Gönderen Konu: Osmanlı Çağı Askeri Teşkilatları  (Okunma sayısı 7560 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Zeki Velidi Togan

  • Türkçü-Turancı
  • **
  • İleti: 12
  • IRKÇI- TURANCI
                                OSMANLI ÇAĞI ASKERİ TEŞKİLATLARI

           Konuya girmeden evvel , yararlandığım kaynaklardan başlamayı uygun gördüm. Diğer yazılarda da böyle devam edeceğiz.
     
       İlk olarak büyük Osmanlı Tarihçisi İsmail Hakkı Uzunçarşılı hocanın , " Büyük Osmanlı Tarihi" adlı dev külliyatından bu konuda verdiği bilgilerden oldukça yararlandım.Diğer önemli gördüğüm eserse " Büyük İslam Tarihi" ydi. Bu külliyattın sayfalarından da epey yararlandım. Diğer olarak bilgileri sağlamlaştırmak amacıyla Alphonso Le Martine'nin "Osmanlı Tarihi " ve bir başka eser  " Osmanlı Tarih Ansiklopedisi"nden de gerektiği yerlerde yararlandım.
       
        Konuyu tarihçilerin geneline uyarak dört ana başlıkta sunacağım.Bunlar :

 1- Uç Beyliği Çağı Askeri Teşkilat
 2- Eyalet Teşkilatları
 3- Köleler
 4- Yıkılış Çağlarında Askeri Teşkilatlar

      Bunları sırayla , düzenli bir şekilde aktaracağım.
 
                                                                         

           1-  Uç Beyliği Çağlarında Askeri Teşkilatlanma :

         Ertugrul Gazi önderliğinde ki  , Kayı aşiretine Söğüt ve Domaniç dirlik olarak verildiğinde , Kayı Boyunun , çadır sayısı 400 civarındaydı.Düzenli bir askeri teşkilatlanma olmadığı için , akınlara isteyenler iştirak ederdi.Akına katılanların hepsi Atlı olduğu içinde kale kuşatmalarında oldukça güçlük çekiliyordu.1285 senelerinde başlayan Kayıların gelişmesiyle , Osman Gazi'ye katılan aşiretlerin sayısı artmış , neticeyle nüfüs ve asker sayısı arttığı gibi , düşmanlarda artmıştı.Artık Osmanlı'nın düzenli askeri , ekonomik ve siyasi teşkilatlar kurması zaruriydi.

        Bunu ilk öngören ulug beğ Orhan Gazi  zamanında Cendereli ( ÇANDARLI ) Kara Halil Paşadır.Allaüddin Paşa'nında yardımlarıyla , askeri sistem geliştirdiler.Sadece Türk oğullarından müteşekkil bu atlı ve yaya  askeri teşkilata " müsellem " denildi .Düşünülen üzere atlı ve yaya olmak üzere biner Türk genci alındı. Bunlara savaş olmadığı zamanlarda işlesinler diye toprak verildi, savaş zamanıda belli bir mayış bağlandı.Böylece hem akıncı sisteminin hemde tımarlı sipahi sisteminin temelleri atıldı.
     
     Osmanlı'nın 1285 senelerinde üst üste alınan zaferler sonucu nüfüsu çok arttı dedikti."  Her Türk asker doğar " düsturuyla , bu Müselleme tayin edilen asker sayısıda , tertip edilen kadroyu aştı. Bütün Türk gençleri bu teşkilatta görev yapmak için koştu. Bununla beraber çerilerin sırayla harbe gitmeleri kararlaştırıldı.

     Müsellem süvarilerde her 30 kişi bir ocak maiyeti aldı.Yayalarda ise on, yüz, bin kişi olarak ayrıldı.Her on çeriye onbaşı , yüz kişiye yüz başı, bin kişiye binbaşı atandı.

      Müsellem teşkilatı , Osmanlı'yı zaferden zafere koşturdu. Dünyayı titreten Osmanlı Türkiyesinin , ilk askeri teşkilatı işte bu müsellemdir. Sadece Türklerden müteşekkildi. İleride dünyayı atlarının nalları altında ezen akıncıların ve sipahilerin temelli bu müsellem teşkilatıdır.

          Not; Müsellem kelime manası olarak  " Teslim olunmuş olan, doğruluğu şeksiz kabul edilen. Herkes tarafından kabul edilip emniyet ve itimad edilen. Tasdik edilip inkâr edilmeyen. Ayıplardan teberri olunmuş " demektir. ( Osmanlı  Sözlüğü )
             

 
             


           
                                                           

                                                                                                                               
TÜRK TARİHİ DENEN KAHRAMANLIK Şİ'RİNİ ,
YENİDEN YAZMAK İÇİN HARCAYACAĞIN KANDIR.
MISRALARI İÇİNDE EN GÜZELİ VE DERİNİ
BATIDA " NİGBOLU " DOĞUDA " ÇALDIRANDIR "..

Çevrimdışı Zeki Velidi Togan

  • Türkçü-Turancı
  • **
  • İleti: 12
  • IRKÇI- TURANCI
Ynt: Osmanlı Çağı Askeri Teşkilatları
« Yanıtla #1 : 29 Mayıs 2007 »
               2-  EYALET TEŞKİLATLARI

       A- AKINCILAR

         Akınılar serhad denilen sınır boylarında bulunan Türklerden kurulmuş , hafif zırhlı süvari birlikleridir.Çok disiplinli ve çok iyi teşkilatlıydılar.On , yüz ve biner kişilik manga ve bölüklere ayrılmışlardı.On kişiye on başı , yüz kişiye yüzbaşı, bin kişiye binbaşı atanmıştı.


        Bu akıncılar gayet kuvvetli ve cesur insanlardı.Eski bir Türk geleneği olan yağma ve çapul işlerini yaparladı.Savaşlarda zırh giymezlerdi.Silahları ise kılınç, ok , hançer,kargı ve atlarının eğerine takılmış topuz başlı bir bozdoğandı. Giyimleri güçlerinin bir sembolu olarak gayet şatafatlı ve ihtişamlıydı..Başta samur derisi bir börk,sırtlarında kartal kanadı zümrüt ve sırmalarla işlenmiş bir mintan ve kaftan ,kılıçları ve okları altın süslemeliydi.

       Savaş sırasında casusluk yapmaları gerekebileceği için Balkan toplumlarının dillerini iyi bilirlerdi. Duruma göre görev alırlardı.Savaşa giden ordunun güvenliğini sağlamak için öncü kuvvet , bazende geri çekilmelerde (Viyana Kuşatmasında olduğu gibi ) orduyu koruma görevi üstlenirlerdi.

       Akıncılık  babadan oğula geçen bir ocak maiyetine büründüysede, anadoludan akıncı olmak için gelen , yiğit Türk dilaverleride , bir akıncı büyüğüyle kan kardeşi olarak , Akıncı birliğine katılırdı.Bu kankardeşi olduğu büyüğüyle en yakın ahbap olurlar, birbirlerinden hiç ayrılmazlardı, ölüm bile beraber nasip olurdu bunlara.

        Akıncılar,Han'ın düzenlediği seferde öncü kuvvet,keşif kolu,düşmanın pusu kurmasını engellemek,ani baskınlar yapıp düşmanın manveiyatını bozmak görevini  üstlenirlerdi geri çekiliştede Viyana muhsarasında olduğu gibi orduyu koruma görevini üstlenirlerdi.Düşmanla karşılaştıkalrında belirlki aralıklarla arka arkaya durarak  takımlara ayrılılar hucum eden öndeki takıma arkadaki takım destek verirdi.

    Bir akının akın adı alabilmesi için muhakkak Akıncı Beği'nin Akına iştirak etmesi lazımdı.Katılmadığı zaman akınlar ,Akıncı sayısına göre değişik adlar alırdı.Kuvvet yüz ve yüzden fazla olursa böyle akına "haramilik  " denirdi.Akın kuvveti yüzden az olursa "çete" adı alırdı.Akıncılar , akına çıktıklarında devletten izin almaz yada devlet onlara yiyecek içecek gibi malzemelerini karşılamazdı. 1 hafta 20 gün belki daha uzun süreli yapılan akınlarda , akıncılar kendi ihtiyaçlarını akınlarda sağlarlardı.


       Akıncıların isim ve hüviyetleri tutulur kimin hangi akıncı kolunda olduğu bir defterde kayıtlıydı.Akıncılar Bağlı oldukları akıncı beğinin adıyla anılırlardı ( Malkoçoğlu Akıncıları vs.) . Akıncılar tımarlı veya vergiden muaf olmak üzere iki sınıf oluştumuşlardı.

 
           16. yüzyıl sonlarına kadar , Balkanlarda ve Avrupa'da , Türk Tarihine nice zaferler kazandıran bu şanlı askerler , bir hayin devşirme Sadr-ı azam'ın gafleti yüzünden bir daha sırtını doğrultamamıştır. Yılmaz Öztuna' nın aktardığına göre , 16. yüzyılda bizim Eflak dediğimiz yerin Voyvodası Mahai isyan ediyor.100 bin kişil bir kuvvetle Sadr- ı azam Koca Sinan Paşa bu isyanı bastırmak için Mahai'nin üzerine gidiyor.

               Mihai bu büyük Türk ordusuyla , çarpışmayı gözü kesmediği için , oda sürekli Eflak Dağlarında saklanıyor. Gafil Koca Sinan Paşa isyanı bastırdığına inanarak, 2 bin kadar askeri Bükreşt'e bırakarak geri çekilmeye başladı.Fakat Mihai casusları tarafından, Türk ordusunun hareketlerini takip ediyordu. Sinan Paşa Eflaktan çıkar çıkmaz , Mihai  70. 000 kişilik ordusuyla Eflak'a girdi. 5. bin civarındaki Türk askerlini diri diri yakarak , öldürdü , geri kalanını kazığa oturttu.

          Bu facia olurken, Sinan Paşa , Yerköy'e varmış Tuna''dan Rusçuk'a geçecekti.Türk Ordusunu 24 saatlik mesafeden izleyen Mahai , saldıracak uygun vakti bekliyordu ki, devşirme Sinan Paşa , ona bu fırsatı verdi. Köprüden ilk önce mahiyetiyle beraber geçen Sinan Paşa 3  gün  3 gecede de ordunun ağırlıklarını geçirdi. En son köprüden akıncılar geçecekken, Sinan Paşa köprünün ucuna  tahsildar koydurup , akıncılardan beşte bir oranında serdar payı almaya kalktı. Bu durumu fırsat bilen Mihai , toplarını akıncıların üzerlerine çevirdi. Bir kaç top atışı sonrası tahtadan köprü yıkıldı ve hemen hemen bütün Akıncılar , Tuna nehrinde boğularak can verdi. Yerköy'e doğru olan tarafta kalan az miktardaki akıncı birlikleri ise Mihai'nin askerleri tarafından son adama kadar öldürüldü.

       Akıncılar bu olaydan sonra zaten bir daha belini doğrultamadı. Bu olay akıncı ocağını söndüren , Köprü Vakka'sı oalrak bilinen olaydır.Daha sonra Akıncılığın yerini önceden akıncıların bir küçük bir kolu sayabileceğimiz Deliler ön plana çıkmıştır. Birazda onlardan bahsedelim.

        16. yüzyıllarda peyda olan  DELİLER yine akıncılar gibiydi. Giyip kuşam , silahları kısacası hemen herşeyi aynıydı. Bunun içinde Delilere akıncıkığın bir kolu demekte mahsur yoktur.Bu birliktekilerin hepsi Balkanlardan seçiliyordu.Geneli Türksede kuvvetli , iri yarı Hırvat ,Boşnak , Arnavut , Sırp gençleride alınıyordu.Bunlar Bosna ,Semendire ve Rumeli Beğlerbeğinin emri altındaydılar.

        Savaşlarda bazen silahsız sadece sille tokat, hatta çıplak girdikleri söylenen ve savaşta korkunç nağralar attıkları için bunlara Deliler denmiş. Delilerin elli altmış kadarı bir bayrak olup , bir kaç bayrak birleşince bunlara Delibaşı atanırdı.

             
TÜRK TARİHİ DENEN KAHRAMANLIK Şİ'RİNİ ,
YENİDEN YAZMAK İÇİN HARCAYACAĞIN KANDIR.
MISRALARI İÇİNDE EN GÜZELİ VE DERİNİ
BATIDA " NİGBOLU " DOĞUDA " ÇALDIRANDIR "..

Çevrimdışı Zeki Velidi Togan

  • Türkçü-Turancı
  • **
  • İleti: 12
  • IRKÇI- TURANCI
Ynt: Osmanlı Çağı Askeri Teşkilatları
« Yanıtla #2 : 29 Mayıs 2007 »
      B- AZAPLAR

       İlk örneği Aydınoğulları Beğliğinde görülen Azap askeri kurumu , daha sonra Osmanlı ve Karamanoğulları Beğliklerinde de görülmüştür.Aydınoğulları Beğliğinde  sadece donanama için kullanılan Azaplar , Osmanlıda ilk olarak yaya sonradan denizde kullanılmıştır.

       Azap bekar manasına gelir. Bu kuruluşa Azap yani bekar denmesinin sebebide, ihtiyaca göre her 20-  30 haneden güçlü kuvvetli bekar delikanlıların alınmasındandır. Bu alınan askerin masraflarını , alındığı yerin ahalisi karşılardı.

       Azaplar 15. yüzyıl ortalarında kadar harplerde , Yeniçerilerin önlerinde bulunurlardı , ilk hücümü bunlar karşılardı.Azapların arkasında , topçular onların arkasında Yeniçeriler bulunurdu. Azaplar , düşman hücuma kalktığı anda bunlar sağa ve sola ayrılırlar ve topçuların düşmanı ezmesini sağlarlardı.Bunlar hizmet ettikleri tarih sürecinde, sayıları onbeş yirmi bin civarındaydı

       Kanuni Sultan Süleyman Han çağında, Azaplardan 2 sınıf daha teşekkül edildi. Kale Azapları ve Donanma Azapları.

       Deniz Azapları , Rodos seferi sıralarında "Tüfenk-endaz " olarak mayışla donanmayada katılmaları karar verildi.Bu donanma azaplarının başına Reis denirdi. Reisler hizmetlerince rütbe atlayıp, " kadırga reisi " olurlardı.

      Kale Azapları , kalede muhafızlık yaparlardı.Kalelerde azaban-i evvel , azaban-i sani  ve  salil gibi bölüklere ayrılmışlardı.Bunlara ağa ,katip, kethüda, ve bölükbaşları atanmıştı.Bu kale azapları gereğinde köprü, ve lağımcılık görevleride yaparlardı. Bu Askeri teşekkül 2. Mahmut Han çağına kadar sürmüş, onun devrinde yapılan ıslahat hareketleri sonucu bu Azap teşkilatıda kalkmıştır.

       Kale kuvvetlerinde girmişken , Kalelerde bir başka askeri teşekkül vardı. Bunlar Gönüllüler ve Beşliler. Gönüllüler harp sırasında kale güvenliği sağlamak için , askere gönüllü olarak gelen çerilerdi. Beşliler ise her beş haneden  güçlü kuvvetli delikanlılar alındığı için bunlar Beşliler diye nam salmıştır.Bunlar kale ani bir hücümla karşılaştığında yerli ahaliden toplanan süvarilerdi.
TÜRK TARİHİ DENEN KAHRAMANLIK Şİ'RİNİ ,
YENİDEN YAZMAK İÇİN HARCAYACAĞIN KANDIR.
MISRALARI İÇİNDE EN GÜZELİ VE DERİNİ
BATIDA " NİGBOLU " DOĞUDA " ÇALDIRANDIR "..

Çevrimdışı Zeki Velidi Togan

  • Türkçü-Turancı
  • **
  • İleti: 12
  • IRKÇI- TURANCI
Ynt: Osmanlı Çağı Askeri Teşkilatları
« Yanıtla #3 : 29 Mayıs 2007 »
         C- TIMARLI SİPAHİLER

       Osmanlı Çağı Türkiye'sinin gelişmesinde en büyük rolü oynayan , dünyayı kılıçları altında titreten kahraman Sipahilerdi.Daha önceki Türk-İslam ve hatta İslamdan önceki Türklerde  dahi görüldüğünü söyleyebileceğimiz bu sistemi , Osmanlı'da Beğlik zamanında uygulamış ve bu sistemi geliştire geliştire 15. yüzyılda tam şeklini vermişti. Sipahiler yaptıkları yararlıklar sonucu devlet onlara dirlik verirdi, bunun karşılığında Sipahiler dirlik aldıkları yerlerin asayişini sağlarlardı.Sipahiler halktan savaşta  yararlılık göstermiş Türklere verilirdi.2. Bayeziıd Han zamanında Kili ve Akkerman seferleri sırasında verdiği bir buyrukla bunu ilan etmiştir.Bu yapılan hizmet karşılığında Tımarlı Sipahi'nin reayadan almış olduğu öşüre " dirlik " denilir .

         Tımarlı Sipahinin senelik geliri 1.000 ila 19.999 akça arasındaydı.Bundan yüksek tımar olmazdı.Eger 20. 000 ile 100. 000 arasındaysa buna zeamet, 100.000 den fazla ise buna " Has " denilir.Tımarlı sipahiler gelirlerine göre yanlarında " cebeli "  getirirlerdiçCebelilerin geneli anadoludan gelen Türkler olsada , bir kısmı Sipahi'nin parayla aldığı yada savaşta esir ettiği kişilerdi .Sipahiler her 3 .000 akça için bir cebeli , zeamet ve has ise her 5.000 akça için 1 cebeli getirirlerdi.

        Sultan Savaş ilan ettiği zaman  Sipahiler geçerli bir sebep göstermedikçe katılmak zorundaydılar.Savaş alanında yapılan yoklamada , sipahinin sebepsiz yere katılmadığı anlaşılırsa , azledilirdi ve tımarı üleştirilirdi.Azledilen Sipahi 6 sene kadar Beğlerbeği yada sancak beğinin yanında görev yaparsa belki tımarı tekrar verilebilirdi. O zamanlarda da savaşa gitmek zaruriydi , gitmezse Tımarı bir daha alamazdı. Sipahi'nin ölüm şeklide , oğullarına kalacak pay için önemliydi. Türk'ün bilinç altına yerleşen " yatakta ölümü utanç bilen " karakteri , Osmanlı Çağında kanun halindeydi. Şöyle ki; yatakta ölen bir sipahinin oğluları, savaşta yoldaşları yanında ölen bir sipahinin oğullarından daha az pay alırdı.

        Tımarlı sipahiler sancakta bir kısım bölüklere ayrılmıştı. Her bölüğün " subaşı " denilen çaribaşları , bayraktarlı ve çavuşları vardı.Tımarlı sipahilerden her on bölük ( bin kişi ) bir alaybeğinin kumandası altındaydı. Alaybeğleri , Sancakbeğlerinin , Sancakbeğleri , Beğlerbeğinin kumandasındaydı.Sipahilerin doru atları , kılınç , karğı , kalkan ve başlarında tolga ve zırhları bulunurdu.Anadolu Beğlerbeğinin buyruğunda Tımarlıların saysı 1481-1512 seneleri arasında sayısı 12. bini bulurken , 16. yüzyıl sonlarında 40.000'e varıyordu. Bu sayı daha sonraları Osmanlı'ya bulaşan rüşvet vs. gibi ihanetlerin karışması sebebiyle 17. yüzyıl sonlarında 8.000 civarlarına kadar düştü.18. yüzyılda , Tımarlı sipahilerinin geri hizmetlere verilişi , Tımarlı Sipahilere son darbe oldu.

     

         



     
TÜRK TARİHİ DENEN KAHRAMANLIK Şİ'RİNİ ,
YENİDEN YAZMAK İÇİN HARCAYACAĞIN KANDIR.
MISRALARI İÇİNDE EN GÜZELİ VE DERİNİ
BATIDA " NİGBOLU " DOĞUDA " ÇALDIRANDIR "..

BASKURT

  • Ziyaretçi
Ynt: Osmanlı Çağı Askeri Teşkilatları
« Yanıtla #4 : 29 Mayıs 2007 »
Verdiğiniz bilgiler için Teşekkürü borç bilirim size

Çevrimdışı Zeki Velidi Togan

  • Türkçü-Turancı
  • **
  • İleti: 12
  • IRKÇI- TURANCI
Ynt: Osmanlı Çağı Askeri Teşkilatları
« Yanıtla #5 : 29 Mayıs 2007 »
     Ç - GERİ HİZMET KIT'ALARI

    Yayalar , Yörükler : Bunlar Anadolu'nun belli sancaklarından toplanmış askerlerdi.15. yüzyıl ortalarında savaş meydanından alınıp , geri hizmetlere verildi.Her bir sancakta yaya ocağı kurulmuştu ve her ocağın bir yayabeği vardı.Bunlar 6 aydan 6 aya, sırayla hizmet verirlerdi. Yayalardan 6 - 7 kişi yamak olup , görev zamanı gelen göreve giderdi.Yayalar savaş zamanı, yol açmak , köprü kurmak, hendek kazmak , topları çekmek gibi görevler üstlenirlerdi.İhtiyaç olursada kale tamiri , tershane hizmeti vs. gibi görevlerde de kullanılırlardı.

       Rumelinde aynı hizmeti görenlere "Yörük" denirdi .Tanrıdağı Yörükleri ,Ofcabolu Yörükleri ,Naldöken Yörükleri gibi muhtelif mıntıkalara ayrılmışlardı.Bunların başınada Yörükbaşı verilmişti.Yörüklerden biri eşkinci ve üçü çatal olmak üzere nöbetle göreve giderdi.

       Yaya ve yörüklerin silahları ok, yay, kılınç , kalkan ve künder denilen kargıdan ibarettir.

          Müsellemler : Müsellemlere yukarıda bahsetmiştim. Bu askeri teşekkül 15. yüzyıl ortalarında geri hizmet kıtalarına alınmıştır.Bu süvarilere ordu savaşa giderken, yol , köprü ve ormanlıkları açma görevi verilmişt.En büyük komutanları müsellem sancakbeği olup bunların otuz neferi bir ocak idi ve beşte biri nöbetle savaşa gideridi.

       Cerahur veya Serahurlar : Hudut ahalisinden olarak serhaddaki Osmanlı Kuvvetlerinin amele ve inşaat efradına carahur veya sarahur denirdi.Yol açmak , kale yapmak, bataklıkları kurutmak, ormanları kesmek bunların göreviydi.Serahurlar ordunun hırısitiyan tebadan kurulu amele taburudur.

         Canbazlar , Tatarlar : Gerek canbaz ve gerek tatarlar da yaya ve müsellemler gibi Osmanlı ordusunun geri hizmetlerinde kullanılan amele taburuydular.Bunlardan canbazlar otuz dokuz ocak halinde Vize ve Vidin taraflarında bulunurlardı.Tatarlarda aynı hizmeti görüp , Yanblu , Vize ve Vidin bulunurlardı. Yine bunlara benzeyen garipler denilen bir gurup vardı.Canbazlar , tatarlar ve garip taburlarının hepsi Yörükbeğine tabiydiler.
TÜRK TARİHİ DENEN KAHRAMANLIK Şİ'RİNİ ,
YENİDEN YAZMAK İÇİN HARCAYACAĞIN KANDIR.
MISRALARI İÇİNDE EN GÜZELİ VE DERİNİ
BATIDA " NİGBOLU " DOĞUDA " ÇALDIRANDIR "..

Çevrimdışı Zeki Velidi Togan

  • Türkçü-Turancı
  • **
  • İleti: 12
  • IRKÇI- TURANCI
Ynt: Osmanlı Çağı Askeri Teşkilatları
« Yanıtla #6 : 31 Mayıs 2007 »
     3- KÖLELER ( KAPIKULLARI )


          Kapıkullarının askeri teşekküllerine geçmeden önce bunlara niye  " köleler " dedik onu açıklayalım.Kapıkulları , Pençik  ve Devşirme sistemleriyle, Acemi Ocağına alınıp oradan Yeniçeri, Kapıkulu Süvarisi  gibi askeri oluşumlara gönderilen askerlerin bütünüdür.Yani zorla asker yapılan , zorla asimile edilmeye çalışılan ,zorla devlete hizmet ettirelen kölelerdir.Gerçi bunlardan bir kısmı Sadr-ı azamlığa kadar çıksalarda , bunlar, Kapıkullarının çok küçük bir yüzdesini kapsamaktadır. Yani yüzde doksanların üstünde bir kısmı , köle -lejyoner niyetine kullanılmıştır.

      Kapıkulu teşkilatını , bir çok tarihçi tarafından gösterilmeye çalışıldığı gibi , Türk'ün  hümanist duygularının kabarması değildir.Aksine Türk'ün tarih boyunca üstünlük görüşünün yani  Irkçılığının göstergesidir . Düşünün ki  40 sene boyunca , 40 bin kadar kapıkulundan 30 - 40  civarında yüksek makama insan gelebiliyor.

      Velhasıl bu Kapıkullarına bunun için köle demekte hiç bir sakınca yoktur , zaten esasıda budur !...

        A-ACEMİ OCAĞI

        1. Murat Hüdaverdigar Han çağında genişleyen Rumeli topraklarında hristiyan tebadanda  bir ordu kurulma kararı alındı,. Gerçi Süleyman Şah , Gelibolu'na girdiğinde oradaki Hristiyanlardan bir gurup askeri ordusuna kattıysada , bu düzensizdi. Bu işlemi Cenderli Kara Halil Paşa ile Konyalı Molla Rüstem düzene soktu.
       
    İlk Acemi Ocağı Gelibolu'da kuruldu.Savaş esirlerinin 1 akça gündelikle Lapseki , Çardak ve Gelibolu arasındaki at gemilerdinde  5 ila 10 sene arasında hizmet gördükden sonra Yeniçeri olmaları kararlaştırıldı.Fakat Acemi Oğlanalrı sürekli firar ediyorlardı.Firarı engellemek için asimile ve köleleştirme politikası uygulanmaya başladı.

      " Bunları Türk'e virelüm, Hem müslüman olsunlar , hem Türkçe öğrensinler.Sonra getürelüm , Yiniçeri yapalum "

       Acemi Ocağına iki şekilde alınırdı. Birincisine Pençik denirdi. 1363 senesinde çıkartılan Pençik Kanunu ile akınlarda elde edilen esirlerden beşte biri 300 akça karşılığında satın alınırdı.. Buna Pençik denirdi , bunun içinde bu yöntemle Acemi Ocağına alınanlarada Pençik Oğlanı denirdi. Pençik Oğlanı seçen memura Pençikçi denirdi. Bu emeur akınlarda elde edilen esirleri kontorl eder, on ila on yedi yaş arasında ki , sağlam güçlü kuvvetli kusursuz esirleri seçerdi . Bazen 18 inden büyük esirlerde alınabilirdi.Pençik kanunu zamanla dahada geliştirildi ve daha nizmalı , düzenli bir hale konuldu.

   Acemi Ocağına adam toplamanın diğer yolu ise Devşirmedir. Ankara Meydan Muharebesinden sonra , Osmanlı Fetret Devrine girdiğinde, askere ihitiyaç duyulmuştu.Buna göre  Osmanlı sınırları içinde yaşayan Hristiyan tebadan da asker alınması kararlaştırıldı , işte Devşirme diye buna dendi.2 Murat Han zamanında da bu  Devşirme sistemi kanun haline getirildi. 4-5 senede bir Devşirme harekatına çıkılırdı. Sancakbeğnin , kadının ve papazında yardımıyla bu usül kusursuz işlerdi.8-18 yaş arasındaki güçlü  kuvvetli , yüzü kusursuz , akıllı gençler Acemi Ocağına yollanırdı.Tüccar çocuğu , şehirliler devşirilmezdi.Hele Yahudi Tüccar çocuğu hiç devşirilmezdi.

       Rumelinde yapılan bu devşirme hareketleri  , Kanuni Sultan Süleyman Han çağında çıkartılan buyruk üzre Anadoluda 'da yürürlüğe kondu.Kayseri hatta Kayseriden ilk devşirilenlerden bir tanesi İbn-i Sinandır.

     Yukarıda dediğimiz gibi ilk Acemi Ocağı geliboluda kuruldu. Bu Ocak 8 bölükten oluşuyordu ve başlarında Acemi Ocak Ağası vardı. Ocak Ağasından sonra , Baş Çorbacı gelirdi. 15. yüzyıl ortalarına kadar tek başına çalışan Gelibolu Ocağı , İstanbul'un fethiyle kurulan İstanbul Acemi Ocağıyla önemini yitirdi.Bu İstanbul'daki 31 bölükten oluşuyordu , 1. bölük Ağa bölüğüydü. Bu ocağın başında İstanbul Ağası vardı , ondan sonra sırasıyla kethüda ve çavuş geliyordu.

      Acemi Oğlanının belirli  ulufe denilen mayışları vardı.Her sene kıdemlerine göre sayısı değişen  yağmurluk çuha ve kışlık çuha verilirdi.Bunalrın haricinde adet-i zerpul deniken pabuç veya traş parası verilirdi.Ayrıca her sende iki elbise yollanırdı. Bu Acemilerin giyimleri Üstü sivri çıkıntılı , kenarları çıkı bir külhan , sarı veya kırmızı gömlek , kırmızı kaftan ve kırmızı şalvardı.

       Bu acemiler , Türklerin yanına 5-6 sene kadar verilir , oradan Acemi Ocağına gönderilirdi. 8 seneye kadarda orada eğitim aldıktan sonra, görevlerine dağıtılırlardı. Buna"  kapuya varma " yada  " bedergah " denirdi.Acemi Ocağı sadece Yeniçerileri değil, topçuları  , Enderunu ,, cebecileri ,Kapıkulu Süvarilerinide besleyen bir ocaktı.Alttada bunları göreceğiz zaten !..
     
 
TÜRK TARİHİ DENEN KAHRAMANLIK Şİ'RİNİ ,
YENİDEN YAZMAK İÇİN HARCAYACAĞIN KANDIR.
MISRALARI İÇİNDE EN GÜZELİ VE DERİNİ
BATIDA " NİGBOLU " DOĞUDA " ÇALDIRANDIR "..

Çevrimdışı Zeki Velidi Togan

  • Türkçü-Turancı
  • **
  • İleti: 12
  • IRKÇI- TURANCI
Ynt: Osmanlı Çağı Askeri Teşkilatları
« Yanıtla #7 : 04 Haziran 2007 »
    B- YENİÇERİLER

        Kurulduğu tarih kesin değilsede , 1362 - 1363 senelerinde kurulduğu tahmin ediliyor.Acemi Ocağında egitim görenler "  kapuya çıkma " denilen, terfi ile Yeniçeri yapılırdı.Yeniçeriler ordunun yaya sınıfını oluştururdu. Azaplar geri kıt'a hizmetlerine alınana kadar , azapların ve topçuların arkasında bulundular.Savaşta Padişah yeniçerilerin arkasında ve ortasında bulunur, yeniçerilerde merkezin arkasında ikamet eder , o ikamette savaşa tutuşurdu.Savaş esnasında 9 safa ayrılırlar , " Gülbank " denilen dualarını okur , sırayla ok yahut tüfenk atarlardı. Öndeki saf ok veya tüfenği ateşleyip çöker sonra arkadaki saf ateşleyip çökerdi.

     Yeniçerin harp silahalrı , ok, tüfenk, kılınç ,yatagan tüfenk , bıçak ve  kalkandır. Ayrıca savaş esnasında cebeciler siper kazsın ditye kendilerine birde kazma kürek verilirdi.Yeniçeriler savaş olmadığı vakitlerde de , yangın olduğu zaman söndürmeye koşarlar ve mıntıka mıntıka karakollarda bulunarak mahaldeki asayişi temin ederlerdi.Bundan sonra Yeniçeriler 3 senede bir değişmek süretiyle hudut kalelerinde de görev yaparlardı.

      Türkler hudut bölgesindeki ahalinden ayrılmak için taktığı gibi  " börk"  giyerlerdi.tabi bunalrın börkü , Türk'ün börkünden farklıdır.Yeniçerilerin börkü yatırma denilen bir uzantıyla , ense yahut kuyruk sokumuna kadar inen beyaz bir keçedendi. Bu arkada uzanan yatırma ,  kılıç ve ok geçirmez böylece Yeniçerilerin sırtları korunurdu.

   Yeniçerilerin Hacı Bektaşi Veli döneminde kurulmamış olsada bazı kaynaklarda söylenen , Hacı Bektaşi Veli'nin , Yeniçerilerin sırtını sıvazladı gibi olaylar hikayedir.Hacı Bektaş ile Yeniçerilerin alakaları , Yeniçerilerin Bektaşi an'anelerine göre eğitilmesidir .Bunun için Bektaşi Veli'yi pir kabul eden Yeniçerilere " Taife-i Bektaşiyan " , Yeniçeri ağalarına ise " Agayan-i Bektaşiyan " da denirdi.Bektaşi geleneğince  hazırlanan Yeniçeri duası , yani gülbank vardı. Sesi gür bir yeniçeri savaş sırasında , safın önüne geçerek " Gülbank " yada "  Yeniçeri Duası "Nı okur askerleri cezbe getirirdi.Tahsin Ünal'ın " Türk'ün Sosyo Ekonomik Tarihi " kitabında yazan Gülbank şöyledir ;

       Allah Allah, illallah, baş uryan, sine püryan...
       Kulluğumuz padişaha ayan;
       Üçler, beşler, yediler, kırklar , Gülbang-ı Muhammed
       Nur-u Nebi, Kerem-i Ali pirimiz,
       Sultanımız Hünkar Hacı Bektaşı Veli demine devranına Hu diyelim,
       
      denilip bütün Yeniçeriler " Huuuu " çekerdi.

       
       Yeniçeriler , Fatih Sultan Mehmet Han çağına kadar yaya veya cemaat denilen bir sınıftan mürettepti.Bu andan itibaren sekban denilen ikinci bir sınıf , 2. Bayezıd Han çağında aga bölükleri denilen 3 . bir sınıf daha teşkil edildi.

       Cemaat ve yayalar kendi aralarıdan bölüklere ayrılırlardı. Bunlar tekye, kantarcı, samsoncu , haseki ,zemberekçi, tüfekçi, çergeci, hukeşan ve ocak baytülmalisi gibi.Sekbanlar, padişahla beraber av yapar , av köpeği tedarik ederlerdi.Aga bölüğü ise  sadece devşirmelerden oluşurdu.Bunalr doğrudan Yeniçeri agasına baglıydılar.Bölükler kendi aralarında cemaat veya yayalar gibi sınıflara ayrılmıştı , bunlardan bir kısmı ; kethüda bölüğü , , paşaodası bölüğü,kayıkçılar , asesbaşı bölüğüdür.

    Cemaat veya yayalarda her bölükte bir çorbacı denilen bölük başı bulunuyordu.Aga bölügü ve Sekbanlarda ise bunalra bölükbaşı denirdi.Yeniçeri ocağının en büyük kumandanı Yeniçeri agası olup bundan sonra sekbanbaşı gelirdi.Ocak kethüdası , zağarcıbaşı ,samsoncubaşı , turnacıbaşı , başçavuş ve muhzır ağası , sekbanbaşından sonra gelen mevkilerdi.

     Bunların talimleri, talimhane denilen yerlerde yapılırdı. Oldukça geniş bir binada yapılan talimlerde talimhancibaşı denilen görevli ok, avcıbaşı dinlen zabit tünenk talimleri yaptırırdı. Talişmlere her yeniçerinin haftada 3 kere katılması gekirdi. Büyük rütbeli askerlirinde ayda bir talimhaneyi ziyaret etmesi zaruriydi.

   Yeniçeriler Yavuz Sultan Selim Han çağına evlenmeleri yasaktı. Bazılarında eşcinsellik bile görülmüştür. Yavuz Han çağında bunların ihtiyar denilen yaşlara geldiklerinde evlenmelerine müsade edildi. Yeniçerilerin sayısı , Osmanlının en şaşalı günlerinde dahi 20 bin 25 binin üzerine çıkmamıştır. Yeniçeriler Kanuıni Sultan Süleyman 'dan sonra iyice azıtmaya başladıktan sonra , Batı Türk Devletini oldukça zor durumlara düşürmüşlerdir. 2 . Mahmut Han çağında , 15 Haziran 1826'da gerçekleşen tarihte " Vakka-i Hayriye " olarak bilinen  olayla , Yeniçeriler lagvedilmiştir.
TÜRK TARİHİ DENEN KAHRAMANLIK Şİ'RİNİ ,
YENİDEN YAZMAK İÇİN HARCAYACAĞIN KANDIR.
MISRALARI İÇİNDE EN GÜZELİ VE DERİNİ
BATIDA " NİGBOLU " DOĞUDA " ÇALDIRANDIR "..

Çevrimdışı Zeki Velidi Togan

  • Türkçü-Turancı
  • **
  • İleti: 12
  • IRKÇI- TURANCI
Ynt: Osmanlı Çağı Askeri Teşkilatları
« Yanıtla #8 : 06 Haziran 2007 »
    C- CEBECİLER


       Cebe zırh demektir. Fakat Osmanlı Çağında bunun manası genişletilmiştir.Cebeciler Yeniçerilerin barut, tüfenk, ok ,yay ,kazma, kürek , cevşen , kılınç ,harbe  gibi ihtiyaçlarını savaş alanlarında tedarik ederledi.Savaş bittikten sonra tamire ihtiyaç duyulan malzemeleri cephanede saklarlar , yerine yensini veririlerdi, o bozuk olanlarıda tamir ederlerdi.Savaş olmadığı zamanlar misalen Ayasoyfya cebeci ocağı, Ayasofya havalisinin asayişini sağlarlardı.Cephaneyi filikalara ve palangalaara taşımakta yine bunların görevlerindeydi.

       Cebeciler , acemi ocağından sağlanırdı.15. yüzyılda cebiclerin evlenmelerine müsade edilmeye başlanılınca, bunların çocuklarıda cebeci olarka alınmaya başlandı.Bunlar çırak oalrak atölyelerde çalışır sonra usta olarak terzi, demirci, humbaracı, lagımcı gibi bölüklere yollanırdı. Cebeciler Yeniçerilerin göev yaptığı hudut kal'alarında da bulunur, 3 sene hizmet ettikten sonra merkez gelir yerine , başkası yollanırdı.

      Cebecilerin en büyük zabiti, cebecibaşıdır.Ondan sonra bir tanesi baş kethüda olmak üzere dört  kethüda bulunmaktaydı.Padişah savaşa gittiğinde bunların hepsi savaşa iştirak eder, sancakbegi yada beglerbegi akın edeceği zaman belirli miktarda savaşa yollanırlardı. Cebeci Ocağı sadece İstanbul'da değildi.Anadoluda 'da cebeci ocağı vardı. Ankaradaki " Cebeci " semti buradan gelmektedir.

      Bunlara senelik 50 akça mayış verilirdi.Ayrıca sakat olanlar emekliye sevk edildikten sonrada bunlar yine aynı ücretini alırlardı.Cebeciler , Yeniçerilerle beraber ihanetlere katıldıkları için bu gayri-Türk topluluğu ,1826 'da yok edilmiştir.Bunların yerine yeni bir cebeci ocağı teşkil edilmiştir.
TÜRK TARİHİ DENEN KAHRAMANLIK Şİ'RİNİ ,
YENİDEN YAZMAK İÇİN HARCAYACAĞIN KANDIR.
MISRALARI İÇİNDE EN GÜZELİ VE DERİNİ
BATIDA " NİGBOLU " DOĞUDA " ÇALDIRANDIR "..

Çevrimdışı Zeki Velidi Togan

  • Türkçü-Turancı
  • **
  • İleti: 12
  • IRKÇI- TURANCI
Ynt: Osmanlı Çağı Askeri Teşkilatları
« Yanıtla #9 : 18 Haziran 2007 »
    Ç- TOPÇU OCAĞI

 
      Osmanlıda top ilk olarak 1. Murat Hüdaverdigar Han zamanında ,1389  Kosava Meydan Savaşında kullanılmıştır.Ancak ocak maiyetini ne zaman aldığı hususunda ihtilaf var.Bir kısım tarihçi Topçuların , 2. Murat Han çağında ocaklaştığını söylesede , kuvvetle muhtemel olanı Yeniçerilerden hemen sonra ocaklaşmış olmasıdır.

    Topçu ocağınıda, köle  ( Kapıkulu ) teşkilatının hepsini besleyen, Acemi Ocağı beslerdi.Acemi Ocağından terfi eden, topçu ocağına şagirt olarak alınır, bir ustanın yanında çıraklık yaparak hizmet görür ,hemde sanatını öğrenirdi.Sonra öğrendiği sanat üzre usta olur 50 akça yevmiye ile hizmete devam ederdi.

   Topçular iki sınıfa ayrılmıışlardı,  top dökücüleri ve atıcıları. Top dökücüleri , " dökücübaşının" emri altında  belirli sanatlar icra ederlerdi, bunlar, dökücü, yamacı, , tamircidir.Top dökücüleri için , başta İstanbul olmak üzre, doğuda ve batıda, Tuna'da, Baç'da  ve Anadolu'da dökümhaneler kurulmuştu.Bunlara Anadolu ve Rumelin'deki madenlerden arabalarla madde taşınır ve buralarda topun cinsine ve büyüklüğüne göre top dökülürdü.


     Top atanlar ise ,İstanbul başta olmak üzere , sahil kalelerinde  bulunurlardı.Osmanlıda, kel topçularına büyük önem verilmiştir, bunların ihtiyaçları eksiksiz , tamamlanırdı.Bu ocak kendi arasında 2 sınıfa ayrılmıştır. Aga bölükleri ve cemmatler. Aga bölüğü en büyük olmak suretiyle,cemaat kendi içinde 72 ortaya ayrılmıştır.

   Topçu ocağının en büyük zabiti topçubaşıydı.Ondan sonra kethüda ve dökücübaşı gelmekeydi.Topçuların sayısı 16. yüzyılda 1204'ken, bunların sayısı 16. yüzyıl sonlarına doğru sayıları 4.000'e kadar çıktı.Topçuların inkişafı Fatih Han çağında başlar ve gelişmeye devam eder. 3 . Mustafa çağında hızlı top teşkilatı kurulmuşsada bu 3 sene sonra kaldırılmış tekrar açılmıştı.Vakka'yı hayriye olayında bunlar , Yeniçeriler yerine devletin yanında yer almış, bunun içinde yok edilmemişlerdir , sadece yeniden düzenlenmişlerdir.


  Topçulardan ayrı olarak birdde Top arabacıları kurumu vardı. Bunlar savaş alanına top mermisini ve topları taşırlardı.İlk top kullanıldığı zamanlar topların boyutu küçük olduğundan deve ve katır kullanılırdı.15. yüzyılda Fatih Han çağında başlayan topçu inkişafıyla , yapılan büyük topları taşımak için top arabaları yapılmış ve harp sahasına bunlarla sevk edilmişti.Bunlarda, acemi ocağından alınırdı. Bunalrda kendi aralarında çeşitli ortalara ayrılmış olup en büyük zabiti arabacıbaşıydı.



     


       
TÜRK TARİHİ DENEN KAHRAMANLIK Şİ'RİNİ ,
YENİDEN YAZMAK İÇİN HARCAYACAĞIN KANDIR.
MISRALARI İÇİNDE EN GÜZELİ VE DERİNİ
BATIDA " NİGBOLU " DOĞUDA " ÇALDIRANDIR "..