DOĞU GÖK-TÜRK HAKANLIĞI
DOĞU GÖK-TÜRK HAKANLIĞI
Doğu'da zor şartlar altında hakan îşbara dengeyi büsbütün kaybetti. Ordu
mensuplan arasında, kendisi ile mücadeleye devam eden Ta-lo-pien'e bağlı
olduklarını zannettiği yüksek rütbeli kumandanları vazifeden uzaklaştırmağa,
hatta cezalandırmağa başladı. Neticede bu askerlerle, prenslerden bazıları
Çin'den yardım istemek zorunda kaldılar. Etrafında korku ve nefret uyandıran
îşbara da, kendi gücünden çok şey kaybettiğini ve Tardu -Ta-lo-pien ikilisinin
tehdidi altına girdiğini esefle gördüğü için bizzat, Sui hükümdarına müracaat
ile askerî destek ve barış dileğinde bulundu. Teklifı sevinçle kabul eden
Wen-ti'nin derhal yolladığı heyetin başında diplomat Yü K'ing-tsî ile birlikte
yine Ç'ang-sun Şeng bulunuyordu. Başkentte Hatun'un ve diğer Türk ileri
gelenlerinin önünde bu iki Çinli, îşbara'ya hakaret edecek kadar ileri gittiler
ve "Çin imparatorunun oğlu" olduğunu kabul eden hakanı "Ç'en" (bende) ilan
ettikten sonra memleketlerine döndüler. Doğu hakanlığı Çin himayesine girmişti.
Durumu kendi çıkarına kıyasıya sömürmeyi tasarladığı anlaşılan Çin, Türkleri
büsbütün yozlaştırmak maksadı ile, halkını Çince konuşturmağa, Çinliler gibi
giyinmeğe, Çin adetlerini kabule teşvik ve mecbur etmesi için îşbara üzerinde
zorlu baskısını artırdı. Hakan imparatora gönderdiği 585 tarihli mektupta bu
talepleri şöyle cevaplandırmakta idi: "Size baglı kalacak, haraç verecek,
kıymetli atlar hediye edecegim. Fakat dilimizi degiştiremem, dalgalanan
saçlarımızı sizinkine benzetemem, halkıma Çinli elbisesi giydiremem, Çin
adetlerini alamam. İmkan yoktur, çünkü bıı bakımlardan milletim fevkalade
hassastır, adeta çarpan tek bir kalb gibidir." ve ilave ediyordu: "Sui
imparatoru dünyanın gerçek hakimidir. Gökte iki güneş olmadığı gibi, yerde de
iki hükümdar olmamalıdır" vb.
Gök-Türk hakanlığının parçalandığı, tabi kütlelerin ayaklandığı, Türklerin Çin'e
ilticaya başladıkları, Türk hükümdar ailesi mensuplannın birbirine düştüğü bu
karışıklıkta İşbara öldü (587). Yerine geçen kardeşi Ç'ıı-lo-hoıı (=Ye-hu Kagan)
ve arkasından Toy tarafından (Devlet Meclisi'nce) hakan ilan edilen Tulan
(588-600) zamanlarında durum düzelmedi. Meşhur Ç'ang-sun Şeng Gök-Türk
hakanlığını iyice çökertme yollarını gösteren raporlar hazırlıyarak imparatoruna
takdim ediyor, elçi olarak geldiği Ötüken'de türlü entrikalarla Türk hanedan
üyelerini karşı karşıya getiriyordu. En büyük yardımcısı da, önce T'a-po'nun,
sonra İşbara'nın ve nihayet, Tulan'ın öldürülmesinden sonra, Çin'in muvafakatı
ile tahta çıkarılan, Ye-hu'nun oğlu, K'i-min (= T'u-li. 600-609) hakanın karısı
olan Çinli prenses Ts'ien-kin idi. K'i-min, bu defa, Doğu hakanlığını kendi
idaresine almağa çalışan Tardu'ya karşı kullanılmakta idi. Bu K'i-min de
imparator Yang-ti'ye, 607'de, gönderdiği bir mektupta "Haşmetpenah'ın aciz bir
bendesi" olduğunu, hatta vaktiyle İşbara'nın bile reddettiği "Türk kavmini
Çinliler gibi yapmağa -giyim, adet ve dilde Çinlileştirme- hazır bulunduğunu"
yazabiliyordu. Ancak, ölümünden sonra yerine geçen oğlu Şi-pi (Shih-pi, 609-619)
Gök-Türk haysiyetini biraz kurtarabildi. Bir Çinli prenses ile evlenmekle
beraber bunu, Çin'in Gök-Türk iç işlerine karışmasını önleyen bir paravana
olarak kullandı. 5-6 yıl içinde Doğu Hakanlığı topraklarındaki dağınıklığı
giderdi; batıda Tibet'e ve doğuda Amur nehrine kadar tekrar itaat altına aldı
(615). Durumdan telaşa düşen Sui imparatoru, Türk hanedan üyeleri arasında
anlaşmazlık çıkarmağa dayanan değişmez Çin planını yeniden uygulamağa geçti: Bu
defa yol göstericisi, hususî entrika raporları hazırlayan ve Batı Asya için
yazdığı eserler başlıca kaynaklardan sayılan Çin devlet ve "sömürge" adamı
P'ei-chü idi. Hakanın küçük kardeşi Ç'i-ki çad'a "hakanlık" teklif edildi. Fakat
milletin perişanlığını ve Çin tahakkümünün rezaletlerini gören bu genç, hem
teklifi, hem kendisine vaad edilen Çinli prensesi reddetti. Çinliler başka bir
yol denediler: Gök-Türk nazır (Bakan)'larından birini pusuya düşürerek
öldürdükten sonra, Hakan'a onun muhalefet maksadı ile kendilerine müracaat
ettiğini, fakat "aradaki dostluktan" dolayı onun ortadan kaldırılmasını uygun
bulduklarını bildirdiler. Gaye Hakan Şi-pi ile Gök-Türk büyüklerinin arasını
açmaktı. Hakan bu oyuna da gelmedi. Gök-Türk nazırının öldürülmesi hadisesinin
Çin-Türk anlaşmasını bozduğunu ileri sürerek yıllık haracı kesti, savaşa
hazırlandı. Planı, Çin'in kuzey eyaletlerinde geziye çıkmış olan imparator
Yang-ti'yi baskınla yakalamaktı. Fakat teşebbüs hakanın Ötüken'de bulunan
zevcesi Çinli prenses t-ç'eng tarafından gizlice Çin'e bildirildiği için
sür'atle geri dönmeğe çalışan imparator, takipçi Gök-Türk süvarileri tarafından
Şan-si'de Yen-men (bu-gün Tai-hien) mevkiinde kuşatıldı. Üzüntüsünden ağladığı
rivayet edilen imparatorun imdadına yine aynı prenses yetişti: Gök-Türk
ülkesinde büyük bir isyan çıktığı söylentisini yayarak Türk ordusunun geri
çekilmesini sağladı (615).
Yang-ti'nin son, itibar düşürücü durumu Çin'de karışıklıklara yol açtı ve ona
karşı muhalefet gittikçe arttı. Bu defa da Çin ileri gelenlerinin Gök-Türklere
sığınmalarına şahit olunuyor ve Şi-pi hakan Çinlilerin siyasetini kendilerine
karşı tekrarlıyordu. Çin sarayını yağmalayarak aldığı kıymetli eşyayı Gök-Türk
hakanına sunan mülteci Liang Shi-tu'yu, Şi-pi "Çin kaganı" ilan ederek (617)
kendisine bir kurt başlı sancak verdi. Liu Wu-Chou adlı diğer bir kumandanı da
"Batı Çin kaganı" yaparak, Sui'lere karşı sefere çıkardı. Şi-pi'nin siyasî
faaliyetleri arasında, tarihî bakımından en ehemmiyetlisi Çin umümî valilerinden
Li Yüan'ı himayesine alıp desteklemesidir ki, andlaşma gereğince, Türk
ordularının yardımı ile Sui'leri iktidardan uzaklaştırarak başkent Ç'ang-an'daki
imparatorluk servetini hakana takdim eden, ayrıcı 30 bin top ipek ve yıllık
vergi vermeyi kabul etmiş olan Li Yüan, Çin'de 300 yıl kadar hüküm süren ünlü
T'ang sülalesini (618-906) kurmuş ve kendisi imparator olarak Kao-tsu (618-626)
unvanını almıştır.
Şi-pi'den sonra hakan Ç'u-lo (619-621) kardeşinin sert siyasetini takip ediyor
ve Hakanlığa karşı tutumu kısa zamanda değişen T'ang imparatoruna karşı Sui
sülalesini canlandırmağa kararlı bulunuyordu. Fakat karısı Çinli prenses İ-ç'eng
tarafından zehirlenerek öldürüldü. Hakan olan kardeşi Kie-li (621-630) kifayetli
bir adam değildi. Hain prenses î-ç'eng ile evlenmiş, ağır dille yazdığı
mektuplarla imparatoru tahrik etmişti. Karısının tesiri altında idi. Plansız,
taktiksiz, sadece cesarete dayanan askerî teşebbüslerinde bir-iki defa mağlüp
oldu. Tutumu millette emniyetsizlik uyandırdı. Tarduşlar, Bayırkular, Uygurlar
ayaklandılar (627). Tarduş başbuğu î-nan'ın darbeleri yıkıcı olmuştu. Vaktiyle
Türk himayesine sığınmış olan birçok Çinli Tang imparatorundan af dileyerek
memleketine dönüyor, K'i-tanlar ve başka kavimler Çin ile temaslar arıyor ve
sınır bölgelerinde Çin'e bağlanıyorlardı. İmparator T'ai-tsung (627-649, Li
Yüan'ın oğlu) Türklere vuracağı darbe için vaziyetin olgunlaşmasını bekliyordu.
Hakan kuşattığı bir şehir önünde mağlüp olarak çekilirken yakalandı, muhafaza
altında Çin başkentine gönderildi (630).
Tai-tsung'un kendini "Türkler'in Gök Kaganı" ilan ettiği 630 senesi Doğu
Gök-Türk istiklalinin sonu kabul edilmiştir. Hakanlığa bağlı kabileler ve
yabancı topluluklar dağılıyor, Gök-Türk prensleri etraflanna kuvvet
toplayabilecek kimseler olmadıklanndan, herkes başının çaresine bakıyor, bazı
gruplar Çin'e sığınıyorlardı. Gerçi başta Aşına ailesinden "kagan"lar vardı,
fakat bunlar artık Çin sarayının emrinde, oraya sadakat ziyaretleri yapan,
hediyeler sunan, imparatorlardan türlü unvanlar alan birer kukla idiler.
Gök-Türklerin acıklı durumunu; Çin sarayında imparator huzurunda Türklere karşı
ne yapılabileceği hususunda, cereyan eden münakaşalardan anlamak mümkündür.
Neticede Kuzeybatı Çin'de (Ordos) Sed boyunda "6 Eyalet" bölgesine Türklerin
yerleştirilmesi kararlaştırıldı. Bu suretle belki Türklerin Çinlileşeceği
umuluyordu. Fakat 680'e kadar geçen 50 yıl devamınca Türk mİlleti kendini
unutmadı, dilini, örf ve adetlerini korudu, tarihinin şanlı hatıralarını ruhumda
yaşattu. Bu arada ufak çapta baş kaldırmalar oluyurdu: Mesela Aşına ailesinden
bir prensin Altaylarda Türk hakanlığını ihyaya çalışması (646-649), yine
Gök-Türk hükümdarlan soyundan Tu-çi'nin On-ok'ların basında "kagan" ilan
edilerek (676-678) Çin'e karşı Tibetlilerle ittifak etmesi. Çinliler tarafından
şiddetle bustırılun bu hareketler arasında en çok hayret uyandıran, 639 yılında
Kür-şad'ın ihtilal teşebbüsüdür. T'ang imparatorunun saray muhafız kıt'asında
vazife gören Gök-Türk pren-si (588'de savaş meydanında ölen Hakan Ye-hu'nun
küçük oğlu) Kur-şadÇince'de: Kie-şe) Türk devletini ihya etmek için 39 arkadaşı ıle bir gizli
cemiyet kurmuş ve önce, bazı geceler tek başına şehirde dolaşan imparator
Tai-tsung'u yakalamağa karar vermişti. Fakat planın uygulanacağı gece ansızın
patlayan fırtına yüzünden imparator saraydan çıkmadı. Kararın geciktirilmesini
sakıncalı gören Kür-şad ve arkadaşları bu defa doğruca saraya yürüdüler. 40
Türk, sarayı ele geçirip başkente hakim olmayı düşünüyorlardı. Yüzlerce muhafız
telef edildi ise de dışandan sevkedilen ordu ile başa çıkılamadı. Şehir
yakınındaki Wei ırmağına doğru çekilen Kür-şad ve arkadaşları yakalanarak
öldürüldüler.
74-2757