Gönderen Konu: OSMANLI TÜRKMENİ KÜRTE FEDA ETTİ  (Okunma sayısı 30243 defa)

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Mete Saltuk

  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 147
Ynt: OSMANLI TÜRKMENİ KÜRTE FEDA ETTİ
« Yanıtla #20 : 27 Aralık 2007 »
Tolonbey;

Hüseyin Nihal Atsız'ın Osmanlı Padişahları 1 ve 2 adlı makalelerini okuyunuz. Türkçemize özgü, Ğ harfini kullanmayı deneyiniz.

Değerli Kardeşlerim;
Osmanlı Padişahlarına karşı, Otağ üyesi bazı kardeşlerimin belirli bir tepkisi olduğunu görüyorum. Nedendir bilinmez, sürekli padişah annelerinin veya eşlerinin yabancı olduğu eleştiriliyor. Osmanlı'ya tepki gösterme amaçlı olarak bu tarz cümleleri kullananların, Çinli prenseslerle evlenen Türk Beylerini de göz önüne alarak yorum yapmalarını öneriyorum. Kaş yapayım derken göz çıkarmayalım. Saygılarımla

Çevrimdışı Atçeken Beği

  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 227
Ynt: OSMANLI TÜRKMENİ KÜRTE FEDA ETTİ
« Yanıtla #21 : 27 Aralık 2007 »
Tolonbey;

Hüseyin Nihal Atsız'ın Osmanlı Padişahları 1 ve 2 adlı makalelerini okuyunuz. Türkçemize özgü, Ğ harfini kullanmayı deneyiniz.

Değerli Kardeşlerim;
Osmanlı Padişahlarına karşı, Otağ üyesi bazı kardeşlerimin belirli bir tepkisi olduğunu görüyorum. Nedendir bilinmez, sürekli padişah annelerinin veya eşlerinin yabancı olduğu eleştiriliyor. Osmanlı'ya tepki gösterme amaçlı olarak bu tarz cümleleri kullananların, Çinli prenseslerle evlenen Türk Beylerini de göz önüne alarak yorum yapmalarını öneriyorum. Kaş yapayım derken göz çıkarmayalım. Saygılarımla
Mete Saltuk;

Büyük bir yanlışa düşüyorsunuz.Çinli prenseslerden olan erkek çocuklar hiç bir zaman kağan olamıyorlardı ve ülkede kağandan başkasının Çinli prenses ile evlenme hakkı yoktu,yani Çinli prenseslerin oğulları asla kağan olamadılar,kağanların hepsi şanlı Türk Katunlarının çocuklarıydı.

Esenlikler.
Oturup düşündüğümde yetim olmadığımı gördüm! Oğuz Han gibi atası, Dede Korkut gibi muallimi, Köroğlu gibi ağabeyi, Mahtumkulu gibi akıl hocası olan birisi hiç yetim olur mu?
Saparmurat Türkmenbaşı

Çevrimdışı Mete Saltuk

  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 147
Ynt: OSMANLI TÜRKMENİ KÜRTE FEDA ETTİ
« Yanıtla #22 : 27 Aralık 2007 »
Değerli Atçeken Beyi Kardeşim;

Uyarınız için teşekkürler. Konunun detayını bilmiyordum, ancak; yazımdaki "padişah annelerinin veya eşlerinin yabancı olduğu eleştiriliyor" cümlesinin anlamını değiştirmediği kanaatindeyim. Soyun babadan geçtiği konusunda hemfikirsek doğan çocuk Türk olmalıdır. Yanlış düşünüyorsam lütfen bilgilendiriniz. Saygılarımla 

Çevrimdışı Atçeken Beği

  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 227
Ynt: OSMANLI TÜRKMENİ KÜRTE FEDA ETTİ
« Yanıtla #23 : 27 Aralık 2007 »
Değerli Atçeken Beyi Kardeşim;

Uyarınız için teşekkürler. Konunun detayını bilmiyordum, ancak; yazımdaki "padişah annelerinin veya eşlerinin yabancı olduğu eleştiriliyor" cümlesinin anlamını değiştirmediği kanaatindeyim. Soyun babadan geçtiği konusunda hemfikirsek doğan çocuk Türk olmalıdır. Yanlış düşünüyorsam lütfen bilgilendiriniz. Saygılarımla 
Sn. Mete Saltuk;

Soy babadan geçmez,baba kadar annede önemlidir.Biyolojik verilerce çocuk genlerinin yarısını anneden,yarısını babadan alır;ancak ataerkil bir toplum olduğumuz için,bizde soyun babadan devam ettiğine dair bir önyargı söz konusudur.

Maalesefki Osmanlı hanedanının soyu karışmıştır,ancak bu bize Osmanlı'ya ya da Fatih Sultan Mehmet Han'a(ki annesi Türk'tür) karşı hakaret etme ayrıcalığı vermez.Osmanlı,günahlarıyla sevaplarıyla Türk devletidir,yanlışlarını eleştirmeli,doğrularını söylemeliyiz.

Esenlikler.
Oturup düşündüğümde yetim olmadığımı gördüm! Oğuz Han gibi atası, Dede Korkut gibi muallimi, Köroğlu gibi ağabeyi, Mahtumkulu gibi akıl hocası olan birisi hiç yetim olur mu?
Saparmurat Türkmenbaşı

Çevrimdışı Mete Saltuk

  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 147
Ynt: OSMANLI TÜRKMENİ KÜRTE FEDA ETTİ
« Yanıtla #24 : 27 Aralık 2007 »
Değerli Atçeken Beği Kardeşim;

Yanlış anlayabileceğinizi düşünerek şunu da ilave etmeyi uygun görüyorum:

Burada annesi yabancı uyruklu olan padişahın, eğer ki annesinin yabancı olması hataysa(!), bu hatayı işleyen baba padişahtır. Aynı şekilde daha önceki Türk beyleri de  bu tür evlilikler yaptığı için uyarı yapmaya ihtiyaç duydum. Sizin gibi günahları ve sevaplarıyla bütün Türk Beylerine derin saygı duyulması gerektiğini düşündüğüm için daha önceki yorumu yapmıştım, ki zaten Hüseyin Nihal Atsız Bey makalelerinde bize bunu gösteriyor. Saygılarımla

Çevrimdışı Atçeken Beği

  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 227
Ynt: OSMANLI TÜRKMENİ KÜRTE FEDA ETTİ
« Yanıtla #25 : 27 Aralık 2007 »
Sn.Mete Saltuk;

Sadece bir padişahın annesi yabancı olsa bu hata affedilebilir bir hata olurdu;ancak durum bu değildir.Orhan Gazi'den itibaren Osmanlı hanedanının soyu karışmıştır ve anneleri Türk olan padişahlar azınlıktadır.Bu,bence affedilebilecek düzeyde bir hata değildir.

Atsız Ata,Osmanlı hanedanı mensublarını eleştirmemiştir ve hatta övmüştür,haklısınız;ancak şunu da gözden kaçırmamak gerekir ki;Atsız Ata,komünistlerin Osmanlı'ya köpek gibi saldırılarına cevap vermek için Osmanlı hanedanını savunmuştur.Atsız Ata'nın belirttiği bir husus vardır ''Yıldırım Beyazıd gibi Türk olabilmek'' diye,bu görüşüne sonuna kadar katılırım ve Yıldırım Beyazıd gibi Türk olan her padişah benim atamdır.

Çinli prenses konusunda gereken açıklamayı yapmıştım;ama tekrar ediyorum: Çinli prensesler Türk kağanlarının eğlence malzemeleri idi ve onlardan olan çocuklar ne miras sahibi olabiliyorlardı ne de kağan olabiliyorlardı.Miras ve kağanlık hakkına sahip olanlar sadece kağanın Türk katunlarının çocuklarıydı.

Esenlikler.
Oturup düşündüğümde yetim olmadığımı gördüm! Oğuz Han gibi atası, Dede Korkut gibi muallimi, Köroğlu gibi ağabeyi, Mahtumkulu gibi akıl hocası olan birisi hiç yetim olur mu?
Saparmurat Türkmenbaşı

Çevrimdışı Mete Saltuk

  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 147
Ynt: OSMANLI TÜRKMENİ KÜRTE FEDA ETTİ
« Yanıtla #26 : 27 Aralık 2007 »
Değerli Atçeken Beği Kardeşim;

Vermiş olduğunuz bilgiler ve yorumlarınız için teşekkürler. Yorumlarınıza saygı duymakla beraber, (bunu bir yönlendirme olarak algılamayınız)Yıldırım Beyazıd gibi diğer Osmanlı Padişahlarına da aynı bağlılığı gösterebilmemiz açısından, Padişahların yapmış oldukları uygulamalar için, Nihal Atsız Bey'in makalelerinde vurguladığı 'o dönemin şartları gözönüne alındığında' gibi cümlelerle haraket etmeliyiz diye düşünmekteyim. Saygılarımla

Çevrimdışı Temir Yalıg

  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 184
  • TÜRK'ÜM BAŞKA ÜNVAN İSTEMEM
Ynt: OSMANLI TÜRKMENİ KÜRTE FEDA ETTİ
« Yanıtla #27 : 28 Aralık 2007 »
Arkadasin biri diyorki,Abdulhamite neden abtal hamit diyorsunuz.
Anlatiyim arkadasim.Istanbulda Abdulhamit Kürt okullari acti.Oralarda kürt cocuklari,alevilere,Türkmenlere,kizilbaslara  düsman yetistirildi.Kürt alaylari kurulup eyitildiki.Dogudaki Türkmenlerin kökünü kazisinlar diye.

 Vede kazidilarda.
 Ama Abtalhamidin  bu Türk düsmanligi terörine 50,000 sehit vermemize neden oldu.
 Ve vede muazzam bir rakam olan 150.000,000 dolar Türkiye harcadi bu savasda.Halada ölüyoruz,halada masrafa devam ediyoruz vede edeceyiz.

Aptalhamid dediğiniz kişi Nihal Atsız tarafından "Gök Sultan" olarak adlandırılmaktaydı.

tolonbey denen soysuz nâdan ;

Diğer yönetici arkadaşlarım üyeliğini iptal edip,seni kovmuşlar ancak şu yazdığın saçmalığa bir cevap verme ihtiyacı hissettim.
Osmanlı Devleti günahlarıyla ve sevaplarıyla bir TÜRK devletidir.Şanlı mazimizin bir parçasıdır,mirasımızdır.Bir Türkçü olarak Osmanlıcılık gibi kozmopolit bir fikri savunmak tabiki düşünülemez bile,ancak Osmanlı'ya sadece küfür ederek de doğru bir yaklaşım sergilenmiş olmaz.Biz bugünün Türk çocukları olarak Osmanlı Devleti'nin de bir Türk devleti olduğunu,Osmanlı Tarihinin de Türk Tarihinin bir parçası olduğunu kabul etmek mecburiyetindeyiz.Bunların yanısıra Osmanlı Devletinin Türklüğe verdiği zararları da bugünün ve yarının Türkçüleri olarak aklımızda mıh gibi tutuyoruz.Biz neyin ne olduğunu Ziya Gökalplerden,Nihâl Atsızlardan öğrendik aslanım.Buradaki insanlar Türkçülüğün tozunu yutmuş insanlardır.Osmanlı Devletiyle ilgili hiçbir tarihi kitabı veya vesikayı okuduğunu sanmıyorum.Sadece kulaktan dolma bilgilerinle koskoca bir tarihi karalıyorsun,Türk Tarihini karalıyorsun.Biz senin gibi miras küfürcülerini çok gördük.Her defasında da dersini verdik.
Aptal Hamit dediğin şahsiyet Osmanlı Devleti'nin bir padişahıdır.Türk töresinde de Türk Hakanına küfür eden kişiye soysuz p... derler.Yedi ceddi karalanır senin gibi cahillerin.Gerçekten TÜRK isen bir vicdan muhakemesi yap.
Evet Osmanlılar Türklüğe epey zararlar verdi.Evet kültürümüz çorba oldu ve dış etkenler çokca nüfuz etti.Ancak bu sebeplerden hiçbirisi Osmanlı Devleti'nin Türk Tarihinin en önemli mihenk taşlarından olduğu gerçeğini değiştirmiyor.

Hâyasızca küfrettiğin Abdülhâmid Han için bak bakalım Türkçülüğün Piri Atsız Ata ne yazmış ;
 ABDÜLHAMİD HAN ( = GÖKSULTAN )


Toplumun en büyük haksızlığa uğramış tarihî şahsiyetlerinden biri, II. Abdülhamid’dir. Kendisinden önceki devirlerin ağır yükünü omuzlarında taşıyan, en güvenebileceği adamların ihanetine uğrayan ve dağılmak üzere olan içi dışı düşman dolu bir imparatorluğu 33 yıl sırf zekâ ve hamiyeti ile ayakta tutan bu büyük padişahı katil, kanlı, müstebit, kızıl sultan, cahil ve korkak olarak tanıtılmış, daima aleyhinde işleyen bu propagandanın tesiriyle de böyle tanınmış talihsiz bir insandır.

Daha ilkokul sıralarında belirli bir propagandanın tesirinde kalmaya başlayarak, yaşları ilerledikçe aynı telkinler ile büyütülen nesillerin, o propagandanın yalanlarını bir gerçek gibi benimsemelerinden tabiî ne olabilir?

Öğren yavrum ki On Temmuz bayramların en büyüğü,
Esir millet böyle bir gün zincirini kırdı, söktü.
Ondan evvel geçen günler, bilsen ne siyahtı.
Milletin her iyiliğini düşünecek padişahtı;
Halbuki o zaman sultan,insan değil, canavardı,
Canlar yakar, kan dökerdi, millet ondan pek bîzârdı!
gibi saçmalar, kim bilir hangi kırılası kalemlerle yazılarak okuma kitaplarına geçiyor, körpe beyinlere Sultan Hamîd düşmanlığı aşılıyordu.

Bu düşmanlığı aşılayanlar ilkönce İttihatçılar, yâni hürriyet kahramanları (!) yâni Sultan Abdülhamid’in 33 yıl ayakta tuttuğu imparatorluğu 10 yılda dağıttıktan sonra memleketten kaçan kişilerdi. İttihatçılardan sonra da Ermeniler, Rumlar, Yahudilerdi. Yâni, yabancıları işe karıştırarak Türkiye’yi batırmak için Osmanlı Bankası’nı basan, Anadolu’da kargaşalık çıkaran ve Avrupa’nın gık demesine meydan vermeden Sultan Abdülhamid tarafından tepelenen Ermeniler; yani Balkanlara saldırıp karışıklık çıkarmak ve yine yabancıların da işe karışması ile Türkiye’yi parçalamak isterken Sultan Hamid tarafından 1897’de tepelenen Yunanlılar( ve bizdeki adı ile Rumlar ); ve Filistin’de bir Yahudistan kurmak teşebbüsleri Sultan Hamid tarafından önlenen Yahudi’lerdi.

Sultan Hamid, bin türlü siyasî tertiple bu azınlıkların azgınlıklarını yere sererken, onlarla birleşerek padişahı tahtından indiren kabadayılar:
Türk, Musevi, Rum, Ermeni,
Gördük bu rûz-ı rûşeni!
şarkısının, bu unutulmaz ahmaklık ve ihanet bestesini söyleyerek meydanları çınlatıyor, Birinci Dünya Savaşı ile mütarekesine kadar Musevi, Rum, Ermeni vatandaşların nasıl bir “rûz-ı rûşeni” beklediklerini anlamamak gibi bir alıklıkla bir imparatorluğu idare ettiklerini sanıyorlardı.

Sultan Hamid’i iyice anlamak için tahta çıktığı zamanı iyi bilmek lâzımdır. Sultan Aziz’in son zamanlardaki çöküntü sırasında, memleketi yürütmek için beliren iki akımdan libaralizmi V.Murat, muhafazakârlığı II.Abdülhamid temsil ediyordu. Liberaller, İngiltere ve Fransa’ya bakarak parlamento ile her şeyin düzeleceğine inanıyor, muhafakârlar, 30 milyonluk imparatorlukta 10 milyon Türk’ün hâkimiyetini sağlamak içim mutlak idareye lüzum görüyordu. Masonlar, Sultan Murad’ı da mason yapmışlardı. Gerçek yüzünü Sultan Murad’a göstermeyen masonluğun arkasında ise Yahudilik ve Avrupa emperyalizmi vardı.

İlk Meşrutiyet Meclisindeki Hıristiyan mebuslar, Türkiye’nin biran önce parçalanması için Ruslar ile savaşa şiddetle taraftar olmuşlardı. Ve gerçekten de neredeyse imparatorluk dağılacaktı. Sultan Hamid, bunu gördükten sonra, meşrutiyeti devam ettirseydi, elbette ki yanlış bir iş yapmış olurdu. Müslüman olmayan mebuslarla birlikte, dışardan körüklenen Arap ve Arnavut milliyetçiliklerine de set çekmek üzere Meclisi kapatması, Sultan Hamid’in en büyük başarısı ve hizmetidir. Bu meclis kapatılmasaydı ne olacaktı? 8 milyon Hırıstiyan ve 12 milyon Müslüman yabancıya karşı, kültür seviyesi hepsinden geri 10 milyon Türkle bu devlet nasıl tutulacaktı? Demokrasi bir çoğunluk rejimi olduğuna göre, Türklerden çok olan Araplar, meselâ, resmi dilin Arapça olmasını teklif etseler ve Arnavutları da yanlarına alsalar, sonuç ne olacaktı? Bütün Türk olmayanlar birleşerek Osmanlı İmparatorluğunun Avusturya-Macaristan gibi federatif bir devlet olmasını isteseler, bunun, nasıl önüne geçilecekti? Karışmak için fırsat gözleyen Avrupa devletlerini kışkırtmak üzere demokratik nümayişler yapılsa, bu ne ile önlenebilecekti?

İşte Sultan Hamid, Meclisi kapatarak bütün bu tehlikeleri önledi ve tahtından indirilmeseydi daha da önleyecekti.

Fakat onun hizmeti bu kadar da değildi. 1877-1878 savaşından yenilerek çıkan Osmanlı ordusunu, o zamanın en mükemmel silâhları ile, meselâ mavzer tüfekleriyle silâhlandırdı. Denizci devletlerin ve Rusların denizden yapmaları mümkün taarruzlara karşı, İstanbul ve Çanakkale Boğazlarını tahkim etti. Ve, Birinci Dünya Savaşı’nda İngilizlerle Fransızların 18 Mart 1915 saldırıları bu istihkâmlarla durduruldu.

Mükemmel kurmaylar yetiştirdi. 1914-1918 savaşı ile İstiklâl Savaşı’nı bunlar idare ettiler. Sultan Aziz’in, Ruslarla çarpışıp Kırım’ı kurtarmak için hazırladığı donanma, denizcilik tekniğinin değişmesi karşısında değerini kaybetmişti. 8-10 mil giden gemilerle artık iş görülemezdi. Bunları kadro dışı ederek iki zırhlı ile iki kruvazör aldı. Büyük Osmanlı borçlarının üçte ikisini ödedi. Pek çok okul açıldı. Pek çok yol ve köprü, ayrıca hastahane ve çeşme gibi hayrat yaptırdı. Görülmemiş bir haber alma şebekesi kurdu. Yabancı elçilerden bile casusları vardı. Avrupa’da kuş uçsa haberi oluyor, aleyhimizdeki kararları önceden öğrenerek tedbirini alıyordu. Hilâfeti, Osmanlı Hanedanından almak için Mısır’da kurulan gizli bir derneğin üyelerinden biri Sultan Hamid’in adamlarından biri idi. Balkanlıların mezhep ve milliyet ayrılıklarını körükleyerek birleşmelerine engel olduğu gibi; İngiliz, Alman ve Rusları da birbirine düşürerek aleyhimizde birleşmelerini engelledi.

Bunları yaparken de vezirlerinden, paşalarından kimseye güvenmemekte ne kadar haklı olduğunu zaman göstermiş ve koca vezirler, hiç sıkılmadan, yabancı elçiliklere, konsolosluklara sığınmışlardı.

Çok namuslu ve dindar bir adam olduğu için, asla kan dökmemiştir. Mithat Paşa’yı öldürttüğü hakkındaki söylenti iftiradır. Gerçi o, Mithat Paşa’dan şüphe ediyor, onun Sultan Aziz’i öldürtmüş olduğuna inanıyordu. Fakat, dindar bir insan olarak, kan dökmekten, bütün hayatınca çekinmiş, Mithat Paşa ile arkadaşlarının idam kararlarını müebbet hapse çevirmişti. İsteseydi idam kararını imzalayamaz mı idi? Buna hangi kuvvet engel olabilirdi? Bunu yapmayarak sonra, Talif’te suikasta girişecek kadar az zekâlı mı idi?

Memleketi doğrudan tehdit eden Moskof emperyalizmi ile batıdan tehdit eden Avrupa emperyalizmi ve onun temsilcisi İngiltere’ye karşı devleti savunan Sultan Hamid, ayrıca azınlıklar ve gafil hürriyetçiler ile de uğraşmaya mecbur olmuş, güneyden gelen siyonizme de göğüs germiştir.

Sultan Hamid için Osmanlı İmparatorluğunu, soyumuzun düşmanı Moskoflarla hilâfetin düşmanı İngiltere’ye, devletimizin düşmanları siyonizme ve azınlıklara, rejimin düşmanı hürriyetçilere karşı savunmak meselesi ve vazifesi vardı. Bunun için de, kendisinin devlet başkanı kalması gerekti. Kendisi çekilirse, devletin tutunamayacağı hakkındaki düşüncenin doğruluğu, çok geçmeden gerçekleşmiştir.

Şimdi bu kadar büyük bir dâvânın karşısında, Peyami Safa’nın ileri sürdüğü İsmail Safa’nın sürgün edilmesi gibi hâdiselerin ne ehemmiyeti olabilir? İsmail Safa ne istiyordu? Oğlunun iddiasına göre hürriyet! Yani meşrutiyet, serbest seçim. Yani bir alay Arap, Arnavut, Ermeni, Rum, Bulgar, Yahudi ve Sırp’ın Türkiye’nin kaderi hakkında söz sahibi olması... Şimdi akıl, anlayış, vicdan ve millî şuur sahibi olarak düşünelim: Böyle bir sonuca razı olunabilir mi?

Sultan Hamid, sürgün ettiklerine aylık da bağladığına göre, Anadolu’nun en sağlam havalı yerlerinden biri bulunduğu, ahalisinin dinç ve gürbüz yapısı ile belli olan Sivas’ta İsmail Safa’nın ölmesi Sultan Hamid’in kabahatı mıdır? Verem olan İsmail Safa, İstanbul’da kalsaydı, ölmeyecek miydi?

Babasına karşı beslediği sevgi dolayısıyla, Peyami Safa’nın bazı özel düşünceleri olması tabiîdir. Fakat, her gün binlerce kişiye seslenen bir yazarın, Sultan Hamid gibi büyük bir padişahı, Osmanlı sultanlarının en cahili ve kanlısı diye göstermeye kalkması, doğru mudur?

“Bu dünyada herkes bir çok şeyin cahilidir. Yeter ki kendi işinin cahili olmasın”. Kendi işinin ehli olduğunu bin bir delille isbat etmiş bulunan Sultan Hamid ise asla cahil değildir. Onun bir yüksek okul hattâ lise diploması yoktur. Fakat özel öğretmenlerle hayattan ve içinde yetiştiği büyük ve muhteşem hanedandan çok cevherli şeyler öğrenmişti. Ressam, hattât ve musikişinas idi. Doğu ve batı dillerinden bazılarını biliyordu. Kurduğu çok değerli Yıldız Kütüphanesi, bugün, Üniversite Kütüphanesi’ni de yine o kurdu. Yani Sultan Hamid, Türk kültürüne kütüphane kurarak, pek çok okul açarak ve ilmî eserler yazdırarak hizmet etti.

Onun katil olduğu yalan, kızıl sultan olduğu iftiradır. Avrupalıların ve Ermenilerin yakıştırdığı kızıl sultanlığı benimsemek, onların emellerine hizmet etmek olmaz mı?

Sultan Hamid, kızıl değil, “Gök Sultan”dır. Herkeste bulunması mümkün ufak tefek kusurlarını şişirip erdemlerini inkâr etmekle ne Türk tarihi, ne de Türk milleti bir şey kazanır. İsmail Safa, İngiliz-Boer savaşında, İngilizlerin bu başarısını, onların elçiliklerine giderek tebrik ettiği için, Sultan Hamid tarafından haklı olarak, sürgün edilmiştir. Belki İsmail Safa, o zaman, İngilizlerin nasıl bir Türk ve Müslüman düşmanı olduğunu bilmiyordu. Fakat geniş haber alma imkânları ile her şeyi bilen Sultan Hamid, memleket aydınlarının düşman elçilikleriyle temasına müsaade edemezdi.

Şimdi insafla düşünülsün: Hiçbir sebep yokken, sırf yurtlarındaki elmas madenlerini zaptetmek için, bir avuç Boer’e büyük ordularla saldıran İngiltere’yi tebrik etmek hangi hürriyetçilik anlayışının sonucudur?

O günkü İngiltere’yi Boer’leri yendi diye tebrik etmekle, bugünkü Moskofları Finlere karşı başarılarından dolayı alkışlamak arasında ne fark vardır?

Merhum Gök Sultan Abdülhamid Han, bütün hayatında bir fikir, devleti ayakta tutmak ve hazırlamak için yaşadı. Siyasî dehası ile Avrupa’yı ve Moskof’u oyalıyor, bir yandan da demir yolu ve okul ile Türk milletini kuvvetlendirmeye çalışıyordu.

Sultan Hamid ile onun düşmanları olan hürriyetçileri ölçüştürmek için, yalnız şu noktaya bakmak yeter: Hürriyet kahramanları (!), hürriyeti yok edip yüzlerce masumu astıktan sonra, savaşa soktukları devlet yenilince, hırsızlar gibi kaçtılar. Gök Sultan, bir tek siyasî idam yapmadan, en korkunç siyasî güçlükleri atlatarak 33 yıllık saltanatında devleti ayakta tuttuktan sonra tahtından indirilirken, Moskof çarının Rusya’ya davetini; Selanik’ten Alman gemileriyle İstanbul’a gelirken de Alman İmparatorunun dâvetini reddederek vatanında sürgün ve mahpus gibi yaşamayı tercih etti.

Türkiye dört sınırında yangınlar olan bir ev, Sultan Hamid, o yangınların eve bulaşmaması için hızla koşarak ateşe su serpen, kum döken ve keçe kapatan bir savunucu idi. Bu koşuşmaları sırasında yoluna çıkan bir iki çocuğa çarpıp düşürdüyse, suç onun değildir. Çünkü, yurdun çevresindeki yangınlar göğe yükseliyor ve Gök Sultan, alevleri içeri sokmamak için didiniyordu.

Ve sokmadı da...

Ne diyelim? Durağı cennet olsun...


Ocak Dergisi , 11. Sayı , 11 Mayıs 1956


Atsız Ata'nın Toprak-Mazi şiirinin son bölümüne bak, titre ve kendine gel ;

Hey arkadaş, sapıtmışın, doğru yola gir;
Hakkı neyse ver maziyle kara toprağın…
Onlar değil efsaneyle cansız bir yığın!

Bu ikisi ebediyen kutlanacaktır…
Ve bunları inkar eden, bil ki alçaktır…
TÜRK IRKI SAĞOLSUN!

Çevrimdışı kızıltamu

  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 210
Ynt: OSMANLI TÜRKMENİ KÜRTE FEDA ETTİ
« Yanıtla #28 : 28 Aralık 2007 »
Dünkü ülkesine küfreden bugünkü ülkesini nasıl seviyor?.
Oysa iyi ya da kötü o mazi olmuş devlet,dedemin değil miydi?
Çanakkale Destanını yazan o şanlı askerler, o devletin askeri değil miydi?
Başbuğ, o ülkenin Subayı iken onca savaşa katılmadı mı?

Dedemin eski evi kerpiçtendi.Yapıldığı dönemde şehrin en güzel evi imiş.Çocukluğumda yıkılmak üzereyken son hallerinde o evin damından su sızar,kar yağınca dam çökecek diye korkardık.
Sonra yıktırdık ve yerine zamana uygun yeni bir bina yaptırdık .
O ne illet ev ki o evde rezil,o evin sahibi de rezil dersem,o evden utanırsam ne kadar haysiyetli davranmış olurum?
Ya Susturacağız Ya kan kusturacağız

Çevrimdışı ULUTÜRK

  • Türkçü-Turancı
  • ***
  • İleti: 87
Ynt: OSMANLI TÜRKMENİ KÜRTE FEDA ETTİ
« Yanıtla #29 : 07 Ocak 2008 »
Ben bu sitede daha önce de bahsettiğim gibi Osmanlıdan pek hazzetmem nedenine gelirsek pek çoktur Din içinde boğulup gitmesi hayatının dinden başka bir şey olmaması araplara özenmesi onları matah bir şey sayması yazı olarak arapça ve farsça kullanarak  konuşarak canım Türkçenin canına okuması şiddetli bir mehzep takıntısı olması Türklerden başka herkese höşgörü göstermesi azınlıklara aptallık sınırlarını zorlayan haklar ve ayrıcalıklar vermesi padişahların zamanla soylarının bozulması kendi özünden gelen örf ve adetleri yok sayıp arap adetlerini benimsemeye çalışması Türkmenleri ağır vergiler altında ezmesi halkına hiç ilgi göstermeyip memleketi İstanbuldan ibaret sanıp tüm milleti ve eyaletleri soyu belli olmayan  yöneticilerinin keyfine ve insafına bırakması devletin önemli mevkilerine Türklerden çok azınlıklar getirmeye özen göstermesi ve en gıcık kaptığım etken ise Türk ırkını gerek günlük hayatta gerek edebiyatında aşağı görüp sürekli aşağılaması ve hakaret etmesidir böyle yaparak soylu ecdadının hatırasına saygısızlık etmiş kemiklerini sızlatmiştır bu gibi pek çok nedenden ötürü ben osmanlıyı bir türlü benimseyemiyorum son olarak Osmanlı şu mehzep birliği için  yaptığı uğraşın çeyreğini Türklük için sarfetmiş olsaydı tarihin seyri değişirdi