AZGINLAŞAN TÜRKÇÜLÜK DÜŞMANLIĞI
Türkçülük düşmanlığı, bu ulu fikrin Türk hayatında tesirini göstermeye
başladığı 1908 sonrasından beri devam edip gelen bir sinsi ihanet şeklidir. O
günden bu güne bu ihanet yolunun yolcuları olarak ortada görünenlerin büyük
çoğunluğu, başka milli davaları olan azınlık ırkçılarıdır.
İmparatorluğumuzun son yıllarındaki Türkçülük
düşmanlığı, daha çok dini tüle büründürülmüş olarak ele alınıyor ve İslamiyet
davasını saracak bir fikirmiş gibi vurulmaya çalışılıyordu. O zamanki Türkçülük
düşmanlarının çoğu, Türk olmayan Müslüman Osmanlılardı.
Cumhuriyetten sonra Türkçülük düşmanlığının bu mahiyeti değişti. Günümüzün,
Türkçülük düşmanları yine azınlık ırkçılarıdır
ama, artık bu azınlık ırkçıları sadece din kılığına bürünmüş Müslüman gayrı
Türkler değil, sosyalist postuna sarılmış Moskofçu veya Çinci takımıdır.
Bu devrenin Türkçülük düşmanlığı, uzun yıllar, bu yüzde yüz katıksız Türk
fikrinin, Türkiye’ye yabancılar tarafından sokulmuş bir siyasi fikir olduğu
yalanını tekrarlayıp durmuşlardır. Bu yalanın tesirsiz kaldığını görünce yalanı,
büsbütün bırakmamakla beraber, şimdi, Türk’ün bu ulu fikrini hakaret çamuru ile
sıvamaya çalışmaktadırlar.
Ardı arası kesilmeyen iftiralar ve hakaretler, şüphesiz, aczin ifadesinden başka
bir şey değildir. Türkçülüğü namus ve haysiyete dayanan fikir gücü ile yıkamayan
Moskofçu ve Çinci takımının işi küfür ve hakarete dökmesinin sebebi budur. Çünkü
kızıl, bütün maddi imkanlarına rağmen Türkçünün karşısında güçsüzdür, acizdir,
yetersizdir. Bunun neticesi olarak da zavallıdır.
O takımdan birisinin Türkçülükten “eşekçe fikirler” diye bahsettiğini
biliyoruz. Kızıllardan, mesela “satılmışlar” filan diye söz eden
milliyetçilere; “Sizler onlara sadece hakaret edebiliyorsunuz. Onlarsa kötü
laf etmeden cilt cilt eserler veriyorlar” diyen bir takım iyi niyetli ve
biraz da dünyadan habersiz kişiler, Türkçülüğü “eşekçe fikirler!!!” diyen
bu nazik(!) kişi ve benzerleri için acaba ne düşünürler?
Şimdi bir milliyetçi çıksa da mesela: “Türkçülüğe eşekçe fikirler demek
katırca bir harekettir” gibilerden bir şey söylese, bu iyi niyetli
vatandaşlar, bu edebi(!) cilveleşmenin ilk kısmını unutup, muhakkak, yine
Türkçüleri suçlama yoluna giderler.
Bu şekildeki seviyesiz bir hareketle, Türkçülük elbetteki değerinden bir şey
kaybetmez. Çünkü Türkçülük, bir insani fikirdir.
Hem de insani fikirlerin en yücesidir. Çünkü, insan cemiyetlerinin en büyüğü
olan Türk Milletinin ülküsüdür.
Ülkünün ve hele Türk soyunun ülküsü olan
Türkçülüğün manasını anlamak, elbette ki, bir seviye meselesidir.
Hayatında dalavere, hile ve maddeden başka bir şey tanımamış olan bir yaratık
bu yüce fikri elbetteki kavrayamaz. Bir hödüğe veya cinsi sapığa büyük bir Türk
hattatının bir mısraı veya şaheser bir minyatür ne ifade eder?
İnsani bir gaye olan bir milli ülkü de, şüphesiz,
sadece dış kılığı ile değil, iç dünyası ile de insan olan için bir mânâ taşır.
Türkiye’deki Moskofçu, Çinci veya Arapçı yaratıklar terbiyenin, nezaketin ve
insani seviyenin dışına ne derece çıkarsa çıksınlar; fikri güçsüzlükten ileri
gelen hakaret çamuruna ne derece sarılırlarsa sarılsınlar; yalana, iftiraya,
demagojiye ne kadar kucak açarlarsa açsınlar, Türkçülük ülküsüne ne toz
kondurabilirler, ne de onun yürümesine engel olabilirler.
Türkiye Türk’ü, bilhassa genç nesiller, artık
uyanmıştır. Türkçülüğün günden güne bir çığ gibi büyümesinin sebebi budur. Bu
çığ, eninde sonunda, Türkçülüğe düşman bütün fikir kırıntılarını ezecek ve Türk
ülküsünü Türk dünyasına hakim kılacaktır.
174-3333