Yunus Emre, hükümetsizlik içinde çalkalanan ve Moğol istilaları ile mahvolan Anadolu topraklarında ortaya çıkan sapık batınî cereyanların hiçbirine kapılmadığı gibi, bu akımların Türklerin bütünlüğüne zarar vermesi tehlikesi karşısında da engelleyici bir rol üstlenmiştir. Bu bakımdan bakıldığında Yunus Emre, hem Türk şiirinin kurucusu, hem de milli birliğin önemli tutkallarından biridir. Yunus Emre, kelimenin tam anlamıyla “milli bir sanatçıdır. Tıpkı, Nasrettin Hoca, Köroğlu, Dadaloğlu veya Karacaoğlan gibi… Yunus Emre’nin şiirlerinde en fazla işlenmiş temalar;İlahi aşk, Din, Ahlak, Gurbet, Tabiat, Ölüm ve fani
Kendi adima Yunus emrenin hic dogmamis olmasini tercih ederdim. Eger siir dilinin Türkceye hizmet oldugu ileri sürülerek hakkini teslim etmemiz düsünülecek olursa , Bilge Atsiz atamiz bunu gözden kacirmaz , beynelmilel serseri diyerek üstünü cizmezdi . Bugün nerde ne kadar etnik Türk düsmani hain varsa Yunus Emreyi örnek insan olarak gösteriyorlar . Bana göre siz Yunus Emreden cok daha degerli bir sairsiniz sayin Osman Öcal .
Benim için olan düşüncene de teşekkür ediyorum. Ben Yunus'u savunmuyorum. Türkçülük adına Yunus'u savunmam mümkün değil. Benim değindiğim yer şurası, yaşadığı dönem içerisinde arapça farsça yerine Türkçe'yi tercih etmiş olması. Atsız Atamız Yunus'u alabildiğine eleştirmiştir. Aşağıya alacağım makalesinde bunu açıkça görüyoruz. Yalnız eleştiriken temas ettiği iki nokta var ki oradan ben şahsen ne anlıyorum kısaca yazacağm.
.......................
Şimdi bu açıdan bakıp Yunus Emre’yi tarihin anatomi masasına koyarsak varacağımız sonuç şudur:
Yunus Emre, Türkçenin büyük bir sanatkârıdır. Türkçenin büyük bir şiir ve fikir dili olduğunu ortaya koyanlardan birisidir................Ben buradan şunu anlıyorum. Atsız Ata Yunus'u gerçek manada eleştirmiş ama dili açışından da çık bir övgü yapmamışsa da Türkçe'nin sanatkarı olduğunu belirtmiş.
.......................
Şimdi burada cümle yapısı içinde Yunus'a bir eleştiri yok.
"Şimdi soralım: Atatürk Türkiye’si, Atatürk milliyetçiliği diye her gün leylek gibi laklak eden çeneler jübilesini yapmak için koskoca Türk tarihinde bula bula sapık düşünceli, hasta ruhlu Yunus Emre’yi mi buldular?
( Hümanizmi propaganda ederken kullandıkları Yunus Emre'nin saptırılmış haline bir işarettir."Gerçekte Yunus bu değildir Yunus Bu mudur . Bu hale getirildi. " demekte ve çarpıtılmış haline işaret edilmektedir. ) Ya hele o ölüm yılını nasıl uydurdular? Yunus Emre için tören yapılacaksa onun milli hizmet tarafı olan “Türkçesi” dururken ne diye milli ihanet olan hümanizmasını aldılar? Yunus Emre gerçekten büyük bir hümaniste o ilmi bir etütle uzmanların incelemesine sunulur. Bütün millete değil…"
Bir Hümanistlik çerçevesine oturtulmuş uydurma olarak yakıştırılmış, hedefinden saptırılmış bir Yunus Emre var. Yunus Emre'nin şahsına değil Yunus Emre'nin oturtulmuş olduğu sahte kalıba karşı bir söylem bu. Atsız Ata bir insanın kişiliğine hakaret edip diğer taraflarını ortaya sunmayacak kadar bilgedir. Burada anlaşılması gereken ilk konu budur. Zira O Yunus Emreyi araştırmıştır. Eserlerini incelemiştir. ONU HÜMANİSTLİĞE OTURTMUŞ KALIPLARA KARŞI BİR MEYDAN OKUMADIR BU.
"
Ey sözlerin aslın bilen, gel de bu söz kandan gelir"
Söz aslını anlamayan, sanır bu söz benden gelir
Söz karadan aktan değil, yazıp okumaktan değil
Bu yürüyen halktan değil, halık avazından gelir
Ne elif okudum ne cim varlığındandır kelecim
Bilmeye yüzbin müneccim, taliim ne ıldızdan gelir
Şule bize aydan değil, Aşk eri bu soydan değil
Rızkımız bu evden değil, derya-yı ummandan gelir
Biz bir bahane arada, Ayruk de elden ne gele
Hak cun emir eyler, Cana bu keleci andan gelir
Yunus bir dert ile âh et, Kahr evinde neyler rahat
Bu derde derman keffaret, bir ah ile suzdan gelir
Kandan : NeredenHalık : Yaratan, AllahElif, cim : Arap alfabesinden harflerKeleci : SözMüneccim : Yıldız falcısıIldız : YıldızŞule : IşıkRızk : NimetAyruk : BaşkaKahr : DertDerman : İlaç, şifaKeffaret : KarşılıkSüz : Yanıp tutuşmakırmızı ile işaretlediğim yere bakın. İşte Atsız Ata'nın gizlediği ama açık ve net olarak da gözler önüne serdiği bilgi verici sözleri orada yatıyor.Yunus Emre sanıldığının aksine Okuma yazmadan ziyade Arapça, Farsça ve Türkçeyi hasıl etmiştir. Atsız Ata öyle incelemiştir ki onun olmayan eserleri dikkate almış, o olmayan bir Yunus Emreyi eleştirmiştir. Atsız Atanın vasfı bilgiyi direk karşına oturtmak değil eleştirilerine ve eleştirilerindeki işaretlere dikkat gösterip bilgiyi kendi emeğinle elde etmek zahmeti gösterilmesini istemiştir. Anlatmamış açıklamıştır. Uygulamıştır. örnekler vermiştir. Bu sayede Aslına özüne dönmesi gereken bir millet için varlığı mukaddes olan bir Veli'nin özünü yansıtmak istemiştir." O BÖYLE DEĞİL ŞÖYLEDİR, ONUN ŞUNUNA DEĞİL BUNUNA DİKKAT EDİN, ONU KÖR CAHİL BİR EVRENDE DEĞİL KENDİ KÜLTÜRÜNDE DEĞERLENDİRİN " demiştir. bu yazıdaki hitabette her cümle sonu ve arasında örneklemeler her seferinde GERÇEK BİR YUNUS EMRE'NİN VASFINDA OLANLARI VE OLMAYANLARI İŞARET EDER.
O Gerçek Yunus Emreyi tanıyordu. Ne mümkün ki onun bu yüzünü bu tür yerlerde çıkarmak Yunus Emreyi tanıtmakta ters etki yapacaktı. Unutmayın neye sahip çıkarsanız onu elinizden almak için savaş veririrler. Bizim bir yönümüz de ATSIZ ATANIN DEDİĞİDİR:
Yurdumuzda bir takım törenleri, anma günlerinin yapıldığını görüyorsak da gülmek mi, ağlamak mı gerektiğini kestiremiyoruz.Garip bir yönümüz var: Birisini andık mı, onu göklere çıkarıyoruz. Kör ölüyor, badem gözlü; kel ölüyor, sırma saçlı oluyor. Hâlbuki anma törenleri, tevilin ve yalanın değil, gerçeğin dile getirilmesi olmalı, genç nesiller eskileri hem erdemleri, hem de eksikleriyle öğrenmeye alışmalıdır.ÇÜNKÜ GERÇEK OLANLAR GİZLENİYOR!!!Bir kut ile güreştim, elsiz ayağım aldı
Güreşip basamadım göyündürdü özümü
Kaf dağından bir taşı şöyle attılar bana
Öylelik yola düştü, bozayazdı yüzümü
Şimdi bu açıdan bakıp Yunus Emre’yi tarihin anatomi masasına koyarsak varacağımız sonuç şudur:Yunus Emre, Türkçenin büyük bir sanatkârıdır. Türkçenin büyük bir şiir ve fikir dili olduğunu ortaya koyanlardan birisidir.YUNUS EMRE'NİN ESERLERİYUNUS EMRE DİVANLARI
1-Fatih Nüshası:
Yunus Emre’nin en çok bilinen eseri Divan’ıdır.Fakat bu eserin aslını veya en eski nüshasını tespit etmek çok zordur. Yunus Emre divanı’nın Türkiye, dünya veya şahıs kütüphanelerinde elliden fazla yazma nüshası bulunmaktadır. Bu eserler daha sonra şifahi olarak derlenmiş veya bir yazmadan istinsah edilmiş nüshalardır.
Bugüne kadar yapılan araştırmalarda Yunus Emre’nin kendi kaleminden çıkmış bir nüshaya rastlanmamıştır. Eski ve yeni el yazması Yunus Emre divanları içinde 15. y.y.da istinsah edildiği anlaşılan Süleymaniye Kütüphanesi- Fatih bölümünde bulunan el yazması nüshadır.
Fatih nüshası istinsah tarihi belli olmamakla birlikte, yazı karakteri, imla ve kağıt özellikleri yönüyle 15. y.y özelliklerdi arzetmektedir. Huruf-u Hece usulüne göre tertip edilen bu eser, her yönüyle 15. y.y özelliklerdi arz etmektedir. Huruf-u Hece usulüne göre tertip edilen bu eser, bilinen Yunus Emre Divanlarının en iyisidir, ancak istinsah edeni bilinmemektedir. Bu eser Süleymaniye Kütüphanesi- Fatih Kitapları bölümünde 3889 no’da kayıtlıdır. 210 yapraklı olan Divan nesih yazılı olup, içinde 203 adet şiir bulunmaktadır. ;
2-Nuruosmaniye Nüshası:
Nuruosmaniye Kütüphanesi 4904 no’da kayıtlıdır. 315 yapraktan müteşekkildir ve içerisinde 219 adet şiir bulunmaktadır. İstinsah tarihi H.940, M.1534 dür.
3-Yahya Efendi Nüshası:
Süleymaniye Kütüphanesi Hacı Hahmud Efendi bölümünde 3480 no’da kayıtlıdır. 107 yapraktan oluşan bu Divan’da 302 şiir yer almaktadır. 16.y.y.da istinsah edilmiştir.
4- Karaman Nüshası :
Karaman nüshası olarak bilinen bu nüsha Merhum Baha Kayserilioğlu’nun elindeki nüshadır.
5-Balıkesir Nüshası:
Bu nüsha Balıkesir İl Halk Kütüphanesi 451 no’da kayıtlıdır.
6-Niyazı Mısri nüshası:
Topkapı Sarayı Müzesi, Hazine Kütüphanesinde 303 numarada kayıtlıdır. Şerh-i Gazel-i Yunus Emre adlı bu nüsha H.1127 tarihinde istinsah edilmiş olup, 16 yapraktan oluşmuş ve nesih yazı ile yazılmıştır.
7-Bursa Nüshası:
Bursa İl Halk Kütüphanesi Eski Eserler Bölümünde 882 numarada kayıtlıdır. Nesih Yazı ile yazılmış olan bu nüshada 120 şiir bulunmaktadır ve 53 yapraktan oluşmuştur.
RİSALET-ÜN NUSHİYYE (Ögütler Risalesi):
Mesnevi biçiminde, aruz ölçüsü ile yazılmış bu şiir 573 beyittir. Başta 13 beyitlik bir başlangıçtan sonra, kısa bir düz yazı vardır. Arkasından destanlar gelir. Destanlarda Ruh, Nefis, Kanaat, Gazap, Sabır, Haset, Cimrilik, Akıl konuları işlenir. Öğretici ve öğüt verici bir eserdir. Risalenin sonunda yazıldığına göre “Söze tarih yedi yüz yediydi” mısraından H.707 de M. 1307 veya 1308 da yazıldığı anlaşılmaktadır.
Dört kitabın manisin okudum hasıl ettim
Aşka gelicek gördüm, bir uzun hece imiş
İki kişi söyleşir Yunus'u görsem diye
Biri eydur ben gördüm bir AŞIK koca imiş
Dört kitap okumak için o zamanlar tercümanlar da yoktu. Demekki bu büyük bir alim ve çok iyi dil biliyordu. Yukarıdaki eserlerini okuyanlar ve buna ATSIZ ATA DA DAHİL Yunus Emre yi gerçek anlamda tanıyor ve Yunus Emre gibi pek çok çarpıtılmış Halk ozanlarımızı tanımaya davet ediyordu.
Garip bir yönümüz var: Birisini andık mı, onu göklere çıkarıyoruz. Kör ölüyor, badem gözlü; kel ölüyor, sırma saçlı oluyor. Hâlbuki anma törenleri, tevilin ve yalanın değil, gerçeğin dile getirilmesi olmalı, genç nesiller eskileri hem erdemleri, hem de eksikleriyle öğrenmeye alışmalıdır.
İŞTE ATSIZ ATAMIZIN YUNUS EMRE'NİN GERÇEKTE KARŞIT AYNA OLARAK GÖSTERMEK İSTEDİĞİ:DERVİŞ NASIL YUNUS EMRE DÖRTLÜĞÜ
O BİR HÜMANİST DEĞİLDİ O; BİR HALK AŞIK'I HALK OZANI İDİ
Dervişlik dedikleri hırka ile tac degil
Gönlün derviş eyleyen hırkaya muhtaç değil
Durmuş marifet söyler, erene Yunus Emrem
Yol eriyle yoldadır, yolsuza yoldaş değil