Ahmet Doğan 1989'a kadar DS ajanıydı. Kod adı da Sava'ydı. Zaten Türkçesi bile bir İngilizin Türkçe konuşmasına benzer. Başbakan Boyko Borisov'u gaflet uykusundan uyandırmak istemiş, yani sözde Bulgaristan'ı Türk işgaline karşı uyarmışmış. Başbakan Boyko Borisov, Erdoğan'dan yardım istiyormuş, bunun karşılığnda Türkiye, Bulgaristan'ı alacakmış. Bu da gösteriyor ki Ahmet Doğan'ın gözünde Bulgaristan'ın Türkiye'ye katılması sevinilecek bir şey değil, tam aksine son derece tehlikeli, kötü, negatif bir şey. Türk devleti ise tıpkı Osmanlı döneminde olduğu gibi önce yardım ediyor, sonra da devletini alıyor. İşte hain Ahmet Doğan'dan inciler:
Buraya kadar tamam! Kurulan korku mekanizması tıkır tıkır çalışıyor. Bu mekanizma, korku üretiyor, fakat buna rağmen kurtarıcı kahramanımız (Başbakan Boyko Borisov'u kastederek) kendisini güvende hissetmiyor. Kendisini emniyete almak isteyerek dostluk çerçevesi içinde Ankara'daki Türk meslektaşına elinden geldiğince yardıma koşması için baş vuruyor. Tabiî Ankara'daki meslektaşından olumlu yanıt geliyor. Bunu yapmam için ahlakî sebeplerim olmasına rağmen doğruluk ilkeleri açısından diğer ülkelerin başbakanlarının davranışlarını konuşmak bile istemiyorum. Yalnızca okumayı pek sevmediği için, tarihten de çakmadığı için kurtarıcı kahramanımıza (!) tarihte bunların sıkça yaşandığını hatırlatmak isterim. Bundan dolayı Balkan tarihinde benzerlerine çok raslananmış tuhaf diplomatik ilişkilere girer (Ahmet Doğan, tarihte Osmanlı sultanlarına yardım çağrısında bulunup da sonra da Türklerin hakimiyetini hakimiyetini kabul eden devlet adamlarını kastediyor)...
Diktatörler evrensel değerlerden anlamaz, ama mikrofon, kamera ve güç kullanmak; işte buna benzer şeylerden bizden daha iyi anlarlar. Ticaretini elinden alırlar, senin de onlara teşekkür etmeni isterler, seni medyaların karşısında kötülerler, sen de aynanın karşısında kendini tanıyamaz hale gelirsin, devleti de çökertirler, fakat diktatörler bizim kurtarıcı kahramanımız (!) gibi korkaktır.
Bulgarca orijinali:
Дотук добре. Машината на страха е конструирана по “свой образ и подобие” и пусната в действие. И тя започва да произвежда необходимия за събуждането на инстинкта за оцеляване продукт – Страха. Но въпреки всичко, нашият Герой-спасител не се чувства сигурен, той иска да бъде презастрахован и затова решава в приятелски порядък да се обърне към турския си колега от Анкара да му се притече на помощ с каквото може. И естествено колегата му от Анкара откликва положително…
Не искам да коментирам поведението на чужди премиери от коректност, въпреки че имам морални основания за това.
Искам само да припомня на нашия Герой-спасител, тъй като не обича да чете и хабер си няма от История, че няма нищо ново под слънцето на Историята. Затова той вероятно не знае, че така влиза в странни отношения, които имат аналогични модели в историята на Балканите…
Диктаторите не разбират от базови ценности, но те по-добре от нас усещат микрофоните, камерите и силовите инструменти и всичко, което е принуда и рекет. Могат да ти вземат бизнеса и ти трябва да благодариш, могат да те компрометират в медиите и ти да не се познаеш в огледалото, могат да фалират държавата, но диктаторите като „нашия спасител" са страхливи.