TARİH SİZİ YARGILAYACAKTIR!
Kendisini milleti uğruna feda eden kahramanlarına sahip çıkmayan milletler, yeni kahramanlar çıkartamayacaktır. Yeni kahramanlar çıkartamayan milletler ise, yok olmaya mahkumdur.
TARİH SİZİ YARGILAYACAKTIR!
Milliyet dâvası siyasî bir mücadele konusu olmadan önce şuurlu bir ülkü meselesidir. "Gâzi Başbuğ ATATÜRK"
Kendisini milleti uğruna feda eden kahramanlarına sahip çıkmayan milletler, yeni kahramanlar çıkartamayacaktır. Yeni kahramanlar çıkartamayan milletler ise, yok olmaya mahkumdur.
Özellikle akp iktidarıyla su yüzüne çıkan Türk düşmanlığı, iktidarın gücüyle daha bir cesaretli ve atak durum almış, memleketin öz evlatları kendi vatanlarında horlanıp suçlanır olmuşlardır.
Kendisini sevmesem de, Necip Fazıl'ın
"öz yurdunda garipsin,
öz vatanında parya"
dizeleri birden bire dökülüverdi, dilimden.
Evet acı ama gerçek! Türk Milleti öz yurdunda garip ve parya durumundadır.
Bu hazin sonucun yegane sorumlusu yine Türk Milletidir.
Hiç boşu boşuna etnik azınlıkları suçlayıp işi onların ihanetine bağlamaya hakkımız yoktur. Bu, işin kolayına kaçmak ve kendimizi kandırmaktan başka bir şey değildir.
Doğanın kanunudur; "her şey aslına rucû eder."
Etnik döküntüler doğal olarak, soysuz kanlarına uygun şekilde davranıyor.
Peki o yüce ve asil Türk Milleti ne yapıyor?
Cevap:
-- Uyuyor.!!!
Hem de derin ve ölümcül bir gaflet içinde, uyuyor!..
Başbuğ Atatürk'ün; "muhterem milletime şunu tavsiye ederim ki, başına geçireceği insanların kanlarındaki ve vicdanlarındaki cevheri asliyi tayin etmekten bir an uzak olmasın." sözleri ne kadar dikkate alındı.
Cevap:
--Hiç dikkate alınmadı.
Sanki Yüce Başbuğ bunu, laf olsun diye söyledi?!
Yalandan softaların, din bezirganlarının, ne idigü belirsiz sahtekarların din, iman, ümmet, din kardeşliği vb. gibi allı pullu laflarla gizledikleri gerçek çehrelerini tanımayı akıl bile etmeden ve hatta bu noktada milleti aydınlatmaya çalışan bir avuç aydın Türk Milliyetçisini; yine bu etnik azınlık menşeli sahtekarların jurnalleri istikametinde dışlayıp, itibar etmemekle, Türklüğün sinsi düşmanlarının, dümen suyuna girmiştir.
akp gibi bir anti laik, Türklük, Cumhuriyet ve Atatürk düşmanı etnik döküntü koalisyonuna, her iki kişiden birisinin oy vermesi, bunun en canlı ispatı ve delilidir.
Evet manzaranın tarifi bundan ibarettir.
Elbetteki bunları Türk Milletini suçlamak, hor ve hakir görmek için söylememekteyiz.
Kavgadaki delişmenlik ve cesaret kadar, sulh ve sükun döneminde de uyanık ve bilinçli olmak gereklidir.
Kanımızı akıtarak; milyonlarca Türk evladını vatana ve Türklüğe kurban ederek elde ettiklerimizi, sıradan sürüngenlerin sahte tavırlarıyla tezgahladığı sinsi oyunlarla, kaybediyoruz.
Biz bu ihanete, tarih boyunca, kaç defa uğradık?
Bilmem ki neden, tarihin acı gerçeklerini çabucak unutup, sahte cennetlerin büyüsüne kapılarak aldanmakta, kandırılmakta ve yeni baştan yüz binleri kurban ederek, dirilmek zorunda kalmaktayız?
Oynanan oyun çok basit ve sıradan zeka sahibi birisinin bile, çıplak gözle göreceği kadar, alenileşmiştir.
İnsanın en çok kanına dokunan şey ise, başımıza çorap ören bu soysuzlar güruhunun kahpelik ve hainlikten başka bir vasıflarının olmayışıdır. Evet, Büyük Türk Irkının mayasında kahpelik ve ihanet yoktur ama, kahpelik ve ihanetin ne olduğunu bilmesi gerekir. En azından defalarca maruz kalmamız sebebiyle, nerden ve kimden gelebileceğini, öğrenmiş olmamız icap ederdi.
Hani karşındaki düşman yiğittir, güçlüdür, akıllı ve zekidir, o zaman zorlanırısın.
İçimizdeki üç buçuk soysuzun hangisinde, buna benzer vasıfların kırıntısı var ki?
Denilebilir ki bu tezgahlar dışardan organize ediliyor. Evet doğrudur ama buna işbirlikçi olanlar, Türkün kapısına köpek olarak bile bağlamayacağı, bir avuç ve sıradan azınlıktır.
Zaten insanı kahreden de bu değil mi?
Yazık!. Hem de çok yazık...
İş yine Türk milliyetçilerinin omzundadır.
Her ne kadar meyve çürüse de çekirdek ve öz sağlamdır, çok şükür.
Gecemizi gündüzümüze katacak, benlikten öteye hiç bir kalıba gelmeyen eften-püften çekişme ve didişmelerden sıyrılıp, gerekirse kendi benliğimizden fedakarlık ederek, Türklük ruh ve manasını yeniden dirilteceğiz.
Bu görev Türk milliyetçilerinin üstünde vacip ve hatta farzdır.
Bu kutlu görevi layıkıyla yerine getirdiğimiz takdirde, içimize sızmış sahte ve şişirme kişiler(!) bir safra gibi kendiliğinden dışarıya atılacaktır.
Sosyolojik bir kanundur: "Bir şeyin aslı ve orijinali yerinde değilse, onun yerini sahte modelleri doldurur"
Bir milletin milliyetçileri o milletin vicdanı, özü, çekirdeği ve ruhudur. Bu ruh yitirilmiş değildir. Sadece birlik ve beraberlikten yoksundur. Bu mahrumiyet; seslerin gür çıkmaması, yapılanların yerini bulmaması, Türkün gerçek gücünün alem-i cihana gösterilememesi demektir.
Türk Milliyetçileri, Hünkar Hacı Bektaşi Veli'nin dediği gibi "bir olmalı, diri olmalı, iri olmalıdır" Bu birlik ve dirlik sağlandığı takdirde Türk Milleti başkalarına değil kendi öz evlatlarına inanacak ve itibar edecek; üç buçuk soysuz ve etnik döküntü de "Bozkurtsuz dağlarda, çakallık yapamayacaktır."
Bunu en son Şanlı Başbuğumuz Atatürk gerçekleştirdi ve Türk Milletini arkasına alarak, bütün dünyayı dize getirdi.
Türkçüler için bundan daha canlı, diri ve somut model yoktur.
Her şeye rağmen Türklük için, bir nebzecik bile olsa, emek ve gayret sarf edip, fedakarlık yapanlar; Büyük Türk Milletinin temiz ve pak sinesinde içli bir aşk gibi sakladığı evlatları içerisine katarak gönül tahtındaki yerine oturtacaktır.
Önemli olan;
Hakanların dikilmeli Altay’da tuğları,
Varsın cihanda olmaya görsün mezârımız.
diyebilen; ömrünü Türklük ülküsüne adamış, kara budundan adsız, sansız birer çeri gibi, uğraşa koyulmaktır…
Şu an Türk Milliyetçilerinin, Türkçülerin, Türk soycularının gütmesi gereken yegane anlayış, bu olmalıdır…
TTK
Üçoklu Börü Kam
326-5611