Dokuzuncu ateş suyu: Tarihi çarpıtmak.

Dokuzuncu ateş suyu: Tarihi çarpıtmak.

Dokuzuncu ateş suyu: Tarihi çarpıtmak.

Birisine kırk gün “delisin” de, deli olur. / Atasözü
 
Göçebeymişiz.

Uygarlığa neredeyse hiç katkımız olmamışmış.

Her şeyimizi Batı’ya borçluymuşuz!?

Tarihle yüzleşmemiz gerekiyormuş…

Sanki kimimizin Osmanlı ile kimimizin Cumhuriyetle ve Atatürk’le bırakın yüzleşmeyi, hesaplaşmadığımız gün varmış gibi.

Geçmişi konuşmaktan geleceği düşünmeye vaktimiz kalmıyor.
 
Çocuklarımıza Avrupa merkezli bir tarih öğretiyoruz. Bütün uygarlık onların eseriymiş. Kendimize Batılıların bize baktığı gibi bakıyor, çocuklarımıza da bunu böyle öğretiyoruz.

Batıcı tarihçi ve sosyologlarımız “biz eskiden de etkisiz bir toplum idik” düşüncesini yerleştiriyor. Müfredatını dışarıdan ithal eden, aydınlarının çoğunu dışarıda yetiştiren ve kendi değerlerini aktaramayan bir ülkede ne beklenebilir ki?


Birisine kırk gün “delisin” de, deli olur. / Atasözü
 
Göçebeymişiz. Uygarlığa neredeyse hiç katkımız olmamışmış. Her şeyimizi Batı’ya borçluymuşuz. Tarihle yüzleşmemiz gerekiyormuş… Sanki kimimizin Osmanlı ile kimimizin Cumhuriyetle ve Atatürk’le bırakın yüzleşmeyi, hesaplaşmadığımız gün varmış gibi. Geçmişi konuşmaktan geleceği düşünmeye vaktimiz kalmıyor.
 
Çocuklarımıza Avrupa merkezli bir tarih öğretiyoruz. Bütün uygarlık onların eseriymiş. Kendimize Batılıların bize baktığı gibi bakıyor, çocuklarımıza da bunu böyle öğretiyoruz. Batıcı tarihçi ve sosyologlarımız “biz eskiden de etkisiz bir toplum idik” düşüncesini yerleştiriyor. Müfredatını dışarıdan ithal eden, aydınlarının çoğunu dışarıda yetiştiren ve kendi değerlerini aktaramayan bir ülkede ne beklenebilir ki?
 
Millet kendini kahraman olarak algılıyorsa mankurtlara göre bu değiştirilmelidir. Tarihteki kahramanlık örnekleri unutturulmalı, korkaklık, çekingenlik ve ihanet halleri öne çıkarılmalıdır. Bir bakarsınız ki zaferleri unutmuş, hezimetleri öne çıkarmışsınız. Böylece Kutül Amare zaferini toplumun gündemine bile getirmezken, Sarıkamış felâketini “kutlarsınız!” Kahramanları unutur, unutturursunuz. Sonradan görme bir kişinin “pot kırarlar” diye akrabalarını saklaması gibi mankurt okumuşlar da kendi kültürel değerlerini, tarihini, kahramanlarını saklayarak efendilerine şirin görünmeye çalışırlar.
 
Osmanlı’dan gurur duyan kitleler mi var, “Osmanlı Anaları” diye bir kitap yazar, onların aslında yabancı olduklarını yüklersiniz beyinlerine. Atatürk toplumun ortak ve toparlayıcı bir kişiliği mi, onu da Mustafalaştırır, sıradanlaştırırsınız. Özel hayatıyla ilgili çirkin söylentiler yayarsınız, toplumsal ortaklıkları bozarsınız. Tarihimizin çocuklarımızda bağımsızlık bilinci yeşertecek sayfaları mı var, gizlersiniz, gündeme getirmezsiniz. Ne okul ne de medya onlardan bahseder. Yine de silemiyorsanız geçmişte kalan kavramları kirletirsiniz. Yakın bir zamanda siyasi entrika çevirdikleri iddiasıyla tutuklanan bir grup aydının davasına “Ergenekon Terör Örgütü” kod adı verildi. Emniyet birimleri bu ad altında bir örgüt kaydının olmadığını açıklıyor, yargılananlar bu örgütü kabul etmiyor ama ısrarla bir kısım medya bu adlandırmayı kullanıyor! “Ergenekon” ve “terör” kelimelerini yan yana kullanarak ne yapmaya çalışıyorlar? Velev ki böyle bir oluşum var, toplumun ortak bir kavramını hınçla kullanmak ırkçı bir tavır değil midir? Toplumun hafızasında yer alan ve kimseye zararı olmayan “Ergenekon” adının neden seçildiği, kimin adına kime ne anlatılmak istendiğini kaç kişi sorguladı?
 
Tarihimize Batılıların baktığı gibi bakıyor bazı mankurt okumuşlar. Peki, Batı Türkiye’yi nasıl görüyor? Batı Türkiye’yi bulduğu ilk fırsatta büyük bir devlet olarak karşısına dikilecek iflah olmaz bir rakip, güvenilmez ama yedekte tutulması gereken, müttefiklikle kandırılması gereken bir ülke olarak görüyor. Büyümemesi için sürekli budanması gereken, yoluna engeller konulması, kontrol altında tutulması gereken bir ülke!
 
Batı bizi ne kadar ve hangi niyetle tanıyor? Türkoloji araştırmalarının Batı’da başladığı bir gerçektir. Başladığı dönem ise aynı zamanda Osmanlı ve Türk coğrafyasının yağmalandığı dönemdir ve âdeta bu yağmalamayı meşru kılacak şekilde bir Türkoloji ortaya konmuştur. Ancak zamanla mızrak çuvala sığmamıştır. Gerek öntürk tarihi araştırmaları, gerekse İslamiyet sonrası düşünürlerin eserleri, tarihte Türklerin Batılıların öğrettiği gibi etkisiz bir toplum olmadığını gösteriyor. Aslında bunun için büyük araştırmalara gerek yok. Tarihte en çok devlet kuran bir toplumdan söz ediyoruz. Devlet kurabilmek üst düzeyde örgütlenme yeteneği ve bu da iyi işleyen bir eğitim geleneğini gerektirir. Örgütlenme üst düzey bir soyutlamanın ürünüdür. Bunu başarmış bir toplum tarih yapmada etkisiz olamaz.
 
Mankurtlaşan bireyler mankurt bir toplumu oluşturur. Böyle bir toplum tarihsel özgörevini kaybetmiştir. Tarihin bir öznesi değil, nesnesidir. Tarihe nasıl katılacağını bilmez, unutturulmuştur. Tarih yapan bir aktör olarak tarihe katılmak gibi bir derdi de yoktur. Efendilerinin müttefiki olarak onlara hizmette bulunmak ve sadakatini her fırsatta kanıtlamak onlara gereken mutluluğu sağlamaktadır. Aydınlardan söz ediyoruz, halktan değil. Halk hala kendinde, şimdilik!
 
Tarihimize Batının gözlükleriyle bakınca ne mi olur? Kısa yanıt; ulusal benliğimiz aşınır ve değişir. 

Kaynak:  

http://forum.hunturk.net/index.php?topic=2262.msg45931#msg45931 

Bu yazının hazırlanmasında ;Yrd. Doç. Dr. İkram ÇINAR 'ın "Neden ve Nasıl Mankurtlaştırılıyoruz? (İlaveler)" adlı eserinden faydalanılmıştır. 

 


339-1712

Konuyla ilgili başlıklar