MERKEZİ ÇİN’DE KURULAN HUN DEVLETLERİ: I
İLK CHAO ( HAN) DEVLETİ (M.S. 304-M.S.329)
Dr. Tilla Deniz BAYKUZU
Mimar Sinan Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü
M.S. 56 yılında Kuzey ve Güney Olmak üzere ikiye ayrılan Hunlardan Güney Hunları Çin’e bağlanmış, varlıklarını Çin topraklarının kuzeyinde sürdürmeye devam etmişlerdir. Bir kaç asır boyunca siyasi başarı gösteremeyen Güney Hunlarına ait boylar, M.S. IV. yüzyılın başlarında isyan etmiş, Çin başkentlerini ele geçirerek Çin topraklarında devlet kurmuşlardır. Çin yönetimini asıl topraklarını bırakarak güneye taşınmaya zorlayan bu bir buçuk asırlık dönemde Hunlar, yeniden tarih sahnesine çıkmış ve farklı zamanlarda dört ayrı devlet kurmuşlardır. Bu devletlerden biri olan İlk Chao veya Han devletine ait bilgiler Türk tarihinin bugüne kadar karanlıkta kalmış bir dönemini aydınlatması açısından önemlidir.
M.S.179 yılında Hunlardan sorumlu olan Çinli general, merkezin haberi olmaksızın Hun Ch’an-yü’sünü öldürerek yerine Ch’iang ch’ü adlı bir Hun liderini getirmişti. Bu emrivaki ile Sağ ve Sol kanat Hunlarının arasında taht kavgaları başlamış ama buna rağmen Ch’iang ch’ü, 188 yılına kadar Hunların başında kalmıştı. Öldüğünde geriye Yü-fu lo (188-195) ve Hu-ch’u-ch’üan (195-216) adlı iki oğul bırakmıştı. Yü-fu lo, 195 yılında ölünce küçük kardeşi Hu-ch’u ch’üan, ch’an-yü olarak tahta geçti, oğlu Liu Pao ise geleceğin lideri olarak kendi boylarının başına getirilmişti. Doğu Han Hanedanlığının son büyük generali olan Ts'ao Ts'ao, Hunları beş gruba ayırdığı zaman grup liderlerini Çince “Liu” soyadını alan Tu-ku ailesinden seçmişti. Büyük Hun lideri Motun'un Çin'in hanedanlık ailesinden bir prensesle evlenmesi sonucunda onlarla akrabalık kuran Motun soyunun Tu-ku ailesi bundan böyle Han Hanedanlığı eski imparatorunun soyadı olan Liu adını benimsemiş ve kullanmıştır
1. Özellikle Hunların Çin içine yerleşmeleri sırasında bu soyadıyla Çin tahtına adaylıklarının meşruiyetini vurgulamışlardır. İşte Liu Pao bu boydan, yani Tu-ku boyundan gelmekteydi.
Beş gruba ayrılmakla birlikte Hunlar, Chin-yang' da Feng nehri civarında oturuyorlardı. Liu Pao ise bu dönemde Hsüan-shih
2’ye yerleştirilen Sol grubu idare ediyordu. Liu Pao, “Sol Bilge Kralı” olarak veliaht yani geleceğin ch’an-yüsü idi. Pao, ünlü Hu-yen ailesinin kızıyla evlenmişti ve Yü-fu lo’nun amcası Ch’ü-pei’in oğlu olan Liu Meng’ın Hunların Kuzey Kanadının başına geçtiği yıl Liu Pao’ın ileride Çin İktidarını Ssu-ma ailesinden alarak bir bağımsız Hun devleti kuracak olan oğlu Liu Yüan-hai doğdu
3.
Tabiiyette olan birçok liderin veliahtı gibi o da Çin sarayında büyüdü ve yetişti. Hocası Shang-t'anglı Ts’ui Yo'dan tüm Çin klasiklerini öğrendi. Shih-ching
4, İ-ching
5, Shu-ching
6,'i okur, özellikle Ch'ün-ch'iu
7'yu,Tzo-chuan
8 'ı ve Sun-tzu 'nın Savaş Sanatı
9 adlı ünlü eserini çok severdi. Büyük tarihi Çin yıllıklarından olan Shih-chih ve Han Shu’yu ezbere, üstelik olaylar hakkında yorum yapabilecek kadar iyi bilirdi.
Oldukça heybetli bir erkek olan Yüan-hai, usta bir okçuydu ve bu yüzden uzun ve güçlü kollara sahipti. Boyu 1.83 m idi
10. 65-70 cm uzunluğundaki sakalında 3 kızıl tel vardı ve bunlar diğerlerinden uzundu.
Liu Yüan-hai, yetenekleri ve zekasıyla çok küçük yaşta çevresindeki önemli kişileri etkilemeyi başarmıştı. Özellikle Chin Hanedanının imparatoru bu yetenekli gençle tanışmak için onu huzuruna çağırtmış ve onunla sohbet etmişti. Liu Yüan, böylece imparatorun güvenini kazanmıştı.
266 yılında Çin hükümeti, Hun bölgelerinde yeni düzenlemelere gitmiş fakat Hunların Kuzey Kanat lideri Liu Meng bu müdaheleden hiç memnun kalmamıştı. Bunun üzerine 271 ve 272 yılında büyük bir isyan çıkararak Çin imparatorunu telaşa düşürdü. Çin devleti derhal bu tehlikeli girişimi bastırdı ve Liu Meng’ı öldürdü. Onun ölümünden kısa bir süre sonra yani 279 yılında Liu Pao da ölünce oğlu Liu Yüan-hai Sol Kanat Komutanı oldu11. Birkaç yıl sonra 287'de ise ''Kuzey Boyunun Lideri'' unvanını aldı
12. Liu Yüan, Hunların beş grubunun liderleriyle her zaman iyi geçiniyordu. Bu yüzden tüm büyükler ve alimler onun yanına akın etmeye başlamışlardı. 290 yılında Yüan-hai, Hunların Beş Grubunun Baş Kumandanı ilan edildi ve ayrıca “Chien-wei Bölgesi Başkomutanı” da yapılarak bir Çin ünvanı verildi. Başa geçer geçmez gelecek vaadeden büyük bir lider olduğunu belli etmeye başlayan Yüan-hai, dürüst ve sadık görevlileri el üstünde tutmuş, onları layık olduğu görevlere getirmiş, cinayet işlenmesini yasaklamış ve suçluları adaletli bir şekilde cezalandırmıştır. Tüm bu davranışları onu halkın gözünde yükseltir. Böylece zamanla Çin sarayı tarafından ''İktidar Sahibi General'', ''Beş Hun Grubunun Komutanı'' ve ''Kuang-Hsiang Beyi'' unvanlarıyla taltif edilmiştir.
299 yılında ona bağlı grubun içinden bazılarının isyan ettiği söylentisi ortaya çıktı, saraya şikayet edildiğini duydu. Bu aşağılayıcı durumu gururuna yediremeyen Yüan-hai Chin devletinin topraklarını terkederek aldığı tüm rütbeleri reddetti. Bunun üzerine Yeh şehrinde oturmakta olan ve Ch'eng-tu kralı ünvanını taşıyan ve imparatorun amcası olan Ssu-ma Ying tarafından yeniden ''Kuzeyi Sakinleştirmekle Görevli Komutan'' ve ''BeşHun Grubunun Askeri İşleriyle İlgili Müfettiş” ünvanlarıyla gönlü alındı
13.
İmparator Hui-ti'nin otoritesi artık oldukça zayıflamıştı. Ülkenin her yerinde ayaklanmalar baş gösteriyordu. Yü Fu-lo'nun amcasının oğlu olan Liu hsüan, Hun büyüklerini bir mecliste topladı. Onlara atalarının bir zamanlar Büyük Han Sülalesi kadar güçlü olduğunu fakat Wei ve Chin Devletleri zamanına gelindiğinde bağımsızlıklarının ve topraklarının artık elden gitmiş olduğunu, Chin devletinin adaletsizce kendilerini köle olarak kullandıklarını
14, ch’an-yü 'lerinin bile artık sıradan halk gibi etkisiz hale getirildiğini söyledi. Artık imparator ailesinin taht mücadeleleriyle birbirlerine girdiğini, bunun ise bağımsızlıklarını kazanmak ve yeniden eski güçlerine kavuşmak için en büyük fırsat olduğunu belirtti. Bu duygusal konuşma etkisini göstermekte gecikmedi ve Hun büyükleri kendi aralarında yaptıkları bu gizli toplantı sonunda yeni liderlerini saptadı. Liu Yuan-hai'ı “ch’an-yü” seçtiler
15. Bu sırada Yeh şehrindeki görevinin başında olan Yuan-hai'ın bu durumdan haberi yoktu. Yüan-hai, ch’an-yü olduğu haberini alınca farklı bir sebep göstererek Ssu Ma-ying'den ülkesine gitmek için izin istedi ama reddedildi. Bunun üzerine Liu Hsüan, Hun liderlerinin İ-yang 'da toplanmasını istedi. Hun grupları bu toplantının o sıralarda başı bazı prenslerle dertte olan Ssu-ma Ying için yapıldığı söylentisini yaydılar. Ying, bir taraftan tahtta gözü olan Chin prensleriyle uğraşırken diğer yanda da Moğol saldırılarından korunmaya çalışıyordu. Bu durumda askeri olarak güçlü olmak zorunda olduğunu biliyor ve bu
yüzden de Hunlarla iyi geçinmeye çalışıyordu. Liu Yüan'i ''Muhafız generali'' ve ''Kuzey Şehirleri Baş Müfettişi'' yapmıştı. Bununla Hunların desteğini almayı amaçlıyordu. Yuan-hai, yardım alma bahanesiyle ülkesine gitmek için müsaade istediği sırada diğer Chin prensleri Ssu-ma Ying'i köşeye sıkıştırmışlardı. Ying, içinde bulunduğu endişe verici vaziyeti bertaraf edebilmek için onu yanında tutmaya çalışıyor ve yanından uzaklaşmasını istemiyordu.
Liu Yüan-hai, zor durumda onun yanında olacağına dair Ying'i ikna edince Ying onu ''Kuzey Shan-yü''sü, ''Müşavir komutan'' ve ''vezir” yaptı16. Böylece ülkesine gitmesine izin verdi. Sol Şehrine gelir gelmez Hun büyükleri ona ''Büyük Chan-yü'' unvanını verdiler. Kısa bir süre içerisinde ona bağlandıklarını göstermeye gelen askerlerin sayısı 50.000 kişi kadar oldu
17.
Bu sırada Wang Chün, 302 yılında Yeh şehrine saldırdı ve şehir düştü
18. Ssu-ma Ying, yapılan saldırılar sonucunda yenilmişti. Çareyi imparatoru da yanına alarak başkent Lo-yang'a kaçmakta bulmuştu. Liu Yüan onun içine düştüğü bu durumu duyunca, bu sadık ama güçsüz Çinli'ye acıdı ve ona yardım edeceğine söz verdiği için adamlarına 20.000 kişilik bir kuvvetle Hsien-pi'lere saldırmalarını emretti. Oysa Liuhsüan ve diğer Hun büyükleri onun bu savaşa girmesini uygun bulmamışlardı. Chin Devletinin eskiden, ataları Liu Meng'u öldürdüklerini, bağımsızlık hareketinin bu yüzden sekteye uğradığını, şuan onların taht için kardeş kavgası içinde birbirlerine düştüklerini söylediler. Onlara göre bu durum tanrının artık Çinlileri terkedip Hunların yanına geçtiğinin bir işaretiydi ve artık Hunların eski Büyük ch’an-yüsü Hu han-yeh'nin yapmak isteyip de yapamadan yarım bıraktığı işi gerçekleştirmenin zamanı gelmişti
19. Bunun için Hsien-pi ve Wu-huan'larla işbirliğine gidilebilirdi. Eğer bu fırsat geri tepilecek olursa uğursuzluk gelebilirdi. Çünkü tanrının ve halkın iradesine karşı gelmek uğursuzluk getirirdi
20. Liu Yüan ise Çinlilerin yardımına gitmesini şöyle açıkladı.
''Chin Devleti zaten artık çok zayıftır ve nasıl olsa kendi kendine yıkılacaktır. Onun bu zayıf durumundan faydalanmak, üzerine saldırarak onu yıkmak halkın gözünde bizi küçük düşürür. Han Hanedanlığının nesiller boyunca yaşaması faziletli insanların kalbine taht kurmuş olmasındandır. Üstelik Han hanedanlığından ötürü biz onlarla kardeşiz, büyük kardeş ölünce yerine küçük kardeşin geçmesi kaçınılmaz bir gelenektir. Biz böylece kendimize Han imparatorunun adını verebiliriz
21.''
O, bu konuşmasıyla hem Çinli halkın gözünde Çin tahtına adaylığının meşruluğunu gösteriyor, hem de sadakatli bir davranış göstererek her milletten ahalinin güven ve memnuniyetini kazanmayı amaçlıyordu. Liu Yüan, kısa bir süre sonra P’ing-ch’eng şehrinde bir Çin tipi saray inşaa ettirip kendisini “Çin İmparatoru” olarak tanıtmak suretiyle Çin seçkin tabakasının desteğini kazanabileceğine inanıyordu. Nitekim onun sarayı zaman içerisinde Çin’in diğer bölgelerinden kaçan memurların da dahil olduğu çok sayıda mülteciyi cezbeden müstahkem bir mevki konumuna gelecekti
22.
Liu Yüan öncelikle başkenti derhal Sol Şehri’ne nakletti ve Hunların tamamına yakın bir kitle ona itaat ettiler. 304 yılında Güney Şehrinin dışında bir taraça yaptırarak tahta çıktı23. Bu devlete “Han” adını verdi. Hemen akabinde “Han Kralı” ünvanını aldı. Yılın adını Yüan-hsi olarak değiştirdi. Tüm ölmüş Han İmparatorları için şehrin tanrılarına kurbanlar sundu. Hu-yen ailesinden olan hanımını da ''kraliçe''ilan etti
24.
Liu Yüan’ın Çinlilerin Han Hanedanlığı imparatorları için kurbanlar kesmesi, devletin adını o hanedana ithafen “Han” koyması kendini ve Hunları Çin asıllı kabul ettiğinden değil, politik bir taktikti. Çünkü Çin topraklarında hak iddia etmenin yolu Çin nüfusunun oldukça yoğun olduğu bir yerde Çinlileri ikna etmekten geçmekteydi. Eğer Çinli halk ikna edilirse isyanların önü alınmış olur, böylece amaçlarına ulaşmak için en önemli tehlike bertaraf edilirdi. Zamanı geldiğinde ise tıpkı ataları Hu han-yeh’nin düşündüğü gibi kendi milli devletlerini ilan edebilirlerdi.