OGURLAR (BULGARLAR)
OGURLAR (BULGARLAR)
Bulgarlar için de 150 yıldan fazla bir zamandan beri menşe aranmış ve Urallı, Fin, îslav, Tatar vb. asıllı olduklan iddia edilmiştir. Nihavet Türk asıldan geldiklerine dair önce Vambery tarafından ileri sürülen görüş G. Feher'in arkeolojik ve Gy.Nemeth'in linguistik araştırmalan ile kesinlik kazanmıştır. Kavim adı olarak "Bulgar" kelimesi 5. asrın 2. yansından önce mevcut değildi; ilk defa, 482 yılında, Bizans imparatoru Zenon'un, Doğu-Got'larına karşı savaşmak üzere, askerî yardımlarına müracaat ettiği Karadeniz kuzeyindeki topluluk ismi olarak ortaya çıkmıştır. Bulgar adı bir tarihî hadiseden doğmuş idi: Avrupa Hun hükümdarı Attila'nm ölümü üzerine evlatları ile tabi kavimler arasında patlak veren mücadelelerde Attila'nın 2. oğlu Dengizik'in 469'da ölümünden sonra, bunun küçük kardeşi Irnek idaresinde Orta Avrupa'yı terkeden Hun kütleleri Karadeniz kıyılarında buluştukları başka Türk zümreleri ile karışmışlardı. Bu karışmadan doğan yeni topluluk Türkçe "Bulgar" diye anılmağa başladı. Başlangıçtan 765 yılına kadar Bulgar hükümdarlarının adlarını ve hakanlık sürelerini gosteren ve bugün ancak, daha geç zamandan kalma bir Rus kronikinde îslavca tercümesine sahip olduğumuz "Bulgar hakanlan listesi"nde îrnek, Bulgar hükümdar sülalesinin atası olarak görünmektedir.
Hun kütleleri ile karışan bu Türklerin asıl adı "Ogur"du ve Tuna
ağzından Volga'ya kadar Karadeniz kuzeyi bozkırlarında, daha sonraki Peçenekler
ve Kumanlar gibi ayrı boy birlikleri halinde oturuyorlardı: Saragur
(Sa-rı/Ak/Ogur), Bittigur (Beş-Ogur), Ultingur~Altziagir
(Altı-Ogur), Kutri-gur-Kuturgur ("Tukurgur" = Dokuz-Ogur) Ungur ~
Hunugur ~ Onugur (On-Ogur), Utigur ~ Uturgur (Otuz-Ogur)
Bizans tarihçisi Priskos (5. asır)'un, Sabarlar tarafından Ural dağlannın
doğusundaki yurtlanndan uzaklaştırılarak Karadeniz düzlüklerine geldiklerini
(461 - 465'lerde) bildirdiği Ogur Türkleri, aynı tarihçiye göre o zaman üç grup
teşkil etmekte idiler: Saragur, Urog (Ogur) ve On-Ogur. Bunlar Avarların önünden
batıya çekilen Sabarlann karşısında tutunabilmek için Bizans'a elçi
göndermişlerdi. Son araştırmalara göre, Ogurlar büyük göçten önceki yurtlannda
da üç zümre halinde idiler: Dogu zümresi (Seyhun-Çu nehirleri ve Çalkar Gölü
havalisinde: On-Ogurlar) ; orta zümre (bugünkü Kazak-Kırgız bozkırı ve Emba
nehri boyunda -ihtimal- Otuz-Ogurlar) ve batı zümresi (Yayık nehri havalisinde
-herhalde- Dokuz-Ogur'lar). Bu sıralarda Saragur (Ak-Ogur) kütlesine karşılık
ötekilerin "Kara Ogur" ' kanadını teşkil etmiş olmaları muhtemeldir.
Ogurlar Oguzlann kardeşleridir. Herhalde birbirlerinden çok erken
devirlerde (en geç M.Ö. 3. asırdan öncelen) ayrılmış olmaları (bk. yk. Türklerin
yayılmaları) dolayısiyle, dillerinde bazı fonetik değişmeler meydana gelmiştir.
En açık fark da ana Türkçe'deki Z sesinin Ogur lehçesinde R'ye çevrilmiş
olmasıdır. Aslında "Oğuz" tabiri doğrudan doğruya "Türk boyları" manasına
geldiğine göre, doğuda kalan ve Z sesini kullanmağa devam eden ana kütleye
karşılık, onlardan batıya doğru ayrıldıktan sonra R'li lehçe konuşmağa başlayan
Ogurların (Batı Türklerinin) adlarında da bu fark dikkati çeker: Oguz-Ogur.Yukandaki
Ogur boy birlikleri de sırasıyla: 5 Oguz, 6 Oguz, 9
Oguz, 10 Oguz ve 30 Oguz demektir.
Nitekim Doğu Türklerinde de böyle boy sayısı
ile adlandırılmış birlikler vardır (bk. yk. Oğuzlar). Ogur lehçesindeki diğer
bir ayrılık da söz başındaki y yerine d söylenmesidir (me-sela. yılan-dilom
vb.). Eski Grek coğrafyacısı Ptolemaios (M. 160-170) Ha-zar denizine dökülen
Yayık nehri (bugün Ural nehri. Asıl Türkçe ad 18. asır 2. yarısında Ruslar
tarafından değiştirilmiştir)'nin adını Daih (aix) şeklinde belirtmiçtir836 ki,
bu ad Bulgarların atalannın M. 2. yüzyılda Batı Sibirya'da îtil (Volga)'e doğru
uzanan bozkırlarda yaşadıklarını belgelemektedir. Ogurların
tarihi çok daha geri gitmektedir. Bunların, M.Ö. 3. yüzyıl sonlarına doğru Tanrı
Dağlan eteklerinde oturan U-sun(Wu-sun)'larla ilgili olmaları muhtemeldir.
Ancak bu ilgi, daha ziyade, yukarıda Kumanlar münasebetiyle bahsettiğimiz
U-sunların oturdukları sahaya (belki daha ön-ceki yurtları) taalluk ediyor
görünmektedir. Çünkü aynı tarihte Ogurlann daha kuzeyde Kobdo, Tarbagatay
bölgesinde yaşamakta olduklanna dair deliller vardır. Burada, Çin kaynakları
"Ho-chieh" veya "Wu-chieh" (=Hu-kie veya Wu-kie, P. Pelliot, 1920; Wu-kie,
Hu-kie, U-k'it, F. Hirth, 1899; Ho-ku, L. Ligeti, 1940) adlı bir kavimden söz
ederler. F. Hirth adın Çince şeklinin, asıl söylenişi "Ugır" (Uygur değil) olan
bir kelimeden gelebileceğini söylemiştir839 ki, bu ad onu doğrulayan Gy.
Nemeth'e göre Türkçe "Ogur"dan başka birşey değildir. M.Ö. 3. yüzyıl başlannda
Orta Asya'da Ogurların en mühim kollanndan biri, Çin kaynağında Orta ve Güney
îrtiç taraflarında oturdukları ve Çin'e sansar, beyaz ve gök tilki ("Kun-tsun" =
Kırsa ~ Karsak-bozkır tilkisi), bilhassa sincap derileri getirdikleri bildirilen
Tingling'lerdir. Bu meşhur sincap kürkü tacirlerinin adı da Türkçe'dir:
Ting-li=Teyin'li=Sincap'lı. Bütün Ogurlar esasen kürk ticareti ile tamnmışlardı.
Kıymetli kürkler arasında sincap derisi başta geliyordu.Ogur Türklerini, daha
ziyade hayvan yetiştirici kardeşlerinden ayıran bu kesif avcılık ve kürk
ticareti yanında, onların başka bir hususiyetleri de, batıda bulunduklan coğrafî
bölgenin şartları gereği, iyi çiftçi olmaları idi. Her çeşit ziraati ve
meyveciliği zamanına göre en yüksek seviyede yapıyorlardı. O tarihlerde Macar
diline giren Ogur Türkçesi kelimeleri (bk. Hazar hakanlığı) bunun delilleridir.
Batı Sibirya'daki yurtlannda iken, Orta Asya'da Çi-çi Tanhu devletinin
çöküşünden (M.Ö. 36) sonra aynı bölgeye çekilen Hun kalıntılan ile komşu
oldukları anlaşılan Ogurlann, daha sonra batıda sür'atle bir dünya imparatorluğu
durumuna giren Avrupa Hunlanna bağlandıkları, bilhassa Saragurların Attila
zamanındaki rollerinden bellidir. Hun imparatorluğu parçalanıp merkezî
otoritenin kaybolması (460-470 yılları) üzerine, bu defa Hun kütlesiyle beraber,
batıdan geldiği bilinen trnek etrafında toplanarak, Bulgar devletini kurdukları
görülüyor. Ogurlar îrnek'in halefi Mundo (Muncuk?) ve ondan sonra gelen 4
hükümdar zamanında, 550'lere kadar, aralanndaki birliği sürdürmüçlerdi. Bu
tarihlerde şöyle yayıldıkları tesbit edilebiliyor:
Kafkaslar'ın kuzeyinde (Azak'ın doğusunda) On-ogurlar, Don-Volga dir-sekleri
bölgesinde Otuz-ogurlar, Dnyeper'e doğru bozkırlarda Dokuz-ogurlar. Bunlardan
doğudakiler sırasiyle Sabarlarm ve -Gök-Türk h-kimiyeti Azak Denizi'ne ulaştığı
zaman (576'lar)- Gök-Türklerin idaresine girmişlerdir. Menandros'a göre,
Otuz-ogur Hükümdarı Anagaios (Türkçe a-lı: Ana-aga?)tarafından tayin edilmiş
olan Ak-kagan adlı kadın başbuğ, Gök-Türklere bağlananlardandı.Batıdaki
Dokuz-ogur (Kara-Bulgar?)'lar ise, yıllık vergi aldıkları Bizans ile bazan dost,
bazan hasım olarak münasebetlerini devam ettirdiler. İslav kütlelerini ileri
sürerek Bizans'a yaptıkları sürekli baskı, İmparator Anasta-sios (491-518)'u,
başkent Istanbul'un korunması için, "uzun sur"u yaptırma-ğa zorlamıçtı48.
530'larda ise Bizans generali Belizarios kumandasında îtalya savaşlarına
katılmışlar, 549'da Longobardlarla çarpışan Gepidlere 10 bin süvari ile yardım
etmişlerdi. Fakat Bizans -tıpkı Çin gibi.- Türklere karşı oynayageldiği oyunu
Ogur'lara da tatbik etti. Dokuz-ogur ve Otuz-ogur kardeşlerin arasını açtı,
birbirleri üzerine saldırttı. Mağlüp olan Dokuz-ogurlardan bir
kısmını (2 bin aile) Trakya'ya yerleştirdi. Otuz-ogurlann Balkan lar'a anî bir
yürüyüşle îstanbul yakınlarında görünmelerinin (550'de) artr bir faydası yoktu.
Karadeniz kuzeyindeki Ogur hakimiyetinin zayıflaması Avarların, yollarında
rastladıkları Ogur-Bulgar Türklerinden bazı kütleleri beraberlerine alarak
batıya doğru sür'atle ilerlemelerini (558'i takip eden yıllarda) kolaylaştırdı.
Bayan Hakan'ın emrinde Dalmaçya'da savaşan Bulgarlar, 626 îstanbul kuşatmasında
Avarlara yardımcı kuvvetler teşkil etmişlerdi. Bunlar Balkanlar'a, Kuzey
îtalya'ya, Macaristan'a yayıldılar. Avarlaı dan memnun olmayan 9 bin kadar
Bulgar ailesi önce Bavyera'ya, sonra îtal ya'ya taşındı (7. asnn 2. yansı).
88-9867