Tataristan
0
"Tatar" teriminin Türkler ve Moğollar arasında VI-XI. yy.'larda kullanıldığı bilinmektedir. Altın Ordu devletinin Moğol kurucularının arasında, kendisine "Tatar" diyen kabileler vardı. XIII-XIX. yy.'larda etnik gelişmeler sonunda, Altın Ordu'daki Kıpçaklar diğer milletleri kendi kültürlerinin tesirinde bıraktılar. Bu dönemde "Tatar" terimi henüz benimsenmemişti. Avrupalılar, Ruslar ve bazı Asya milletleri Altın Ordululara "Tatar" derlerdi. Altın Ordu'nun dağılmasından sonra oluşan hanlıklarda ise büyük asker ve devlet memurları kendilerine "Tatar" diyorlardı. Bunlar "Tatar" teriminin yayılışında büyük rol oynadılar.
Üst düzey devlet idarecilerinin kendilerine "Tatar" demesi halka bu isme karşı imrenme oluşturdu. Hanlıkların dağılmasından sonra "Tatar" ismi halk arasında da yaygınlaştı. Burada, Rusların rolü de önemlidir. Çünkü Ruslar, Hanlıklarda yaşayanlara "Tatar" derlerdi fakat bu terim zor benimseniyordu. XVI. yy.'da bile İdil-Ural Tatarları arasında "Tatar" terimi olumsuz olarak algılanıyor ve bütün gruplar yerel isimleri kullanıyordu. XIX. yy.'ın ikinci yarısında milletleşme sürecinde Tatarlar arasında "Tatar Şuuru" gelişmesiyle başladı. Aydınlar, halk arasındaki gelişme sürecinin farkına varıp, ortak olan "Tatar" teriminin benimsenmesinde önemli rol oymadılar.
Tatar kimliğinin benimsenmesi için mücadele veren ilk ve en önemli aydınlardan birisi hiç şüphesiz Şahabeddin Mercanî oldu. Tatar Halkı, Türkistan'da eğitimini tamamlayarak Kazan'a dönen Mercanî'ye saygılarının ifadesi olarak önemli din adamlarına söyledikleri gibi "Şahabeddin Hazret" olarak hitap ediyorlardı. Mercanî, 1885 yılında yayınladığı "Kazan ve Bulgar Tarihi" isimli kitabında o zamana kadar kendisini sadece Müslüman addeden veya küçük kabile adlarını kullanan, dillerini "Türk Dili" olarak tarif eden Kazanlılara, tarihte ilk kez şöyle bir ikazda bulunuyordu: "Bazıları, Tatar olmayı eksiklik sayıp, o isimden nefret edip biz Tatar değil, Müslümanız diye çekişip mücadele ederler.
Ey miskin! Senin Müslümandan başka bir ismin olduğunu din ve millet düşmanları bilmeselerdi, seni hiç tefrik ederler miydi? Tatar değilsen, Arap, Tacik, Çinli, Rus, Prus, Nemse de değilsen peki, sen kimsim?" Kendi halkına böyle sert ifadelerle seslenen Mercanî, o günlerde Tatarların içinde bulundukları millî şuur eksikliğini, aynı eserinde şöyle anlatır; "Kavmimizin tarihinin büyüklüğü yetiştirdiğimiz cihan alimleri, büyük hekimler ve hükümdarlar gibi babalarımız, atalarımız, amcalarımız, halkımız tarafından bilinmeyerek büsbütün bilinmezlik örtüsü altında kalmış. Hatta kavmimizin ekseriyeti, ezelden beri Rus hâkimiyeti altında yaşıyoruz zannetmektedir. Bulgar ve Kazan tarihinden duyduklarını küçümseyerek ve mübalâğa ederek, O Han zamanındaki iş demekten başka bir şey bilmiyorlar ve bu sözün manasına bile sıhhatlice akıl erdiremiyorlar. Kendi kabilelerinden ne kadar şöhretli hükümdarlar gelip geçtiğinden haberleri yok."
Şahabeddin İbn-i Bahaeddin Mercanî'nin halkı aydınlatıcı konuşmaları, Bulgar ve Kazan Tarihi hakkındaki eserleri, Tatar kimliğinin benimsenmesinde önemli rol oynadı. Bu isim bütün grupları içine alarak yayıldı 1926 yılındaki nüfus sayımında Tatarların büyük bölümü artık kendini "Tatar" sayıyordu.
İdil-Ural Tatarları'nın etnik temeli, X. yy'ın başında, Orta İdil'de Doğu Avrupa'nın erken devletlerinden olan İdil Bulgar devletinde atıldı. İdil Bulgarları'nın etnik yapısı da oldukça karışıktı. Bunların alt grupları uzun etnik gelişmeler yaşadılar. Burada, Bulgarların dışında Bersiller, Esegeller, Sibir, Suvarlar (bugünkü Çuvaşların ataları) vardı. Böylece İdil Bulgar Devletinde erken feodal yapıya sahip bir millet oluşturmaya başlamışlardır. İdil Bulgar Devleti'nin Altın Ordunun içine girmesi, siyasi ve etnik değişikliklere yol açatı. İdil Bulgar Devleti Altın Ordunun eyaleti oldu. XIV-XV. yy.'larda Merkezi Bulgar, Cükatav, Naravcat (Mukşi) ve Kazan'da bağımsız beylikler olduğunu biliyoruz.
Eski İdil Bulgar Devleti'nin toprakları XIV-XV. yy.'larda büyük ölçüde Kıpçaklaştırıldı. Kıpçak-Nogay grupları buraya yerleşti. Bunu Kongrat, Nun, Toksaba, Burkut, Kireyet, Alat, Karagay, Bodrak, Katay, Tabın, Balıkçı, Kırgız, Kıpçak gibi bazı kabile isimlerinde ve kültür materyallerinde görmekteyiz. XIV-XVI. yy. ortasında Kazan Tatarları'nın, Mişerlerin, Kasım Tatarları'nın etnik oluşumu başladı. Kazan Tatarları, kendi yapısını XV-XVI. yy. ortalarında Doğu Avrupa'nın büyük devletlerden biri olan Kazan Hanlığı'nı da kazandılar. Mişer ve Kasım Tatarları ise Kasım Hanlığı'nda XV-XVII. yy.'larda etnik yapılarına kovuştular. Bunun yanında Mişerler, XVI. yy.'ın ortasına kadar oluşum sürecini yaşadılar. Kasım Tatarları, Kasım Hanlığı'nın sosyal tepesini oluşturan, etnik açıdan Kazan Tatarları ile ve Mişerler arasında bir geçiş grubuydu. XVI-XVIII. yy.'ın ikinci yarısında İdil-Ural bölgesindeki toplu göçler sonucu Kazan, Kasım Tatarları ve Mişerler daha da yakınlaşıp, bir tek Tatar halkını, "İdil-Ural Tatarları" nın oluşması için zemin hazırladılar. XVII. yy. sonunda XX. yy. başına kadar bu temel yapılaşma sürdü. Astrahan Tatarları, Altın Orda gruplarından belki daha evvel Hazar ve Kıpçak gruplarından oluşmaya başladılar. XV-XVII. yy.'larda bunlar Nogay Orda'nın güçlü etkisi altında olan Karagaşlar gibi, bazı Nogay gruplarını içlerine aldılar. Astrahan Tatarları'na Türkistan Türkleri'nden de katılanlar oldu. Büyük ihtimalle, aynı grupların (Yurt Tatarları ve Karagaşlar), Ortaçağ Nogay ve Altın Ordu Türklerinin etnik grupları Astrahan Hanlığı (1459-1556 yy.) Nogay Orda, Astrahan Tatarları'nın devletleriydi.
Sibirya Tatarları, Nogay-Kıpçak etnik gruplarından köken aldılar. Sibirya Tatarları arasında, Tabın, Katay, Tanayman, Kongrat (Kurdak), Kirayet, Karagay, Yılan, Tokuz gibi bazı kabile isimleri görülmektedir. Bunun yanında Supra, İstyak, Bikatin, Uvat, Yurma isimleri de vardır. Bunlar, daha çok Uygur asıllı isimlere benzemektedir. XVI. yy.'ın sonunda Sibirya Tatarları'nın gelişmesi Tümen Beyliği'nde oluşmuştur. XVI. yy.ın birinci on yılında Tümen Beyliği, kendisinden daha büyük olan ve 1598 yılına kadar yaşayan Sibirya Hanlığı'nın içinde idi. Bu dönemde Sibirya Tatarları'nın yeterli seviyede birleşmiş bir halk haline gelemediği zannediliyor.
Orta Çağda, yani Altın Ordu ve Hanlıklar döneminde, farklı bölgelerde yaşayan Tatarlar arasında ticari-ekonomik ve etnik ilişkiler mevcuttu. Bunun için de Tatar grupları, dil ve kültür bakımından birbirine yakındır. Fakat XVI. yy.'da Rusya'nın Tatar Hanlıklarını işgalinden sonra bazı Tatar grupları farklı tarih kültür sahasında yaşamaya başladılar. Bu da, etnik gelişmelerini etkilemiştir. XIX-XX yy'larda etnik, kültür ve demografik süreçler, Rusya'nın içine girmesi, etnik alanların yakın olması, İdil-Ural Tatarları, Astrahan ve Batı Sibirya bölgeleri ve göç etnik karışım temelinde dil ve kültür yaşam tarzı yakınlaşması sonunda üç Tatar grubu bir millet halini almaya başladı.
Ortak "Tatar" ismini almaları da bu gelişmenin bir ifadesidir. Fakat XX. yy.'ın başında bile bu süreç tamamlanmamıştı. Sibirya Tatarları arasında "Buharlı" Astrahan Tatarlarının arasında da "Nogaylar" isimlendirilmesi vardı ve bu gruplar kendi boy isimlerini kullanmayı tercih ediyorlardı. İdil-Ural Tatarları arasında da 1926 yılındaki sayımda, ülkenin Avrupa bölgesindeki Tatar nüfusunun ancak % 88'i kendisine "Tatar" demiştir. Geri kalan % 12'sini Mişerler (241.000), Kreşin (113.000), Tipterler (25.000), Tatar adını benimsememişlerdi. Bu yerel isimlerin kalma sebepleri vardı. Fakat en önemli sebep olarak Tatarların birleşme süreçlerinin tamamlanmamış olduğu söylenebilir. Tatarlar içinde etnik süreçler daha sonra da gelişip, bazı açılardan bugüne kadar da tamamlanamamıştır fakat genel olarak, Tatarlar hemen hemen bütünleşmiş, büyük bir Türk halkıdır.
Tatarların demografik gelişmesi ve yayılışı hakkında XVIII. yy.'dan beri Rus kaynaklarında bazı bilgiler mevcuttur. XVIII. yy.'daki Tatar nüfusu hakkındaki bilgiler eksik de olsa, XVIII-XX. yy.'ları arasında nüfus dinamiği yansıtmaktadır. Rusya'da yaşayan ve daha sonra Rusya egemenliğine giren Tatarların nüfusu XVIII. yy. ortalarında yarım milyondan fazla değildi. XIX. yy.'ın sonuna kadar bu rakamın beş katına varıldı. XX. yy.'da ise Tatar nüfusu iki kat arttı. Fakat burada bazı grupların nüfusu hakkında XVIII-XX. yy. oldukça önemli bilgiler ve özellikler yansıtmamıştır. XVIII-XX. yy.'ların nüfus artışı eşit değildi. Bu dönemde Sosyo-ekonomik gelişmelere paralel olarak, İdil-Ural Tatarlarının nüfusu 11.2 kat, Astrahan Tatarlarının 6-8 kat, Litvanya Tatarlarının 4,2 kat, Sibirya Tatarlarının 3,3 kat artmış, Kırım Tatarlarının nüfus artışı ise % 10-15'i bulmuştur. XVIII. yy.'da Astrahan Tatarlarının bir kısmı Kuzey Kafkasya, Kırım ve başka bölgelere göç ettiler. Kırım Tatarları da genellikle Kırım savaşı zamanında toplu göç yaşadılar. Bunlardan 30.000 kişilik ilk grup, 1857 yılında Türk ordusunun peşinden gitmiştir. En büyük göçler, 1860-65, 1874-75 yıllarında yaşandı. Bu dönemde Türkiye'ye 135.500 kişi göç etti. XX. yy.'ın başında (1902-1903) Kırım Tatarlarının büyük bir kısmı artık tarihi vatanlarının dışında idi.
Ortaçağlarda Tatarların etnik dağılım sahaları çok geniş toprakları içine alıyordu. XVI. yy.'ın başında Tatarlar; Kırım, Aşağı ve Orta İdil bölgeleri ile Batı Sibirya topraklarında yaşıyordu. Bunun yanısıra özellikle İdil-Ural Tatarları arasında büyük göçler yaşanıyordu. Kazan Hanlığı'nın dağılmasından sonra Orta İdil bölgelerinden Ural bölgelerine aktif göçler başladı. Fakat en büyük göçler sosyo-ekonomik ve dinî baskılardan ötürü XVIII. yy.'ın ilk yarısında yaşanmıştır. Orta-İdil bölgelerinden Doğu'ya doğru cereyan eden göçler sonucu XVIII. yy.'da Ural bölgelerinde Tatarların sayısı 89 bine çıktı. Yüzyılın sonuna kadar 219,2 bine ulaştı.
Daha sonraları Ural bölgelerine olan göçler azaldı. XIX. yy.'ın sonunda Ural bölgelerinde özellikle kuzey batıda- 1 milyondan fazla Tatar yaşıyordu. Reform döneminde Orta İdil ve Ural Tatarları'nın büyük kısmı kuzey ve kuzey doğu Kazakistan üzerinden Batı Sibirya ve Türkistan'a göç ettiler. Bunun yanısıra, bazıları da Rusya'nın Avrupa kısmına ve Kafkasya'ya göç ettiler. XVIII-XX. yy.'larda Astrahan bölgesi ve Batı Sibirya'nın Tatar nüfusunun büyük kısmını İdil Ural Tatarları oluşturuyordu. XVIII. yy. sonunda Astrahan bölgesinde bunların oranı % 13.2'ine ulaştı. Batı Sibirya'da da aynı durum gözleniyordu. XIX. yy. sonunda buraya göç eden Tatarlar, yerli Tatarların % 17'sini oluşturdu. XIX. yy. ortasında Litvanya Tatarları; Vilen, Minsk, Slominsk, Grodno, Kovno, Poldosk, Volinsk ile Polonya Çarlığı'na dahil olan Avgust ve Lublin vilayetlerinde oturuyorlardı.
XX. yy.'da Tatarların yayılışında büyük değişiklikler yaşandı. 1920-30 yıllarında Tatarların çoğu Rusya'daydı (1926 % 95.4, 1937 % 95.5). Bunun dışında en büyük gruplar Türkistan'da yaşıyordu (1926 yılında 91.2 bin, 1937'de 129 bin). Yukarıda belirttiğimiz gibi, bu bölgeye vaki olan göçler, XIII. ve XIX. yy.'da yaşandı. Ukrayna ve Azerbaycan'ın Bakû şehrinde de Tatarlar yaşıyordu. Burada Rus inkılâbından önce de Tatarlar vardı.
1950'li yılların sonuna doğru Rusya'nın dışında yaşayan Tatarların nüfusu birden arttı. Özellikle Türkistan'da 1959 sayımına göre 780 bin Tatar yaşıyordu. Bu bölgede Tatar nüfusunun altı kat artmasının birçok nedenleri vardır; İlk olarak, 1944 yılında Kırım Tatarları zorla Türkistan'ın değişik ülkelerine, özellikle Özbekistan'a sürüldü. Bu grupların bir bölümü daha sonra Kazakistan'a yerleşiti. Ayrıca, Tatarların bir bölümü Avrupa bölgelerinden kendi istekleri ile Türkistan'a göç etti. Bunun sonucu da, 1970-80 yıllarında Tatar diasporasının en büyük grubu olan 1 milyondan fazla Tatar, Türkistan'da yaşıyordu.
Fakat 1979-1989 yılları arasında bu bölgede bulunan 1154.1 bin kişilik Tatar nüfusu 1179.5 bin kişiye düştü. Bu durum, Kırım Tatarları'nın ana vatanlarına dönmeleri ve diğer Tatar gruplarının Türkistan dışına göç etmeleri ile ilgilidir. Kafkasya'da, eskiden olduğu gibi Tatarların en büyük grubu Azerbaycan'da yaşamaktadır. Fakat, 1970 yılından beri bunların sayısında da düşüş gözlenmektedir. Baltık ülkeleri ve Beyaz Rusya'da ise Tatarların nüfusu nispeten azdır.
1950-1980'li yıllarda Rusya'daki Tatarların ekseriyeti İdil-Ural bölgesinde yaşıyordu. İdil-Ural bölgesindeki Tatarlar, Tataristan ve Başkurdistan Cumhuriyetlerinde yoğunlaşmaktadır. Buradaki Tatar sayısının 1959-1989 yılları arasında % 2.7 oranında azalması, Tatarların Batı Sibirya'ya, özellikle petrol bölgelerine göç etmesi ile ilgilidir. Böylece, Tümen vilayetinde, Hantı-Mansı bölgesinde ve Yamal-Nenetsk Cumhuriyeti'nde 1970-89 arası Tatarların sayısı 3 kat artmıştır. Tatarlar halen BDT'de en dağınık yaşayan halklardan biridir.
Türkiye'de Kırım Tatarları'nın dışında 100 bin kişi, Romanya'da Bucak (Dobruca) Tatarları 23-25 bin kadar, Polonya'da 5.500, Bulgaristan'da 5 bin, Çin'de 4.200, ABD'de 4.000, Finlandiya'da 950 kişi, Avustralya'da 500, Danimarka'da 150 kişi, İsveç'te 80 kişi, Japonya'da 30 aile kadar Tatar yaşamaktadır. Bunlar, Almanya, Fransa, Avusturya, Norveç, Kanada, Arabistan, Mısır, Afganistan'daki Tatarlarla birlikte yurtdışı Tatar diasporasını oluşturmaktadır. Diğer ülkelerdeki Tatarlar, XIX-XX. yy. başında ve daha sonraki yıllarda göç ettiler. Polonya ve Romanya'ya Tatar göçü olmamasına rağmen, bu bölgelerde Tatar yaşamaktaydı. Türkiye'ye XVIII. yy.'da başlayan Tatar göçü, halen devam etmektedir. Diğer ülkelere ise, XIX. ve XX. yy. başlarında yerleşmeye başlamışlardır.
İdil-Ural Tatarları İdil-Ural Tatarları -Kazan, Kasım Tatarları ve Mişerler- en büyük grublardan birini oluşturur. Hristiyan olan Tatarlar ise daha farklı bir topluluğu oluştururlar. Kazan Tatarları arasında; Nukrat, Perm, Tipten Tatarları vardır. Hristiyan Tatarlar arasında da yerel özellikleri taşıyan gruplar vardır; Nogaybek, Melke, Alabuga, Mişerler, Kuzey ve Güney grupları ve birçok alt gruplara ayrılır.
Antrepolojik bakımdan İdil-Ural Tatarları arasında koyu tenli (Kazan Tatarları'nın % 40'ı, Mişerlerin % 60'ı) ve beyaz tenli (Kazan Tatarları ve Mişerlerin % 20'si) ve Avrupa tipine ait olanlar vardır. Güney Sibirya'da Ural ve Moğol tipine çok fazla rastlanır.
Özellikle Astrahan ve Sibirya Tatarları arasında halkın konuşma dili üç şiveden oluşmaktadır: Bunlar; Mişer, Orta (Kazan-Tatar) ve Doğu Sibirya Tatar lehçeleridir. Astrahan Tatarları'nın dilinde bazı özellikler görünür: Yurt Tatarları'nın dili Nogay ve İdil-Ural şiveleri karışımından oluşmaktadır. Karagaş şivesi temelde Nogay şivesi olup, Tatar dilinin etkisi altında kalmıştır. Litvanya Tatarları'nın Türkçesi ise, XVI. yy.'da kaybolmuştur. Bunlar, Beyaz Rusların dilinde konuşmaktadır. XIX. yy.'ın başında ise bazıları Polonya ve Rus dilini kullanıyorlardı. Genel olarak İdil-Ural, Sibirya ve Astrahan Tatarları'nın dili Ural-Altay dillerinin Kıpçak grubuna dahildir.
Tipterler
XX. yy.'ın başında 328 bin kişi olan Tipterler, Kazan Tatarları'nın alt grubu olup, Ural Tatarları'nın en büyük teşekkülünü oluşturmaktadırlar. İlk olarak Tipter ismi, etnik mensubiyeti dikkate alınmadan XVIII. yy. sonunda Rus olmayan ve Ural bölgelerinde, Başkurt topraklarında oturanlara veriliyordu. Bunların arasında Tatar, Mari, Udmurt, Mordua, Çuvaş, Başkurt, Besermanlar vardı."Tipter" kelimesi Farsça "Defter" kelimesine atfedilmektedir. Bu kelime, Türklerde "yasaların listesi", Altınordu'da, vergi ve yargı kararları anlamına geliyordu. "Tipter" isminin bu topraklarda kanunî olarak kayıtlı yaşayanlara verildiği zannediliyor.
Perm Tatarları
Perm Tatarları, Kazan Tatarları'nın alt teşekkülü olup, Perm ve Ekaterinburg vilâyetlerinin komşu topraklarında yaşamaktadır. Devrimden önce bunlar Perm vilâyetinin; Perm, Osinsk, Krasnaya, Ufa, Kunguz şehirlerinde yaşıyorlardı. XVII-XVIII. yy.'da bunlara yaşadıkları Kunguz kentinin adından ötürü Kunguz Tatarları da denirdi. XX. yy.'ın başında Perm Tatarları'nın sayısı 52.700 kişiye ulaştı. Perm vilayetinin Bardım kentinde yaşayanlara, resmî olarak "Başkurt" ismi verilmektedir. Halk arasında böyle bir bölünme hemen hemen yoktur. Eski coğrafî yerleşim ve kabile mensubiyeti bakımından "Greyneyak" ve "Körgeyak" olmak üzere ikiye bölünmektedirler.
Nukrat Tatarları
Nukrat Tatarları, Kazan Tatarları'nın alt teşekkülüdür. Nukrat adı, Tatar-Nukrat Beyliği'nin oldukça büyük ve müstahkem şehir merkezinin isminden gelmektedir.
Besermenler
Besermenler, Udmurtların içinde yaşayan küçük Tatar teşekkülüdür. 1926 sayımına göre 10 bin kişi kadar olan Besermenlerin bir kısmı Nukrat Tatarların içine girdiler. Bugün Besermenler, Kirov vilâyetinin Slobod kentinde ve Udmurt Cumhuriyeti'nin bazı ilçelerinde yaşamaktadır. Mişerler
Mişerler, İdil-Ural bölgesi Tatarları içerisinde ikinci büyük grubu oluşturmaktadır. Mişerler, yaşadıkları bölgelere göre; Kuzey, Güney, Simbir, Batı-Ural ve Kuzeydoğu Mişerleri alt gruplarına ayrılır fakat burada dikkat çekici olan Simbir Boyu'dur. Çok eski bir Türk boyu olan Simbirler, bugünkü Çuvaş Türkleri'nin de ata soylarındandır. Mişer Tatarları arasında bugün de yaşayan Simbir adı, bir yandan Çuvaşlar ile Tatarların ortak ataları olmalarının müşahhas örneği olurken, diğer yandan günümüzde Sibirya olarak adlandırılan bölgeye adlarını vermişlerdir. Ruslar tarafından Simbir adı, "Sibir" olarak söylenmektedir ve Sibirya "Simbir ülkesi" manasına bir Türk yurdudur.
Mişer şivesi, Tatar lehçesinin Kuzey şivesini oluşturur. Tarihi dönemlerde Mişerler; Mişar, Tümen, Alatır, Müslüman Türk isimleriyle anılmışlardır.
Edebiyat dillerinin oluşumunda XVIII-XIX. yy.'da Kazan Tatarcası'ndan çok etkilenen Mişerler, daha önce kendilerini yalnızca "Müslüman" olarak adlandırmayı yeğlemelerine rağmen, sonra ortak isim olarak Tatar demeye başlamıştır. Öte yandan, 1926 nüfus sayımında 200 bin kişi kendini "Mişer" adını Tatar kimliğinden sonra bir alt kimlik olarak kabul etmektedir.
Kasım Tatarları
Kasım Tatarları, İdil-Ural bölgesinde Kasım şehrinde ve Kasım ilçesiyle Rezan, Kazan, Taşkent, Riga ve diğer şehirlere yerleşmişlerdir. Bugün Kasım şehri ve onun civarındaki sayıları 100 bin kişiden biraz fazladır.Kasım Tatarları, Sünnî Müslümandır. Tarihte Hristiyanlığı kabul edenleri olmuşsa da bunlar zamanla Ruslaşmış ve asimile olmuşladır. Kasım Tatarları isimlerini, ilk dönemlerde Mişer şehri de denen Kasım Hanlığı'nın merkezi Kasım şehrinden almıştır. Aynı şehirde yoğun olarak yaşayan Mişer ve Kasım Tatarları, şive olarak da kök aldıkları Türk boyları bakımından da birbirlerine benzerler. Kasım Tatarları, erken Türk-Ugor, Altınordu ve Nogay-Kıpçaklardan kök alırlar.
Kasım Hanlığı idaresinde; ban, sultan, seyit, bekov, ulan, mirza, tarhan ve kazaklardan oluşan üst idareci gruba Tatar deniliyordu. Bu adet, Tatar adının halkça benimsenmesine yol açmıştır.
XIX-XX. yy.'da Petersburg gibi demiryolu şehirlerinde çalışmaya başladılar. Bu göçler, XIX-XX. yy.'da Kasım Tatarları'nın sayılarını azalttı.
Hristiyan Tatarlar
Hristiyan Tatarlar, İdil-Ural Tatarları'nın bir grubudur. Bunlar kendilerini "Kreşin" olarak adlandırmaktadır. 1920 ve 1926 yıllarındaki sayımlarda Kreşin adıyla ayrı bir halk olarak kaydedilmişlerdir. Nüfusları 1920 yılında 120.000, 1926 yerel sayımında 120.700 olarak tesbit edilmiştir. Bazı grupların "Nogaybek" gibi ayrı isimleri de vardı.
Kreşinler
Tatarların Hristiyanlaştırılması iki aşamada gerçekleşmiştir. XVI-XVII. yy.'larda vaftiz edilmiş Tatarlar, ilk Hristiyan grubu oluşturmuştur. Bunların XVII. yy.'ın ilk yarısında ise, "Yeni vaftiz edilmiş" grup meydana gelmiştir. Sayıları 3-4 bin kişidir. Vaftiz edilmiş Tatarların sayısı İdil-Ural bölgesinde XVII. yy.'ın 60'lı yıllarında en yüksek sayıya ulaşmış, daha sonra ayrı grupların birleşmesiyle Hristiyan Tatarlar ortaya çıkmıştır. Bunlardan bir bölümü İslam dinine geri dönmeye başlamış ve bu süreç özellikle XX. yy.'ın başında hızlanmıştır. İlk olarak yeni vaftiz edilmiş Tatarların bir kısmı İslâm dinini tekrar kabul etmiştir. XX. yy.'ın başında ise, Hristiyan Tatarların % 40'ı Müslümanlığı seçmiştir.
1917'den sonra Tataristan'da "Kreşin Mesele" ortaya çıktı. 1917-1920'de Kreşinlere özerklik verilmesi veya diğer Tatarlarla birleşmeleri gündeme getirildi. Şiddetli mücadeleler sonucunda "Orta" yol bulundu. Kreşinlere sınırlı kültür özerkliği verildi. Daha sonra, devlet siyaseti ateist olduğundan Kreşinlerin özelliklerini olduğu gibi korumaları mümkün olmadı. Bugün Kreşinler ile diğer Tatar gruplarının birleşmesi süreci tamamlanmamıştır. Son yıllarda Kreşinlerin millî şuuru yeniden yükselmeye başlamıştır. Kreşin Etnografik Kültür-Maarif Birliği'nin kurulması bu değişimin bir sonucudur.
Kreşinlerin geleneksel kültürü oldukça özgündür. Etnik tarihî yapıları yeterince araştırılmamıştır. Kreşinlerin, Müslüman Tatarlardan ayrılması sonucu bazı eski kültür unsurları Hristiyan kültürünün unsurları ile birleşmiştir. Temel kültür unsurlarında Kreşinler Kazan Tatarları'na yaklaşırken bazı gruplar Mişerlerle yakın özellik taşırlar. Kreşinlerin konuşma dili orta şivenin sınırlarındadır. Etnografik ve dil bakımından Kreşinleri yedi gruba ayırabiliriz; Molkeev, Çittopol, Batı-Kam, Elabıug, Mengel, Bakalin ve Nogaybek.
Nogaybekler
Nogaybekler, Hristiyan Tatarların ayrı bir grubudur. Daha önce Orenburg Kazaklarının bir grubu sayılıyorlardı. Çelyabinks vilayetinin Nogaybek ve Çebarkul şehirlerinde yaşamaktadırlar. 1926 sayımına göre 11.200 kişi olan Nogaybeklerin konuştuğu dil Tatarca'nın orta şivesinin bir koludur. Nogaybekler Hristiyan dinine mensup, XVIII. yy.'dan önce eski vaftiz edilmiş Tatarlardandır.
Nogaybek adı XIX. asra ait kaynaklarda zikredilmekle birlikte, XVII. yy.'da bu ismin varolduğu zannediliyor. Nogaybeklerin teşekkülü hakkında Nogay, Kazan Tatarı ve Fin Ugorlar'dan oldukları yönünde faraziyeler vardır.Ancak, Nogay-Kıpçak asıllı oldukları, daha önce Kafkasya'da yaşadıkları ile ilgili daha çok deliller vardır. Doğu Kama bölgesinde Ufa'da Novakyaşen adı altında Nogaybekler 1729'dan beri yaşamaktadır. Bazı kaynaklara göre, Nogaybekler buraya 1652-56 yıllarında göç ettiler. 1830'lu yıllarda Kazak kabul edilerek, askere alındılar. 1736 yılında bunlar Menzele (Manzelinsk)'den 60 km. uzakta Nogaybek köyüne göç ettirildiler. XVIII. yy. sonunda Nogaybekler bu köyü kale olarak isimlendirilmişlerdir. Bakalı kasabası ile Tepterler yaşıyordu. Bunların arasında evlenmeler yoluyla akrabalık tesis edilmiştir.
XX. yy.'ın başlarında buradaki Nogaybekler Müslüman Tatarlarla kaynaşıp, İslam dinine döndüler. Yukarı Ural bölgesine göçmüş Nogaybekler ise kendi özelliklerini koruyup, XIX. yy.'ın ikinci yarısında "Nogaybek" olarak ayrılmışlardır. 1920 ve 26 sayımlarında bunlar ayrı halk olarak yazıldılar. Nogaybeklerin kültürü genel olarak Kazan Tatarlarına, özellikle Kreşinlere benzer. Fakat özgün unsurlar da vardır. Örneğin, erkeklerin geleneksel kıyafeti Kazak giysileridir. Yüzyıllarca süren gelişmeleri Nogaybeklerin diğer Tatarlardan ayrılmasında rol oynadı fakat Nogaybekler, Tatarlarla aynı millet olduklarını biliyorlardı.
Tataristan Cumhuriyeti, Doğu Avrupa ovasının doğu bölgesinde, Kama ve İdil nehirlerinin birleştiği yerde kurulmuş, 67.836 km2 yüzölçüme sahip bir Türk Cumhuriyeti'dir. Bu yüzölçümü ile Tataristan dünyanın 214 ülkesi arasında 112. sırayı almaktadır. Tataristan'ın kuzey-güney sınırları arası 290 km., doğu-batı sınırları arası 460 km. uzunluğundadır. Batısında Çuvaşistan, doğusunda Başkurdistan olmak üzere iki kardeş Türk Cumhuriyeti ile komşu olan Tataristan'ın kuzey-batısında Mari Cumhuriyeti, kuzeyinde Kirov Bölgesi, kuzeydoğu'da Udmurt Cumhuriyeti, güneydoğusunda Orenburg Bölgesi güneyde ise Samara ve Simbir (Ulyanovsk) bölgeleriyle komşudur. Başkenti Kazan'dır.
Tataristan'ın genel coğrafi özellikleri, Doğu Avrupa Ovası'nın bir uzantısı şeklindedir. Cumhuriyet topraklarının ortalama rakımı 200 metre civarındadır ve deniz seviyesinden en yüksek nokta Bugulma bölgesinde 367 metre, en alçak yeri ise İdil nehrinin Cumhuriyet topraklarını terkettiği yerde 35 m. civarındadır.
Tataristan, topraklarının jeolojik devirlerdeki oluşumu petrol, gaz ve linyit gibi fosil yakıtlar oluşturmuştur. Yalnız bunlardan linyit madeni çok derinde olduğu için üretiminin yapılması mümkün olamamaktadır.
Tataristan iklimi karasal özellikler gösterir. Yazlar sıcak ve bazen kurak, kışlar ise soğuktur. Yılın en düşük ortalama sıcaklığı Ocak ayında -14 C° civarındadır. Ortalama en yüksek sıcaklık ise Haziran ayında 19.9 C° dir. Genellikle sıcaklıklar ülkenin güneydoğusundan kuzey-batısına gittikçe yaklaşık 2,5 C° kadar azalmaktadır.
Yıllık ortalama yağış miktarı 430-500 mm olurken, ortalama buharlaşma 550-570 mm civarında gerçekleşmektedir. Yağışların 2/3'ü yaz ve daha çok sonbahar mevsimlerine rastlamaktadır. Kışın kar kalınlığı 60 cm.'yi bulur. Tataristan'ın en büyük akarsuları İdil ve Kama nehirleri ile Kama'nın kolları olan Belya ve Batka ırmaklarıdır. Bu dört büyük ırmağın yıllık su miktarı 235 milyar m3 civarındadır. Ayrıca, Kuybışev ve Tüben Kama (Nijnekamsk) barajları bu nehirler üzerindedir. Ülkenin yaklaşık 1/3'ü verimli topraklarla kaplıdır. Tarıma çok elverişli kara topraklar, daha çok İdil ve Kama nehirlerinin kenarlarındadır.
95-5599