BÜYÜK GÜNLER
Milletin tarifi ne olursa olsun, bir bakıma göre o ?birlikte sevinip birlikte
yas tutan insan topluluğu? demektir. Birlikte sevinmek, hele birlikte ağlamak
insanları birbirine en sıkı bağlarla bağlayan şeydir. Milyonlarca insanın
toplanmasından ibaret olan millet için müşterek sevinç büyük zaferlerle büyük
adamların yıldönümleridir. Müşterek yas da büyük bozgunlardan, düşman
istilalarından başka bir şey olamaz. Bir millet için yalnız zafer günlerinin
bayramı kafi değildir. Bir millet tamamiyle şuurlanabilmek için büyük acı
günlerini de yas töreni yaparak anlamalıdır. Zafer veya bozgun olsun, bir
milleti toptan ilgilendiren günlerin hepsine büyük günler diyoruz. Buradaki
?büyük? kelimesi onun millet hayatındaki büyük ehemmiyetini göstermek için
kullanılmıştır. Bundan dolayı milletin övüneceği büyük adamların doğum
yıldönümleri kutlandığı gibi ölüm yıldönümleri de anılır.
Bir millet bunları anmakla ne kazanır diye şüpheye düşmek doğru değildir.
Şüphesiz, millet bunlardan maddi olarak bir şey kazanmaz. Fakat manevi olarak
bir şey kazanır ki, onun değeri hiçbir şeyle ölçülemez. Bu kazanç, milletin
kendine güvenmesidir. Geçmişinde büyük günleri olan millet, bunların gelecekte
de olacağına inanır. Geçmişindeki kara günleri anarken, düşmanlarını unutmayarak
ilerde de aynı baskına ve bozguna uğramamak için tedbirli davranır. Büyük
adamların doğumları kutlanmak veya ölümleri anılmakla millet kendisine hizmet
edenlere saygı borcunu öder, yani ahlaki bir davranışta bulunmuş olur. Bir
milletin, ölülerini saygı ile anması ilerde de büyükler yetiştireceğinin
müjdecisidir. Millet için şahsi menfaat gütmeden fedakarlık edenlerin hizmeti
büyükse onlar milletin hatırasında da yer almaya layık kahramanlarıdır. Bunun
için mutlaka büyük mevkide bulunmaya lüzum yoktur. Bazan bir erin hizmeti birçok
rütbelilerin hizmetinden daha büyük olmuştur. Çanakkale savaşlarındaki Mehmet
Çavuş ve Müstecip Onbaşı gibi.
Bir milletin tarihindeki büyük günler içinde çok yoruldukları zaman en çok
mükafata hak kazanıyorlarsa, milletler de en çok kan döktükleri zaman en büyük
sonucu alırlar. Bazan tarihte çok kan pahasına kazanıldığı halde mükafatı
alınmamış gibi gözüken zaferler vardır. Onların büyük neticesini görmek için
tarihin iç yüzüne dikkatle bakmak lazımdır. Muhakkaktır ki o kan dökülmeseydi
netice o millet için pek acı olacaktı. Mesela kahramanlıkların boşuna harcandığı
sanılan Çanakkale savaşlarında Türk ırkı o kadar bol kan dökmeseydi Rusya
devrilmeyecek, savaş dört yıl uzamayacak ve biz yenildiğimiz anda Rusya ayakta
olacağı için Kurtuluş Savaşı yapılmayacak ve Türkiye haritadan silinecekti.
*******************************************************************************
Büyük günleri anmakta eskisi kadar ihmalci değiliz. Fakat daha çok büyük
eksiklerimiz var. Hani Gök Türk Kağanlarının kızgın demire çekiçle vurdukları
günü yadı? Hani devletimizin 1040 yılında Horasan?da kurulduğu günün kutlanması?
Tuğrul Beğ?in Bağdat?a girip İslam dünyasının koruyuculuğunu kabul etmesi küçük
şey midir? Malazgirt için neden dünyayı yerinden oynatacak bir yıldönümü
yapmıyoruz? Çiçi Yabgu, Kür Şad, Çağrı Beğ, Oruç Reis gibi şanlı deliler neden
anılmıyor? Kılıç Arslan?ın ve Sultan Mesud?un Haçlılar?ı tepelediği günler
unutulmalı mı? Sırp Sındığı, Kosova, Niğebolu, Varna, İstanbul, Haçova, Kanije,
Silistre, Plevne ve daha böyle birçoklarının anılmaması yazık değil mi? İlk
şairimiz Çuçu, ilk müverrihimiz Bilge Tonyukuk için birer taş dikemez miyiz?
Kendi ulularımızı aydınlığa çıkararak onlara gereken saygıyı göstermeden önce
başkalarının büyüklerini saygılamak, hatta onlar için en küçük bir ilgi
göstermek ataların hatırasına saygısızlıktır. Önlenmelidir. Yozlaşan
tarikatçilik ve particilik taassubu ile günümüzde görülen alelade önderleri
geçmişin şanlı büyüklerine benzetmek ise tarih şuurundan ve fikir haysiyetinden
mahrum zavallıların işidir.
9-3639