Daha önce Dardere’den Yunanistan’a açılan sınır kapısından İskeçe ve Kavala’ya birkaç defa gitmiş olsam da Gümülcine’ye gitme fırsatım olmamıştı.
T Haber’den genç gazeteci Aydın Osman ile Kırcaali - Gümülcine arasında yeni açılan Makas geçidinden Gümülcine’ye gitme kararı alıyoruz.
Kırcaali – Gümülcine arasındaki 80 kilometrelik mesafeyi, Kızılağaç’da (Kirkovo) yakıt alıp sınır işlemleride dahil bir buçuk saatte alıyoruz.
Aracımızı Gümülcine merkezine park eder etmez Türkçe yayın yapan JOY radyonun sahibi Cengiz Bodur ve “Kurtlar Vadisi”, “Akasya Durağı”, “Arka Sıradakiler” gibi dizilerde de rol almış olan sinema sanatçısı Muharrem Erdemir ile tanışıyoruz.
Gümülcineli olduğu için Cengiz Bodur’a Batı TrakyaTürk Öğretmenler Birliği (BTTÖB) başkanı Sami Toraman’ı ve RODOP RÜZGARI dergisinin sahibi İbrahim Baltalı’yı nasıl bulabileceğimizi soruyorum, o da, “Siz bizimle gelin, telefon açarız gelirler” diyor ve telefona sarılıyor.
Cengiz Bodur bizi, profesyonel fotoğrfçılık da yaptığı FOTO JOY stüdyosuna davet ediyor.
Maşallah Cengiz beyin bir elinde bin marifet...Radyoculuk ve fotoğrafçılık dışında, müzik gruplarının olduğunu ve şimdi de JOY Produktion film şirketi altında SEVDANIN GÖÇÜ adlı sinema filmini çevirdiklerini... Aslen Sivaslı olan sinema sanatçısı Muharrem Erdemir’in de bu filmde rol aldığını öğreniyoruz.
Geçen asrın ellili senelerinde Bozcaada’da yaşanan Tasula ile Mustafa’nın gerçek aşk hikayesini filme alan SEVDANIN GÖÇÜ’nün senaryosunu Cengiz Bodur’un eşi Müjgan, yönetmenliğini İstanbul Üniversitesi Sinema, Radyo ve Televizyon bölümü mezunu olan kızı Pelin, Mustafa rölünü ise oğlu Cihan’ın üstlenmiş olduğunu daha sonra öğreniyoruz.
Bu arada Sami Toraman geliyor, daha sonra görüşmek üzere Cengiz Bodur ve Muharrem Erdemir ile vedalaşıyoruz.
BTTÖB başkanı Sami Toraman bizi, birliğin olduğu binaya davet ediyor. Binanın önüne geldiğimizde Toraman, “Birliğin adında “Türk” kelimesi geçtiği için, giriş kapsının üsündeki birlik tabelası Yunan makamlarınca söküldü ve derneğmiz yasa dışı ilan edildi” diyor. Ancak bimaya girdiğimizde, dernek faaliyetlerinin tam yürütüldüğünü ve dernek tabelasının da iç kapılaların birinin başında asık olduğunu görüyoruz. Daha geniş bir salonun kapı başında ise, “ Ne mutlu Türküm diyene“ yazısı göze çarpıyor...
Toraman, azınlık olmanın zorluklarını anlatıyor (Toraman ile röpörtaj T Haber. bg de) ve Türkiye’deki bazı siyasetçilere de sitemi var. Örneğin, “Geçenlerde Avrupa’dan Sorumlu Devlet Bakanı Egemen Bağış geldi Batı Trakya’ya ve bize ‘Entegre olun’ dedi” diyor, “ Ben bunu yanlış buluyorum, bizim entegre olmamız, asimile olmamız anlamına geliyor” diye de ekliyor.
Çaylarımızı içer içmez, RODOP RÜZGARI dergisi sahibi İbrahim Baltalı geliyor ve hep birlikte Batı Trakya Azınlığı Yüksek Tahsilliler Derneği (BTAYTD)’ne gidiyoruz. Derneğin başkanı Mehmet Emin (Mehmet Emin ile röpörtaj T Haber. bg de) ve birkaç dernek üyesi bizi kapıda karşılıyorlar. Burada da azınlık olmanın zorluklarını ve Batı Trakya Türklerinin varolma mücadelesini dinliyoruz.
Sami Toraman, 40 seneden fazla öğretmenlik yaptıktan sonra emekli olmuş. Mehmet Emin ise hala orman mühendisi olarak çalışmaktadır. Her ikisi de dernek yöneticiliğini geçim kaynağı olarak görmüyor. İbrahim Baltalı’da dergi çıkartıyor, fakat bunu geçim kaynağı olarak görmüyor, kendisi çiftçilikten geçiniyor.
Anlaşılan, Gümülcine’de Türkler, sivil toplum örgütlerinde birşeyler olmak için değil, bir şeyler yapmak için çabalıyor...
Toplantı bittikten sonra diğerleriyle vedalaşarak yol arkadaşım genç gazeteci Aydın Osman ve RODOP RÜZGARI sahibi İbrahim Baltalı ile birlikte Gümülcine çarşı turuna çıkıyoruz.
Birkaç cami önünden geçerken, Cuma namazı esnasında camilerin dolup taştığına tanık olarak, bahçesi kulağa hoş gelenTürkçe çocuk sesleri ile cınlayan bir Türk okulunun yanından geçerek, yine Yunan makamlarınca adında “Türk” kelimesi geçtiği için tabelası sökülen ve yasadışı ilan edilen Türk Gençler Birliği lokaline gidiyoruz. Lokalin içi cıvıl cıvıl kızlı - erkekli gençlerle dolu. Öğrendiğimize göre, Türkiye Eskişehir’den liseli bir grup geziye gelmiş; gençler mutlu bir şekilde aralarında bir şeyler paylaşıyorlar.
Türk Gençler Birliği lokali, adında “Türk” kelimesi geçtiği için yasadışı ilan edilmiş olsa da, mekan kapatılamamış, servis ise yan taraftaki bir lokantadan yapılıyor...
Frappe adındaki soğuk kafelerimizi yudumlarken, İbrahim Baltalı’dan Gümülcine hakkında bilgi alıyoruz...
Baltalı, Gümülcine’de tüm Türk çocuklarının, derslerinin yarısı Türkçe, yarısı Yunanca olarak eğitim verilen azınlık okullarında eğitim gördüğünü, Türkçe dersinin dışında, Matematik ve Fen gibi derslerin de Türçe verildiğini, Gümülcine merkezinde 12 caminin ibadete açık olduğunu söylüyor.
Baltalı, “Bizim de çok sorunlarımız var, hatta bazen 20 - 30 kişilik aşırı milliyetçi gruplar tarafından fiziki saldırıya maruz kalıyoruz, fakat Türk olarak var olma mücadelemizi sürdürüyoruz” diyor.
İbrahim Baltalı’ya, “Aranızda ajan, muhbir var mı?” diye soruyoruz. “Bizim aramızda ajan, muhbir barınamaz” diye cevap veriyor.
İbrahim Baltalı ile vedalaştıktan sonra, aracımızın yanına dönerken, ikindi namazı cemaatini merak ederek bir caminin içini görmek istiyorum, 40 – 50 kişilik cemaat imamın arkasında namaz kılıyor, sonra diğer bir camiye daha giriyorum ve burada da aynı sayıya yakın cemaat namazda...
Dönüşte, bir araba tamircisinde çalışan gençlere, Kırcaali yolunu soruyoruz, “Doğru sürün, ileride iki taraflı yüksek askeriye avlularını geçtikten sonra ilk kavşaktan sağya dönün” diyorlar.
Gümülcineli gençlerin Türkçelerine hayran kalıyorum...
Kırcaali’de bir genç, aynı yol tarifine, “doğru” yerine “napravo”, “sür” yerine “hayda”, “askeriye” yerine “voenna”, “avlu” yerine “ograda” derdi diye düşünerek gülüyorum ağlanacak hallerimize.
Başlamışken Gümülcine – Kırcaali kıyaslamasına devam edelim...
Kırcaali’de Gülülcine’nin iki katı Müslüman Türk yaşarken, Kırcali’nin merkezinede tek cami, Gümülcine’nin merkezinde ise 12 cami ibadete açıktır...
Kırcaali merkezde tek bir Türk çocuğu Türkçe eğitim almazken, Gümülcine’de tüm Türk çocukları Türkçe eğitim alıyor...
Kırcaali’de Türkler, Türk asıllı ajan ve muhbirlerin sıkı denetimindeyken, Gümülcine’deki Türkler kendi hayat tarzlarını kendileri belirliyor...
Kırcaali’de siyasetçiler veya sivil toplum örgütleri yöneticileri, bir meslekte başarılı olamayıp, siyaseti veya dernek işlerini geçim kaynağı olarak görüp, bir şeyler yapmak yerine bir şeyler olmak isterken...
Gümülcine’de siyasetçiler (rahmetli Dr. Sadık Ahmet örneğinde olduğu gibi) veya sivil toplum örgütleri yöneticileri (yukarda verilen örnekler gibi), kendi mesleklerinde başarılı olup siyasete veya dernek işlerine bir şeyler olmak için değil, kendi toplumuna faydalı olmak için girmektedirler...
Kırcali aleyhine kıyaslamalar say say bitmez...
Ancak...
Kırcaali’nin, Gümülcine’den öğreneceği çok şeyler var!
KAYNAK:
http://www.thaber.bg/?pid=3&id_news=403