Lakin, konumuzda tarikat ve cemaatlerin verebileceği zararların bir de siyasi uzantısı mevcuttur.
Siyasetin verdiği zararı da dile getirmemiz icap edecektir.
Ayrıca, 15 Temmuz ihanetini de besleyen, büyüten, önümüze servis eden; yine ''siyaset!''
Dinin siyasallaştırılması ya da yaygın deyimle
siyasal İslam kavramı, ilanihayetinde, iktidarı ve iktidarın gücüyle de devleti ele geçirmek amacına matuf bir organizasyonun genel adıdır. Bu hedefi gerçekleştirebilmenin bir çok aşama, strateji ve yöntemi olduğu gibi bu işi kotaracak çeşitli yapılanmaların da olması gerekmektedir ki, tarikat, cemaat, siyasi organizasyon ve bu amacı gerçekleştirmek üzere örgütlenmiş dernek, vakıf ve benzeri diğer sivil toplum kuruluşları, tam da bu işi görmektedir.
Bunların bütünü siyasal İslamcılık adını verdiğimiz genel yapıyı oluşturan yapı taşları mesabesindedir. Siyasi organizasyon; cemaat, tarikat, dernek, vakıf ve benzeri kuruluşların ortak paydası olan siyasal İslamcılık fikrini devlete hakim kılmak için gereken vasıtadan ibarettir. Yani
siyasetçiler siyasal İslamcı yapıyı değil siyasal İslamcı yapı siyaseti dizayn etmektedir. Bu manada yakın tarihimizde yaşadığımız 15 temmuz FETÖ'cü darbe girişiminin röntgenini çektiğimizde anlattığım şeylerin tahakkuk ettiğini görmekte zorlanmayacağız. Siyasi organizasyon daha çok göz önünde ve sorgulanır, izlenir olduğundan, yanlış bir kanıyla, her şeyi yapıp eden siyasal organizasyonlar sanılır.
Siyasi aktörlerin küçük bir kısmı yaptığı işin veya üslendiği rolün farkındadır, ancak epeyce
bir kısım aktör ise neye hizmet ettiğinin, yaptıklarının nereye varacağının farkında bile değildir. 15 temmuz sonrası bazı siyasal figürlerin; afallamaları, inkara kalkışmaları, yapacak bir şeyi olmayanların ve içine düştükleri durumu anlatamayanların da "
yanılmışız, Allah affetsin!" argümanına sığınmaları tam olarak bunu ifade etmektedir. Kalkışmanın şokuyla uyananların içine düştükleri durum, istihbarat literatüründe meşhur olan "
en iyi ajan, ajan olduğunu bilmeyen ajandır" deyimiyle bire bir örtüşmektedir.
Siyasal İslamcı yapılanma gerçek manada dini bir hareket olmadığından, daha doğrusu
ideolojilerin dinleştirildiği münafık ve müşrik yapılanmalar olduğundan kendi içlerinde de nüfuz ve otorite kavgası yapmaktadırlar. Yani
siyasal İslamcılık; Türk Milletine ve Türklüğü var eden değerlere düşmanlık ortak paydasında birleşen bir şer yapının genel adıdır. Ortak düşman, yani Türklüğe ait değerler ve bunun müşahhas yapısı olan Türk devleti, ortadan kalktığında kendi aralarında anlaşmazlık kan ve namus davasından daha şedittir. Siyasal İslamcı zihniyet hedefe koşarken Türk düşmanlığı ortak paydasındaki benzer yapılanmalarla stratejik olarak işbirliği yani koalisyon yapmaktadırlar. Amaç tahakkuk ettiğinde, yani sonuca ulaşıldığında içlerinden en güçlüsü diğerlerini ya kendisine dönüştürmekte ya da çoğunlukla tasfiye etmektedir. Bunun başarıya ulaşmış örneği
İran'da 1979 sonrası tesis edilen etno-dini faşist molla rejiminde yaşananlarda gözlemlenmektedir.
FETÖ kalkışmasını da bu manada bir tasfiye veya ulaşılmak istenen sonuçta elde edileceklere tek başına sahip olma amacıyla yapılmış stratejik bir hata olarak okumak gerekir. Zira siyasal İslamcılar birbirine düşmeseydi karşılarına çıkacak bütün dinamikleri birer birer ya yok ettikleri, ya dönüştürdükleri, ya da etkisiz hale getirdikleri için başarıları kaçınılmazdı. Allah milletimizin yüzüne baktı ve
Silahlı Kuvvetler içerisindeki, o inkar ve imha etmeye çalıştıkları Atatürkçü damar, bu oyuna gelmeyip, kalkışmacıların oyununu bozdukları için bu günleri yaşayabilmekteyiz.
Lafı çok uzattık. Bu konuda daha çok şeyler yazılabilir.
Gelişmelerden ibretler çıkarmak ve
doğru yerde, doğru zamanda, doğru kişilerle, doğru amaçlarda bir arada bulunmak gerekir.
Aksi halde şans eseri kurtulduğumuz bir akrepten daha beteriyle karşılaşırız.Kök Teñğri Türk'e Kut ve Utku Versin!
TTK.