Çağrıbey kandaşım, haklısınız. Türkçe karakterleri yazabilmek için metni telefonumdan yazdım, daha önceleri de yaptığım gibi. Önceki iki bölümdeki Türkçe karakterleri yazamadığımdan dolayı Otağda bulunan herkesten ayrı ayrı özür dilerim.
Saygılarımla,
Onbaşı Günbudun (20)
989 Öküz Yılı, Oğlak Ay (ilkbahar) Başı
Yüzkırkbeş kişilik Samanoğlu elçi kafilesi Yengikent'e varmak üzereydi.
İlk önce Kınık Obası'na varan elçi kafilesi burada hoş karşılanmış ve Kınık Boyu'nun ileri gelenleri eşliğinde Yınal Yabgu'ya doğru ilerliyordu.
Elçi kafilesinde gençler, yaşlı güngörmüşler, kadınlar ve binek arabalarına yüklenmiş çuvallar, testiler, heybeler, sandıklar göze çarpıyordu.
Bu kadar zengin bir elçi kafilesi çok sık görülen birşey değildi.
Oğuz Yabguluğu bay günler yaşayacaktı böylesine bir kafileyi kabul ederek.
Kınık Obası'nın başı Dukak beğ, oğlu Selçuk beğ, Mikail Alp, Kül Erkin, birkaç binbaşı, birkaç yüzbaşı, Onbaşı Günbudun ve daha nice Kınık Obası yiğitleri de elçi kafilesine eşlik edenler arasındaydı.
Korkut Ata yanında genç bir derviş görünümlü elçi kafilesinin en farklı üyesi ile epeyce geriden ilerliyorlardı.
Korkut Ata'nın Hasan diye seslendiği bu genç derviş, Ebul Hasan Harakani idi.
Korkut Ata'ya selam getirdiğini söyleyince, selamı yollayan ile dün gece siz daha varmadan görüştüğünü söyleyince, genç Hasan şaşırmıştı.
"Yatsı namazından sonra bana uğradı", dedi Korkut Ata.
Genç Hasan ise şaşkın şaşkın bakıyordu.
Korkut Ata gülümseyerek; "her ay görüşürüz biz Beyazıd'la" dedi.
Korkut Ata'nın bahsettiği kişi Beyazıd'ı Bestami'den başkası değildi. Genç Hasan şaşkınlığını da saklamaya çalışarak; "o halde selamı ulaştırmakta geciktim ben" dedi.
Korkut Ata; "Aleyna Aleyküm selam" gönlümüz bedenimizden hızlıdır, nice menzile tez varır gelir, hiçbir selam yerde kalmaz" dedi.
Şimdi genç Hasan gülümsüyordu, içi rahatlamıştı. Korkut Ata'yı tanımıyordu esasen, manevi hocası Beyazıd bildirmişti kendisine bu elçi kafilesine katılacağını ve kendisini dostu Korkut Ata'nın karşılayacağını.
Hocası Beyazıd bunları genç Hasan'a rüyasında bildirmişti bildirmeye de, Korkut Ata'nın da bunca kutlu bir kişi olduğunu genç Hasan bilmiyordu. İşte bu durumla tez öğrenmiş oluyordu.
Yınal Yabgu yanında Katun Hanım ve Bögü Tigin başta olmak üzere gelen elçi kafilesini ve Kınık Obası üyelerini hoş karşıladı.
Başkent Yengikent oldukça kutlu bir güne evsahipliği yapıyordu.
Elçiler birer birer Yınal Yabgu'yu, Katun Hanım'ı saygıyla selamlıyor, Bögü Tigin'de konukları rütbelerine uygun şekilde yer gösterip yerleştiriyordu.
Yınal Yabgu'nun Kağan Otağı'nın önündeki büyük meydan iyice doluyordu.
Kazanlar kaynıyor, türlü ikramlar yapılıyor, konuklar yol yorgunluğunu atıyorlardı.
Akşama doğru konuklar için hazırlanan çadırlar tamamlanmıştı.
Konuklar kendilerine tahsis edilen çadırlara yerleşmiş, sonra birer ikişer büyük meydandaki ateşin etrafında toplanmaya başlamışlardı. Yengikent bu mevsimde geceleri serin oluyordu.
Yınal Yabgu elçileri ertesi gün kabul edecekti, öncelikle Dukak beğ, Selçuk beğ, Bögü Tigin ve Katun Hanım ile Otağında toplanıp danışıyordu. Hasta yatağında yatan Temir Yalığ bu toplantıya katılamamıştı.
Şimdi büyük meydanda çalgı sesleri başlamıştı. Bir ozan kopuzun tellerine vuruyor, Türk gönülleri hoş ediyordu. Ozanlık nice kutlu şeydir ki, koca bir Budun'u şenlendiriyor, gamlandırıyor halden hale koyabiliyordu.
Bir zaman geçmişti ki, işte Ozan şimdi deyişine başlamıştı. Bakalım neler diyordu.
Yengikent kut buldu aniden...
Elçiler geldi Samani'den...
Bütün Türk yurtları sarılsın...
Hayır yok yaddan yabaniden...
Eymür Yabgu, Dukak beğ Kınık...
Samani'den hep Oğuz konuk...
Yüzbin yeni otağ derilsin...
Köktanrı'dır herşeye tanık...
Gün gelir birleşir Oğuz'lar...
Türkçe danışır hep ağızlar...
Yağılar yerlere serilsin...
Var mı Türk'ten daha yağızlar!
Türk Tan-Hu'su gelirse eğer...
Kutlanır mavi gök, yeşil yer...
Atalar yeniden dirilsin...
Köktanrı Türk'ten bunu diler...
Herbir Oğuz kulak kabartıp Ozan'ı dinlerken kendinden geçiyordu.
Yabgu'da yanındakilerle Otağından çıkmış, işte şimdi onlarda Ozan'a kulak vermiş dinliyorlardı.
Bir başka Ozan almıştı şimdi sırayı, bir müddet tellere vurduktan sonra işte söylemeye başlamıştı.
Başımız dik Tien-Şan kadar...
Oğuz oğlu canını adar...
Herbir Oğuz kaç yüz Çin eder...
Köktanrı korur Türk Budun'u...
Acun varolduktan bu yana...
Türkler gittiler doğru yöne...
Oğuz'lar geçerler en öne...
Köktanrı koymuştur adını...
Ecel kuşu gelinceye dek...
Kutlu Birlik Oğuz'a erek...
Bize yeni bir Tan-Hu gerek...
Köktanrı verdirme ödünü...
Alp Er Tunga, Tomris Katun'u...
Diriltsen yeniden Motun'u...
Oğuz İl'lerinin bütünü...
Köktanrı gönder Kür Şad'ını...
Gecenin ilerleyen vaktinde bütün Türk yürekler coşmuş, hepsi aynı heyecan ile kendilerinden geçmiş dinliyorlardı.
Yengikent coşmuştu.
Köktanrı budundan hoşnuttu.
3 haziran 2017
Alp Aldatmaz