ışıktır. Yurdu aydınlatır ve gizli köşelere sinmiş olan bütün
akrepleri açığa çıkararak, karanlıkta iş görmelerine engel olur. İnsanda beyin
ne ise, millette de milli şuur odur. Ciğeri, karaciğeri, hattâ bazen kalbi
kurşunla delinen bir adamın yaşadığı görülür. Fakat beyninden kurşun yiyen bir
insanın yaşamasına imkân yoktur. Bunun gibi bir millet de ordusuz ve bağımsız
yaşayabilir. Hattâ dilini kaybetse de ölmeyebilir. Yeter ki milli şuuru olsun.
Millî şuur, bir milletin yaşama ifadesi, hayat kaynağı ve en kuvvetli silahıdır.
XX. Yüzyılda millî şuuru olmayan milletler yıkılmaya mahkumdurlar.
1 Unutulmuş millî dili, millî şuur sayesinde yeniden dirilten
Yahudiler ve İrlandalılarla, diriltmeye çalışan Norveçliler, XX. Yüzyılın üç
milli mucizesini göstermişlerdir.
33-3645