Ahmet Doğan'ın ne kadar Türk lideri olduğu tartışmalı. Onlar kendilerini bir Türkçü partiden çok liberal enternasyonal bir parti olarak görüyor. Sadece Türk medyaları, Türkçe wikipedi bir de Ajans Bg "Türk partisi" diyor. Bu olay da tiyatro.
Bir de şu makaleyi okuyun:
HÖH ve Biz?!DS (Bulgaristan eski rejimin gizli servisi) ajanlığı kesinleşen birisini…
Türk asıllı bir asker arkadaşını, “…
Türk Dilinin ve eğitiminin yasaklanmasına iyi bakmıyor…” diye DS’ye bir rapor yazarak gammazlayan birisini…
Hangi kadınla sınırlı, hangisiyle normal ilişkiye gireceğine, hangisiyle evlenebileceğine dahi DS’nin kararlarına bırakan bir görev adamını...
Nasıl oluyor da, Biz, Bulgaristan’da yaşayan veya yaşamış olan Türkler, lider olarak görebiliyoruz? Kimden mi bahsediyorum? HÖH( Hak ve Özgürlükler Hareketi) lideri Ahmet Doğan’dan…
1990 yılında kurulan HÖH veya resmi adıyla DPS, 1985 yılında Bulgaristan’da Türklere yapılan asimilasyon politikalarına karşı mücadele için illegal olarak kurulan ve 1986 yılında deşifre edilen Türk Milli Kurtuluş Hareketi(TMKH)’nin devamıysa... Peki Ahmet Doğan gibi DS ajanı, nasıl oldu da bu hareketin lideri olabildi? TMKH kurucularından Necmettin Hak, Zahit Vahit( Öztürk) ve Mümin Mustafa’nın, aynı hareketin lideri için daha tahsilli birisini ararken, Zahit Vahit, Sofya’da sıradan bir akademisyen olarak çalışan Ahmet Doğan’ı önermesi ve bu öneriyi Ahmet Doğan’ın kabul etmesi bir tesadüfse…
Haziran 1986 yılında ilk önce Ahmet Doğan’ın ve bir hafta sonra tüm TMKH yöneticilerinin deşifre edilip tutuklanması da bir tesadüfse… Ahmet Doğan’ın 1990 yılında, HÖH lideri olması, tesadüf olmaması gerek! 1990 yılından beri, HÖH eşittir Ahmet Doğan olduğuna göre: Oylarının neredeyse tamamını Türklerden veya azınlıklardan alıp, Türk seçmenlerinin hiçbir haklarını savunmayıp, fakat Bulgaristan’daki çoğunluk için canla başla çalışan HÖH’ün, Bulgaristan’ın Avrupa Birliği ve NATO üyeliği için öncülük etmesine…
Türklerin yoğun olarak yaşadığı bölgelere hiçbir yatırım yapılmamasına ve bu bölgelerde nüfusun 3 senede 150 bin azalmasına…
1992 yılında, o ilk önüne geçilemez demokrasi rüzgarıyla, Bulgaristan’da, 100 bin Türk asıllı çocuk Türkçe eğitim görürken, bu sayının 2012 yılında 8 bine düşmesine ve bunun da devlet sırrı gibi saklanmasına… Belediyelerin tamamının HÖH’ün elinde olan Kırcaali bölgesinde, 12000 Türk asıllı çocuktan 2009 - 2010 öğretim yılında sadece 3738’i Türkçe eğitim alırken, 2012- 2013 öğretim yılında ise bu sayı daha da düşerek, 2700’lere kadar inmesine… “
Kuyuncaklı Yusuf” un yazarının, yani Sabahattin Ali’nin doğduğu İridere merkezde, tek bir çocuğun dahi Türkçe eğitim almamasına…
1992 yılından beri Bulgaristan’da Türkçe ders kitaplarının basılmamasına… Ne demiştik? Bölünmeyelim!...
Türkiye’deki bazı göçmen derneklerini dinleyip, oylarımızı DPS’ye verelim! İridere’de Türkçe eğitim olmasa da, onların dernek faaliyet raporlarına, ”Eğridere’nin Türk asıllı Belediye Başkanı ziyaret edildi” yazmaları için yardımcı olalım... DPS’leşip, Ahmet Dogan’ laşalım! Çocuklarımızla Türkçe konuşmayalım, birbirimizi gammazlayalım, artık yatak odalarımızı da şeffaflaştıralım… 24 Aralık Sütkesiği, 26 Aralık Türkan bebek, 27 Aralık Mastanlı, 19 Mayıs Cebel mitinglerinde DPS’yi destekleyelim! Asimilasyon politikasına karşı yürüyenler çil yavrusu gibi çeşitli diyarlara dağıtılmışken, Türkan bebeğin ve beraberinde şehit düşenlerin mezarları dahi bakımsız ve otlar içindeyken, Mastanlı şehitlerinin öldükleri uğurda ve Cebel yürüyüşçülerinin amaçları doğrultusunda hiçbir şey yapılmazken, DPS’nin buralardan parazit gibi beslenmesine destek olalım…
Kırcaali’ye ikinci bir cami istemeyelim! Müslümanlar çoğunlukta olsa da, camiye ihtiyaç duymayalım, halihazırda güzelim dört kilisemiz varken Slavlaşıp- Hıristiyanlaşalım… Sokağa dökülüp haklarımızı aramayalım! Parlamentoda ağzı Bulgarca laf yapan, üstelik kayıkçı kavgası yapabilen bir milletvekilimiz olduğu için şükredelim…
Özelleştirmeden pay alamadığımız için üzülmeyelim! Özelleştirilen işyerlerinde, kadınlarımızın cüzi bir maaşla temizlikçi, yani yerel ağızla “süpürgeci”, erkeklerimizin hamal veya işçi olabildikleri için mutlu olalım…
El değiştiren malvarlıklarımızı geri istemeyelim! Malvarlıklarımıza el konulurken, şeytanın dahi düşünemeyeceği yöntemlere sadece hayran kalalım…
Gençlerimize iş, aş istemeyelim! Avrupa’da ağır şartlarda çalışabildikleri için minnettar olalım…
Çocuklarımıza Türkçe ders kitapları istemeyelim! Varsın başka dillerde eğitim alsınlar, nasıl olsa o dillerde bol bol ders kitapları olduğu için sevinç duyalım…
Bölünmeyelim, DPS sayesinde bütünleşelim! Seksenli yılların başında Şükrü Tahirov’un yazdığı gibi “ Birleşelim!”, yani Orlin Zagorov’laşalım! Bölünmeyelim, bütünleşelim! Eski hatalarımızdan ders çıkarmayalım! Kaderimizi DS ajanlarına bırakalım… Büyük görev adamının, “ Büyük Siyasetini” desteklemeye devam edelim!...
KAYNAK:
http://ajansbkose.blogspot.com/2012/12/hoh-ve-biz.html