Gönderen Konu: TÜRKİYEYİ SOYKIRIMLA SUÇLAYANLAR! SİZ Mİ SOYKIRIMDAN BAHSEDİYORSUNUZ?  (Okunma sayısı 58166 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Üçoklu Börü Kam

  • Otağ Yöneticisi
  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2238
KIRGIZİSTAN / “Ata-Beyit” Kurbanları -II-


Bir önceki yazımızda 1936–1938 yılları arasında Kanlı Stalin katliamlarına maruz kalan aziz şehitlerimiz arasında Kırgızistan’ın başkenti Bişkek yakınlarındaki kireç ocağında katledilen 138 kişilik “Ata-beyit Kurbanları” hakkında söz etmiştik.

Bulunan cesetlerde rastlanan Kırgızistan’ın 1937’de KGB ajanlarınca 38 yaşında infaz edilen değerli Türk aydını Cengiz Aytmatov’un 9 yaşındayken son kez gördüğü babası Törekul Aytmatov, Kırgızistan milli alfabesinin mimarı ve doğu bilimleri âlimlerden Kasım Tınıstanov ile Orta Asya’nın yetiştirdiği âlim ve Turan Birliği’nin savunucularından Bayalı İsakeyev, A.Jienbayev, Abdıkadır Orazbekov, Erinbek Esenamanov Orta Asya’da siyasi dengelerin de temel taşlarındandı.

Kırgızistan Cumhuriyeti ilk kez SSCB’ye 5 Aralık 1936 yılında Frunze (Bişkek) de düzenlenen Komünist Partinin 8. Olağan Genel Toplantısıyla katıldı. Bu toplantı gündemi Kırgızistan SSCB Devletinin yeni yasalarının oluşturulması ve birleşme şartlarının görüşülmesi olmasına rağmen gündem konuşulmadan Stalin’in gövde gösterisiyle iptal edilerek 20–23 Mart 1937 tarihine ertelenmesine karar verildi.

Bu SSCB’nin diktasının açıkça görünüşü olarak kabul edilebilir. Ayrıca Stalin bu süre içerisinde ülkede yetkili mercilerde görev yapan Bolşevik yönetimin bıraktığı yöneticilerle Turancı kesimin tavsiyesi için zaman kazanmış oldu.

20–23 Mart 1937 de gerçekleştirilen ertelenmiş toplantının birinci oturumunda Stalin’in yardımcıları oturum süresince Stalin’e methiyeler ve övgülerle dolu konuşmalar yaptı. İkinci oturum ise tam tersi bir tutumla soğuk ve suçlamaların yer aldığı bir oturum oldu.

Orada delege olarak bulunanlar içerisinde askeri, istihbarat, hükümet ve yerel yöneticilerin büyük bir kısmı Bolşevik ajanı veya Turancı suçlamalarıyla usulsüzce ve acımasızca tutuklandı. Birçoğu ise tutuklama sonrası vatan hainliğinden idam edildi.

Genel toplantıyı büyük bir soğuk kanlılıkla takip eden M.K.Ammasov, Kırgızistan SSCB devletinin yeni Komünist Parti Sekreteri olarak Törekul Aytmatov’un yerine ülkenin başına getirildi.

Ammasov bu görevden önce kendi ülkesi olan Yakutistan’da görevliydi ve oradaki katliamlarda bulunmuştu.

Toplantı ile ilgili kararlar ve konuşmaların bir kısmı Stalin tarafından 29 Mart ve 1 Nisan 1937 tarihlerinde “Pravda” ve “Sovyetskaya Kirgizya” gazetelerinde, 1 ve 3 Nisan 1937 tarihleri arasında “Sotsolistiçeskaya Yakutya” gazetelerinde yayınlandı. Bu yayınlanan haberler halka üstü kapalı bir tehdidinde savrulduğu husunda bir delil olarak görülmelidir. Çünkü, parti tarafından bu gazetelerde yayınlattırılan haberlerde toplantıda Japon, Alman ve Lenin ajanları (Troçkistlik)Turancı, ırkçı ve Pan-Türkist gerekçeleriyle birçok devlet yöneticisi, rütbeli asker ve hatta sıradan vasıfsız görevlilerin bile tutuklanarak çıkarıldıkları mahkemelerde de suçlu bulunarak idam edildikleri de yazmaktaydı. Buda Stalin rejiminin Kırgız halkı üzerinde baskı ve korku oluşturmanın ilk adımıydı. Denildiği gibi Kırgızistan SSCB Devletinin ilk Genel Kurul Toplantısına katılanların maalesef %90’ı çeşitli gerekçelerle katledildi.

Toplantıda Stalin’in söylediği “Bu insanlar acımasızca ortadan kaldırılarak, etkisiz hale getirilmelidir. Zira onlar işçi sınıfına tehdit oluşturmaktadır” sözü korkunun artık hakim olduğu ülkede sloganlaştı. Beklide en kötüsü de ilkokul kitaplarından kurumların duvarlarına kadar yıllarca yazılı kalmasıydı. İşte bu sözler aile içerisinde bile baba ile oğul arasındaki sevgi ve güveni namlunun ucuna koymuşçasına yok etti. Artık her tarafa kan sıçrıyordu. Elbette bu kaçınılmaz sonlar Kırgız Türkü aydın ve halk liderlerinin de üzerlerine çöktü.

Sovyetlerin önde gelen tecrübeli katillerinden ve bir çok Türk halkına işgenceleriyle tanınan Merkez Askeri Polis İstihbaratı (NKVD) Başkanı Ejov Moskova’dan atadığı Kırgız NKVD başkanı Çetvertakov üzerinden aydın ve halk liderlerine yaptığı suçlamalarla bir bir canlarına kıydı.

NKVD’nin en önemli kilit tutuklusu olan Yusuf Abdrahmanov’un gördüğü işkenceler sonucu kendisine zorla imzalatılan ifadelerle Sosyal Turan Milli Hareketi üyesi ve yöneticisi olduğu gerekçesiyle 40 kişi NKVD askerlerince yakalanarak Yüksek Mahkemeye çıkarıldı. Yalancı şahitler ve sahte evraklarla suçlu bulunarak 1938 Kasım ayında öldürüldüler:

Yusuf Abddrahmanov, Kırgızistan’ın milli eğitime geçmesi talebi hoş karşılanmadı. Kazakistan ve Sibirya’da başlatılan suni açlıklardan dolayı Kırgızistan’a sığınanlara yaptığı tahıl ve gıda yardımlarından dolayı Moskova tarafından Burjuvalık Milliyetçilik suçlamasıyla tutuklanarak Smara ve Orenburg şehirlerine sürüldü. 1937 yazında Milli akıcılık olan Alaş-Ordu üyesi olmak, anti-sosyalist Sosyal Turan hareketine katılmak, SSCB’yi yıkmaya teşebbüs, Pan-Türkistler Partisi merkez yöneticiliği yapmak ve yalancı şahitlerle vatan haini ilan edilebilmesi için İngiliz ajanlığı yapmak suçlamalarından dolayı 58.maddeye istinaden 5 Kasım 1938 günü katledildi. Cesedi Ata-Beyit toplu mezarından çıktı. Kısa bir süre sonra yalancı şahitler esrarengiz biçimde öldüler.

Törekul Aytmatov, NKVD başkanı Çetvertakov’un Abdrahmanov’un yakın arkadaşı ve Pan-Türkist düşünceyi savunması dolayısıyla tutuklandı. 1938 yılından beri kayıptı. Cesedi 1993 yılında açılan Ata-Beyit Kurbanları toplu mezarında bulundu. Kimliği oğlu Cengiz Aytmatov’un yaptırdığı DNA testiyle tespit edilerek bulundu. Baba Aytmatov, hunharca kurşuna dizilerek öldürüldü.

Kasım Tınıstanov, Abdrahmanov’un yakın arkadaşı olmak, Sosyal-Turan Partisi düşüncesini desteklemek ve görev almak suçlamalarından tutuklanarak 1938 yılında katledildi. Cesedi Ata-beyit Kurbanları toplu mezarında bulundu.

Katledilen diğer Turan Partisi üyesi Kırgız aydınlarından: Osmankul Aliyev (KRSSR Milli Eğitim Komite Başkanı), C.Şarukov (KRSSR Milli Sağlık Komitesi Başkanı), Temirbayev (KRSSR Milli ekonomi ve işletmeler Başkanı), Erdineyev (Eski Devlet Milli Komiteler Başkanı), Bayalı İsakeyev (Dönemin KRSSR Devlet Milli Komiteler Başkanı), Abdıkadir Orazbekov (KRSSR Merkez Uygulama Komite Başkanı), Erinbek Esenamanov (KRSSR Milli Tarım Komitesi Başkanı), K.Yoldaşov, Saldayev, Çantakiyev (KRSSR Hükümet üyeleri) v.b. bir çok aydın yukarıdaki suçlardan Temmuz ve Ağustos 1938 tarihleri arasında tutuklanarak 58. madde gereği suçlu bulundu. Yıllarca hiç birinin akrabalarınca bilinmeyen bu şahısların cesetleri de eski kireç ocağında yine “Ata-Beyit” toplu mezarından çıkarıldı.

İlginç olanı ise o mezarın 50 metre yanına SSCB polis evlerinin konuşlandırılmasıdır. Halk ve akrabalarının aramalarını engellemek için eskiden bir polis devleti olan Kırgızistan’da polis evleri bir nevi kamuflaj olarak kullanılmıştır.

Var oldukça sizleri unutmayacak ve unutturmayacağız…


Kaynak:  Ufuk TUZMAN – Filolog, Araştırmacı
 
 
Türk Soyunun Gizli Gücüne İNAN ve GÜVEN!

Çevrimdışı Üçoklu Börü Kam

  • Otağ Yöneticisi
  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2238
Komünist Rusya Döneminde Sibirya'daki Ölüm Kampları Düzeni ve Türkler

Sovyetler döneminde devreye konulan ölüm kampları konusunun Türkler bağlamında ele alınışının nedeni bu konunun, zamanında birçok kişinin canını yakmış olmasına karşın eskiden olduğu gibi günümüzde de ele pek alınmadığından kaynaklanmaktadı r. Bu konunun Türkiye'deki en önemli araştırmacılarının başında ulu Türk bilginlerinden Necip Hablemitoğlu (1954-2002)'nun adı gelmektedir. Hablemitoğlu tarafından (Yeni Hayat dergisi Genel Yayın Yönetmeni Av. Hanifi Altaş'ın (2004: 7-10) verdiği bilgiye göre henüz 19 yaşındayken kaleme alınan) neredeyse bir tez kadar düzenli bir biçimde hazırlanan "Sovyet Rusya'da Devlet Terörü" adlı çalışması bu bağlamda son derece titiz bir araştırmanın sonucu elde edilen bilgi hazinesi olması nedeniyle bir baş kaynak olarak gösterilebilir. Bunun yanı sıra, zamanında bu korkunç kıyım makinesinin dişlilerine düşen insanların hatıratları da bu konuda ışık tutucu olmaktadır. Özellikle Türk halklarının içerisinde eski adıyla Rusya Türkleri - ki bu ad eskiden; Rusya, Orta Asya ve Kafkasya Türklerini kapsamaktaydı - ile Anadolu Türkleri açısından yukarıda anılan konunun tarihin tozlanmış raflarına konulup unutulmasına izin vermeyip belleklerde saklanmasına yönelik işlenmesinde büyük bir yarar vardır. Çünkü, dünü bilmemek ya da unutmak gelecekte aynı gelişmelerle yüz yüze gelme olasılığını ortadan kaldırmaz. Oysa ki, geçmiş bilgisi gelecekte benzer durumların ortaya çıkmaması için ya za benzer durumların ortaya çıktığında gerekli önlemlerin çok daha etkili alınmasına yarayabilir. Bunun yanı sıra geçmişteki acı sayfaları bilmek, kanı ve zihni itibariyle kendini Türk hisseden, kabul eden ve en önemlisi de Türk olan bütün Türklerin en önemli görevlerindendir.

Burada ek bilgi olarak Sovyet Rusya'da insanların Komünistler tarafından SSCB'nin içerisinde köle, daha doğrusu evcil hayvan gibi ölümüne sömürüldüğü ölüm kampları düzeni konusundaki gerçeklerin, dünya çapında tanınan Rus yazar Aleksandr Soljenitsın'ın "Arhipelag GULAG" ( GULAG * Takımadaları ) adlı kitabından  bütün çıplaklığıyla öğrenilebileceğini belirtmek gerekir (Altaş 2004: 7-11). Soljenitsin' den çok önce, sözde eşit ve hür yaşanacağı kardeş bir dünya kurma iddiasıyla ülke yönetimini ele alan Rusya Komünist Partisi tarafından uygulanan kıyım sistemi konusunda bir çalışma yürütüp 1938'de yayımlayan ve bu yüzden İspanya'nın Katalonya bölgesi başkenti Barcelona şehrinde Sovyet ajanlarınca öldürülen Mark Rhein'in adının da burada anılması lazım (Habemitoğlu 1973: 11-14). Burada, önce Sibirya'da Yenisey Nehrinin orta havzasında bulunan Krasnoyarsk (Hakas Türkçesinde Hızıl Çar, yani, Kızıl Yar/Kıyı - TBD), ardından da Kazakistan'daki Semipalatinsk (Kazak Türkçesinde Semey - TBD)'taki esir kamplarında 1915'ten 1920'ye dek altı yıl süren esirlik hayatıyla ilgili anılarını paylaşan ve Sibirya ile Orta Asya bölgelerinde bulunan esir kampları konusunda oldukça ayrıntılı bilgiler veren Tuğgeneral Ziya Yergök'ün (Önal 2005: 5-10) adının da anılması gerek. Z. Yergök'ün yaşadıkları aslında Anadolu'dan bile Türklerin Sibirya'nın derinliklerine kadar sürüldüğünü ve oralarda esir hayatı sürdürdüklerini en iyi biçimde anlatmaktadır. Ayrıca, bu Komünist sistemin suçsuz kurbanlarının ad olarak tespit edilmesine yönelik olarak devlet arşivlerde bütün Rusya çapında çalışmalar, bu doğrultudaki bütün bilgileriyle kitle iletişim araçları ve internet aracılığıyla kamuoyuyla paylaşan "Memorial" adlı sivil toplum kuruluşu tarafından yürütülmektedir.

Yukarıda sayılan nedenlerden ötürü Sovyet Birliğinin tarihinde yer alan acı olayları tanımak Sovyetler döneminde ulaşılan başarılarının karşılığında ödenen insan hayatı türünden bedelin ne denli ağır ve korkunç olduğunu idrak edebilmenin yolunda olmazsa olmazlardandı r. Bunlar bilindikçe Sovyetlerdeki sanayi ve alt yapı alanındaki "sözde mucizelerin" altında yatan sistemin de bilinmesi ve farkında olunması kaçınılmazdır. Aksi halde, komünist ya da sosyalist görüşlü insanlar o sözde mucizeleri överken, bunların bedelinin ne olduğu konusunda bir fikir sahibi olmadan söylev sahibi kimseler oldukları veya olacakları tartışılmaz bir biçimde açıktır. Bu doğruları yansız bir biçimde araştırıp çözümledikten sonra cesurca açıklayan ve Türk okurlarını Sovyet Komünist Rusya'nın pek bilinmeyen ve gizli tutulması için propaganda bağlamında olağanüstü bir biçimde gayret ve mali kaynağın sarf edildiği karanlık yüzüne doğru gerçekçi bir yolculuğa çıkaran Dr. Hablemitoğlu insanlığa ve genç Türk kuşaklarına çok büyük hizmet götürmüştür.   

Yukarıda sözü edilen korkunç sistemin adı da Necip Hablemitoğlu'nun çok doğru tabiriyle "ölüm kampları" idi. Bu sistemden yüzlerce, binlerce, yüz binlerce ve hatta milyonlarca değil, on milyonlarca insan geçmiştir. Bu insanların içerisinde çok sayıda Türk yer alarak Sovyetlerdeki Komünist ölüm makinesinin zulmüne maruz kalmıştır. Ölüm kamplarına dayalı Sovyet ekonomisi ve bu düzeninin  her türlü yoldan sürmesini sağlamaya çalışan Sovyet Birliği Komünist Partisi münhasır bir biçiminde yönetimi elinde bulunduran rejimde (Hablemitoğlu 2004: 17) yaşanan bu yıkım ve soykırım Rusya Türklerini ve Rusya topraklarına tutsak olarak düşen Anadolu Türklerinin hayatlarına bir ateş olarak düşmüş ve yakmıştır.

Bu ölüm-kalım cehenneminden geçip hayatta kalabilen Türklerin maruz kaldıkları insanlık dışı zulümleri anlatmaları, bu konuda araştırma yapanların gizli kalmış ya da geniş kitlelere ulaştırılamamış bilgileri su yüzüne çıkarmaları Türk tarihinin geçmişteki gerçeklerle yüzleşebilmesi bakımından çok büyük önem taşımaktadır.

Sonuç olarak bu bilgiler doğrultusunda günümüzdeki Türk dünyası gençliği ataları ve atalarının yaşamak durumunda olduğu sistemle ilgili bütün gerçekleri öğrenebilmekte, öğrenebilmelidir.

Yine bu bilgiler doğrultusunda, ülkeyi ve bu ülkenin içinde yaşayan halkları ölüm kampları ağıyla sarmalamış bulunan Sovyet Komünizminin bir antitezi olan Çarlık Rusya'dakine benzer bir biçimde "halkların sürgün yeri" olarak kullandığı Sibirya bölgesinde yer alan ölüm kamplarıyla, buralara düşen Türklerin anıları bağlamında, öğrenebileceğimiz ve öğrenmemiz gereken çok şeyin olduğu inancındayım.

Özelde Sibirya ve Genelde Rusya'daki Ölüm Kamplarıyla Hapishanelerin Kısa Tarihçesi

Sovyetler coğrafyasının iklim açısından en sert, yüzölçümü bakımından en geniş ve nüfus yoğunluğu yönünden en düşük orana sahip bir bölgesi olan Sibirya'da dönemin rejimince çok sayıda hapishane ve kampın kurulmuş olması aslında çok da şaşılacak bir durum değildir. Neden mi? Çünkü az önce sayılan bütün etkenlerin, sözde enternasyonalizm fikrini her fırsatta hem ulusal hem de dünya düzleminde savunmasına karşın resmi dili Rusça olan (ve çeşitli etnisitelere mensup insanların Çarlık tarihi dahil olmak üzere "Ata yurdu tarihi" adı altında büyük oranda Rus tarihinden ibaret bulunan resmi bir tarih okumak zorunda olduğu) Sovyet devletin hapishaneler ağının ağırlığının Sibirya'ya doğru kaydırılmasına yol açan kararların alınmasında etkili olduğu söylenebilir.

Bununla birlikte bu konuda Hablemitoğlu'nun görüşü de çok önemli bilgi niteliğindedir. Ona (Hablemitoğlu 2004: 17) göre, 1552'de Kazan şehrini işgal eden Rürik soyundan gelen Rusya Çarı Korkunç İvan (1531-1584) döneminden itibaren sürgün yeri olarak kullanılmaya başlanan Sibirya bölgesinin ölüm kampları için seçilmesinin altında yatan nedenlerin arasında bu bölgede bulunan zengin yer altı ve üstü kaynaklarını kapitalizmin gelişebilmesi adına işleme gayretinin ve bunun gerçekleşebilmesinin de doğrudan ölüm kamplarının kurulması ve zaman içerisinde artış göstermesine ilişkin ciddi bir gereksinimin yattığını yadsımak olanaksızdır. Ayrıca, Sibirya'ya bu sistem dahilinde çalıştırılmak üzere sürülen Rus insanları aynı zamanda Sibirya yerlisi olan halkların karşısında Rusya devletine etnik olarak Rus asıllı beşeri unsurların artması ve kim yerlerde üstünlük sağlaması yönünden de ciddi bir kolaylık sağlamaktaydı (Hablemitoğlu 2004: 17).

Biri sürgün öbürü ise devlet lehine köle gibi ağır işlerde çalıştırılmak (katorga sistemi) için sürülme gibi iki ana çeşide ayrılan sürgün yeri olan ve en korkunç hapishaneler diyarı Sibirya bu yöndeki gelişmeyi Deli Petro döneminde kazanmıştır (Hablemitoğlu 2004: 18).

1917'de ihtilalin gerçekleştiği ve Komünizmin ta 1930'lara kadar uygulanmadığını savunan Hablemitoğlu'na (2004: 22-27) göre Rusya'da bu dönemde, Lenin'in 1920'lerin başında uygulamaya koyduğu köylülerin mahsulleri konusunda ciddi serbestiler getiren NEP (Yeni Ekonomi Politikası) siyaseti dahil olmak üzere 1928'e dek "liberalizm karışımı Komünizm" uygulanmıştır.

Avrupa'da modern anlamda Hitler'den çok önce toplama kampların kurucusu olarak kabul edilen Vladimir İlyiç Ulyanov (Lenin) *'un başkanlığındaki ülke yönetimiyle kan dönme konusunda Hitler'i bile geride gölgede bırakan İyosif Vissarionoviç Stalin (gerçek soyadı Djugaşvili/Cugaşvili - TBD)'in iktidarının bir dönemini kapsayan 1917-1928 yılları dönemi içerisinde genç Sovyet devleti ne sanayi ne de tarım alanında ciddi başarı performansını sergileyemediği gibi ülkenin içindeki sosyo-ekonomik sorunları çözebilmiş değildi. En önemlisi de, böylece, Sovyetlerdeki Komünistler dünyadaki başka devrimci güçlere örnek teşkil edebilecek bir şey sunamamış oldu.

Komünist Rusya'da ilk mecburi çalışma kampları 1917 Sosyalist Devriminin ardından bir-iki yıl içerisinde Arhangelsk bölgesinde yer alan Holmogorı'da kurulmuştur. Çarlık rejiminden Rus Komünistleri tarafından bir toplumsal miras olarak devir alınan katorga sisteminin tatbik edilişine başlandığı tarih ise 1923 yılıdır. Hatta Komünist Rusya'da kampların artış dinamiğini göstermek gerekirse şöyle sayılar örnek olarak gösterilebilir: 1922'de inşası süren yalnızca 2 kamp varken, 1927'de bu sayı 50, üç yıl sonra da 1930'da Komünistlerce inşa edilen kamp sayısına 90 yeni kamp eklenmiş ve "Sovyet proletaryasını n hizmetine sunulmuştur" (Hablemitoğlu 2004: 35).

Islah kurumları konusundaki istatistik üzerine daha farklı görüşler de mevcuttur. Sovyet iktidarına karşı olan ya da karşı oldukları düşünülen gerçek ve hayali (ki yüzde doksan dokuzu herhalde hayali idi) düşmanlarının emek kavramının uygulanışı yoluyla değiştirilmesini ve hızlı bir biçimde kurulması planlanan Sosyalizm'in lehine tutum ve tavırlar kazanmalarına baskı boyutunda ağırlık veren SSCB ülkesinde 1923 yılının ortasında; toplama kampı, ıslah evi, hapishane, tarımda çalıştırılmak üzere zorla ikamet edilmesini öngören köyler, mahkum evleri gibi ıslah kurumlarının toplam sayısı 700'ü geçmişti. Buralarda yaklaşık 140 bin kişi bulunmaktaydı . 1936'da STON

[1] (ston, Rusçada "çığlık" demektir - TBD) adını alan meşhur SLON
[2] (slon, Rusçada "fil" demektir - TBD) Temmuz 1923'te kurulmuştur (İstoriya Oteçestva 1994: 110). Esasen, Komünist Rusya'da kampların mantar gibi çoğalmasını tetikleyen neden ise, 1926 yılının son baharında VTsİK [3]'in suçluların artık konvoy bulundurulmadan cezalarının çekmesi gerektiğini öngören bir kanun hükmünde kararnamesinin kabul edilmesidir. Daha önceki dönemlerden farklı olarak o yıllarda sömürgeci rejimin kötü bir mirası olan hapishanelerin tamamen ortadan kaldırılıp yerine, suçluların serbestçe çalışabileceği ve böylece Sovyet Sosyalist toplumuna yeniden tam yetkin ve sağlıklı birer üye olarak geri kazandırılabileceği kamplar sisteminin kurulması düşüncesi yaygınlık kazanmıştır. Yani, bütün suçluların bu kamplarda çalıştırıldığında kişiliklerinde olumlu yöne doğru değişimler meydana geleceğinden bunların Sovyet Rusya'nın birer dürüst yurttaşı olabileceği düşüncesi, mecburi çalışma kamplar ağının ülke çapında hızlı bir biçimde yayılmasına ciddi bir ivme kazandırmıştır (Zemskov 1997: 54).
Oysa ki, Ekim 1917'de meydana gelen Sosyalist Devrim amaçlarının baş köşesine şiddet ve zulmü ortadan kaldırılmayı koymuştu. Örneğin V.Lenin (PSS: 122) "... ülkümüzde insanlara karşı yönelik zulme yer yoktur...", "...Bütün gelişme toplumun belirli kesiminin öteki kesimi üzerindeki zorbalığa dayalı hakimiyetinin ortadan kaldırılmasına götürmekte". Bu güzel niyet ifadesi olan sözler, ne yazık ki, uygulamada kendi yansımasını bulamamış, milyonlarca suçsuz insanın hayatının yakılmasına yol açmıştır. Nitekim, Sosyalist Devrim'in hemen ardından 05 Eylül 1918'de Halk Komiserleri Konseyi (SovNarKom/SNK) 'nin meşhur "Kızıl Terör" kanun hükmünde kararnamesi yayınlanmıştır. Bu ararnameye göre Beyaz Ordu örgütlerine, darbe girişimi ve ayaklanmalara karışan herkesin kurşuna dizilmesine izin verilmekte ve Sovyet Cumhuriyeti' nin toplama kamplarına tıkanması suretiyle sınıf düşmanlarından temizlenmesini emretmekteydi (Soljenitsın 1991: 13). Yani, az önce sözü edilen insanlıkdışı uygulamaların hayata geçirilmesine başlanması ve Sovyet toplumunun her kesimini de alacak şekilde genişletilmesine uygun hukuksal alt yapının ne olduğu konusunda böylece fikir sahibi olunabilir.

Peki hızla sayısı artırılan bu ölüm kamplarının içine sokulan nüfusun artış dinamiği nasıldır acaba? Bu alanda da çok iyi bir araştırma yapan Hablemitoğlu (2004: 35), elde ettiği bilgilere dayanarak şu rakamları vermiştir: 1928-1930 yılları arasında yaklaşık 663 bin mahkumun bulunduğu bu sistemde 1931-1932 yılları arasındaki dönemde mahkum sayısı 2 milyon olmuş, ardından 1933-1935 yıllarında da bu sayı 5 milyona yükselmiştir.

Mecburi Çalışma ve Islah Etme Kampları olan GULAG cehennemine mahkumlar bütün SSCB coğrafyasından sevk edilmektedir. Bu sevkıyatın yoğunluğuna ilişkin bir fikir edinmek için toplam 88917 kişinin kamplara çalıştırılmak üzere gönderildiği Ekim-Aralık 1934 tarihinin yalnızca verilmesinin yeterli olacağı (Zemskov 1997: 58) kanısındayım. Bütün bunların doğal sonucu olarak ülke çapında çok derin korku duygusunun yayılması vuku bulmuş; insanlar aile içerisinde bile artık konuşmak, görüşlerini paylaşmaktan çekinir duruma gelmiştir. "Opyat dvadtsat pyat" ( yine yirmi beş), "Kak dal bı yemu dvadtsat pyat, budet znat kak dedu derzat" (dedeye karşı karkılşmanın ne demek olduğunu bilmesi için ders vermek niyetinde ona yirmi beş çakardım) gibi deyimlerin Sovyetlerin içinde insanların konuşmalarında yaygınlık kazanması Lenin ve Stalin dönemlerine rast gelmekte ve günümüz Rusçasında bu deyimlerin varlığının devam etmesi o korkunç günlerin bir anısı ve mirasıdır. Neden mi? Çünkü o dönemlerde hüküm giymek ve ölüm kapmlarına düşmek o kadar kolaydır ki insanların suçsuz oldukları halde uydurma suçlamalarla 10, 20, 25 yıllığına mahkum edilmesi çok yaygın bir uygulamaydı (Svanizde 2006).

Bu rakamlar aslında, ölüm kampları sürecinin daha başlangıcındaki sayısal dinamikleri yansıtan göstergeler olmasına rağmen bizlere, sürekli Batı'da işçinin sömürüldüğü edebiyatına başvuran Komünistlerin aslında kendilerinin de işçi ve köylüyü yaşam hakkı dahil olmak üzere bütün haklardan mahrum edilen birer köle konumuna getirerek hiç bir karşılık vermeden ölümüne dek sömürdüğünü gösterebilme konusunda ikna edici ve dehşet verici bilgilerdir.

İşte sanayide büyük atılımlar öngören Birinci Beş Yıllık Plan'ın uygulanışına böyle bir ortamda girilmiştir. Doğal olarak ciddi yatırımlar isteyen bu atılımların gerçekleştirilebilmesi için büyük insan gücüne gereksinim duyulması kaçınılmazdı. Ortaya çıkacağı kaçınılmaz olan bu sorunun çözümü konusunda parlak Rus Komünist zekalar, onlarca milyon insanın hayatına paha olacak Ölüm Kampları olarak tanımlanabilecek Mecburi Çalışma Kampları sistemini, Çarlık dönemindeki eski adıyla Katorga sistemini devreye konulmasına ön ayak oldular.

Bu arada kırsal kesimlerde zorla yapılan Kolektifleştirme sonucu yaygın kıtlıklar patlak vermiş, bunun sonucunda milyonlarca insan ölmüştür. Sözgelimi, 1926'da 31 milyonluk bir nüfusa sahip Ukrayna 1939'a gelindiğinde nüfusunun artacağı yerde beş milyon kişi azalmıştır. Kazak Türklerinden bu dönemdeki uygulamalar yüzünden 1,5 milyon kişi ölmüştür. Türkistan bölgesinde ise toplam 3 milyon hayat sönmüştür bu dönemde (Hablemitoğlu 2004: 29-30)

(Devamı sonraki iletidedir)

Kaynak: Ufuk TUZMAN – Filolog, Araştırmacı

Türk Soyunun Gizli Gücüne İNAN ve GÜVEN!

Çevrimdışı Üçoklu Börü Kam

  • Otağ Yöneticisi
  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2238
(Önceki iletinin devamıdır)

Sovyet Komünist Rejimince Sibirya'da Kurulan Ölüm Kampları ve Kurbanları

Sibirya'da kurulan ve tam hız çalışan ölüm kamplarına sevkıyat Sovyet zamanında II. Dünya Savaşı öncesi dönemde olduğu gibi savaş yıllarında ve savaşın bittiği yıllarda da devam etmiştir. Özellikle II. Dünya Savaşı sonunda bu bölgedeki zorla çalıştırılma kamplarına milyonlarca yeni mahkumla doldurulmuştur. Sevk olunan bu mahkumların içinde hem Sovyetlerin içinde yaşayanlar hem de yurtdışında yaşayan Rus ya da Sovyet yurttaşları yer almıştır. Çeşitli yollardan kandırılarak ve zor kullanılarak bu insanlar hayvan nakliyatı için kullanılan katır vagonlarda insanlık dışı koşullarda Sibirya'nın derinliklerine ölümüne gönderilmekteydi. Kızıl Ordu saflarında Nazi Almanlara karşı cephede savaşıp tutsak düştükten sonra Alman toplama kamplarına düştükten sonra oralardan kurtulan ve ülkesine sevinçle dönen milyonlarca Sovyet askeri de az önce anlatılan akıbete maruz kalmış, sınırlarda karşılanıp doğrudan ölüm kamplarına yollanmaktaydı .

1917 devriminden ve daha sonraki Sovyet yıllarındaki uygulamalardan kaçan ya da sınır dışı edilen yüz binlerce insan Batıya yerleşmişti. 1945'te Sovyetlerin II. Dünya Savaşından galip çıkması, Sovyet Komünist rejimini nefretle izleyen bu insanlar üzerinde büyük çapta etki yaratmış, bu insanlar aileleriyle birlikte Sovyet propagandaları na kanarak SSCB'ye yönelmiştir. Ancak, bunların da neredeyse tümü Komünist yönetimce ezilerek ölüm kamplarına sürülmüştür. Bu sürülen insanların içinde eşleri konumunda Batı Avrupa kökenli olan bir çok insan da kocalarının ya da hanımlarının yanında bilerek ya da farkında olmadan bu ölüm yolculuğuna gitmiştir (Svanidze 2006).

Bunun yanı sıra Almanlar tarafından kurulan lejyon birliklerinde Komünist Rusya'ya karşı savaşan bir çok Türk vardı. Bunlar da ya gönüllü olarak ya da 28 Mayıs 1945 tarihinde Güney Avusturya'da yer alan Spittal-Drau kasabasında bulunan 7000 Kuzey Kafkasya Türkü aile ve çocuklarıyla birlikte Amerikan ve İngiliz askerlerince Sovyet ordularına teslim edildiği örneğinde olduğu gibi zor kullanılarak SSCB'ye sevk olunmuştur (Hablemitoğlu 2004: 55-57).

Sovyet Komünistleri SSCB'nın geniş topraklarında yayılan ölüm kampları ağına yollanmak üzere Türk halkların içerisinde Kırım Tatarları, Karaçay, Balkar, Ahıska Türklerini topyekün bir biçimde sürgüne göndermiş, bu halklara karşı soykırım uygulamış, yurtlarından koparmış ve yurtlarına dönmelerini de yasaklamıştır. Bunlar Orta Asya, Sibirya ve Rusya'nın Uzak Doğusu bölgelerindeki mecburi çalışma kamplarına yerleştirilmiştir (Hablemitoğlu 2004: 64-65).

Hemen burada başka bir davranış örneğini vermekte yarar vardır. Yukarıda sözü geçen Ziya Yergök'ün, Dünya Savaşına 83. Alay Komutanı olarak katılıp ve Sarıkamış faciasından sonra Ruslarca esir alınıp Sibirya ve Orta Asya'daki savaş esirleri kamplarında hayatının altı yılını geçiren ve oralardan kaçıp 1920'de yurduna dönebildikten sonra bir yıl bile geçmeden Şubat 1921 tarihinde Kazım Karabekir Paşa tarafından askeri rütbesi albaylığa yükseltilmiş, askeri hizmet içerisinde ise Z. Yergök 1930'da tuğgeneralliğe kadar terfi etmiştir (Önal 2005: 5-10). Oysa, binlerce Sovyet askerinin Alman esaretinden bin bir güçlükle kurtulduktan sonra döndüğü yurdunda sevinç bile yaşayamadan doğrudan Sibirya ve Orta Asya'daki ölüm kamplarına sürülmüştür. Dolayısıyla, burada örneği verilen iki durum, iki farklı yaklaşımı ve insana verilen değeri de yansıtır niteliktedir.   

Topyekün sürgün uygulaması Sovyetler tarihinde ilk kez Baltık ülkelerine (Letonya, Litvanya ve Estonya) karşı uygulanmıştır. Buralardan koparılan sayıları bir milyonu aşkın insan da Ural dağları, Orta Asya ve Uzak Doğu bölgelerine sürülmüştür (Hablemitoğlu 2004: 65-72).

Yukarıda değinilenlerin dışında mecburi çalışma sistemi savaşta Kızıl Ordu tarafından esir alınan yabancı askerlerle de büyük ölçüde takviye olunmaktaydı. Kimi tahminlere göre sayısı 3-4 milyonu bulan Alman savaş esirlerinin yanı sıra Romanya, İtalya, Finlandiya ve Yugoslavya asıllı savaş tutsaklar Sovyetlere getirilmiş ve bunların büyük kısmı da çalışma kamp zindanlarında ölmüştür (Hablemitoğlu 2004: 49-50).

Anadolu Türklerinden olup "sabıkalı komünist" olan ve hem Orta Asya hem de Sibirya mecburi çalışma kamplarına sürülen Yusuf Yıldırım'ın verdiği bilgiye göre Kızıl Ordu'nun Uzak Doğu'da Mançurya bölgesinde tutsak ettiği bir milyon civarındaki Japon askerlerinden Karaganda'daki kampa düşenlerin arasında açlıktan ölüm oranı yüksekti (Hablemitoğlu 2004: 49).

Sovyet Rusya'da toplam 30 yıl yaşayan ve bu sürenin 6 yılını (1949-1955) Orta Asya (Karaganda) ve Sibirya (Norilsk ve Vorkuta) mecburi çalışma kamplarında mahkum olarak geçiren Yusuf Yıldırım (1972: 230-231; Hablemitoğlu'nda 2004: 98-99) Sibirya'ya sürgün edilişini şöyle anlatmıştır:

"Vapurlar, hayvan nakli için kullanılan vapurlardı. Ahırdan farksızdı. Vapur yolculuğu da 3-4 gün sürdü. Vapurdan çıktığımız zaman müthiş bir soğukla karşılaştık. Kar tipisi vardı. Dişlerimiz birbirine vuruyordu soğuktan. Birkaç gün yaya olarak gündüzle gecenin farkını anlamadan yürüdük. Kar tipi hiç dinmiyordu. Bizi kutup dolayındaki Narilsk [Krasnoyark Eyaletinin kuzeyinde bulunan ve günümüzde Alüminyum başta olmak üzere demir dışı piyasasındaki dev işletmelerin ve ağır sanayinin merkezi olan Norilsk şehri - TBD]'e getirmişlerdi. Kampa yaklaştığımızda, tipi biraz dinmişti. Geçtiğimiz yolun sağında solunda uzaklardan kuleler görünüyordu. Ateş sesleri işitiliyordu. Yürümeyen mahkumları yolda kurşunluyorlardı. Ellibin kişi kadar vardık. Bir kampın önünde durdurulduk. Tahminen on kafileye ayrılmıştık. Bir kafile burada kaldı. Kafileleri her milletten karışık olarak teşkil etmişlerdi. Epey ilerledikten sonra yine bir kampın önünde durdurulduk. Burada beş kafile bırakıldı. Yine kafileler hareket etti. Kimsede yürümeye takat kalmamıştı. Canımızı dişimize takarak, yürüyorduk. Geride kalanların üzerinde köpekleri saldırtıyorlardı . Ben en son kafiledeydim. Kurşunlananların, takatsizlikten düşüp donanların, can çekişenlerin, yaralananları n, sıradan ayrıldı diye öldürülme tehlikesi olduğunu bildiğimizden üzerlerine basarak yürüyorduk. Bunların sayısı herhalde iki yüzden fazlaydı".

Bu kısa anlatımdan da anlaşılabileceği üzere en az 150 arama ve 500'den çok bekçilik için özel yetiştirilmiş köpeklerin bulundurulduğu ölüm kamplarına (Hablemitoğlu 2004: 112) mahkumların ulaşması bile ölümle sonuçlanabiliyor, bu yolda insanlar korkunç insanlık dışı zulme maruz kalıyordu.

Kampa ulaşabilen mahkumların ne gibi koşullarda yaşadıklarını yine Y. Yıldırım'ın (1972: 220; Hablemitoğlu'nda 2004: 126-127) hatıralarından öğrenmek mümkündür: "Sabahın beşinde kalkıp, akşamın sekizine kadar çalışıyorduk. Hergün gıdasızlık ve aşırı çalışmadan dolayı hastalanarak; en az yüz kişi ölüyordu. İş yerine gidiş gelişte yürüyemeyen, kafilenin gerisinde kalanları da ya kurşunluyor, ya da köpeklere parçalatıyorlardı . Sebebi gayet basitti, yürümekten aciz bu insanların kaçacakları ileri sürülüyordu". Sibirya'da Norilsk mecburi çalışma kampındaki mahkumiyet hayatı Y. Yıldırım (1972: 231-232; Hablemitoğlu'nda 2004: 127) tarafından şu şekilde tasvir edilmiştir: "Taş kariyerinde çalışıyorduk. Vagonları doldurup, boşaltıyorduk. Hergün karyerde (maden ocağında - TBD), yalnız kazanlarda 50-60 kişi ölüyordu. Tipisiz gün yoktu. Kampa üstümüz buz bağlamış halde dönüyorduk".

Çarlık zamanında da esir kampında Rusların tutsaklara karşı davranışlarına konu açısından ve bütüncül algılama bakımından yararlı olabilir. O nedenle burada Ocak 1915'te Krasnoyarsk civarında bulunan bir esir kampına düşen Osmanlı Türk askerlerinden Ziya Yergök'ün (2005: 156-157) hatıratlarına başvuracağız: Ruslar "sabahları eksi 40 derece soğukta dışarıda ayakta tutar, yoklama yapar, kimlik yazarlardı. İnce bir kaput ve bize uygun giyimlerimiz şiddetli soğukta titrememize sebep olur, burnumuzu üşütmemek için onları ellerimizle kapatmak zorunda kalırdık. Soğuk ciğerlerimize işlediği için hastalanıp ölenler çok oldu. Birçoğumuzun basuru depreşti… Rus subay ve erlerine birazcık itiraz büyük bir hakaretle karşılık görür, dipçik ve kırbaç dayağı zerrece itiraz etmemize, soğukta çektirilen azaplara katlanmamıza sebep olurdu..".

Kamplardaki beslenme koşularına da bakmakta yarar vardır. Mecburi çalışma kampında mahkumlar günlük ortalama (tamamlaması gereken normu yüzde yüze yakın bir oranda yaptığı durumda) olarak 400-600 gram arası ekmek ve 22 gram et yiyebilme imkanına sahipti. Bir kıyaslama yapmak için, söz konusu kampta bekçilik ya da arama görevlerinde kullanılan köpeklere günde 250-400 gram arası et ve 20 gram hayvani yağ verilmekteydi (Hablemitoğlu 2004: 132-133). Bu kıyaslama bizlere dehşet verici bir tabloyu sunmaktadır. Bu tablonun ressamı ise bütün dünya işçilerine özgür, eşit ve kardeş bir dünya vaat eden Sovyet Komünist devletiydi. Bu arada, normları tamamlayamayan mahkumların her geçen gün beslenme normlarında kısıtlamaya gidildiğini ve bu duruma düşen insanların sonunda büyük çoğunlukla açlıktan öldüğünü de burada eklememiz gerek.

Ölüm kamplarında yaşam koşullarının ne denli ağır ve hatta ölümcül olduğunu belki de bir Polonyalı esirin sözleri en açık bir biçimde açıklamaktaydı: Ona göre bu ortamda "işten ölmeyenler hastalıktan, hastalıktan ölmeyenler, keder ve üzüntüden dolayı intihar ederek ölürler" (Hablemitoğlu 2004: 147).

Mecburi çalışma kamplarında bulunan mahkumların üzerinde Sovyet Komünist sistemi dayattığı bu insanlık dışı koşullarda bile propaganda faaliyetlerini aksatmadan tüm gücüyle sürdürdüğünü unutmamak lazım. Nitekim, bu tür kurumların her uygun yerinde; "Hürriyetine kavuşman elinde!", "Namuslu çalış!", "Leke ancak alın teriyle silinir!", "Zaferi Komünist Partisine borçluyuz!", "Komünistler yolunu şaşıranların elinden tutar!", "Komünistlere inan ve güven!", "Seni düşünen kampın idarecilerine yardım et!", "Komünizmin baş düşmanı milliyetçiliktir! " gibi sloganlar yazılıydı. Ancak bu tür çabalar mahkumlar üzerinde ne denli etkiliydi? Etkisi mutlaka vardı, ancak o koşullarda bu tür propagandanın mahkumlar açısından nasıl algılanabileceğini tahmin etmek hiç de güç değildir, aslında. Yusuf Yıldırım (1972: 216; Hablemitoğlu'nda 2004: 155) da anılarında bu tür sloganları okuyan herkesin bunların karşısında güldüğünü anlatmaktadır.

Eşit, kardeş ve enternasyonal anlamda proleter kitlesini birleştirici olmanın aksine her ferdin kendi milliyeti etrafında kenetlenmesine ve etnik mensubiyete göre dayanışmanın gelişmesine uygun bir zemin sağlayan ölüm kampları düzeninin aslında "anti-Sovyet eğitimi veren ve hür, demokratik fikirli bir okul (!) haline gelmiş" (Hablemitoğlu 2004: 158) bir mekan olduğunu bile söylemek mümkündür.

Böyle bir ortamda Türkçülük akımının da cereyan ettiğine ilişkin bilgiler mevcuttur. Bu konuda hatıralarını paylaşan Kırım Türklerinden Osman Karabiber (1954: 84; Hablemitoğlu'nda 2004: 170) Türkistan, Kırım, İdil-Ural ve Azerbaycan bölgelerinden sürülen ve mahkumiyet yerlerinde Sovyet karşıtı ve Türkçü propaganda çalışmalarını sürdüren Türk aydınların arasında; meşhur Solovki Kampında esir tutulmuş bulunan Kırım Türklerinden Ethem Feyzi Gözaydın ile Osman Derenayırlı ve Kazan Türklerinden Hadi Atlasi'nin adını vermektedir.

Her türlü insanlık duygusunun köreltilmesine ve yok edilmesine yönelik uygun bir ortamın yaratılmasına çalışılan ölüm kampları ortamında Türklerin arasında bir çeşit dayanışma varken Rusların arasında da bu sosyal olgudan söz etmek mümkündür. Kamptaki görevlilerin çoğu etnik olarak Rus olduğu için bunların Rus mahkümlere çok daha müsamahalı bir biçimde davrandıkları da bilinmektedir. Norilsk kampında bu bağlamdaki durum şöyle aktarılmaktadı r: "... yerli [yani, Sovyetler'deki - TBD] Ruslar, Mançuryalı [yani, Çin'in kuzey doğusu - TBD] Rusların kendi kanından olduklarını, Baltıklılar tarafından öldürülen arkadaşlarının intikamını almaya teşvik ediyorlardı. Bu amaçla grup başkanları yeni listeler yaptılar. Mançuryalı Rusları sekiz on grup halinde bir araya topladılar. Ruslara hafif işler veriliyor, durmadan yedirip içiriyorlardı. İşin ağırlığı Doğu Avrupalıların, diğer yabancı milletlerin, Baltıklıların ve Müslümanların omuzlarında yükleniyordu. Biz Türk Müslümanlar, çok iyi örgütlenmiştik. Milletlerin münasebetlerine göre tutumumuzu ayarlıyorduk. Aklımız sıra siyaset yapıyorduk. Bunun için bize, pek o kadar diş geçiremiyorlardı . Burası bir dağbaşı idi... Herkes kendi canının derdinde idi. Bileği kuvvetli olanlar yaşıyor, zayıf olanlar yaşama hakkı bulamıyorlardı "(Yıldırım 1972: 217-234; Hablemitoğlu'nda 2004: 176-177).

II. Dünya Savaşından çok önce I. Dünya Savaşı yıllarında Ruslar tarafından tutsak düşürülüp Sibirya'ya sürülen Osmanlı Türk askerleri örneğinde de grup dayanışması davranışlarını gözlemlemek mümkündür. Nitekim, Ziya Yergök (2005: 160) hatıratlarında Türklerin Krasnoyarsk civarındaki esir kampına ulaştırıldığında, orada bulunan esir Macar askerlerinin kendilerine ilk günlerden itibaren "soydaş diye" sahip çıktığını ve birçok konuda yardımcı olduğunu ve kolaylık sağlamaya çalıştığını anlatmıştır. Osmanlı Türk askerlerinin esarette kaldıkları Sibirya'da kendilerine Rusya Türklerinden Sibirya Tatarlarının çok büyük yardımının dokunduğunu yine Z. Yergök'ün (2005: 167, 175-177) anılarından öğrenebilmekteyiz.   

Hablemitoğlu (2004: 205-217) kendi araştırmasına 1945-1947 yıllarına ait veriler ışığında Rusya'daki toplam 125 mecburi çalıştırılma kampının adını, ana görevini, bulunduğu bölgeyi ve özellikleriyle kamp yaşantısının karakterini vermektedir. Rusya'nın Batısından Ural dağlarına kadarki toprakları kapsayan Avrupa ve Urallardan Uzak Doğusuna kadar uzanan Asya bölgesinde yer alan bu 125 ölüm kampı Kuzey Batı Rusya, Kuzey Doğu Rusya, Doğu Avrupa Rusyası, Ural Bölgesi (bu kümedeki kamplar aslında Sibirya kamplarına dahil edilebilir), Batı Sibirya, Orta Asya, Kuzey Orta Sibirya (Krasnoyarsk bölgesi), Doğu Sibirya ve Uzak Doğu bölgesi gibi ana bölge taksimatına göre ayrılmaktaydı. 125 kampın içerisinde neredeyse 60'i Sibirya'da bulunmaktaydı .

Burada Sibirya'da yer alan kamp adlarının bazılarının verilmesinin yararlı olacağı düşüncesindeyim. Bunlar; Omsk Bölgesinde bulunan Omsk, Asir, Tobloysk kampları, Kemerova Bölgesindeki Kemerova kampı, Novosibirsk Bölgesindeki Narım, Novosibirsk, Siblag kampları, merkezi Tomsk'ta bulunan Tomsk-Asino kampları, Altay Eyaletindeki Barnaul kampı, Krasnoyarsk Eyaletindeki Norilsk, İgarka, Yenisey nehri ağzında bulunan Yenisey kampları, İngaş, Absagaçev, merkezi Kansk'ta bulunan Karslag kampları, Turuhansk, BAM (Baykal-Amur Demiryolu İnşaatı) kampları, Tayşet kampı, İrkutsk Bölgesindeki Yukarı Lena kampları, Saha Cumhuriyeti' ndeki Aşağı Lena, Olekminsk, Verkoyansk ve Aldan kampları, Çita Bölgesindeki Zado, Gubarevo, Dermidonovka, Magdagaçi, Zagamensk, Yerofey Pavloviç kamplarıdır. İnsanlık dışı koşullarıyla dünya çapında nam salan Kolıma kampları da yine Sibirya bölgesinin kuzeyinde bulunmaktaydı (Hablemitoğlu 2004: 210-214).

Ölüm kamplarıyla hapishanelerin çokluğu ve bunlarda mahkumların maruz bırakıldığı yaşam ve çalışma koşullarının korkunçluğu aslında Sovyet Komünist sistemin iç yüzünü bütün çıplaklığıyla ortaya koymaktadır. Bu sistemin iç yüzü ise Sovyet yurttaşı olan on milyonlarca kişi için ölüm anlamını taşımaktaydı.

Nitekim, 1917-1947 yılları arasında, yani 30 yıl içerisinde Sovyet Komünist devletinde ölüm kampları olarak tanınan mecburi çalışma kamplar sisteminde yaklaşık 21 milyon kişi hayatını yitirmiş, yine aynı dönemde baskılar döneminde öldürülenlerin sayısı 42 milyon olarak belirtilmektedir (Hablemitoğlu 2004: 223). Bu ise, Rusya Komünistlerinin aslında aydın ve mutlu hayatın yaşanacağı Komünizmin kurulmasına ilişkin vaatlerinin tam aksine nehirler dolusu insan kanını akıtarak bu dönemde 60 milyon kişiyi hayattan kopardığı anlamına gelmektedir. 60 milyon kişinin hayatının, Rus Komünist sisteminin işlemesi için yakıt olarak kullanılmış olduğunu bilmeli, o geçmiş günlere özlem duyanlarla o korkunç tarihi bilmeyip konuşanlara bunlar anlatılmalıdır. Ayrıca, bu insanlık ayıbı ve cehennemin içinden çok sayıda Türkün geçtiği unutulmamalı, Rusya Komünist düzeninin gizli tutulmaya çalışılan bu korkunç karanlık iç yüzünü genç Türk kuşaklarına aktarılmalıdır. Kendi atalarından şu ya da bu biçimde Sovyet Sosyalist Rusya'daki ölüm kampları ya da esir kamplarına düşüp oralarda ölen ya da o cehennemden canlı çıkabilen yakınları olanların da bu yazıda dile getirilmeye çalışılan gerçekleri çok iyi bildiği, bilmedikleri takdirde de insanlık tarihinin bu karanlık sayfalarından haberdar olabilmeleri için bu yazıyı küçük bir ışık olarak değerlendirebilecekler i umudundayım.   


Kaynak: Ufuk TUZMAN – Filolog, Araştırmacı

1.        Altaş, Hanefi (2004) "On Dokuz Yaşında Bir İdealist ve Onun Bir Eseri Üzerine: Necip Hablemitoğlu ve Sovyet Rusya'da Ölüm Kampları" Sovyet Rusya'da Devlet Terörü. (Necip Hablemitoğlu), 2. baskı, Toplumsal Dönüşüm Yayınları, Ankara, ss.: 7-11;
2.       Hablemitoğlu, Necip (2004) Sovyet Rusya'da Devlet Terörü, 2. baskı, Toplumsal Dönüşüm Yayınları, Ankara;
3.        Hablemitoğlu, Necip (1973) Giriş. (Varlık dergisi. 07.11.1973), Sovyet Rusya'da Devlet Terörü. (Necip Hablemitoğlu, 2004), 2. baskı, Toplumsal Dönüşüm Yayınları, Ankara, ss.: 11-14;
4.       İstoriya Oteçestva [ Atayurt Tarihi], 1994, Pskov;
5.       Karabiber, Osman (1954) Kırımlı Bir Türkün Rusya'daki Maceraları. Ankara;
6.        Lenin, Vladimir. Polnoye Sobraniye Soçineniy (PSS) [ Çalışmalarının Tam Külliyatı], 30. cilt;
7.       Morozov, Nikolay (2006) ? [ Stalin Kamplarının Etnik Oluşumu Sorunu Üzerine] Karta, Rusya Bağımsız Tarih ve Hukuk Savunma Dergisi, Sayı: 22-23, [ http://www.hro. org/editions/ karta/nr22- 23/moroz. htm];
8.       Önal, Sami (2005 ) Tuğgeneral Ziya (Yergök) ve Anıları Üzerine. Tuğgeneral Ziya Yergök'ün Anıları. Sarıkamış'tan Esarete (1915-1920). (Yayına Hazırlayan: Sami Önal). 3. Basım, Remzi Kitabevi, İstanbul, ss.: 5-10;
9.        Soljenitsın, Aleksandr (1991) [GULAG Takımadası ], 2. cilt, Moskova;
10.    Svanidze, Nikolay (2006) İstoriçeskiye hroniki [ Tarihi vakayinameler], 25.10.2006 tarihinde Türkiye saati itibariyle 22.05'te Rusya Radyo Televizyon kanalı RTR'de N. Svanidze yapımcılığı ve sunuculuğunda yayınlanan program.
11.   Yergök, Ziya (2005) Tuğgeneral Ziya Yergök'ün Anıları. Sarıkamış'tan Esarete (1915-1920). (Yayına Hazırlayan: Önal, Sami) 3. Basım, Remzi Kitabevi, İstanbul;
12.    Yıldırım, Yusuf (1972) İnanmıştım! Ankara;
13.   Zemskov, V.N. (1997).  1930-?  [1930'lu Yıllarda Mahkumlar: Sosyal-Demografik Sorunlar], Oteçestvennaya İstoriya dergisi, Sayı: 4, s.: 54

 
     
Türk Soyunun Gizli Gücüne İNAN ve GÜVEN!

Çevrimdışı Üçoklu Börü Kam

  • Otağ Yöneticisi
  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2238
TÜRKMENELİNDE YAPILAN KATLİAMLAR
 

4 MAYIS 1924 KERKÜK KATLİAMI

Osmanlı devletinin çöküşünden sonra , İngiliz işgaline uğrayan Irak sınırları içinde kalan Türkmenler , misak -ı milli sınırları dışında kalan diğer Türk toplulukları gibi başta İngiltere olmakla Avrupa devletlerinin türlü baskı , dehşet ve asimilasyon politikasına maruz kalmışlardır. Türkmenlere uygulanan bu saldırgan politikanın ilki 4 Mayıs 1924 ' de Kerkük halkına karşı işlenen tarihi Ermeni , Nesturı veya Livi katliamı diye geçen cinayet olmuştur . Irak genelinde ( özellikle Kuzey Irak ' ta ) İngiliz politikasının temel taşını teşkil oluşturan Türkmenleri yok etmek amacı , İngiliz ordusunda paralı askerlik yapanlara devredilmiştir , daha önceden hazırlanmış bir plana göre Mayıs 1924 'ün ilk günlerinde Kerkük civarında mevzileşen paralı askerlerin şehir içinde Türkmenlere karşı yaptıkları kışkırtmanın yanı sıra şehirde bulunan İngiliz yanlısı satılmışlar işgal ordusunca silahlandırılmışlardı. Haydutlar ağalarının emri üzerine 4 Mayıs 1924 Ramazan Bayramı arifesinde zorbalık yapan bir askerin büyük çarşıda bir şekerciden bir okka ( yaklaşık 2 Kg ) bedava şeker almağa kalkışması üzerine Türkmen bakkal buna izin vermemiştir , aralarında çıkan tartışma kavgaya dönüşmüştür , silah sesleri duyulunca hazır durumda bekleyen ve Kerkük kalesine giden yollar başında mevzileşen 20 şer İngiliz paralı askerleri Türkmenlere saldırarak büyük çarşıyı baştan başa yakmışlar ve önlerine gelen masum Türkmenleri kurşuna dizerek cinayet dolu tarihlerine bir yenisi eklemişlerdi. Paralı İngiliz askerleri Ramazan bayramı arifesinde hamamlarda bulunan masum Türkmen kadınlarına da saldırmışlar ve zavallı kadınların ırzına dokunmuşlardır . Haberi alan Türkmenler ve civardaki köylüler silahlarına salınarak İngiliz güçlerine karşı mücadele vermeğe girişmişler , bunun üzerine İngiliz hava kuvvetleri şehri bombalamağa başlamış. Tam 12 saat süren ( 3 gündüzden 3 geceye kadar ) katliamda Kerkük 'ün başta gelenlerinden Şeyh Mahmut Oğulları başta olmakla 280 masum Türkmen şehit edilmiştir . Kerkük kalesi ve civarındaki evlerden yağmadan kurtulan ev veya iş yeri yok denecek kadar azdır . Anavatan basınında büyük yankılar yaratan bu cinayete , her zaman olduğu gibi dünya sessiz kalmıştır.

Bu acı günlerin anısını toplum olarak ilk defa yaşarken halkımıza reva görülen bu ve buna benzer her türlü eylemi kınar , Yüce Allah' tan şehitlerimize rahmet diler ve onlara kanla çizdikleri yollarında devam edeceğimize yemin ederiz.

Allah Türkü korusun ve yüceltsin


Türkmen Şehitler Listesi

İsimler, Doğum Yeri, D. Tarihi, Şehitlik Tarihi, Mesleği

Aziz Teicil Leylan 26.03.1991 Emekli
Abbas Abit 1991 Öğrenci
Abbas Celal
Abbas Cemal
Abbas Fazil
Abbas Mehmet Turşucu Tuz Hurmatu 1991 Esnaf
Abbas Mustafa 1991 Trafik Polis
Abbas Nazlı Tuz Hurmatu 1981 Ziraat Teknisyeni
Abbas Nevzat Zeynül Abdin Leylan 26.03.1991 İşçi
Abbas Reşit Ali Leylan 26.03.1991 Öğrenci
Abbas Salah Seyit Kerkük 1973 1991 Öğrenci
Abdul Vahap Mehemet Habib Taze Hurmatu Öğrenci
Abdulazam Hacı Galıp
Abdulazam Zaman
Abdulemir Ali Hadi 1991 Avukat
Abdulemir Hüseyin
Abdulhalik Aziz
Abdulkerim Abbas
Abdulkerim Allahverdi kasap 1981 Serbest İşler
Abdulkerim Aziz 1960 1991
Abdulkerim Hacı Aziz
Abdulkerim Sefer
Abdulkerim Şakır
Abdullah abdulrahman 16.01.1980 Emekli Albay
Abdullah Ahmet Şakulı
Abdullah Ali Kenav Taze Hurmatu. 1984 Esnaf
Abdullah Beşirli 1982 Mühendis
Abdullah Beyatlı Kerkük 14.07.1959
Abdullah Hıdır Abbas Kahye Taze 1942 26.03.1991 Emekli
Abdullah Mehmet
Abdullatif Ahmet Kevser
Abdulmunim İbrahim 1989
Abdulrazak Ahmet Şah
Adbulsalam Reşit Hasan Kerkük 1966 1991 Asker
Adil 1982
Adil Abdülhamid Kerkük 14.07.1959
Adıl Bayız Hurşit Kerkük 1972 1991 Öğrenci
Adil Kasım Ağa
Adil Komitli 1991 Pilot
Adil Şerif 16.01.1980 Serbest İşler
Adnan Halit Merdan Kerkük 1952 1991 Memur
Adnan Hasan Tahsin Hürmüzlü Eczacı
Adnan Muhsin Alvehap
Ahmet Beşirli
Ahmet Enver Abdullah Kerkük 1942 1991 Tüccar
Ahmet Hasan Ekber
Ahmet Mehmet Ahmet Tuz Hurmatu 1991 Şöför
Ahmet Mehmet Ali Tisin Öğretmen
Ahmet Nurettin Kayeci Kerkük 1976 24.09.1997 Akıncı
Ahmet Ömer Kadir
Ahmet Reşit Ali
Ahmet Reşit Beyatlı
Ahmet Said Ali Kahye
Ahmet Süleyman Kasapoğlu Subay
Ali Abdullah H.Kahye Taze 1954 26.03.1991 Öğrenci
Ali Abdulvahit Öğretmen
Ali Asğar Hasan
Ali Bakır
Ali Beşirli
Ali Ekber Kevser
Ali Ekber Rauf
Ali Ekber Süleyman Leylan 1942 26.03.1991 A.s Subay
Ali Ekber Tisinli
Ali Ekber Yusuf 1991 Öğretmen
Ali Hadi Çardağlı 27.06.1993 Öğrenci (IMTP)
Ali Hadi Rauf 1991 Öğrenci
Ali Hasan Hüseyin Acemoğlu Kerkük 1965 24.09.1997 Esnaf
Ali Hilmi 1991 Öğrenci
Ali Hüseyin 1991 Teknisyen
Ali Hüseyin Abbas Mali Leylan 1966 26.03.1991 Asker
Ali Hüseyin KaraTepeli
Ali Kamber 1991 Öğrenci
Ali Kasım
Ali Kasım Tazeli
Ali Kemal 1955 1991 Şair
Ali Merdan Şükür Taze Hürmatu 1946 1982-1988 Binbaşı
Ali Murat Hüseyin Öğretmen
Ali Musa
Ali Ömer Dabbağ (Çardağlı)
Ali Ömer Kadir
Ali Sadık Tuz Hurmatu 1991 Asker
Ali Seyit Mehmet
Ali Teki 1991
Ali Tuzlu
Ali Vehap
Ali Yayçılı
Amir Mithat İzzet Kerkük 1960 1991 Çavuş
Asker Ahmet Şaküli
Asker Teki Taze 1963 26.03.1991 Çiftçi
Aşur Nazım Tazeli
Ata Hayrullah Kerkük 14.07.1959 Albay
Atıla Ahmet Enver Kerkük 1976 1991 Öğrenci
Atıla Ahmet Nimet 21.04.1993 Öğrenci (IMTP)
Atıla Nasih Bezirgan Kerkük 1991 Öğrenci
Ayat Kadir Rahman Kerkük 1966 1991 Asker
Aydın Mustafa 1988 Pilot (Subay)
Aydın Şengül
Aynur Hamit Mustafa 1991 Öğrenci
Aziz Ali Said Kerkük 1955 1991 Emekli
Başar Halil Kamber 1991 Öğrenci
Bedin İsmail Tuzlu 1991 Öğretmen
Beşan Mehmet Tuzlu 1991 Avukat
Bhattin Resul Kocava 1981 Serbest İşler
Burhan Ekber Ali
Burhan İzettin Nimet
Burhan Tofik Ali Kerkük 01.07.1997 ITC Memur
Cafer Ahmet
Cafer Rıza Arafat
Cahit Fahrettin Kerkük 14.07.1959
Casım Ahmet ŞahKolu
Casım Dara
Cebbar Sıdık Kerkük 1957 1991 Asker
Celil Demirci 1981 Mühendis
Celil Fatih
Celil İbrahim
Celil Komitli 1991 Öğrenci
Celil Mehdi
Cemal Abdulcebbar
Cemal Ahmet Faraj Kerkük 1962 1991 Asker
Cemal Cebbar
Cemal Ekber
Cemal Mehmet Kerim Kerkük 09.03.1997 ITC Memur
Cemal Nalbant
Cemil Şükür Sakı Kerkük 1974 1991 İşçi
Cengiz Mazlum Nuri Kerkük 1968 1991 Memur
Cengiz Kahraman Veli Hanekin ?/12/1997
Cengiz Mehmet Ali 1989
Cengiz Paşa Oğlu 1989
Cercis Mehmet Nurettin Kerkük 12.06.1997 ITC Memur
Cevat Ekrem Ali Kerkük 1 19.07.1996 T. eli Partisinde MKK üyesi
Cevdet Asgar Ali Taze Hurmatu. 1962 1982-1988 Memur
Cevdet Avçı Memur
Cevdet Hayder Behran Leylan 26.03.1991 Askeri
Cevdet Kemal Dayı Ali Kerkük 12.06.1997 ITC Memur
Cihat Fazıl Dakuklu 1970
Cihat Fehrettin Mehmet Taze ?/12/1997 (SCIRI) Memurı
Cihat Muhtar Fuat Kerkük 14.07.1959 Serbest İşler
Cuma Hasan
Cuma Kamber Kerkük 14.07.1959
Cuma Kasım Salman
Cuma Kemal 1959 1991
Cuma Pamukçu
Cuma Sakı
Cuma Salman 1991 Öğretmen
Çetin Esat Behcet Kerkük 1974 1991 Öğrenci
Ekber Ali 1991 İşçi
Ekber Alaadin 1991 Teknisyen
Ekber Ali 1980
Ekber Ömer Taha
Ekber Zeynülabidin
Ekrem Sultan Mehdi Kerkük ?/12/1997
Emel Muhtar Fuat Kerkük 14.07.1959 Çocuk
Emir Kerim Ali Kerkük ?/12/1997 ITC Memur
Enver Abbas Kerkük 14.07.1959
Enver Mahmut Neftçi Kerkük
Enver Mehmet Ali
Ercan Yavuz Mehmet Kerkük 01.06.1997 ITC Memur
Erdal İhsan M.Veli Kerkük 1972 1991 öğrenci
Erkan Fevzi 1994 Akıncı IMTP
Erşat Hurşit Reşit Kerkük 1955 1991 Öğretmen
Eyüp Salah Said Kerkük 1975 1991 Öğrenci
Faik Reşit Hurşit Taze Hurmatu 1955 1984 As-Subay
Faik Tazeli
Faruk Namik
Fatih Şakir Kazım 1991 Öğretmen
Fazıl Abbas Mustafa
Fazıl Ali 1991
Fazıl Allahverdi
Fazıl Bezırgen
Fazıl Cahit Fettah Kerkük 1954 1991 Memur
Fazıl celal Merdan Taze Hurmatu 1984 Öğrenci
Fazıl Kamber Tuz Hurmatu 1991 Boyacı
Fazıl Mehmet Rahim Kerkük ITC Memur
Ferhat Nesrettin Ali Kerkük 12.06.1997 ITC Memur
Feysel Mehmet Hüseyin Celevla ?/12/1997
Fuat Haddam Neddam Kerkük ?/12/1997 ITC Memur
Fuat İzzet Celil Kerkük 05.08.1997 ITC Memur
Fuat Ramazan Kerim Kerkük 18.02.1997 Akıncı
Gazı celalMerdan Taze Hurmatu 1984 Öğrenci
Gazi Neccar 1991 Marangoz
Habıp Kerem Nuri
Hacı Mehdi Boyacı
Hacı Necim Kerkük 14.07.1959
Halil Abdullah Semin Taze Hurmatu 1984 Çiftçi
Halil Bakır Reşit Leylan 26.03.1991 Çiftçi
Halil Fethi Mehmet Kerkük 1945 1991 Emekli
Halil Hasan Teki
Halik Fatih 1991
Halit Osman
Halit Sait Akkoyunlu 11.07.1980 Askeri Muhendis
Halit Şengül 11.07.1980 Öğretmen
Hamdi Hurşit Abbas
Hamit Garip Abuş Taze-Hurmatu 26.03.1991 Şöför
Hamit Kümbetler
Hamit R. Süleyman Üniv. Mezunu
Hamza Abbas 1991 İşçi
Hamza Ahmet Arekçı
Hani Mithat İzzet Kerkük 1970 1991 Öğrenci
Hasan Abbas 1991 Öğrenci
Hasan cihat Murtan Taze Hurmatu 1984 Ünvi Mezunu
Hasan Curab 1991 Memur
Hasan Hüseyin
Hasan Nesrettin Kerim ?/12/19976 ITC Memur
Hasip Ali Kerkük 14.07.1959
Haşim H.Asker Bakı Taze-Hurmatu
Haşım Hamdi Baki
Haşım Hayder Behram Leylan 26.03.1991 Asker
Haşım Mehmet Bayatlı Kerkük ?/12/1997 Türkmen İslam Birliği
Haşım Mehmet Tavfik Kerkük 1966 1991 Memur
Haşım Rıza
Haşım Zeynülabidin
Hatem Sait Köpürlü Altın Köprü 1963 Esnaf
Hatice Mehmet Alvehap
Hayder Ğaydan Nutfullah Leylan 26.03.1991 Çiftçi
Hayder Hüseyin Abbas Mali Leylan 1970 26.03.1991 Asker
Hayder Kamber
Hazel Hüseyin
Hazım Enver Adbullah Kerkük 1962 1991 Memur
Hıdır Ali 1935 1991 Emekli Öğretmen
Hıdır Ali Merdan Tisin
Hıdır Beşirli
Hişam İhsan Ali Kerkük 1971 1991 Asker
Hüseyin M . Ali 1991 Memur
Hüseyin Ahmet Ekber Leylan 1943 26.03.1991 Esnaf
Hüseyin Ahmet Hamza Taze Hurmatu 1984 Memur
Hüseyin Ali Ahmet Kerkük 1958 1991 Asker
Hüseyin Ali Davut
Hüseyin Ali Demirci 08.11.1971 Öğretmen
Hüseyin Ali Ekber Leylan 26.03.1991 Öğrenci
Hüseyin Ali Hadi
Hüseyin Ali Rıza Dakuklu 1982
Hüseyin Fazıl
Hüseyin Hasan
Hüseyin Hayder 1991 Öğrenci
Hüseyin Hurşit Kahye 1982
Hüseyin Kalender
Hüseyin Kasım
Hüseyin Korova
Hüseyin Murtaza
Hüseyin Seyfi Sultan 1992 Öğrenci ( IMTP)
Hüseyin Seyfullah Leylan 26.03.1991 Öğrenci
Hüseyin Yunus 1991
Hüseyin Zeynelabdin 1991 Memur
Hüseyn Mehmet Ali
İbrahim Abdullah Semin Taze Hurmatu 1984 Çiftçi
İbrahim Ekber
İbrahim Hamza Kasapoğlu 09.02.1962 Esnaf
İbrahim Mehmet Bedri 06.06.1994 ITC
İbrahim Piryadı
İbrahim Ramazan Kerkük 14.07.1959
İhasn Hayrullah Kerkük 14.07.1959 Askeri Doktor
İhsan Ali Feyzullah Kerkük 1932 1991 Çiftçi
İhsan Ali Hadi 1956 1991
İhsan Asgar Zeynel
İhsan Cuma Kamber Taze 1970 26.03.1991 Esnaf
İhsan Fazil
İhsan Hilmi 1991
İhsan Kemal
İhsan Mahmut Veli Kerkük 1940 1991 Emekli
İhsan Mehmet Ali 1957 1991
İmat Mehmet R. Veli Kerkük 1960 1991 Memur
İmat Mehmet Merdan Kerkük 01.07.1997 ITC Memur
İmran Hıdır 1959 1980
İmran Zeynülabidin Hüseyin Leylan 26.03.1991 Öğrenci
İrfan Halil
İsam Mithat İzzet Kerkük 1962 1991 Öğrenci
İsam Osman Cemil Kerkük 1964 1991 Serbest işler
İsam ömer C.Sarikahye 1992 Öğrenci (İMTP)
İsmail Ahmet
İsmail Ali
İsmail Hamit G. Abuş Taze-Hurmatu 1970 26.03.1991 Öğrenci
İsmail İbrahim
İsmail Şükür Sılav Leylan 26.03.1991 Asker
İsmet Sabır Albay
İzettin Celil Abdulhamit 09.07.1980 Öğretmen
İzettin Neccar Kerkük 1964 Esnaf
İzzet Sakı
İzzettin İsmail Tuzlu
İzzettin Neccar Kerkük 1964 Esnaf
Kasım Abbas
Kasım Abbas Bektaş Kerkük 14.07.1959
Kasım Ahmet Şahkolu
Kasım Hamdi
Kasım Hasan Ağa
Kasım Hasan Ali Taze Hurmatu 1965 1984 Ünvi Mezunu
Kasım Hasan Şehlerzade 1981 Memur
Kasım Hasan Tazeli
Kasım Salman
Kasım Mehmet
Kasım Mehmet Tevfik Kerkük 1962 1991 Memur
Kasım Neftçi Kerkük 14.07.1959 Toprak Sahibi
Kasim Sehmen 1991 Memur
Kasım Tazeli
Kazım Yusuf 1991 Öğretmen
Kemal Abdulsamed Kerkük 14.07.1959 Memur
Kemal Cuma 1956 1991
Kemal Kamber
Kemal Mustafa
Kerim Abdullah Paşa Kerkük 1964 Esnaf
Kerim Zeynülabidin
Kudret Dakuklu
Lebib Salih Nurettin Bayatlı Kerkük ?/12/1997
Leyla Cemil Mahmut
Mahir Mehmet Şimşek 1991 İşçi
Mahır Oktay 17.02.1985 Serbest İşler
Mahmut Attar Kerkük 1940 1991
Mahmut Dakuklu
Mahmut Reşit
Mahmut Veli Mehmet Leylan 26.03.1991 Memur
Malik 1988
Mansur Mazlum Nuri Kerkük 1967 1991 Asker
Mazin Tahsin Şakır Erbil 1968 19.12.1995 Akıncı
Mehdi Şeyh İbrahim
Mehemet Halil Ali Taze Hurmatu 1984 Ünvi Mezunu
Mehid Hamza Veli
Mehmet Fatih SAATCI 07.07.1970
Mehmet Abdullah
Mehmet Abdulrahman
Mehmet Ali Abbas
Mehmet Avcı Kerkük 14.07.1959 Serbest İşler
Mehmet Cafer Terzi
Mehmet Halit Merdan Kerkük 1952 1991 Öğretmen
Mehmet Hasan Teki
Mehmet Hüseyin Öğrenci
Mehmet Korkmaz kifri 09.07.1980 Öğretmen
Mehmet Murtaza Davut
Mehmet Ömer Kadır
Mehmet Reşit Veli Kerkük 1925 1991 Emekli
Mehmet Semin
Mehmet Seyit Hüseyin
Mehmet Sivid Bezirgan 27.06.1993) Öğrenci (I M T P)
Mehmet Şakır Tuz Hurmatu 1991 Şüfer
Mehmet Teki Ahmet
Mehmet Uzun Şükür 1981
Mehmet Veli
Mehmet Zühdi İbrahim 1991 Memur
Melik Faysal Süleyman Kerkük 1965 1991 Cavuş
Merdan
Mevlüt Mahmut Mecit
Muazam Osman Ali Kerkük 1958 1991 Memur
Muazzem Osman Ali
Muhsin Ali Hasan Öğretmen
Muhsin Hadi 1991 İşçi
Muhsin Ali Hadi
Muhsin Cuma Kamber Taze-Hurmatu 1971 26.03.1991 Esnaf
Muhsin Fazıl
Muhsin Ferhan 1991 Trafik Polis
Muhsin Hasan
Muhsin Maksut Ali
Muimin Hacı Vahit
Mulla Hamat 1991 İşçi
Mulla Samed 1981/1982
Mumtaz Ekrem Abbas
Murat Salih Mehmet Kerkük 09.03.1997 ITC Memur
Musa Cuma Behram
Musa Kazım 1991 Öğrenci
Musa Mirza 1991 Mühendis
Musa Tısınlı
Musa Yadgar Leylan 1931 26.03.1991 Emekli
Musena Abdulmecit 1992 Öğrenci (I M T P)
Mustafa Ali Mehdi Ağa
Mustafa Hüseyin
Mustafa Kasım Salman
Mustafa Mehmet Abbas 09.07.1980 Üniv . Mezunu
Mustafa Mehmet Aziz
Mustafa Paşa 1991
Mustafa Salman 1991 Öğrenci
Mustafa Süleyman İskender Kerkük 1957 1991 Asker
Mutlu Abbas 1991 Memur
Muzafer Fatih 1989
Müslim Hamdi
Nafi Yasin Doğramacı Bağdat ?/12/1997
Nasih Abbas 1991 Öğrenci
Necat Celal Paşa
Necat Hasan
Necat İsmail
Necat Kasim Koryalı
Necat Mehmet
Necat Şükri 22.02.1986 Yarbay
Necat Teki Leylan 26.03.1991 Emekli
Necati İsmail
Necdet Asker Mahmut Dakuklu Subay
Necdet Bakaloğlu İst. daki Irak konsulusu öğnunde açılan ateşle şehit edildi . Ünveriste,Mezunu
Necdet İbrahim Kerim 27.06.1993 Öğrenci (I M T P)
Necdet Koçak Kerkük 16.01.1980 Doçent
Necdet Mazlum
Necdet Şehbaz
Necef Tisinli
Necef Tuzlu
Necip Sait Salih Kerkük 1957 1991 Memur
Necmettin Hafaf 1991 Şoför
Necmettin Halef
Necmettin Tahir 1991 Öğretmen
Nejat Kuryak 1991 Trafik polis
Nejat Mehmet 1991
Nejat Musa 1991 Muhtar
Nesrullah Hadi Mehmet Kerkük 12.06.1997 ITC Memur
Neşet Mithat
Nevzat Kabır Rahman Kerkük 1968 1991 Asker
Nihat Abdulkarim Kerkük 1965 1991 Öğrenci
Nihat Fazıl Dakuklu 02.01.1969
Nihat Mehmet
Nihat Muhtar Fuat Kerkük 14.07.1959 Serbest İşler
Niyazi Sıdık Kasap
Nizam Abdulhüseyin 1981
Nizamettin Arif Kerkük Ağu 1970 Memur
Nizamettin Şükür H. Mehmet Kerkük 1958 1991 Memur
Nurettin Aziz Kerkük 14.07.1959
Nurettin Selman Ağa 1991 Trafik Polis
Nurettin Sıdık
Nurettin Terzi Kerkük 1944 1991 Esnaf
Nuri Mezlum Nuri Kerkük 1971 1991 Asker
Orhan Hüseyin Abdulrahman Kerkük 1967 1991 Asker
Osman Cemil Kerkük 1991 Emekli
Osman Hıdır Kerkük 14.07.1959 Esnaf
Ömer Ali Kerkük Albay (Suikast)
Ömer Esat
Ömer Hurşit Salih Kerkük 1936 1991 Memur
Ömer Mulla Şakir
Ramazan Cemal Kerim Kerkük ?/12/1997 ITC Memur
Remzi Mehmet
Rıza Demirci Kerkük Genel Müdür
Rıza Murtaza
Rıza Reşit Mehmet
Rüştü R.F. Muhtar Kerkük 11.07.1980 Öğretmen
Sabah Ahmet Hamdi Kerkük 1944 1991 Emekli
Sabah Mehmet Cedui
Sadyan Şakir Mustafa Taze Hurmatu 1984 Memur
Safa Hasan
Safa Saki
Saıp Tatar Kadır Kerkük 1955 1991 Mühendis
Sait Aşur
Sait Cafer
Sait Huseyin
Sait Mehmet
Sakine Kamber Tuz Hurmatu 1991 Ev Hanımı
Salah Ali Abbas
Salahedin M. Terzi Kerkük 10.01.1962
Salah Hasan
Salah Kayeci Kerkük 06.03.1961 Esnaf
Salah Mehmet Cedui
Salah Nurettin
Salah Said Salih Kerkük 1938 1991 Tüccar
Salaheddin A.M. Tenekeci 09.07.1980 Asker
Saleheddin N. Mecit Hattat 09.07.1980 Öğrenci
Salih Yunus Ali 21.04.1993 Öğrenci (I M T P)
Salım Hasan Teki
Satar Bayraktar
Sattar Rahman Aziz Kerkük 1945 1991 İşçi
Sedat Ali Nasih Kerkük ?/12/1997
Sefil Gaip Mehdi
Tisin
Selahattin Avcı Kerkük 14.07.1959 Serbest İşler
Selim Hamdi A. Bakı Taze Hurmatu 1984 Öğrenci
Selim Hamdi Baki
Selman Reşit 1991 İşçi
Sercan Şakir Cayçı
Sertip Hüseyin
Seyfettin Ali Haşım Kerkük 09.03.1997 ITC Memur
Seyit Abbas Merdan Taze Hurmatu 1984 Avkat
Seyit Gani Nakip Kerkük 14.07.1959 14.07.1959
Seyit Mehemet Salilih 1969 Kerkük Tüccarlar odası başkanı
Sidam Reşit Hasan Kerkük 1971 1991 Öğrenci
Sinan Mehmet
Suphi Baki
Suphi Cihat Murtaza Leylan 26.03.1991 Şöför
Suphi Fazıl
Suphi Mahmut Hamit
Suut Hattap Osman Kerkük 1967 1991 Asker
Şahin Nasih Bezirgan Kerkük 1991 Öğrenci
Şahin Tazeli 27.06.1993 Öğrenci (I M T P)
Şaılan Faysal Süleyman Kerkük 1965 1991 Asker
Şakir Zeynel Kerkük 14.07.1959
Şehap Ahmet
Şehap Ahmet Faraj Kerkük 1961 1991 Tüccar
Şehap Mehmet Habib Taze Hurmatu 1982-1988 Öğrenci
Şeref Hasan Ağa
Şirvan Süleyman Sait 27.06.1993 Öğrenci (I M T P)
Şirzat Ahmet Sait 27.06.1993 Öğrenci (I M T P)
Şükrü Mehmet
Şükrü Mahmut Şükür
Şükür Hamdi Mehmet Kerkük 1932 1991 Emekli
Taha Numan Muslim Kerkük ?/12/1997
Tahir Şehlerzade 1981 Mühendis
Tahsin Ahmet
Tahsin Ahmet Ali Taze Hurmatu. 1984 Memur
Tahsin korkmaz 21.04.1993 Öğrenci (I M T P)
Tahsin Musa Sakı Taze Hurmatu 1982-1988 Öğrenci
Talıp Cuma
Talıp Mulla Hadi Cayçı
Tarık Ahmet Abdulah 21.04.1993 Öğrenci (I M T P)
Tarık Bayız Hurşit Kerkük 1963 1991 Öğretmen
Tarık Fuat Bayraktar 22.03.1991 Zıraat Mühendisi
Turan Ahmet Enver Kerkük 1974 1991 Öğrenci
Velit Aziz
Yalçın Dakuklu
Yasin Kasap Erbil 1963 Esnaf
Yaşar Tuzlu 1984 Avkat
Yaşar Halil Kamber
Yaşar Hüseyin Abdulrahman Kerkük 1965 1991 Asker
Yaşar İzettin Tuzlu
Yaşat Halil 1963 1991
Yılmaz Sıdık Hacıoğlu Üniv Mezunu
Yusuf Refik 1957 1991
Yücel Musa
Yüksel Veli
Zaim İsmail Hasan Kerkük 1961 1991 AS. Subay
Zehra Bektaş Kerkük 1995 Öğrenci
Zeki Mehmet Ali 1991 Öğrenci
Zeynulabdin Sabir Tisin
Zeynül Abidin Ekber Leylan 26.03.1991 İşçi
Zeynül Abidin İbrahim Taze 26.03.1991 Öğrenci
Zıya Kasapoğlu
Ziya Kasım
Züheyir İzzet Çaycı Kerkük 14.07.1959 Çaycı

Kaynak: http://www.kerkuk.net/kurumsal/?dil=1055&metin=10
Türk Soyunun Gizli Gücüne İNAN ve GÜVEN!

Çevrimdışı Üçoklu Börü Kam

  • Otağ Yöneticisi
  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2238
TÜRKMENELİNDE YAPILAN KATLİAMLAR

ALTUNKÖPRÜ ŞEHİTLERİ

Mehmet Reşit Veli Kerkük 1925
Osman Cemil Kerkük 1930
Şükür Hamdi Mehmet Kerkük 1932
İhsan Ali Feyzullah A.Köprü 1932
Ömer Hurşit Salih A.Köprü 1936
Salah Sait Salih Kerkük 1938
Mehmet Attar Kerkük 1940
İhsan Mahmut Veli A.Köprü 1940
Ahmet Enver Abdullah Kerkük 1942
Nurettin Terzi Kerkük 1944
Sabah Ahmet Hamdi A.Köprü 1945
Halil Fatih M. Ahmet Kerkük 1945
Settar Rahman Aziz A.Köprü 1945
Celil Fethi M. Ahmet Kerkük 1945
Mehmet H. Menden A.Köprü 1952
Fazıl Cihat Fettah Kerkük 1954
Saib Tatar Kadir A.Köprü 1955
Erşat Hurşit Reşit A.Köprü 1955
Aziz Ali Sait A.Köprü 1955
Cebbar Sadık Kerkük 1957
İskender Kerkük 1957
Necip Sait Salih A.Köprü 1957
Mazzam Osman Ali Kerkük 1958
Nizamettin Ş. Hamdi Kerkük 1958
Hüseyin Ali Ahmet Kerkük 1958
Adnan Halit Menden A.Köprü 1958
İmat Mehmet Reşit Kerkük 1960
Amir Mithat İzzet Tazehurmatu 1960
Zaim İsmail Hasan A.Köprü 1961
Şahap Ahmet Farac Kerkük 1961
İsam Mithat İzzet A.Köprü 1962
Kasım Mehmet Tevfik A.Köprü 1962
Cemal Ahmet Farac Kerkük 1962
Hazim Enver Abdullah A.Köprü 1962
Tarık Bayız Hurşit Kerkük 1963
İsam Osman Cemil Kerkük 1964
Yaşar H. Abdurrahman Kerkük 1965
Nihat Abdülkerim Ali Kerkük 1965
Ayat Kadir Rahman Kerkük 1966
Haşim Mehmet Tevfik A.Köprü 1966
Melik Faysal Süleyman A.Köprü 1966
Atilla Ahmet Enver A.Köprü 1976
Şalan Faysal Süleyman A.Köprü 1967
Suud Hattap Osman A.Köprü 1967
Orhan H. Abdurrahman A.Köprü 1967
Mansur Mazlum Nuri A.Köprü 1967
Nevzat Kadir Rahman Kerkük 1968
Hani Mithat İzzet A.Köprü 1970
Nuri Mazlum Nuri A.Köprü 1971
Saddam Reşit Hasan A.Köprü 1971
Hişam İhsan Ali A.Köprü 1971
Abdulsalam R. Hasan A.Köprü 1972
Adil Bayız Hurşit Kerkük 1972
Erdal İhsan Mahmut A.Köprü 1972
Abbas Salah Sait Kerkük 1973
Çetin Esat Behçet A.Köprü 1974
Turan Ahmet Enver Kerkük 1974
Eyüp Salah Sait Kerkük 1975
Cengiz Mazlum Nuri A.Köprü 1978
Abdullah Kahya Tazehurmatu ....
Ali Abdullah Kahya .......... ....
Atilla Nasih Bezirgen Kerkük ....
Aziz Tacil Tazehurmatu ....
Cemal Şükür Sakı Tazehurmatu ....
Cevdet Hayder Behram Tazehurmatu ....
Hamit Garip Tazehurmatu ....
Haşim Hayder Behram Tazehurmatu ....
Haydar Ğeydan Tazehurmatu ....
Hüseyin Ali Süleyman Tazehurmatu ....
İsmail Şükür Silav Tazehurmatu ....
Mustafa Süleyman ........ ....
Necat Teki Kerkük ....
Nurettin Terzi' nin oğlu ....... ....
Nurettin Terzi' nin oğlu ...... ....
Şahin Nasıh Bezirgan Kerkük ....
Zeynelabidin E. Neccar Tazehurmatu ....
Zeynelabidin İbrahim Tazehurmatu


28 MART 1991 ALTUNKÖPRÜ KATLİAMI

1920'de kurulan Irak Devleti'nin tarihi,orada binlerce yıldan beri yaşayan Türkler için bir katliamlar tarihi olarak geçmektedir. 1920'de Kaç Kaç Katliamıyla başlayarak, 1946'da Gavurbağı,1959'da Kerkük,1980'de Türkmen Liderlerinin toplu idamı,1991'de Tazehurmatu ve Altunköprü Katliamlarıyla bu kara tarih devam etti. Bugün hatırasını idrak ettiğimiz Altunköprü Katliamı da katliamlar zincirinin sonuncusu olmadı.

2. Körfez Savaşı akabinde Irak halkı dikta ve maceracı rejime karşı ayaklanmıştı. Ayaklanmayı ateşle, tank ve füzelerle bastıran rejim Türkmen Altunköprü kasabasına girerek silahsız ve masum insanlarımızın evlerine saldırıp, yaşlarına bakmadan çocuk,genç,ihtiyar demeden 100'e yakın Türk'ü toplayıp acımasızca kurşuna dizdi. Böylece insanlığın yüzkarası toplu mezarlara bir yenisi daha eklendi. Şehitlerimizin tek suçu Türk olmaktı.

Kin ve nefret kusan rejimin uşakları bu katliamlarla Irak'ta Türk varlığını sileceklerini hayal ediyorlardı. Fakat Türkmen mücadelesi her düşen şehidimizin ruhundan güç alarak gelişmekte ve dünyaya yayılmaktadır.

Altunköprü şehitlerimizin önünde saygı ile eğilir,yüce Allah'tan rahmet diler,uğruna temiz kanlarının döküldüğü mücadeleye devam edeceğimize söz veririz.         
 
Kaynak: http://www.kerkuk.net/kurumsal/?dil=1055&metin=10
Türk Soyunun Gizli Gücüne İNAN ve GÜVEN!

Çevrimdışı Üçoklu Börü Kam

  • Otağ Yöneticisi
  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2238
TÜRKMENLERE UYGULANAN SOYKIRIM KRONOLOJİSİ

Irak'ın Osmanlının elinden çıkmasından itibaren, Türkmeneli'nde ki soydaşlarımız sistematik olarak katliama maruz kalıp, onbinlerce Türkmen katledilmiştir.

1- Kaçakaç Katliamı, Telafer - 1920

2- Levi Katliamı, Kerkük -1924

3- Gavurbağı Katliamı, Kerkük - 1946

4- Kerkük katliamı, 14-17 Temmuz 1959

5- Tazehurmatu Katliamı-1, 1979

6- Türkmen Liderlerin Katliamı, 16 Ocak 1980

7- Tazehurmatu Katliamı-2, 25 Mart 1991

8- Altunköprü Katliamı 28 Mart 1991

9- Erbil Katliamı, 31 Ağustos 1996

10- Tuzhurmatu Katliamı 22 Ağustos 2003

11- Telafer katliamı-1, 09 Eylül 2004

12- Telafer Katliamı-2, 21.02.2005

13- Musul katliamı, 24 Eylül 2005

14- Yengice Katliamı, 10 Mart 2006

15- Karatepe Katliamı, 04 Haziran 2006

16- Kerkük Terör Katliamı, 13 Haziran 2006

Ve hala devam etmekte....

Kaynak: http://www.kerkuk.net/kurumsal/?dil=1055&metin=10


Türk Soyunun Gizli Gücüne İNAN ve GÜVEN!

Çevrimdışı Üçoklu Börü Kam

  • Otağ Yöneticisi
  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2238
IRÂK, ÇOK MU IRAK?
-EVET IRÂK, ÇOK IRAK!!!

<a href="http://www.youtube.com/watch?v=CaxiAGF3_KY" target="_blank">http://www.youtube.com/watch?v=CaxiAGF3_KY</a>

IRÂK, ÇOK MU IRAK?
-EVET IRÂK, ÇOK IRAK!!!
Türk Soyunun Gizli Gücüne İNAN ve GÜVEN!

Çevrimdışı Üçoklu Börü Kam

  • Otağ Yöneticisi
  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2238
    
TUZHURMATU'DA TÜRKMENLERE SALDIRI

Türkmenler ölürken bile ay-yıldıza bakarak gülümsüyor....


Türk Soyunun Gizli Gücüne İNAN ve GÜVEN!

tungatonyukuk

  • Ziyaretçi
Emeğinize Sağlık ağabeğ gene otağı mızı bilgi mabedine çevirdiniz teşekkürler..

Türkmen lere yapılan lar ve bizim elimiiz ve kolumuz bağlı olması tam bir hüzün...

Cenghis Khan

  • Ziyaretçi
Mutlaka okuyun ....

Yer: Azerbaycan, Hocalı
26/02/1992

Elleri bir ağaca arkadan bağlanan hamile bir kadının başına dikilmiş olan iki Ermeni yazı tura atıyordu. Bu kanlı kumarı yaklaşık 100 yıl önce Anadolu toprağında Kars'ta Ağrı'da Van'da Erzurum'da da ataları oynamıştı.Onlardan duymuşlardı. Karnı burnunda çaresiz bir Türk kadının doğumu oldukça yakın görünüyordu. Çaresiz kadın bir hazan yaprağı gibi titriyordu. Elbiseleri yırtık, ayakları çıplaktı...Ermenilerin uzun boylu olanı elindeki AK-47 model Rus yapımı otomatik tüfeğinin namlusuna monte edilen seyyar kasaturayı çıkartırken, diğeri elindeki demir parayı havaya attı:

-Akçik, manç?.. (Kızmı, oğlan mı?)
-Akçik... (Kız)

Bu cevap üzerine 'oğlan' diyerek bahse giren Ermeni, elindeki kasatura ile hamile kadının karnını bir hamlede yarıp çocuğu çıkarttı.Kan bürülü gözleri bebeğin kasıklarına kilitlendi.

-Tun şahetsar,ınger... (Sen kazandın,yoldaş)

-Yes şahetsapayts ays bubrikı inç bes bidigişdana... (Ben kazandım ama bu bebek nasıl beslenecek?)

-Mayrigı bedge gişdatsine.(Annesi besleyecek elbette) Bunun üzerine daha kısa boylu olan Ermeni, bir hamlede kasaturaya geçirdiği bebeği annesinin göğsüne yapıştırdı:

-Mayrig yerahayin zizdur. (Çocuğa meme ver)

Aynı dakikalarda Hocalı'nın başka bir semtinde tek kale futbol maçı hazırlığı vardı. İki kesik Türk kadın başını kale direği yapmışlar, top arayışına girmişlerdi.Başı tıraşlı bir çocuk bulup getirdiklerinde ise Ermeni çeteci sevinçle bağırdı:

-Asixn ma/,çimi yev bızdıge, aveg gındırnadabidi. Gıdıresek... (Bu hem saçsız hem de küçük,iyi yuvarlanır. Kopartın...) Aynı anda çocuğun gövdesi bir tarafa,başı da orta yere düşmüştü... Ermeniler zafer naraları! atarak, kanlı postalları ile kesik çocuk başına vurarak kanlı bir kaleye gol atmaya çalışıyordu.

Bu iki olay Hocalı'da bundan çok değil yalnızca 14 yıl önce yaşandı.Her iki olay da ermeni çetecilerin katliamlarına bizzat şahit olan görgü tanıklarının anlatımlarıdır. Ne yazık ki 26 Şubat 1992 günü binlerce Azerbaycan Türk'ü türlü yöntemlerle vahşice katledilmiştir. Ajanslar,katliam haberini bütün dünyaya hızla geçerken, arşı titreten ağır bir vahşet yaşanan Hocalı halkından geri kalanlar ise çaresizlik içinde kıvranıyordu. Türkiye'de büyük bir dehşet uyandıran katliama ilişkin ilk görüntüler ise TRT aracılığı ile duyurulmuştu. Bütün olanları batılı gazeteciler, özellikle de New York Times belgeledi. 26 Şubat'ta güçlü
silahlarla donatılmış Ermenistan silahlı kuvvetleri ile Hankendi'nde konuşlanmış bulunan Albay Zarvigarov komutasındaki 366'ncı Rus Motorize Alayı, Hocalı'ya saldırarak tarihin en vahşî katliamlarından birini yaptılar. 26 Şubat! gecesi Rus motorize alayının tanklarından açılan top ve roket saldırıları ile Hocalı Havaalanı kullanılamaz hâle getirilerek kentin dış dünya ile ilişkisi de tamamen kesildi. Savunmasız kalan kente giren Rus destekli Ermeni askerleri, çocuk, yaşlı, kadın, bebek demeden
birçok insanımızı vahşîce katlettiler. Ermenilerin işgal ettikleri Hocalı'da dehşet verici olaylar yaşandı. Canlı canlı insanların kafa derilerini yüzdüler, sağ olarak ele geçirdiklerini ise sistematik bir işkenceye ve tıbbî deneylere tâbi tutarak, insanlık dışı muamelelere maruz bıraktılar. Hızar ve testereler ile diri diri insanların kol ve bacaklarını kestiler. Genç kızların önce saçlarını,sonra da kafa derilerini yüzdüler. Babanın gözü önünde evladını,evladın gözü önünde babayı kurşunlara dizdiler. Kesik kafaları sepetlere doldurdular. Peki neydi bu düşmanlık? Ermenistan'daki okul duvarlarında asılan haritalarda Türkiye'nin 12 ili yer almaktayken, Ermenistan'ın bayrağında Türkiye hudutları içindeki Ağrı Dağı'nın resmi varken, Ermenistan Millî Marşı'nda 'Topraklarımız işgal altında, bu toprakları azat etmek için ölün,öldürün' denmekteyken, başkaca bir neden aramaya zaten gerek yok sanırım. Dağlık Karabağ Bölgesi'nde bulunan Hocalı'ya, eski Sovyet İttıfaki Silahlı uvvetleri'ne ait 366.Alay'ın desteği ile Ermeni Silahlı Kuvvetleri tarafından düzenlenen saldırılar sonucu 613 Azerbaycan Türk'ünün hayatını kaybettiği resmî olarak açıklandı. Ancak kayıp sayısının bu rakamların çok çok üstünde olduğu bilinmektedir. 56 hamile kadın karnı yarılmış durumda bulunmuştur. Bu alçak saldırıda 487 kişi ağır yaralanırken, 1275 kişi ise rehin alınmış, geri kalan nüfus da bin bir zorlukla canını kurtarmış ancak bu olayın tahribatından ruhları ve hafızaları asla bir daha kurtulamamıştır. Şahitlerin anlattıklarını dinleyenler önce kulaklarına inanamadı.! Fakat katliam sonrası Hocalı'ya girdiklerinde ise, görgü tanıklarının abartmadığını kısa sürede anladılar.

Hocalı'da katliam bölgesini gezen Fransız gazeteci Jean-Yves Junet'nin gördükleri karşısında söyledikleri, katliamın boyutunu da anlatıyordu:

'Pek çok savaş hikâyesi dinledim. Faşistlerin zulmünü işittim,ama Hocalı'daki gibi bir vahşete umarım kimse tanık olmaz'

Peki 26 Şubat 1992 günü yaşanan bu katliamın emrini kim vermişti; Ermenistan Devlet Başkanı sıfatını taşıyan Robert Koçaryan denilen kirli katilden başkası değildi. Yaptığı terör faaliyetlerinin oranı nispetinde terfi eden Taşnaksutyun örgütü liderlerinden Robert Koçaryan, 20 Mart 1996'da Ermenistan Başbakanı oldu. Karabağ'da barış istediği için aşırı milliyetçilerin tepkisine daha fazla direnemeyen Levon Ter Petrosyan istifa edince de 30 Mart 1998 yılında ondan boşalan Devlet Başkanlığı koltuğuna,'Hocalı Katlia! mı' başsorumlusu olan azılı terörist Robert Koçaryan oturdu. Ermeniler, Türk hamile kadınlarına tecavüz edip karnını hamile olduğu halde taş ile doldurup öldürmüşler ve küçük Türk kızlarına tecavuz edip öldürmüşlerdi.Ülkemizde sadece 1 ermeni öldürüldü diye yürüyüş yaptılar ve o kadar araştırdılar ama hiç bir insan kalkıpta bu masum insanlara işkence edilip öldürüldükleri için yürüyüş yapmadı.

EĞER KANINDA BİR DAMLA TÜRK KANI VARSA HERKESE YOLLA BUNU !

www.hepimizturkuz.biz