Gönderen Konu: Bulgaristan'da Türk gazetesi  (Okunma sayısı 114148 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Atsızcı Türk

  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 302
Yunanistan "Türk" kelimesine karşı!
« Yanıtla #140 : 13 Temmuz 2013 »
Batı Trakya’da, adında “Türk” sözcüğü bulunması nedeniyle kuruluş izni verilmeyen “Rodop Türk Kadınları Kültür Derneği”nin (RTKKD), AİHM’den çıkan olumlu kararın ardından Yunan yargısına yaptığı başvuru ikinci kez reddedildi.

RTKKD avukatlarından Ahmet Kara, derneğin hak arama sürecinin devam edeceğini belirterek, AİHM kararının uygulanmasına yönelik Avrupa Konseyi nezdinde girişimlerde bulunacağını kaydetti. 2001 yılında kuruluş izni verilmeyen dernek, 2005’te Yunanistan Yüksek Mahkemesi’nin onayının ardından davayı AİHM’ye götürmüştü. AİHM davayı 2008 yılında karara bağlamış ve “Yunanistan’ın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) örgütlenme hakkıyla ilgili 11. maddesini ihlal ettiği” görüşüne varmıştı. Daha önce de kapatılan İskeçe Türk Birliği’nin 2 başvurusu da “AİHM’nin kararlarının Yunan hukuku için bağlayıcı olmadığı” gerekçesiyle reddedilmişti

BATI Trakya’da kurulmak istenilen ancak, adında “azınlık” kelimesi bulunduğu gerekçesiyle kurulmalarına izin verilmeyen derneklerin de ülkedeki hukuk mücadelesi sürüyor. Yunan mahkemeleri, Batı Trakya’da kurulmak istenilen azınlık derneklerinin isminde ve tüzüğündeki “azınlık” kelimesiyle hangi azınlığın kast edildiğinin belli olmadığını ileri sürerek, kuruluş dilekçelerini reddediyor.

AA

http://www.thaber.bg/?pid=3&id_news=181

Çevrimdışı [Hun Türk]

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2393
  • TTK
Ynt: Yunanistan "Türk" kelimesine karşı!
« Yanıtla #141 : 13 Temmuz 2013 »
Normal, bizde Rum ya da Yunan azınlık kavramı yok. O dingillerde çaplarınca yıllarca müslüman azınlık diyor. Biz ise tam tersi varolan durumu yumuşatarak hereşye izin verir duruma geliyoruz.
Bana göre ticanilik, nurculuk, yobazlık, komünizm ve partizanlık gibi hastalıkların sebepleri, milli ülküden yoksunluktur.
Hüseyin Nihâl Atsız


TÜRK IRKI SAĞOLSUN !

Çevrimdışı Atsızcı Türk

  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 302


Alvanlarlı (Yablanovo) Hasan Hüseyinov Berberov, 1985 yılında Türk ismini Bulgar ismiyle değiştirmek istemediği için halkı devlete karşı ayaklandırıp örgütlemekle suçlandı ve hapise atıldı. 2 yıl yattıktan sonra çıktı. Hapiste işkence gördü. Hapisten çıktıktan sonra kendi mesleğinde iş bulamadı, sürekli inşaatlarda çalıştı. Hasan Berberov 3 çocuk babası. 2 oğlu, 1 kızı var.
 
Kendinizi tanıtır mısınız?
Adım Hasan Berberov. 8 Haziran 1947’de Sliven İli’ne bağlı Alvanlar (Yablanovo) köyünde dünyaya geldim. 23 Ocak 1985 yılında Avlanlar ve çevre köylerde tutuklanıp hapse atılıp işkence gören yüzlerce Türklerden biriyim. Tutuklanınca 1 ay Sliven kovuşunda kaldım. Daha sonra Sofya’ya değiştirdiler. Sonra tekrar Sliven’e getirdiler. 17 Mayısta Sliven’da yargılanıp Pazarcız hapishanesine gönderildim. Beni Pazarcık’tan Sofya’ya, Sofya’dan da Etro Pole’ye sürdüler. 2 yılım hapishanelerde sürünmekle geçti.
 
Hapisten çıkınca ne yaptınız?
Hapisten çıkınca inşaatlara sürüldüm. Kendi mesleğimde iş bulamadım. Türklerden bize ihanet edenler de oldu. Bize ihanet edenler şu an Hak ve Özgürlükler Hareketi partisinde yer alıyor.
 
Suçunuz neydi?
Halkı devlete karşı ayaklandırıp örgütlemekten ve Türklere önderlik etmekten suçlandık.
 
Hapiste şiddete maruz kaldınız mı?
Daha yakalanır yakalanmaz 3 öğün tekme tokat, yumruk yemeye başladık. Kaburgalarımın etrafı, göğüslerim, sırtım morluklar içindeydi. Bizi sürekli coplarla dövüyorlardı.
 
Kasıklarınıza ya da kafanıza vurdular mı ya da elektrik makinesine tuttular mı?
Yok, benim kafama ya da kasıklarıma vurmadılar. Elektik makinesine de tutmadılar. Fakat mahkȗmiyetimizi çok kötü şartlar altında tamamladık.
 
Peki ya işin aslı ne?
Türk isimlerinin Bulgar isimleriyle değiştirileceğini öğrenince 17-19 Ocak 1985 tarihlerinde Alvanlar, Hamzalar (Filaretovo), Doğancılar (Bulgarcası Sokolartsi), Veletler (Mogilets), Kara Atlar (Vrani Kon), Karagözler, Rahmanlar ve çevre köyler ayaklanıp barışçıl protesto düzenledi. Tahminimce köyümüze 15 bine yakın insan toplandı. Köylerin girişleri tutuldu. Köylerden kuş bile uçamadı. 40 civarı milis köyümüze girmeye çalıştı, ancak biz girmelerine izin vermedik. Kızıl milisler de tanklarla, silȃhlarla daha kalaba geleceğiz diye bize tehdit savurmaya başladı. Biz de işin ciddiyetini anlayınca kan dökülmesin diye halkı yatıştırmaya çalıştık. Özellikle gençelri. Milisler köye gelirse onlara el kaldırmayın diye uyardık. Todor Jivkov tanklarla askerlerini Alvanlar köyüne gönderdi. Karşı gelen olsaydı silȃhlar ateşlenecekti. Köylüleri kurşuna dizip tanklarla ezeceklerdi.
 
Halkı yatıştırmayı başarabildiniz mi? Zulümler sırasında ölen ya da yaralanan oldu mu?
Halkı yatıştırmayı başardık. Yatıştırmasaydık belki bütün köyler mavzerlerle taranacaktı ya da tanklar altında çiğnenecekti. Üzülülerek söylüyorum sadece Hüseyin Yaman adında Alvanlarlı bir arkadaşımız kurşun yedi, ama ölmedi. Hȃlȃ sağ. Hamzamalar köyünden İbrahim Çetin, tankın altında parçalanarak şehit oldu.
 
Bu kadar zulümden sonra herhangi bir mahkemeye ya da kuruma şikȃyet etmek aklınızın ucundan geçmedi mi? Neden 24 yıl beklediniz?
Düne gelince kimse bu işin üstüne gitmiyordu. Biz artık bu olayın unutulup gideceğini sanıyorduk. Daha sonra Sezgin Mümin beyle tanıştık. Kendisiyle hapiste tanışma şansım olmadı. 2007 yılında ben arkadaşlarımla Sezgin beyin başkanlığında Bulgaristan Adalet Federasyonu’nun Burgaz’da kuruluşunda yer aldım. Biz 31 Ekimde Bulgaristan Adalet Federasyonu aracılığıyla Alvanlar ve çevre köylerden 17 kişi, Yüksek Mahkeme Kurulu’na 1989 zulümlere tazminat davasıyla ilgili şikȃyet dilekçesi sunduk.
 
Peki ya umutlu musunuz? Mahkemenin binbir çeşit bahanelerle olayları örtbasetmeye çalışacağından çekinmiyor musunuz?
Evet umutluyuz. Ne olursa olsun bu işi sonuna kadar götüreceğiz. 1989 yılı öncesi komünist dönemde zulümlere maruz kalmış binlerce insanımız var. Onlar da devlete tazminat davası açacak.
 
Aydın Osman | T HABER

KAYNAK: http://www.thaber.bg/?pid=3&id_news=383

Çevrimdışı Atsızcı Türk

  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 302


Bulgaristan Adalet Federasyonu (BAF) Başkanı Sezgin Mümin, Dostluk, Eşitlik, Barış Partisi Genel Başkanı Mustafa Ali Çavuş’a yazdığı mektupta Batı Trakya Türklerinin verdiği Türkçe eğitimi mücadelesini desteklediğini belirtti ve Bulgaristan Türklerinin de benzer sorunlarla karşılaştığının altını çizdi.
 
Mümin'in mektubunda „Bizler ana vatandan koparılmış topraklarda azınlık hale getirilmiş, aynı kanı taşıyan ve benzer sorunları yaşayan değerli Türk milletnin evlatlarıyız. Bu nedenle de Bulgaristan Adalet Federasyonu olarak Dostluk, Eşitlik, Barış Partisi'nin Batı Trakya Türklerinin yararına attığı her adımı desteklemeyi boynumuzun borcu biliriz." ifadelerine yer veriliyor.
 
Mümin, Batı Trakya Türkleri ile Bulgaristan Türklerinin benzer sorunlar yaşadığı için birbirimiz mücadelesini desteklememiz gerektiğini ve ileride birlikte ortak çalışmalar yapmayı ümit ettiğini ifade etti.
 
Mümin, kısaca Bulgaristan Türklerinin başlıca sorunlarına değindi ve BAF’ın çalışmalarından söz etti.
 
YUNANİSTAN, BATI TRAKYA TÜRKLERİNİN TÜRKÇE EĞİTİMİ TALEBİNİ REDDETTİ
 
Batı Trakya’daki azınlıkları temsil eden Dostluk, Eşitlik, Barış (DEB) Partisi, Türklerin Türkçe – Yunanca eğitim verecek azınlık ana okulları talebinde bulundu, Yunanistan Eğitim Bakanlığı talebe olumsuz cevap verdi.
 
Bunun üzerine DEB Partisi, Batı Trakya Türklerinin ana dili eğitimi sorununu uluslararası platforma taşıdı.
 
DEB Partisi’nin görüşlerini içeren dosya oluşturup Avrupa Parlamentosu’na ve eğitim kuruluşlarına, UNESCO’ya, insan ve azınlık haklarıyla ilgilenen kuruluşlarına ve uluslararası medyaya gönderdiğini belirtti.
 
DEB, konuyla ilgili yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:
DEB Partisi olarak, uluslararası hukuk gereğince Batı Trakya Türleri’nin kazanılmış bir hakkı olan azınlık eğitiminin, 2006 yılından bu yana Yunanistan’daki zorunlu eğitim kapsamına alınan anaokulu eğitimi alanında da uygulanmasını talep etmekteyiz. Uluslararası hukuk ve ülkemiz Yunanistan’ın kanunlarınca belirlenen azınlık ilkokullarında olduğu gibi Türkçe – Yunanca eğitim verecek azınlık anaokullarının azınlık insanının anayasal bir hakkı olduğunu bir kez daha belirtir, bu alandaki demokratik mücadelemizin devem edeceğini tüm kamuoyuna duyururuz.
 
Aydın Osman | T HABER



KAYNAK: http://www.thaber.bg/?pid=3&id_news=390

Çevrimdışı Atsızcı Türk

  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 302
Aydın Osman’ın Sami Toraman ile yaptığı söyleşi



Sami Ali Toraman, 1946 yılında Gümülcine’de dünyaya geldi. 1964-65 ders yılında İstanbul Ortaköy İlköğretmen Okulu mezunu. 40 yıl kadar Batı Trakya’daki özel Türk okullarında Türkçe öğretmeni olarak çalıştı. Batı Trakya Türk Öğretmenler Birliği’nin 2. dönem başkanı. 
 
Biraz kurumunuzun faaliyetlerinden söz eder misiniz?
Bizim kurumumuzun 2 büyük faaliyeti var. Her yıl 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü 500-600 civarı öğretmen bir araya gelerek halka açık olarak hep birlikte kutluyoruz. Halka açık derken Türk halkını kastediyorum. Her yıl Mayıs ayında çocuk şenlikleri düzenliyoruz. Bütün Batı Trakya’yı içerecek şekilde folklor ve şiir etkinlikleri de faaliyetlerimiz arasındadır. Çocuklara seminerler düzenliyoruz, işte dilini ve dinini öğrenmede yardımcı olmasını amaçlayan kurslar da düzenliyoruz. Kısaca bizim çalışmalarımız kültür eksenlidir.
Kurumumuzun tarihinden söz etmek gerekşrse Batı Trakya Türk Öğretmenler Birliği 1936 yılında kuruldu. 1983 yılına kadar yasaldı, aslında 1987’dir, ama biz 1983’ü kabul ediyoruz, çünkü mahkemeler o zaman başladı.
 
Yunan devleti niye yasa dışı ilȃn etti?
Derneğimizin isminde “Türk” kelimesi geçiyor diye devlet yasa dışı ilȃn etti. Çünkü “Batı Trakya’da Türk yok” tezi savunuluyor tıpkı Jivkov’un “Bulgaristan’da Türk yok.” demesi gibi. 83’e kadar yazışmalarımızı Batı Trakya Türk Öğretmenler Birliği adıyla yaptık, 83’te dava edildik, 87'de yasa dışı ilȃn edildik.
 
İsmini değiştirerek açmayı denediniz mi? Deneseniz olur muydu?
İsmini değiştirseydik anında verirlerdi. Ama biz istemedik. “Türk” kelimesinden ve Türklükten taviz veremeyiz.
 
Türkiye dışındaki her ülkede olduğu gibi Batı Trakya’da da Yunan hükümetinin Türkçe eğitim konusunda sorun çıkardığını duyuyoruz.

1951 Türk-Yunan Kültür Anlaşması’yla iki dilli okul hakkı kazandık. Bu konuda pek bir sorunumuz yok. Lozan Anlaşması’nın 40 ve 41. maddesine ve yasalara göre bizim okullarımız özel ve özerktir. Fakat bu, tek dilli değil, iki dilli okullardır bunlar. Derslerin yüzde 50’si Türkçe, yüzde 50’si de Yunanca. Örneğin tarih, coğrafya ve benzeri dersler Yunanca; matematik, din dersi, fen bilgisi gibi dersler de Türkçe okutulur. Yani Türk öğretmenler ders verir. Bunlar seçmeli değil, zorunludur.
Zaman içinde Türk okullarında öğrenci sayılarında azalmalar meydana geldi. Halkımızı çocuklarımızın okullarımızda iyi yetişmediğine inandırmaya başladılar. Bu durum bahane edilerek Yunan okullarına kaymalar oluyor.
Çocuklarımız, dilini ve dinini koruması için Türkçeyi iyi bilmesi gerek. Ana dilini yalnızca konuşmak yeterli değil. Ana dilinin yazı dilini de bilmek gerek. Ana dilini bilmeyen bir insanın ikinci dili bilmesinde de güçlükler ve yanlışlıklar olur.
 
Peki ya ne tür sıkıntı yaşıyorsunuz?
Yaşadığımız sıkıntılardan biri son günlerde Türkçe öğretmenlerinin azalması, hiç olmaması gibi sıkıntılar da çekiyoruz, yani devlet okullarına kayma var. Çocuklarımız Yunan okullarına gidiyor.
Biz çocuklarımızın entegre olmalarından yana değil, önce kendi kültürlerini korumalarından yanayız.
Biz her zaman şu tezi savunmuşuzdur: Yaşamamızı sürdürebilmemiz için yaşadığımız ülkenin dilini bilmek zorundayız. Hatta biz Yunanlardan daha iyi bilmek zorundayız. Bu bir avukat için de geçerli, bir doktor için de, fakat eğitimde iş farklı. Eğitimde sana ana dilini öğretecek kişi, ana dilini çok iyi bilmek zorunda. Ana dilini yalnızca kitaplardan değil, o dili kaynağından da öğrenmek gerek. Bu eğitim de ancak Türkiye’deki eğitim kurumlarında alınabilir.
Devlet, Selȃnik’teki özel pedagoji akademisinde Türkçe dersleri verdi, fakat bunun yeterli olmadığı aradan geçen zamanla görüldü.
 
Türk çocuklarının özel ve özerk Türk okullarının iyi eğitim almadığına inandırmak için hangi yöntemler kullanılıyor ve ne tür propagandalar yapılıyor?
1951 Türk-Yunan Kültür Anlaşması’na göre Batı Trakya’da ilk öğretimini tamamlayan çocuklar, Türkiye’deki yatılı ve parasız öğretmen okullarına alındı. O öğrenciler Türkiye’de Türkçesini iyi öğrenerek ve Türk eğitimi alarak Batı Trakya’ya geldi ve okullara tayin edildi. Fakat aradan geçen zamanla 350 öğretmenden ancak ortalama üçte biri tayin edildi, geri kalanı tayin edilmedi. Bunun için de 68 yılında Selȃnik’te özel pedagoji akademisi açıldı. Orada verilen yetersiz Türk dili eğitimiyle Türkçe öğretmenleri yetiştirdiler. Devlet, bu öğretmenleri 1977’den sonra tayin etmeye başladı. Halk zamanla bu öğretmenlerin yetersiz olduğunu gördü. Biz de aldıkları eğitimin yetersiz olduğu görüşündeyiz.
 
Batı Trakya Türklerine şu mesaj mı verilmeye çalışıldı: Türkiye’de aldığınız eğitim nasıl olsa hiçbir işinize yaramayacak. Selȃnik’te eğitim alırsanız tayin edileceksiniz, işsiz kalmayacaksınız.
Aynen. Sizin de dediğiniz gibi halkımız buna inandırıldı, Selanikte eğitim alanların maaşlarını da Yunan devleti vermeye başladı. Özel ve özerk okullardaki öğretmenlere maaşlarını öğrencilerin velileri ve okul idaresi veriyordu. 77’den sonra ise ilk 695 sayılı yasayla “Öğretmen olarak tayin edilmede Selȃnik Özel Pedagoji Akademisi mezunları tercih edilir” ibaresi kullanılarak – sizin de biraz önce anladığınız gibi – artık Selȃnik’e gelin de sizi buradan rahatlıkla tayin edelim mesajı verilmeye çalışıldı. Fakat her geçen gün okul birleştirmeleriyle, dağlık bölgelerdeki insanların şehirlere yerleşmesiyle okul sayılarında da müthiş bir azalma oldu. 12 bin öğrencimiz, zamanla 6 bine düştü.
 
Öğrencilerin azalmasını neyle açıklayorsunuz?
Bunun birkaç sebebi var. Sebeplerden bir tanesi doğurganlığın azalması. İkinci sebep göçlerin başlaması, üçüncü sebep de azınlık okullarındaki öğrencilerin Yunan devlet okullarına kayması.
 
Doğurganlığın azalmasını ya da göçleri neyle açıklıyorsunuz?
Bunu ben geçim sıkıntısına ve zihniyete bağlıyorum. Eskiden her ailede 5 çocuk vardı. Şimdi artık Türk kadının eskisi gibi çocuk doğurmadığını görüyoruz. 55’te göçler oldu, 60 yılında Almanyacılık vardı. Bu göçler zorunlu değildi, daha çok gönüllülük ilkesinde geçim sağlayabilmek için oldu. 74-75 yıllarında da daha güzel hayat için Türkiye’ye göç ettiler. Ama bunlar asıl etken değil. Daha tehlikelisi devlet okullarına kaymaları. Ama şimdilik liselerdeki sayımız eskiye oranla daha iyi. Niye? Çünkü İskeçe’deki Türkçe eğitim veren Muzaffer Sadioğlu Lisesi ve Gümülcine’deki azınlık lisesinden mezun olanların Türkiye’deki üniversitelere daha kolay girdikleri görüldü.
 
Bu durum, halkı özel Türk okullarında okumaya teşvik ediyordur herhalde?
Bu, ailenin çocuğunu nerede okutacağını plȃnlamasına bağlı. Örneğin çocuk Türkiye’de eğitim görecekse özel Türk okullarında okur, Yunanistan’da eğitim görecekse devlet okullarında. Türkiye’de mezun olanların denklik belgesi sorunu çıkıyor. Onlar da burada ikinci üniversiteyi okumak zorunda kalıyor. Bu durum da öğrencilerimizin işini çok zorlaştırıyor. Bu nedenle de Yunanistan’daki üniversiteleri tercih ediyorlar. Yunanistan’ın 1996 yılında çıkardığı yasayla artık binde beşlik bir kontenjanımız var. Bu kontenjandan da azınlık çocukları faydalanıyor.
 
Binde beşliği biraz açıklar mısınız?
Binde beşlik kontenjan şöyle: yani bütün Yunanistan’daki üniversitelere alınacak öğrencilerin binde beşi Batı Trakya’daki azınlık çocuklarına ayrılıyor. Öğrencilerimizin puanları Yunan öğrencilerinkilerden ne kadar da düşük olsa binde beşi Batı Trakya’dan alınıyor. Üniversiteye daha kolay girebiliyorlar. Bu tabiȋ çoğunluğun biraz canını sıkıyor ama, bu da Avrupa kurumunda yapılan istatistikler, Batı Trakya’daki Türk azınlığın üniversitelerde başarılı olamadığını, hatta hiç giremediğini gösteriyordu. Bu nedenle de Batı Trakya özel bir bölge oldu ve binde beşlik kontenjan sağlandı. Öğrencilerimiz, bu kontenjandan faydalanıyor. Başarılı oluyorlar mı? Hayır! Yunan üniversitelerine giden öğrencilerimizin ortalama yüzde 80’i başarısız oluyor. Niye? Çünkü öğrencilerimiz ne ana dili Türkçeyi doğru düzgün öğreniyorlar ne de ülkenin resmȋ dili Yunancayı. Eksik kalıyorlar. Eksik kalan çocuklar, üniversite hayatında da başarısız oluyor.

KAYNAK: http://www.thaber.bg/?pid=3&id_news=395

Çevrimdışı Atsızcı Türk

  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 302
Aydın Osman'ın BTAYTD Başkanı Mehmet Emin'le söyleşisi



Mehmet Emin, Batı Trakya Azınlığı Yüksek Tahsilliler Derneği başkanıdır. Gülümcine’de yaşıyor. Trabzon’da orman mühendisliği okudu. Batı Trakya’ya döndüğünde Selȃnik’te denklik sınavlarına girdi ve imtihanları kazandı. Gümülcine’deki Orman İşletmesi’nde mühendis olarak çalışıyor.

Derneğinizi ve faaliyetlerini tanıtır mısınız?
Batı Trakya Azınlığı Yüksek Tahsilliler Derneği 1982 yılında kuruldu. Yunan devleti, derneğimizi resmȋ olarak tanıyor. Şu an her meslek grubundan 1030 üyemiz var. Üyelerimizin bir kısmı lisans yapmış, bir kısmı yüksek lisans, bir kısmı da doktora yapanlardandır. Derneğimizin çatısı altında çalışan farklı kolları var. Örneğin resim kolu, kadın, aile ve kültür kolu, ekonomi kolu, köye erişim projesi kolu, hayvancılık kolu, halkla ilişkiler ve insan hakları kolu, tiyatro kolu, sağlık kolu ve kadınlar kolu. Bu kollarımız faaldir. Dernek çatısı altında çalışan genç akademisyenler topluluğu (GAT) kolumuz var. Bu kolumuz üniversitede okuyan gençelrimizden oluşur. İnsan hakları kolumuz derneğimizi Avrupa’da temsil ediyor. 11 de bize bağlı çalışan Bulgar teşkilȃtı var. O teşkilȃtın da ayrı yönetim kurulu var. GAT’ın Atina, Selȃnik ve Larisa’da merkezi var. Derneğimiz aynı zamanda Avrupa Halkları Federal Birliği (FUEN) üyesidir. Dernek üyelirimiz bizi Avrupa’daki çeşitli kurumlarda temsil ediyor. Dernekte her yıl seçim düzenleniyor. Geçem yıl kongrede 2-3 yılda bir olması sunuldu, fakat üyelerimiz bunu onaylamadı. Üyelerimiz her olmasına karar verdi. 19 Ocakta tekrar dernek seçimlerimiz olacak. O şekilde çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
 
Bu teşkilȃtlar hangi amaçla kuruldu?
Bu teşkilȃtlar, birlik ve beraberliği sağlamak ve kendi kültürlerini korumak amacıyla kuruldu.
 
Dernek, azınlık derneği olarak geçiyor. Başka azınlıkları da kapsıyor mu?
Batı Trakya’da resmȋ olarak tanınan tek azınlık biziz. Bu yüzden de derneğimizin isminde “Türk” kelimesi yok. Batı Trakya Türk Öğretmenler Birliği, Gümülcine Türk Gençler Birliği ve İskeçe Türk Birliği’nde “Türk” kelimeleri olduğu için resmiyeti kaldırıldı. Bu dernekler faaliyetlerine devam etse de Yunan devleti, bu dernekleri tanımıyor tabiȋ. Yunanistan devleti, bizim Türklüğümüzü kabul etmiyor, biz buna karşı mücadele ediyoruz.
 
Peki ya derneğinizin kollarının faaliyetlerinden biraz söz eder misiniz?
GAT’ın kampanyalarından biri kan bağışı kampanyasıdır. Derneğimizin bağışladığı 40 şişe kanımız var. Bunlar azınlığa lȃzım olduğunda faydalanabiliyoruz. GAT konserler de düzenliyor. Türkiye’den gelen sanatçıları ağırlıyor. Köye erişim projesi kolumuz da sosyolog ve psikologlardan oluşuyor. Bu kolumuz köydeki bayanlarla irtibat halinde. İhtiyacı olan bayanlara psikolojik ve sosyolojik destekler veriyor. Tabiȋ ekonomik destek de veriliyor. Köye erişim projesi kolunun bir de fakir çocuklarımıza yönelik okutan anne projesi var. Bu proje çerçevesinde 10 ya da 15 anne bir araya gelip 1 fakir çocuk okutuyor. Okutan anne projesinin İskeçe’de bir etkinliği vardı, 5. yılını kutladılar. İskeçe’de bu proje çatısı altında gönüllü olarak yardım eden 270 annemiz var. İskeçe’de 35 çocuk okutuyoruz. Gümülcine’de de bu proje çatısı altında gönüllü çalışan 150 annemiz var. Gümülcine’de de 10 çocuğumuz var. İhtiyacı olanlar devamlı geliyor bize, fakat anne bulmakta biraz sıkıntı çekiyoruz. Anneler 2-3 yıl çalıştıktan sonra değişmek istiyor, “başka anneler gelsin” diyor.
 
Bunu nasıl gideriyorsunuz?
Bu konu önemsediğimiz bir çalışma, çünkü bu toplum yararına olan bir çalışma. Bunu da farklı etkinliklerle gidermeyi amaçlıyoruz. Batı Trakya Azınlığı Yüksek Tahsilliler Derneği sadece azınlığa ya da yüksek tahsillilere değil, bütün topluma ve sosyal tabakaya hitab eden bir kuruluştur.

KAYNAK: http://www.thaber.bg/?pid=3&id_news=396

Çevrimdışı Atsızcı Türk

  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 302
KIRCAALİ’DEN GÜMÜLCİNE’YE
« Yanıtla #146 : 15 Kasım 2013 »


Daha önce Dardere’den Yunanistan’a açılan sınır kapısından İskeçe ve Kavala’ya birkaç defa gitmiş olsam da Gümülcine’ye gitme fırsatım olmamıştı.
 
T Haber’den genç gazeteci Aydın Osman ile Kırcaali - Gümülcine arasında yeni açılan Makas geçidinden Gümülcine’ye gitme kararı alıyoruz.
 
Kırcaali – Gümülcine arasındaki 80 kilometrelik mesafeyi, Kızılağaç’da (Kirkovo) yakıt alıp sınır işlemleride dahil bir buçuk saatte alıyoruz.
 
Aracımızı Gümülcine merkezine park eder etmez Türkçe yayın yapan JOY radyonun sahibi Cengiz Bodur ve “Kurtlar Vadisi”, “Akasya Durağı”, “Arka Sıradakiler” gibi dizilerde de rol almış olan sinema sanatçısı Muharrem Erdemir ile tanışıyoruz.
 
Gümülcineli olduğu için Cengiz Bodur’a Batı TrakyaTürk Öğretmenler Birliği (BTTÖB) başkanı Sami Toraman’ı ve RODOP RÜZGARI dergisinin sahibi İbrahim Baltalı’yı nasıl bulabileceğimizi soruyorum, o da, “Siz bizimle gelin, telefon açarız gelirler” diyor ve telefona sarılıyor.
 
Cengiz Bodur bizi, profesyonel fotoğrfçılık da yaptığı FOTO JOY stüdyosuna davet ediyor.
Maşallah Cengiz beyin bir elinde bin marifet...Radyoculuk ve fotoğrafçılık dışında, müzik gruplarının olduğunu ve şimdi de JOY Produktion film şirketi altında SEVDANIN GÖÇÜ adlı sinema filmini çevirdiklerini... Aslen Sivaslı olan sinema sanatçısı Muharrem Erdemir’in de bu filmde rol aldığını öğreniyoruz.
 
Geçen asrın ellili senelerinde Bozcaada’da yaşanan Tasula ile Mustafa’nın gerçek aşk hikayesini filme alan SEVDANIN GÖÇÜ’nün senaryosunu Cengiz Bodur’un eşi Müjgan, yönetmenliğini İstanbul Üniversitesi Sinema, Radyo ve Televizyon bölümü mezunu olan kızı Pelin, Mustafa rölünü ise oğlu Cihan’ın üstlenmiş olduğunu daha sonra öğreniyoruz.
 
Bu arada Sami Toraman geliyor, daha sonra görüşmek üzere Cengiz Bodur ve Muharrem Erdemir ile  vedalaşıyoruz.
 
BTTÖB başkanı Sami Toraman bizi, birliğin olduğu binaya davet ediyor. Binanın önüne geldiğimizde Toraman, “Birliğin adında “Türk” kelimesi geçtiği için, giriş kapsının üsündeki birlik tabelası  Yunan makamlarınca söküldü  ve derneğmiz yasa dışı ilan edildi” diyor. Ancak bimaya girdiğimizde, dernek faaliyetlerinin tam yürütüldüğünü ve dernek tabelasının da iç kapılaların birinin başında asık olduğunu görüyoruz. Daha geniş bir salonun kapı başında ise, “ Ne mutlu Türküm diyene“ yazısı göze çarpıyor...
 
Toraman, azınlık olmanın zorluklarını anlatıyor (Toraman ile röpörtaj T Haber. bg de) ve Türkiye’deki bazı siyasetçilere de sitemi var. Örneğin, “Geçenlerde Avrupa’dan Sorumlu Devlet Bakanı Egemen Bağış geldi Batı Trakya’ya ve bize ‘Entegre olun’ dedi” diyor, “ Ben bunu yanlış buluyorum, bizim entegre olmamız, asimile olmamız anlamına geliyor” diye de ekliyor.
 
Çaylarımızı içer içmez, RODOP RÜZGARI dergisi sahibi İbrahim Baltalı geliyor ve hep birlikte Batı Trakya Azınlığı Yüksek Tahsilliler Derneği (BTAYTD)’ne gidiyoruz. Derneğin başkanı Mehmet Emin (Mehmet Emin ile röpörtaj T Haber. bg de) ve birkaç dernek üyesi bizi kapıda karşılıyorlar. Burada da azınlık olmanın zorluklarını ve Batı Trakya Türklerinin varolma mücadelesini dinliyoruz.
 
Sami Toraman, 40 seneden fazla öğretmenlik yaptıktan sonra emekli olmuş. Mehmet Emin ise hala orman mühendisi olarak çalışmaktadır. Her ikisi de dernek yöneticiliğini geçim kaynağı olarak görmüyor. İbrahim Baltalı’da dergi çıkartıyor, fakat bunu geçim kaynağı olarak görmüyor, kendisi çiftçilikten geçiniyor.
 
Anlaşılan, Gümülcine’de Türkler, sivil toplum örgütlerinde birşeyler olmak için değil, bir şeyler yapmak için çabalıyor...
 
Toplantı bittikten sonra diğerleriyle vedalaşarak yol arkadaşım genç gazeteci Aydın Osman ve RODOP RÜZGARI sahibi İbrahim Baltalı ile birlikte Gümülcine çarşı turuna çıkıyoruz.
 
Birkaç cami önünden geçerken, Cuma namazı esnasında camilerin dolup taştığına tanık olarak, bahçesi kulağa hoş gelenTürkçe çocuk sesleri ile cınlayan bir Türk okulunun yanından geçerek, yine Yunan makamlarınca adında “Türk” kelimesi geçtiği için tabelası sökülen ve yasadışı ilan edilen Türk Gençler Birliği lokaline gidiyoruz. Lokalin içi cıvıl cıvıl kızlı - erkekli gençlerle dolu. Öğrendiğimize göre, Türkiye Eskişehir’den liseli bir grup geziye gelmiş; gençler mutlu bir şekilde aralarında bir şeyler paylaşıyorlar.
 
Türk Gençler Birliği lokali, adında “Türk” kelimesi geçtiği için yasadışı ilan edilmiş olsa da, mekan kapatılamamış, servis ise yan taraftaki bir lokantadan yapılıyor...
 
Frappe adındaki soğuk kafelerimizi yudumlarken, İbrahim Baltalı’dan Gümülcine hakkında bilgi alıyoruz...
 
Baltalı, Gümülcine’de tüm Türk çocuklarının, derslerinin yarısı Türkçe, yarısı Yunanca olarak eğitim verilen azınlık okullarında eğitim gördüğünü, Türkçe dersinin dışında, Matematik ve Fen gibi derslerin de Türçe verildiğini, Gümülcine merkezinde 12 caminin ibadete açık olduğunu söylüyor.
 
Baltalı, “Bizim de çok sorunlarımız var, hatta bazen 20 - 30 kişilik aşırı milliyetçi gruplar tarafından fiziki saldırıya maruz kalıyoruz, fakat Türk olarak var olma mücadelemizi sürdürüyoruz” diyor.
 
İbrahim Baltalı’ya, “Aranızda ajan, muhbir var mı?” diye soruyoruz. “Bizim aramızda ajan, muhbir barınamaz” diye cevap veriyor.
 
İbrahim Baltalı ile vedalaştıktan sonra, aracımızın yanına dönerken, ikindi namazı cemaatini merak ederek bir caminin içini görmek istiyorum, 40 – 50 kişilik cemaat imamın arkasında namaz kılıyor, sonra diğer bir camiye daha giriyorum ve burada da aynı sayıya yakın cemaat namazda...
 
Dönüşte, bir araba tamircisinde çalışan gençlere, Kırcaali yolunu soruyoruz, “Doğru sürün, ileride iki taraflı yüksek askeriye avlularını geçtikten sonra ilk kavşaktan sağya dönün” diyorlar.
Gümülcineli gençlerin Türkçelerine hayran kalıyorum...
Kırcaali’de bir genç, aynı yol tarifine, “doğru” yerine “napravo”, “sür” yerine “hayda”, “askeriye” yerine “voenna”, “avlu” yerine “ograda” derdi diye düşünerek gülüyorum ağlanacak hallerimize.
 
Başlamışken Gümülcine – Kırcaali kıyaslamasına devam edelim...
 
Kırcaali’de Gülülcine’nin iki katı Müslüman Türk yaşarken, Kırcali’nin merkezinede tek cami, Gümülcine’nin merkezinde ise 12 cami ibadete açıktır...
 
Kırcaali merkezde tek bir Türk çocuğu Türkçe eğitim almazken, Gümülcine’de tüm Türk çocukları Türkçe eğitim alıyor...
 
Kırcaali’de Türkler, Türk asıllı ajan ve muhbirlerin sıkı denetimindeyken, Gümülcine’deki Türkler kendi hayat tarzlarını kendileri belirliyor...
 
Kırcaali’de siyasetçiler veya sivil toplum örgütleri yöneticileri, bir meslekte başarılı olamayıp, siyaseti veya dernek işlerini geçim kaynağı olarak görüp, bir şeyler yapmak yerine bir şeyler olmak isterken...
 
Gümülcine’de siyasetçiler (rahmetli Dr. Sadık Ahmet örneğinde olduğu gibi) veya sivil toplum örgütleri yöneticileri (yukarda verilen örnekler gibi), kendi mesleklerinde başarılı olup siyasete veya dernek işlerine bir şeyler olmak için değil, kendi toplumuna  faydalı olmak için girmektedirler...
 
Kırcali aleyhine kıyaslamalar say say bitmez...
 
Ancak...
 
Kırcaali’nin, Gümülcine’den öğreneceği çok şeyler var!

KAYNAK: http://www.thaber.bg/?pid=3&id_news=403

Çevrimdışı o.öcal

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 556
  • TANRI DAĞINDA, UÇMAĞA VARDI...
Ynt: Bulgaristan'da Türk gazetesi
« Yanıtla #147 : 15 Kasım 2013 »
Gümülcine Kırcaali kıyaslamasına baktığımızda Bulgaristan'daki Türkçü kardeşlerimizin üzerine düşen çok işler var anlaşılan.

UÇMAĞA VARDI..!
TANRI DAĞINDA...
ATSIZ ATA OTAĞINDA, ULU ATALAR HUZURUNDA DİZ VURMAKTA!

Çevrimdışı Atsızcı Türk

  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 302
Batı Trakya'da bir gazete bayisi
« Yanıtla #148 : 19 Kasım 2013 »
Fotoğraftaki Türk gazeteleri, Türkiye'de değil, bugünkü Yunanistan devleti sınırları içinde bulunan Batı Trakya'nın Gümülci'ne şehrindeki bir bayide sergilenmektedir. Gazeteler, Türkiye'de basılıp Batı Trakya'da satılmakta.



KAYNAK: http://www.thaber.bg/?pid=3&id_news=412

Çevrimdışı TaKoveR

  • Türkçü-Turancı
  • **
  • İleti: 22
Ynt: Bulgaristan'da Türk gazetesi
« Yanıtla #149 : 19 Kasım 2013 »
ben bulgaristan göcmeni bir Türküm , bizlere bulgar göcmeni diyen kara cahiilleri anlamıyorum , türkiyeye geliriz bulgar derler , bulgaristanda Türk diye ezmeye hakeret etmeye calısırlar.!
Zamanında Bulgaristandaki Türkleri Türkiye Cumhuriyetine karşı kışkırtmak için Nazım Hıkmeti getirdiler.
' Vatan yasak özgürlük uzak ' bu kitabı okumanızı tavsiye ederim
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE !