Bu güzel ve yararlı konuya katkı yapması dileğiyle ben de Türkoloji'nin tarihi süreciyle ilgili aşağıdaki yazıyı otağa asarak Türkçülerin istifadesine sunmak istedim.
Ne mutlu Türk doğup, Türk gibi yaşayan!
Saygılarımla...
Çağrıbey.
TÜRKLÜKBİLİM (TÜRKOLOJİ)
Türkoloji, (=Osm. Türkiyat, Fr. Turcologie, Alm. Turkologie, İng. Turkology; Türklükbilim, Türklük Bilgisi), Türklerin tarihini, dilini, edebiyatını, etnografyasını inceleyen bilim dalıdır.
Türkolojinin ilk eseri, Karahanlı çağında yazılmış olan dil, edebiyat, etnografya konularında verdiği bilgilerle büyük bir araştırma ürünü olan Divanü Lügati’t-Türk’tür. ilk Türkolog da bu sözlüğü düzenleyen Kaşgarlı Mahmud sayılmaktadır.
Türkolojinin tarihi, Türklerin Avrupalılarla ilk temasına kadar uzanır.
Avrupalılar, Hunların Avrupaya ayak basmasıyla bu yeni tanıdıkları halkın dilini, kültürünü öğrenmek amacıyla IV. Yüzyıldan itibaren bu alanda çalışmalar yapmışlardır.
Özellikle Osmanlılar zamanındaki savaşlarda esir düşen askerler Türk dili ile ilgili ilk eserleri yazmışlardır. Bunlardan ilki Niğbolu muharebesinde Yıldırım Bayezıt’a esir düşen Alman Hans Schiltberger’in yazdığı Reisebuch 1396 (Yayımlanışı 1460) (=Seyahatname) adlı eserdir. Burada, birtakım Hrıstıyan dualarının Türkçeleri verilmiştir. Bu Codex Cumanicus’tan sonra Avrupa’da basılan ilk Türkçe eserdir.
Daha sonra Filippo Argentini’nin 1533’te yazdığı Regola del Parlara Turcho adlı eseri de batıda Türkçe üzerine yazılmış ilk eserler arasında yer alır.
1612’de Alman hümanist bilgini Hieronymus Megiserus (veya tanınmış adıyla Megiser), Institutiones Lingvae turcicae libri quatuor adlı Türkçe grameri yayımlamıştır.
Daha sonra, F. Meninski (1623-1698)’nin Thesaurus Linguarum Orientalium Turcicae, Arabicae, Persicae adlı grameri ve Lexicon Turcico-Arabico-Persicum.. et Grammaticam Turcicam adlı sözlük ve grameri Türkoloji alanında önemli bir dönüm noktası sayılır.
1709’da Poltava Savaşı’da Ruslara esir düşen İsveçli Teğmen J. Von Strahlenberg, Sibirya’ya sürülmüş ve orada kaldığı süre içinde buradaki Türk lehçelerini öğrenmiş ve incelemiş, Türkçe ile diğer Altay dilleri arasındaki yakınlıklara işaret etmiştir.
Türkçenin Fin ve Macar dilleriyle akraba olduğunun tespit edilmesiyle bu uluslardan araştırmacıları Türkoloji alanına yöneltmiştir.
Daha sonra Rus arkeolog N.M.Yadrintsev, Orhun Yazıtlarını bulmuş ve tanıtmış; Danimarkalı filolog Vilhelm Thomsen bu yazıtları okumuş (1893), böylece Türkçenin ilk yazılı belgelerinin gün ışığına çıkmasıyla Türkoloji çalışmaları daha da hızlanmıştır.
Diğer taraftan bu yüzyılın başında Doğu Türkistan’daki Turfan bölgesinde yapılan kazı çalışmaları sonucunda batılı bilim adamları O. Donner, Klementz, A. Stein, Albert von Le Coq, P. Pelliot tarafından Uygur Türklerine ait çok önemli sayıda belge bulunmuştur. Böylece Türk dilinin hem Köktürk hem de Uygur dönemine ait bilgi ve belgelerinin bulunmasıyla Türkoloji, Altayistikin en zengin belgelere dayalı dili olarak Altayistlerin gündemine girmiştir.
Diğer yandan, Orta Asya ve Orta Doğu’yla ekonomik ve siyasi ilişkileri olan batılı devletler, bu bölgeleri ve bu bölge halklarını tanıyabilmek için Türkoloji araştırmalarına destek verdiler.
Rusya’daki Türk asıllı toplululuklardan –özellikle Kazan Tatarları ve Azerbaycan Türkleri- yetişen bilim adamları Türkolojiyle ilgili önemli çalışmalar yaptılar. Bunların bir kısmı daha sonra Avrupa’da ve Türkiye’de çalışmalarını sürdürdüler (Z. Velidi Togan, Reşit Rahmeti Arat, Ahmet Caferoğlu, Sadri Maksudi Arsal, Ahmet Ağaoğlu...)
Avrupa üniversitelerinde Türkolojiyle ilgili enstitüler ve kürsüler kurulmaya başlandı.
Bu arada Türkiye’de de M. Fuad Köprülü, Türkiyat Enstitüsü’nü kurdu (1924). İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde bu bölümün kurulmasıyla birlikte Türkoloji araştırmalarının merkezi Türkiye oldu. Daha sonra Türkiye’de bu alanda Ahmet Cafeoğlu, Reşit Rahmeti Arat, Sadettin Buluç, Tahsin Banguoğlu, Mecdut Mansuroğlu, Saadet Çağatay, Hasan Eren, Ahmet Temir, Zeynep Korkmaz, Necmettin Hacıeminoğlu, Faruk Kadri Timurtaş, Muharrem Ergin, Şinasi Tekin, Talat Tekin, Mustafa Canpolat, Ahmet Bican Ercilasun, Osman Nedim Tuna, Osman Fikri Sertkaya, Kemal Eraslan, Nuri Yüce, Mertol Tulum, Emine Naskali-Gürsoy... çalışmalar yaptılar.
Dünyada ilk Türkoloji kürsüsü 1795’te Ecole des Langues Orientales Vivantes’te kurulmuştur.
Rusya’da 1807’de Kazan’da açılan üniversitede Türkçe öğretimi yapılmıştır.
İtalya’da 1723’te Napoli’de kurulan Instito Superiore Orientale di Napoli’de başlamıştır.
1887’de Almanya (Berlin)’da Ausland-Hochschule: Seminar für orientalische Sprachen, adlı okulda, İngiltere’de ise 1906’da School of Oriental Studies’de Türkoloji çalışmaları başlamıştır.
Kazanlı Mirza Kazem Bek, Türk lehçeleri karşılaştırmalı dilbilgisinin temelini atarak Türkoloji alanına katkı sağladı.
Kırımlı Bekir Çobanzade Türk-Tatar dillerini ve Azerbaycan Türkçesini inceledi.
Vilhelm Thomsen, Köktürk yazısını çözerek Türkolojinin Köktürk dönemininin aydınlatılmasına önayak oldu.
Alman Albert von Le Coq, Friedrich Wilhelm Karl Müller, Wilhelm Bang-Kaup Uygur belgelerinin okunuşu ve tasnifini yaptılar.
Annamaria von Gabain, Eski Türkçenin ve Özbekçenin gramerini yazarak bu alandaki dilbilgisi boşluğunu tamamladı.
Alman asıllı Rus Türkolog Wilhelm Radloff, Rusya’daki Türk lehçelerinin karşılaştırmalı incelemesini yaptı ve Türkçenin genel bir sözlüğünü hazırladı.
Versuch eines Wörterbuches der Türk-Dialecte adlı sözlük Türklük biliminin hala vazgeçilmez eserleri arasındadır.
Danimarkalı Vilhelm Grønbech Türk dilinin tarihi sesbilgisinin temelini attı.
Fransız Türkolog Jean Deny, Osmanlı Türkçesinin, Rus Andrey N. Kononov Eski Türkçe ve Özbekçenin, Macar Türkoloj János Eckmann Çağatayca’nın gramerini yazdılar.