Gönderen Konu: TÜRKİYEYİ SOYKIRIMLA SUÇLAYANLAR! SİZ Mİ SOYKIRIMDAN BAHSEDİYORSUNUZ?  (Okunma sayısı 57969 defa)

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Üçoklu Börü Kam

  • Otağ Yöneticisi
  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2234
GERÇEK SOYKIRIMCILAR KİM ? 

Soykırım  bir Avrupa icadıdır. Soykırım  batılı beyaz adama yeni topraklar ve dolayısıyla büyük zenginlikler kazandırmıştır. Temel dayanağı da  ırkçılıktır.
İnsanlık tarihinin en iğrenç dönemleri  Avrupalılar yüzünden yaşanmıştır.Avrupalı çağımızda bile kendi soykırımlarını görmek özeleştiri yapmak yerine soykırım suçunu siyasal bir silah olarak görüp kullanmakta, tarihinin hiçbir döneminde soykırım yapmamış Türkiye ye , Türk insanına soykırımcı lekesini atabilmektedir.
 
Avrupalılar göçmen olarak gittikleri bölgelerin yerli halklarını köle yaptılar,  Avrupa da köle pazarlarında sattılar yada topraklarına madenlerine hayvanlarına sahip olabilmek için işkencelerle öldürdüler.
 
Tüm Amerika kıtasında ,Avustralya da , Cezayir’den   Vietnam’a,  Anadolu topraklarından  Güney Afrika’ya ,  Iraktan  Afganistan’a   Filistin’e  kadar ,İngiliz, İspanyol, Portekiz, Hollanda ,Belçika ,Almanya, kötü taklitçi ve beceriksiz Yunanistan , İtalya  kısacası  Avrupa  kıtasında  kendini medeni sayan  ne  kadar devlet varsa  hepsi ve  bunların Amerika’ya,  Filistin’e  göç eden çocukları, akrabaları  dünyanın  her yerinde  sayısız soykırımlara imza attılar. Sömürgecilik ve sömürgeciliğin ırkçı tabiatından dolayı da  hep aynı şekilde davrandılar.
 
Tarihin bazı dönemlerinde de  kendi vatandaşlarına  yada  Avrupalı  ülkeler olarak  birbirlerine  dahi  soykırım yaptılar.Tüm zenginliklerini sömürdükleri altın ,elmas  madenlerine  el koydukları, atalarını  köle yapıp Avrupa pazarlarına  getirip sattıkları Afrika da ki ülkelerin insanları bugün ya  açlıktan ölüyor  yada  gene  BM ve  Avrupalı askerlerin korumasında birbirlerine kırdırılıyor.Avrupa ve  Amerika Birleşik Devletlerinde yaşayanları ise ikinci üçüncü beşinci sınıf insan muamelesi görüyorlar. Avrupalı bugün uluslararası şartlardan dolayı  saldıramadığı Türkiye gibi ülkelerde teröristlere silah dahil  maddi  ve  manevi her türlü desteği  vererek  kan dökmeye  devam  ediyor.
 
Kendilerini üstün ırk olarak gören , gelişmekte olan yada gelişmemiş olarak nitelendirdikleri ülkelerin insanlarını  alt ırklar olarak niteleyip onlara  her türlü  soykırımı ve eziyeti layık bulan Avrupalının unuttuğu ve unutturmak istediği soykırımları bu sayfalarda bulabileceksiniz. Sayfalar hazır oldukça bu sayfadan linkler vereceğim. Aşağıdaki  soykırım listesi Ankara Ticaret Odası tarafından  2004  yılında hazırlanmıştır.
 
 
20. Yüzyıldaki Etnik ve Kültürel Soykırımlar ve Soykırım Bilançosu

Jozef Stalin (RUSYA, 1934-39) 13,000,000 mülteci-100 binlerce ölü.

Adolf Hitler (Almanya, 1939-1945) 12,000,000 mülteci / kamplarda 2 milyon ölü-kayıp

Mao Tze Dong (Çin, 1966-1969) 11,000,000 kişiye kültürel asimilasyon / toplama kamplarında sayısı
belli olmayan ölü ve kayıplar

İspanyol ve Amerikalı Kaşifler 1492-1800 7,972,000 ölü / kayıp,.

Hideki Tojo (Japonya, 1941-1944) 5,000,000 ölü/ kayıp

Pol Pot (Kamboçya, 1975-1979) 1,700,000 ölü

Kim Il Sung (Kuzey Kore, 1948-1994) 1.600,000 mülteci ve toplama kamplarında ölü / kayıp

Menghitsu (Etopya, 1975-1978) 1,500,000 ölü / kayıp

Charles DeGaulle (Cezayir, 1954-1962) 1,000,000 ölü / kayıp

Yakubu Gowon (Biafra, 1967-1970) 1,000,000 ölü / kayıp

Leonid Brezhnev (Afganistan, 1979-1982) 900,000 ölü / kayıp

Jean Kambanda (Ruanda, 1994) 800,000 ölü / kayıp

İngiliz Krallığı (Avustralya, 1849-1938) 719,000 ölü / kayıp , 100 bin mülteci

Suharto (Doğu Timor, 1976-98) 600,000 ölü /kayıp

Saddam Hüseyin (Iran ve Kuzey Irak 1980-1990 600,000 ölü / kayıp

Yahya Khan (Pakistan, 1971 ve Bangladeş,1990) 500,000 ölü / kayıp

Savimbi (Angola, 1975-2002) 400,000 ölü / kayıp

Molla Ömer - Taliban (Afganistan, 1986-2001) 400,000 ölü / kayıp

Idi Amin (Uganda, 1969-1979) 300,000 ölü / kayıp

B.Mussolini (Etopya,Yugoslavya 1936) 300,000 ölü / kayıp

Danimarka (Danimarka 1945) 250,000 Alman Mülteci ölüme terk edildi.

Mobutu Sese Seko (Zaire, 1965-1997) 250,000 ölü / kayıp, 200 bin mülteci

Charles Taylor (Liberya, 1989-1996) 220,000 ölü / kayıp

Foday Sankoh (Sierra Leone, 1991-2000) 200,000 ölü / kayıp

Amerika (Almanya Dresden,1943-1945) 200,000 sivil ölü (Dresden’e sığınan siviller)

S. Milosevic (Yugoslavya,1992-96) 180,000 ölü / kayıp

Michel Micombero (Burundi, 1972) 150,000 ölü / kayıp

Amerika (Hiroşima-Nagazaki 1944) 135,000 ölü atom bombası ile bu şehirler yok edildi

Almanya (Namibya 1891) 117,000 ölü / kayıp, 15 bin mülteci

Hassan Turabi (Sudan, 1989-1999) 100,000 ölü / kayıp

Richard Nixon (Vietnam, 1969-1974) 70,000 ölü / kayıp

Papa Doc Duvalier (Haiti, 1957-1971) 60,000 ölü / kayıp

Marcos (Filipinler) 50,000 ölü / kayıp

Hissene Habre (Çad, 1982-1990) 40,000 ölü / kayıp

Vladimir Ilich Lenin (Rusya, 1917-1920) 30,000 muhalif infaz edildi

Francisco Franco (İspanya) 30,000 muhalif infaz edildi

Lyndon Johnson (Vietnam, 1963-1968) 30,000 ölü / kayıp

Hafız Esad (Suriye 1980-2000) 25,000 ölü / kayıp

Khomeini (Iran, 1979-1989) 20,000 ölü / kayıp

Eski Yugoslavya (1995 Bosna-Hersek) 15 ölü, 7500 kayıp, 45 bin mülteci

Paul Koroma (Sierra Leone, 1997) 6,000 ölü / kayıp

Usama bin Ladin(Dünya çapında,1991-2001) 4,000 ölü / kayıp

Augusto Pinoşe (Chile, 1973) 3,000 ölü / kayıp

Efrain Rios Montt (Guatemala) 2,000 ölü / kayıp

Sierra Leone 80,000 mülteci, kayıp rakamı belli değil.

Kıbrıs Cumhuriyeti (1912-1974) 25,000 sivil mülteci,1000’ni aşkın ölü,100 İngiliz ölü

Yunanistan (Batı Trakya,1923-1990) 400,000 mülteci evlerin terk etti.

Bulgaristan (1970-1989) 360,000 mülteci kültürel asimilasyon sonucu evlerin terk etti, 1000 kişi toplama
kamplarına alındı

Norveç 1920-1930 Tatar göçmenleri kısırlaştırma ve toplama kamplarında izole etme

Amerika 2004–Irak  850,000 ölü ve yüz binlerce kayıp (Devam ediyor.)
Türk Soyunun Gizli Gücüne İNAN ve GÜVEN!

Çevrimdışı Üçoklu Börü Kam

  • Otağ Yöneticisi
  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2234
ABD SUÇ KRONOLOJİSİ

1898'de Meksika'yı işgal etti.
+ Aynı yıl Küba'ya girdi.
+ 1921 yılında Nikaragua'yı işgal etti. Ulusal Muhafızlar adlı ve başını Somoza'nın çektiği terör örgütünü kurdu. Anti-emperyalist direnişin başını çeken Sandino ve 300 kişiyi katletti. 40 yıldan fazla sürecek bir terör devrini başlattı. Sabotaj ve suikastlar düzenledi.
+ 1945'te Japonya'nın Hiroşima ve Nagazaki kentlerine atom bombası atarak bir anda 250 bin kişiyi vahşice öldürdü.
+ 1950-53 yılları arasında yüz binlerce yurtsever Koreliyi katletti.
+ 1954'te binlerce Guetamalal’yı öldürdü.
+ 1955'te Endonezya, Laos ve Kamboçya'da çok sayıda CIA operasyonu
düzenledi.
+ 1956-59 yılları arasında Küba’da 60.000 kişiyi, ABD'li
danışmanların ve Batista'nın birlikte yürüttüğü operasyonlarda katletti.
+ 1961'de Küba'ya karşı Domuzlar Körfezi çıkartmasını örgütledi.
+ 1965'te işbirlikçi Suharto, 1 milyon komünist ve ilerici
Endonezyalıyı katletti.
+ Aynı yıl Dominik'e paraşütçülerini indirdi ve 10 bin Dominikliyi
katletti.
+ 1975'te Vietnam'dan kovulduğunda arkasında milyonlarca ölü ve
sakat bıraktı. ABD'nin Vietnam'da halkın üzerine attığı 638 bin ton bomba,
II. Dünya Savaşı sırasında Avrupa ve Afrika'ya atılan toplam bombaların
yarısıdır. Kişi başına aşağı yukarı 5 bomba atıldığı söylenmektedir. Milyonlarca insan stratejik köylere sürülmüş, on binlerce kadının ırzına geçilmiş, yüz binlerce insan sakat bırakılmıştır, Milyonlarca insan işkenceden geçirilmiştir.
+ 1970-75 yılları arasında Kamboçya ve Laos'ta 1 milyon insanı katlettiler.
+ 1973'te Şili'de CIA' nın düzenlediği darbe ile 30 bin kişi
katledildi.
+ Arjantin'de faşist generallerle yaptığı işbirliği sonucu 30 bin
kişi kaybedildi.
+ 1983'te Lübnan'a müdahale etti. 14 bin Deniz Piyadesinin katıldığı operasyonda binlerce ilerici yurtsever Lübnanlı katledildi.
+ Aynı yıl Lübnan'a ikinci bir müdahalede bulundu. Akdeniz de eşkıyalık yapan Amerikan 6, Filosuna ait savaş gemileri Lübnan'a günlerce bomba yağdırdı.
+ Yine aynı yıl Grenada'yı işgal etti. Yüzlerce ilerici ve yurtsever
katledildi.
+ 1986'da uluslararası haydutluk örneği sergileyerek Libya'yı bombaladı, bine yakın sivili katletti. Ülkeye ambargo uygulayarak deniz ablukasına başvurdu.
+ 1989'da Panama'ya asker çıkarttı ve 5 bin Panamalıyı öldürdü.
+ 1991'de Irak'ın Kuveyt'e girişini bahane ederek diğer emperyalist güçleri de ardına takarak Irak halkına karşı bomba yağdırdı. 100 binin üzerinde insanı katlettiği bu vahşeti iletişim kanallarıyla tüm dünyaya resmen izlettirdi. ABD uçakları Irak halkının üzerinde 12 bin sorti yaptılar.
+ Somali'deki durumu bahane ederek yine diğer emperyalist güçleri de peşine takarak ülkeyi işgale girişti.
+ İran'a karşı başlattığı ambargoyu yıllardır sürdürüyor.
+ Latin Amerika'da ABD'nin bulaşmadığı savaş, katliam, insan hakları ihlali yok gibidir. Nikaragua'dan kaçan işkenceci, halk düşmanı
kontraları Özgürlük Savaşçıları adı altında Honduras'ta üslendirdi ve silahlandırarak Nikaragua halkının üstüne saldırttı. Birçok Latin Amerika ülkesinde de Ulusal Muhafızlar adı altında Ölüm Mangaları'nı örgütledi, eğitti, finanse etti, silahlandırdı ve halkın üzerine
saldırttı.
+ ABD, sadece 1946-1975 yılları arasında amaçlarına ulaşmak için tam 215 kez askeri gücüne başvurmuştur. Aynı yıllarda insanlığa 19 kez nükleer
silah kullanma tehdidini savurmuştur. NOT:son 20 yıl buna dahil değildir
Türk Soyunun Gizli Gücüne İNAN ve GÜVEN!

Çevrimdışı Üçoklu Börü Kam

  • Otağ Yöneticisi
  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2234
İNGİLTERE SUÇ KRONOLOJİSİ

İngilizler yakın tarihlerinde  26 soykırımın  lekesini  taşıyor.
 
İngilizler Amerika kıtasının keşfinden sonra  İspanyollar ve Hollandalılar ile birlikte pek çok kıyıma imza attılar. Göçmen olarak gittikleri ülkelerde  200  yılda 400 e  yakın anlaşma yaptılar. Ama canları istediğinde yada yeni kaynaklara ihtiyaç duyduklarında bu anlaşmaları tek taraflı bozdular.Yaşlı genç ,kadın çocuk demeden arazilerine yada hayvanlarına el koyabilmek için göçmen yada işgalci olarak gittikleri bölgelerin insanlarını acımasızca katlettiler.
 
AMERİKA`DA
 Riogrande-Virginia bölgesinde  Powhatans  kabilesinin nüfusu 1600  yılında  50 bin iken sadece 7 yıl sonra 1607 de  5 bin kalmıştı.
Ohio ırmagı kıyısında ve çevre şehirlerde yaşayan 100 bin yerli çiçek hastalıgı taşıyan battaniyelerle hastalık bulaştırılarak öldürüldü.Bu yöntem daha sonra diğer soykırımcı Avrupalılarca pek çok yerde uygulandı.
 İngilizlerin katliamları sonucunda 1900 lerin başında
Tonkavasların sayısı     1800 den   56 ya
Caddoların sayısı          8500 den  500e
Wichitaların sayısı         3500 den  350 ye
Kichailerin sayısı           1000 den  66 ya
Apache lerin sayısı          500 den   60 a
Comanche lerin sayısı    7000 den  1600 e düşmüştü.
 
AVUSTRALYA`da
1788-1938 yılları arasında İngiltere Avustralya`da soykırım yapıyordu.
 
Avustralyanın yerli halkı  Aborjinleri (aborginal)  siyah,zayıf,enalttaki hayvani ırk diye tanımlayarak büyük bir nefretle katllettiler. Hayvan avına çıkar gibi yerli avına çıkıp avlandılar.  Yerlilerin kafalarını kesip herkesin görebileceği meydanlarda sergilediler.Bununlada büyük övünç duydular.
1824 yılında bölge sömürge yönetimi tarafından çıkarılan izinle görüldükleri yerde yerliler öldürülmeye başlandı.
Korkutup topraklarını ellerinden alabilmek amacıyla kadınlarını öldürüp yaktılar.
İngilizler avlayarak, çiçek, tifo, dizanteri mikroplarını kullanarak yada yiyeceklerine zehir katarak aborjinlere soykırımı yaptı.
İngilizler avustralyaya ayak bastıgında  750 bin olan yerli nüfusu 1911 de  30 bine düşmüştü.
 
2 Mayıs 1857’de Delhi yakınlarındaki  Meerut’ta  başlayan ve buradan Hindistan’a yayılan ayaklanma  kanlı şekilde bastırıldı. İngiltere ayaklanmayı bir ırk savaşına dönüştürdü. İşgalci İngilizler girdikleri bütün köylerdeki insanları imha ettiler.
Aynı yıl İngilizler Delhi’yi ele geçirdiler. İşgale karşı ayaklanma Şubat 1859’a kadar sürdü. Yüzbinlerce Hintli katledildi.

İngiltere'nin 1876'dada  Hindistan'da 25 milyon insanı katletti
1890’da Kenya ve Uganda’yı işgal etti. İngiliz terörü aralıksız onyıllarca sürdü. 1950’li yıllarda Kenya tam bir toplama kampına dönüşmüştü. Ekim 1953’te İngilizler 138 bin Afrikalıyı gözaltına aldı. Aynı yıl   1300  Kenyalı katledildi.İngiliz işgali boyunca köyler yakıldı, 39 toplama kampında 70 bin Kenyalı tutsak edildi ve bu süreç zarfında 30 bin Kenyalı vahşice öldürüldü.

1900’de Güney Afrika’da Boer’lere saldırıldı. İngilizlerin yakaladıkları ve toplama kamplarına koydukları çoğu kadın ve çocuklardan oluşan 20 binden fazla Boer öldürüldü.
1902’de Vereeniging anlaşması sonunda Boerler bağımsızlıklarını yitirdi.

1915 te hiç sebepsiz Anadolu topraklarına saldırdı .Çanakkale`de beş yüz binden fazla insanın ölümüne sebep oldu.

13 Nisan 1919’da barışçıl bir gösteriye ateş açan İngilizler 379 Hintliyi öldürdü, 1200 kişiyi yaraladı.

1 Nisan-14 Temmuz 1931 arasında Hindistan`da 103 kişi katledildi, 420 kişi yaralandı.

İngiliz işgali altındaki İrlanda’da 1922-23 arasındaki iç savaş boyunca İngiltere hükümeti pek çok insanı yargılamaksızın idam etti yada kurşuna dizdi.
1927’de Shanghay’da on binlerce Çinli  katledildi.
 
1929’da İngiltere işgali yıllarında Siyonist zulme isyan eden Filistinlilerden  200ü  katledildi. Birçok Arap köylü idam edildi, birçoğu hapsedildi.
1931 Temmuzu’nda İngiliz Kraliyet Hava Kuvvetleri Hindistan’a  500 ton bomba attı.
1936 yılı içinde 1000 Filistinli yine İngiliz emperyalistler tarafından katledildi.İngiltere, Siyonizmin silahlandırılması ve Ortadoğu’ya yerleştirilmesinde önemli rol oynadı. Bu destek nedeniyle İngiliz güçlerinin 1939 yılında Ortadoğu’dan çekilmesiyle binlerce  Arap katledildi. Onbinlercesi yaralandı.
İngiltere, Ekim 1944’te Yunanistan’ı işgal etti. Larissa ve Makranissos toplama kamplarında binlerce  Yunanlı vahşi işkencelerden geçirildi ve katledildi.
Amerikalılar ve İngilizler,  Almanların savaşı kaybetmelerinin ardından, Almanyanın  Dresden kentine sığınan Alman göçmenlerin üzerine 3 gün boyunca  havadan bomba yağdırdılar. Savunmasız  insanların sığındığı Almanyanın kültür merkezi  Dresden kentine intikam amacıyla düzenlenen  bombardımanlar sırasında 3 bin 900 ton tahrip gücü yüksek bomba ve 200 bin  napalm (yangın)  bombası atıldı. Sokaklar yanmış insan cesetleriyle doldu. Bu yok etme harekatı sonucunda çoğunluğunu  çocuk ve kadınların oluşturduğu 200 bin kişi öldü. Japonya’nın  Hiroşima  ve  Nagazaki kentlerine atılan atom bombaları sonucu 135 bin kişinin öldüğü gerçeği Dresden’e uygulanan soykırımın büyüklüğünü gözler önüne seriyor.
1952 de  İngilizler Kenyada`ki  ayaklanma girişimini 2 milyon Kenyalıyı öldürerek bastırdılar.
İrlanda’nın işgalinin 25 yılı boyunca çoğu sivil, katledilen İrlandalı sayısı 3 bin civarındadır.

1969-80 yılları arasında İngiltere’de gözaltında ölen insan sayısı 696 kişidir.

Türk Soyunun Gizli Gücüne İNAN ve GÜVEN!

Çevrimdışı Üçoklu Börü Kam

  • Otağ Yöneticisi
  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2234
İşte İngiliz vahşetine bir örnek!..

Birinci dünya savaşı'nda İngilizlere, 150 bin askerimiz esir düştü. bu askerlerden bir kısmi da mısır'ın İskenderiye şehri yakınlarında bulunan seydibeşir usare kampı'na hapsedildi.

Kampın tam adı, 'seydibesir kuveysna Osmanlı useray-i harbiye kampı' idi.
bu kampta, 1918'de Filistin cephesinde esir düşen 16. tümen’in 48. alayı'na bağlı Osmanlı askerleri tutuluyordu.

12 haziran 1920'ye kadar iki yıl boyunca her türlü işkence, eziyet, ağır hakaret ve aşağılamaya maruz kaldılar.
Bu insanlık dışı muamelenin nedeni ise Ermeniler idi...

Kamptaki, Türkçe bilen ermeni tercümanların yalan, yanlış çevirileri ve kışkırtmaları nedeniyle, kampların İngiliz komutanları, azılı Türk düşmanı kesilmişlerdi.
Savaş bitmişti. ancak, kamptaki ağır koşullar nedeniyle ölenler dışındaki askerleri teslim etmek, İngilizlerdin işine gelmiyordu.
çünkü, olası yeni bir savaşta, bu askerlerin yeniden karşılarına çıkabilecekleri, Ermeniler tarafından, İngilizlerin beyinlerine işlenmişti.

Çözüm toplu katliamdı...
Askerlerimiz, mikrop kırma bahanesiyle, süngü zoruyla dezenfekte havuzlarına sokuldu.
Ancak suya normalin çok üzerinde krizol maddesi katılmıştı.
Mehmetçik, daha ayağını soktuğunda, aşırı krizol maddesi nedeniyle haşlanıyorlardı.
Ancak İngiliz askerleri dipçik darbeleri ile askerlerimizin havuzdan çıkmalarına izin vermiyorlardı.
Mehmetçikler, bele kadar gelen suya başlarını sokmak istemedi. ancak bu kez İngilizler havaya ateş etmeye başladı. Askerlerimiz, ölmemek için çömelerek başlarını suya soktular.
ancak başını sudan kaldıran artık göremiyordu.
Çünkü gözler yanmıştı...


Dışarı çıkanların halini gören sıradaki askerlerimizin direnişleri de fayda etmedi ve 15 bin askerimiz kör oldu.

Bu vahşet, 25 mayıs 1921 tarihinde TBMM’de görüşüldü.
Milletvekilleri faik ve şeref beyler bir önerge vererek, mısır'da esirlerin krizol banyosuna sokularak 15 bin vatan evladının gözlerinin kör edildiğini, bunun faili olan İngiliz tabip, garnizon komutanı ve askerlerinin cezalandırılması için TBMM’nin teşebbüse gedmesini istediler.

Tabii ki yeni kurulan devletin bin türlü sorunu vardı, hesap sormayı çok istedi ama, soramadı...
Sonraki gelenler, bu hesap sorma işini unuttu gitti.

Ama onlar unutmuyorlar...

Kendi ihanetlerini bile soykırım ambalajına sarıp, dünya kamuoyuna sunuyorlar.

Ermeniler soykırım yapıldı diye dünyayı ayağa kaldırıyor, bizim mankurt ve kürdofillerin tarihimizden haberleri bile yok.

Bu unutulur mu ?
Elbetteki unutulmamalı.
Ama maalesef unutuldu...
Nice unutulanlar gibi bunlar da unutuldu...
Ve hatta unutmakla da kalmayıp adaletsiz medeniyetin babası Avrupa’nın kucağına oturmak için can atılmakta, milli onur ayaklar altına alınmaktadır.

Biz bunları ve Türk milletine yapılan hiç bir kötülük, düşmanlık ve ihaneti unutmadık, unutmayacağız, unutturmayacağız...
Günü geldiğinde hesabını sormak üzere unutmuyoruz, unutanlardan olmuyoruz...

Vatan şehitlerimizi rahmet ve şükranla yad ederim.

Mekanları Türk Uçmağı olsun.

TÜRK IRKI SAĞOLSUN!!!

TTK.
Türk Soyunun Gizli Gücüne İNAN ve GÜVEN!

Çevrimdışı Üçoklu Börü Kam

  • Otağ Yöneticisi
  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2234
ALMANYA  SUÇ KRONOLOJİSİ

Almanya'da sözde Ermeni soykırımı  2002 yılından itibaren bazı eyaletlerde ders kitaplarına girdi.
24 Nisan 2005 te  Bremende sözde Ermeni soykırım anıtı açıldı.
15 haziran 2005 te sözde Ermeni  soykırımını tanıyan bir yasa çıkardı.
Almanların o dönemde Ermenilere soykırım  yapılması  baskılarına Osmanlı devleti karşı çıkmıştı.Eğer Almanların önerisiyle  Osmanlı devleti  böyle bir soykırım yapmış olsaydı  bugün bizim topraklarımızda ki  toplama kamplarından, gaz odalarından, insan  yakma fırınlarından sözediliyor  olacaktı.
 
 1904-1905  tarihleri arasında batı  Afrika Namibya`da  Herero ve Nama soykırımı
Batı Afrika`daki  Namibya`ya altın ve elmas madenleri için 1904 ten itibaren Almanlar   gelmeye başladı. Kısa sürede buradaki Alman sayısı 14.000 i buldu.Verimli toprakların bulunduğu bölgelerdeki çiftliklere el koymaya başlayıp işkence tecavüz ve cinayetlerine  Herero lar  karşı çıkınca bu insanlar tehlikeli sayıldı. 4.000 Alman askeri modern silahları ve toplarıyla bölgede katliama başladı. Sadece birkaç yıl sonra 1911 de bölgenin yerlisi olan  100 bin  Herero`dan 15 bin, 20 bin Nama`dan ise 9 bini hayatta kalabilmişti. Daha sonra Nazilerin   kuracağı  toplama kamplarının temeli burada atıldı.
Almanya  2. dünya savaşında  ölen 30 milyon insanın ölümünden, 35 milyon insanın sakat kalmasından birinci derecede suçludur.
 
Almanlar mükemmel Alman ırkı hedefiyle diğer milletlerden ve etnik gruplardan saf Alman saymadıkları 21 milyon insanı toplu kurşuna dizerek ,top yekun savaş şeklinde sivil asker ayrımı gözetmeksizin yaptıkları saldırılarla, toplama kamplarında özel insan yakmak için yaptıkları  fırınlarda yakarak (holocaust), yada gaz odalarında zehirleyerek  soykırıma uğrattılar.
Bu soykırımların ana hedefi kültürleri Avrupa kültüründen farklı Çingeneler, ve din bazında farklı tanımlanan Yahudilerdi.
 
Çingenelere yapılan ayrımcılığın temeli 1880 de başbakan Bismarck tarafından çıkarılan bir kanuna dayanır.1942 yılında Avrupa nın çeşitli yerlerinden getirilen 30.000 Çingene çalışma kamplarına kapatılmıştı.Bu yıldan itibaren Çingeneler toplu katliamlara uğratılmaya ve deneylerde kullanılmaya başlandı. Toplu insan öldürme yeteneklerini Çingeneler üzerinde yaptıkları deneylerle geliştirdiler. Bu deneylerde Dr. Jozef Mengele tarafından  6.432 Çingene katledildi. Ayrıca çalışma kamplarındaki 30 bin çingeneden hiçbiri bu kamplardan sağ çıkamadı. Almanya'da yaşayan diğer çingenelerin ise  %94ü  kısırlaştırıldı.
 
Hitler'e  göre Yahudiler hem doğuda hem batıda çok güçlüydü ve dünyayı kontrol ediyorlardı.Bu nedenle de 17 milyon Yahudi mutlaka yok edilmeliydi. Nazi partisinin 1933 yılında iktidara gelmesiyle birlikte SS`ler Yahudilerin elit kesimini tutuklamaya ve işkence etmeye başladılar.1935 de  Yahudilere ait işyerlerine saldırılar başladı. Aynı yıl çıkarılan bir kanunla kan analizleriyle insanlar saf Alman olanlar ve olmayanlar diye sınıflandırılmaya başlandı.
1938 yılında Almanya ile birlikte Avusturya`da  Yahudiler toplama kamplarına yollanmaya başlandı.Yahudilere ait evler işyerleri sinagoglar yerli halkında katılımıyla yıkılmaya başlandı.Daha sonra işgal ettikleri Sovyet topraklarında da büyük katliamlar yaptılar.Sovyet topraklarında katledilen Yahudi sayısı 70 bindir.
Artık 1941 yılında neredeyse bütün Avrupa`dan getirilen Yahudiler Almanya ve Polonya?daki  Yahudi katliam merkezlerinde toplanmaya başlamıştı.Bu kamplarda kurşuna dizerek,yakarak yada gaz odalarında zehirleyerek büyük çoğunluğu  Yahudi 6 milyon insanı katlettiler.
1944 yılı haziran ayında her gün 10 bin kişi gaz odalarında zehirlenmekte  20 bin kişi  ise yakılarak  katledilmekteydi .Bu kıyım günün  24 saati devam ediyordu.
 
2. Dünya savaşından sonra  Almanya Yahudi soykırım mağdurlarına tazminat ödemeye mahkum edildi.Bu tazminat sadece Almaya tarafından değil Yahudilere yardım etmemekle suçlanan İsviçre ve bazı doğu Avrupa ülkelerince de ödeniyor.Bu tazminatların tutarı 4.5 milyar doları çoktan  aştı . Taksitler halinde ödenmekte olan tazminatlara ek olarak, yeni açılan birçok davada Yahudiler, yeni tazminatlar kazanmayı sürdürüyor.
Ancak Yahudi tarihçi  Norman G. Finkelstein, Holocaust Endüstrisi  adlı kitabında, bütün bu tazminatların kullanılmasında çok önemli yolsuzlukların  yapıldığını da ispatlayarak, Nazi mağduru Yahudilere verilmek üzere Almanya ve diğer hükümetlerden çok büyük paralar alındığını, ancak, bu paraların gerçek sahiplerine değil, Siyonist örgütlerin finansmanında kullanıldığını belirtiyor. Buna Yahudi örgütlerinin geçtiğimiz yıllarda  Nazi kamplarında köle işçi olarak çalıştırılan Yahudilerin emeklerinin tazminatı nı örnek olarak gösteriyor...
Bu konuda Yahudiler, Almanya'dan yeni bir ödeme istemişlerdi. Bu ödemeden yararlanacak Yahudilerin sayısı olarak verilen rakam 135 bin iken, Nazi kamplarında işçi olarak çalıştırılmış olup, halen hayatta bulunan Yahudilerin sayısının 14-18 bin civarında olduğu ortaya çıkmıştı. Yani sayının astronomik düzeylerde abartılması suretiyle muhatabı bulunmayan paralar, bu kuruluşlarca  Siyonist Yahudilerin hedefleri için kullanılmaktaydı.
 
     
Türk Soyunun Gizli Gücüne İNAN ve GÜVEN!

Çevrimdışı Üçoklu Börü Kam

  • Otağ Yöneticisi
  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2234
FRANSA SUÇ KRONOLOJİSİ

Fransa  Nisan 1971 de  Marsilya  kentine  Ermeni anıtı dikti.
Fransa 28 mayıs 1998 de meclisinde  18 ocak 2001 yılında senatosunda  kabul ederek sözde Ermeni soykırımını tanıdı.
Fransa sözde Ermeni soykırımı olmadı diyenlere 45 bin euro para cezası verilmesini öngören bir yasa tasarısı çıkarmaya çalışıyor.
Paris Mahkemesi, geçtiğimiz temmuz ayında sözde Ermeni soykırımı konusunda Türkiye’nin tezlerine`de  yer verdiği için Fransa’nın ünlü genel kültür ansiklopedisi Quid’i mahkum etti. Aynı mahkeme daha önce de ünlü tarihçi Bernard
Lewis’i  Le Monde gazetesinde konu hakkında yayınladığı bir makaleden dolayı 1 euro sembolik tazminat ödemeye mahkum etmişti. Fransa’daki bir çok tarihçi Ermeni soykırımı iddialarına inanmamasına rağmen ceza baskısı yüzünden bu konuda görüş beyan etmekten çekiniyor.
Fransa  geçtiğimiz yıl okullarda sömürge döneminin olumlu yönlerinin anlatılmasını öngören bir yasa çıkardı.
Cezayir Başkanı Abdülaziz Buteflika’nın Fransa’nın 1830 ve 1962 yılları arasında Cezayir kimliğini soykırıma tabi tuttuğu ve Cezayir bağımsızlık savaşında  1.500.000  kişiye uyguladığı soykırımı tanıması yönündeki çağrısı üzerine Fransa Dışişleri Bakanı Phlippe Douste-Blazy  bir açıklama yaptı.  Hafıza çalışması tarihçiler ve araştırmacılar  tarafından yapılır. Soykırım bize filozofların ve entelektüellerin öğrettiği bir kelime. Bu tür ifadeleri asla küçültmemek (rezil etmemek) lazım.
Fransa kendisini hep en demokratik ülke olarak göstermeye çalışmıştır. Dünyada tarafsızlığın, adaletin, insan hakları`nın sembolü olduğunu iddia eder.Ancak Fransa’nın tarihi  Fransa'nın  hiçte böyle olmadığını açıkça gösteriyor.
Anadolu’da  Gaziantep-Maraş bölgesini işgal ederek yüzlerce köyü yakıp, binlerce kişiyi öldürdü.
1946-1955 yılları arasında Fransızlar Vietnamlıların  bağımsızlık hareketini bastırmak için soykırıma girişti. Bir milyondan fazla Vietnamlıyı katletti.
Benin, Burkina-Faso, Cibuti, Çad, Gabon, Gine , Kamerun , Komor Adaları, Moritanya, Nijer, Senegal, Tunus  ve Fas  Fransa’nın  Afrika’daki  sömürgeleriydi . Zaman zaman meydana gelen ayaklanmaları  kan dökerek bastırdı. Ancak bunların en kanlısı Cezayir’de olandı.
Fransızlar 1800 lü yılların başlarından itibaren Cezayir’e  yerleşmeye başladılar.Önce asimilasyon uyguladılar.Cezayir halkının diline, kültürüne müdahale ettiler. Cezayirliler bağımsızlık  isteyince  işkence ve katliamlara başladılar.En belirgin işkenceler 65 derece sıcaklıktaki suya sokmak ve vücuda elektrik vermekti.Fransa devletinin onayıyla 500 bin Fransız askeri yaygın ve kurumsallaşmış bir işkence yürüttü.
Bugün Fransa’da  hala sahnede olan Le Pen`inde  zaman zaman  bizzat işkenceci olarak bulunduğu  bu dönem 7.5 yıl sürdü.
Acımasızca sivil halk katledildi. Artık Cezayir de  300 kişilik toplu mezarlar vardı. 1960 ta ölü sayısı bir milyonu aşmış 8 bin köy  yangın  bombalarıyla  yok edilmişti. 2 milyona yakın Cezayirli  verimsizleşen topraklarını terk etmek  zorunda kaldı. 2.5 milyon Cezayirli  Fransız  askerleri  kontrolündeki  toplama kampı şeklindeki bölgelere konuldu.
Cezayir’deki  soykırım okadar vahimdi ki  BM kan dökülmesinin önüne geçilmesi için bir karar aldığında  Fransa’nın Cezayir’deki ordusunun komutanı şöyle demişti: Kan dökülmemesinin tek yolu dökecek kanın olmamasıdır.
Yaşları 90'a dayanan son şahitler, Fransız sömürge yönetiminin, Setif,  Guelma ve Kherrata şehirlerinde binlerce Cezayirli`yi  nasıl kireç fırınlarında yaktığını ve kamyonlarla  nehirlere döktüğünü anlatıyor.
1945  Setif katliamı: Cezayir Halk Ordusu'nun, liderleri Messali Hac'ın serbest bırakılmasını istemesiyle başladı. 10 bin kişinin yaptıgı gösteride Fransız ordusu, deniz kuvvetleri ve uçaklarla saldırı başlattı. Olaylar 22 Mayıs'ta sona erdiğinde on binlerce kişi hayatını kaybetmişti.
Nazi Almanyası tarafından işgal edilen Fransa’nın özgürlüğü için gençlerini Avrupa’ya savaşa gönderen Cezayir’e  bunun karşılığında bağımsızlık sözü verildi. Cezayir halkı, Fransa’nın Nazi işgalinden kurtulmasıyla kendilerinin de özgürlüğe kavuşacağına inanmıştı. Bu yüzden Almanya’nın yenilmesi, Avrupa gibi Cezayir’de de  bayram havasıyla karşılandı. Bu zaferi kutlamak ve kendilerine verilen sözü hatırlatmak için 8 Mayıs günü yürüyüşler düzenleyen Cezayirliler, bağımsızlığın hiç de kolay olmayacağını anlayacaktı. Ülkenin doğusunda bulunan Setif, Guelma ve Kherrata şehirlerinde düzenlenen gösteriler, bir hafta içerisinde Cezayir ve Amerikalılara göre 40-45 bin, Fransızlara göre ise 20 bin Cezayirlinin katledildiği soykırıma  dönüştü..
Fransa  Cezayir Ulusal Kurtuluş hareketinin üzerine bütün vahşetiyle gitti. Savaş sonunda 1.5 milyon Cezayirli  katledildi. Yüzlerce köy ve kasaba yerle bir edildi. İnsanlar mağaralara doldurulup sonra dumanla boğuldu.
Irak’a yönelik 1991 yılında gerçekleştirilen “Çöl Fırtınası” harekatına ABD’nin peşinde katıldı ve 100 bin Iraklının katledilmesinde suç ortağı oldu.
Ruanda’nın 1885’te Almanya ile başlayan sömürge tarihi I. Dünya Savaşı sonuna kadar Belçika ile devam etti. Sömürgeciler çekildikten sonra da 1959–65, 1973 yıllarındaki çatışmalarda on binlerce Ruandalı katledildi. Kıyım 1994 Nisan başında inanılmaz saldırılarla devam etti. Belki de tarihin en hunhar soykırımlarından biri  Ruanda’da gerçekleştirildi. Bölgede etkin olan Fransa, Belçika ve ABD’nin olaylara seyirci kalmaları hatta önayak olmaları nedeniyle sadece ilk 100 gün içerisinde 800 bin Tutsi ve ılımlı Hutu  palalarla doğrandı. Sonrasında 1,5 sene süren iç savaşta katledilen insan sayısı 1,5 milyona vardı. Batılıların soykırım öncesi ve sonrası ve soykırım esnasındaki  rolü  Ruanda’daki soykırımın  başlıca sebebidir.

Türk Soyunun Gizli Gücüne İNAN ve GÜVEN!

tungatonyukuk

  • Ziyaretçi
Bu Engin Paylaşımınız İçin Teşekkürler Kutlu kaldım...

Tanrı Türk ü  Korusun!

Çevrimdışı Üçoklu Börü Kam

  • Otağ Yöneticisi
  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2234
İSRAİL SUÇ KRONOLOJİSİ

ORTADOĞUDA TERÖRİST KİM?
İSRAİL  SOYKIRIMLARINDAN  BAZILARI
 İsrailde dogup büyümüş şu anda Southampton Üniversitesi'nde görev yapan  Dr. Oren Ben-dor geçenlerde  İndepent gazetesinde son derece doğru bir tesbitte bulunuyordu:
"İsrail terörle oluşturuldu ve özündeki ahlaksızlığı gizlemek için teröre ihtiyaç duyuyor. 1948'de, İsrail'e dönüşen Filistin'in bir bölümünde, Yahudi olmayanların çoğu etnik temizliğe maruz kaldı. Bu eylemler dikkatle planlanmıştı. O olmadan, Yahudilerin çoğunlukta olduğu bir devletin kurulması ve devletin Yahudi niteliğinin korunması mümkün olmazdı. 1948'den bu yana "İsrailli Araplar" olarak adlandırılan Filistinlilerden topraklarından atılmamayı başaranlar sürekli ayrımcılığa maruz kaldılar. Gerçekte çoğundan evlerini görünürde "güvenlik gerekçeleriyle" terk etmeleri istendi. Ancak gerçek amaç, onların topraklarına Yahudiler için el koymaktı."
 
Birde tarihe bakalım:
 
1914 e kadar Filistin’e göç eden Yahudiler burada koloniler oluşturmuşlar  ve nüfusları 12 bini bulmuştu.1918 de ingilizlerin Filistin topraklarını işgal etmesiyle dünyanın her yerinden bu topraklara akın etmeye başlayan siyonist yahudiler ,1920 de Haganah adlı örgütü kurdular.Haganah ibranicede savunma anlamına gelir.Haganah hakkında pekte bilinmeyen bir şey var. Örgüt, Araplara karşı kullandığı silahların bir kısmını Nazilerden temin ediyordu. Gene Filistin’deki Araplarla ve ilerleyen yıllarda  İngilizlerle savaşmak için  Irgun Zvei Leumi,  kısaca irgun adlı bir örgüt  kuruldu.1940 yılında irgun`dan ayrılan Avraham Stern’in kurdugu  Lahome Herut kısaca  Lehi`de Araplar’a  karşı kanlı terör eylemleri gerçekleştirdi. İrgun ve Lehi ’nin iki aktif teröristi, yillar sonra tüm dünyanın tanıdıgı isimler haline geldi: Menahem Begin ve Yitzhak Shamir. İkisi de, sırasıyla, Başbakan oldular. Bu örgütler hem Müslümanlara hemde kendilerine Filistin kapılarını açmış olan İngilizlere karşı  terör eylemleri düzenliyorlardı.
 
Teröristler, Israil’in kurulmasıyla eylemlerini bitirmedi, azaltmadı da. Aksine, daha da çok kan dökmeye basladılar. Kana katliamını Şimon Peres, Sayda katliamını ise Netanyahu gerçekleştirdi. 14 Ocak 1994’de Şimon Peres`e Nobel barış ödülü verildi.Ama bu teröristlerin efendisi olarak tarihteki yerini almasına engel olamadı.Ariel Şaron ise Sabra ve Şatila kamplarındaki katliamın baş aktörüdür. Sabra ve Şatila katliamlarının birinci dereceden sorumlusu Şaron ise Abd tarafından barış adamı ilan edildi.
BM Filistin topraklarının bölünmesine dair karar aldığında yahudilerin eğitim görmüş silahlı yetmiş beş bin militanı bulunuyordu. Bu silahlı militanların mevcut yahudi terör örgütlerine göre dağılımı şöyleydi: Hagana: 60 bin, Balamah: 5 bin, irgun: 5 bin, Şatiron: Bin. Diğer dört bin terörist de diğer terör örgütlerine mensuptu. İşte İsrail bu terörist militanlar tarafından kurulmuş ve yöneticileri de onların arasından çıkmıştır.
1948 Mayısı’nda kurulan Siyonist İsrail devleti Ortadoğu`da  ABD’nin vurucu gücü ve önemli  bir üssü oldu.Bunun karşılığı olarak da emperyalist devletlerden en büyük askeri ve ekonomik yardımı aldı.
                                   
İSRAİL’İN YAPTIĞI BAŞLICA KATLİAMLAR:

Kral Davut Katliamı (22 Temmuz 1946):
 
 İsrail terör örgütü irgun’un Kral Davud Oteli’ne düzenlediği saldırıda, aralarında İngilizler, Araplar ve Yahudilerin bulunduğu 96 kişi öldü 58 kişide yaralandı.Katliam İsrail`in  ilk başbakanı  Ben-Gurion’un emriyle gerçekleştirildi.
 
Baldat Al-Şeyh Katliamı (30-31. Ocak 1947):
60 ölü, birçok yaralı
Yehida Katliamı (13 aralık 1947):
31 ölü, 63 yaralı
Hisas Katliamı (18.Aralık 1947):
10 ölü, çok sayıda yaralı
Kazaza Katliamı (19 aralık 1947):
 5 ölü, çok sayıda yaralı
Semiramis Oteli Katliamı  (05 Ocak 1948):
20 ölü, 16 yaralı
 
Deir Yasin Katliamı(9 Nisan 1948):
İrgun terör örgütüne bağlı militanlar tarafından Deir Yasin Köyü’nde gerçekleştirilen katliamda 254 Filistinli sivil hayatını kaybetti.Öldürülenlerin çoğu kadın ve çocuktu. Yahudi teröristler hamile bir kadının karnını yararak karnındaki çocuğu da öldürmüşlerdi. Teröre şahit olanların anlattıklarına göre yahudi teröristler bu baskında kadınların kulaklarını kesiyor, kulaklarındaki küpeleri alıyor sonra öldürüyorlardı.Örgütün lideri Begin yaptıgı açıklamada  Bu önemli bir stratejik eylemdi. Bu eylemi gerçekleştirme şerefi sadece İrgun örgütüne ait değildir. Bu eylem Şatiron'un ve Balamah örgütündeki topçu birliğin katkılarıyla gerçekleştirilmiştir demişti.
 
Naser Al-Din Katliamı (13 Nisan 1948):
40 ölü, 40 yaralı
 
Tantura Katliamı (15 mayıs 1948):
200 ölü, çok sayıda yaralı
 
Beyt Daras Katliamı  (21 Mayıs 1948):
Köyde yaşayanların tamamı katledildi
 
Lida Katliamı (9-18 Temmuz 1948):
İzak Rabin’in açık emirleriyle gerçekleştirilen Lida Katliamı’nda, 10 gün içerinde 60.000 kişi evlerinden atılırken, bunu takip eden El Tira, Tantoura ve Hayfa katliamları ile yüzlerce Filistinli sivil katledildi.
 
Dahmaş Camisi Katliamı (11 Temmuz 1948):
450 ölü, çok sayıda yaralı
 
Davayima Köyü Katliamı (29 Ekim 1948):
İsrail işgal ordusuna bağlı üç ayrı bölük El-Halil’deki Davayima Köyü’ne girdi ve hiçbir karşıkoyma olmamasına rağmen rasgele açılan ateşle kadın ve çocuklar da dahil olmak üzere 80 Filistinliyi öldürdü.
 
Safsaf Köyü Katliamı (29 Ekim 1948):
İsrail ordusunun Safsaf Köyü’ne düzenlediği saldırı sırasında köylülerin üzerine rastgele açılan ateş 70 kişinin ölümüne neden oldu.
 
Houla Katliamı (31 Ekim 1948):
82 ölü, birçok yaralı
 
1948-1949 yılları arasında  İsrail işgali altında kalan bölgelerde kalan 500 köy ve kasabadaki Arap nüfusu 950 binden  138 bine  indirildi. Arapların evleri ve malları yok edildi. Bu şekilde enaz  400 köy ve kasaba haritadan silindi.
 
İarafat Katliamı,( 07 Şubat 1951);
10 ölü, 8 yaralı
 
Gazze Kenti Katliamı (05 Nisan 1956):
60 ölü, 103 yaralı
 
Kufr Kasem Katliamı (29 Ekim 1956):
İsrail’in Mısır’ı işgali arifesinde, bölgedeki bir Filistin köyüne saldıran işgal askerleri, aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu 49 Filistinli sivili acımasızca katletti.Çok sayıdada insan yaralandı.
 
2 Kasım 1956:
 Mısır Devlet Başkanı Nasır’ın Süveyş Kanalı’nı millileştirmesi üzerine, İsrail, Fransa ve İngiltere ile birlikte, Mısır’a saldırdı.
 
Samu Katliamı (Kasım 1956):
Batı Şeria’ya bağlı Samu köyüne saldıran işgalci askerler, köyü yerle bir ederken, imha operasyonunda 18 Filistinli hayatını kaybetti. Onlarcası yaralandı.
 
Kibya Köyü Katliamı (12 Ekim 1958):
Ariel Şaron liderliğindeki bir grup İsrail askeri tarafından, Batı Şeria’da bulunan Kibya Köyü’ne düzenlenen saldırıda 45 ev havaya uçuruldu. 69 kişi hayatını kaybetti, 75 kişi de yaralandı. Ariel Şaron bu evlerde kimsenin yaşadıgını bilmiyorduk dedi. Aynı gece iki Filistin köyüde ateşe verildi.
 
5 Haziran 1967:
İsrail, Mısır, Suriye ve Ürdün’e saldırdı.  Sina Yarımadası, Golan Tepeleri, Batı Şeria, Gazze ve Doğu Kudüs’ü işgal etti.Bu güne kadar meydana gelen 4 Arap-İsrail savaşında 300 bin insan öldü , milyonlarca insan yaralandı.
 
Ürdün Katliamı (15 Şubat 1968):
İsrail uçakları Ürdün nehri boyunca 15’ ten fazla Filistin köyüne havadan napalm bombası yağdırdı. Saldırıda resmi rakamlarla 56 kişi feci şekilde yanarak can verdi.
 
İrbid Katliamı (4 Haziran 1968):
İrbid şehrini bombalayan İsrail uçakları 30 Filistinlinin ölümüne neden oldu.
 
Abu Za’abel Katliamı (12 Şubat 1970):
İsrail uçakları Mısır sınırındaki Abu Za’abel’i havadan bombaladılar. Saldırıda hedef seçilen bir fabrikadaki 70 işçi öldü.
 
Sha’a Katliamı (8 Nisan 1970):
Mısır’ın başkenti Kahire’ye 80 kilometre mesafedeki Sha’a eyaletinde bir okulu bombalayan İsrail uçakları 46 çocuğu katletti.

 Suriye Katliamı (8 Eylül 1972):
Suriye hava sahasını ihlal eden İsrail jetleri yedi köyü bombaladı. Saldırıda en az 200 kişi hayatını kaybetti.
 
Libya Katliamı (19 Şubat 1973):
Libya Havayolları’na ait bir yolcu uçağı İsrail tarafından düşürüldü. İçindeki 107 yolcu ve mürettebat hayatını kaybetti.
 
Güney Lübnan Katliamı (1979):
İsrail bölgeye 113 gün boyunca aralıksız saldırdı.Sadece mülteci kamplarını değil köyleri ve kasabaları da bombaladı. 200.000'den fazla Filistinli ve Lübnanlı Beyrut'la Sidon'daki mülteci kamplarına kaçmak zorunda kaldı. 300 kişi hayatını kaybetti  800 kişi yaralandı ve  7.000'den fazla ev tahrip edildi.
 
Beyrut Katliamı (20 Temmuz 1981):
İsrail jetleriLübnan’ın başkenti Beyrut’a hava saldırısı düzenledi. 45 dakikadan az süren bombalamada İsrail jetleri, 300 sivili öldürdü. Yüzlerce sivil aynı saldırıda yaralandı ya da sakat kaldı.
 
Batı Beyrut Katliamı (4 Haziran 1982-3 aya yakın sürdü)
Ölü sayısı 18.000 yaralı sayısı 30.000 olarak açıklandı.
 
Sabra ve Şatilla Katliamları (15-18 Eylül 1982):
 
1982'de Lübnan'ı işgal eden İsrail kuvvetlerinin başkomutanı Ariel Şaron'un gözetimi ve koruması altında Lübnanlı Hıristiyan Falanjist milisler tarafından gerçekleştirilen katliamda binlerce kişi öldürüldü. Sadece 328 kişinin kimliği tespit edilebildi. Saldırganlar öldürdükleri kişilerin cesetlerini tanınmaz hale getirdiklerinden çoğunun kimliği tespit edilemedi.Sabra ve Şatila  bir kan gölüne dönmüştü. Her taraftan oluk oluk kan akıyor, Filistinlilerin cesetleri birbiri üzerinde duruyordu…Sabra Şatila katliamından sonra hazırlanan soruşturma dosyasında yer aldığı üzere; bu katliama katılan falanjist bir milisin 50 kadar Filistinli hakkında ne yapacağını İsrailli bir subaya sorduğunda aldığı cevap şu olmuştu: “Tanrının emrini yerine getir!” Sabra`da Kurbanlardan biride üç aylık Ziyauddin et-Tumeyzi idi. Üç aylık bebek Ziyauddin gerçekten tam "nokta vuruşu"yla, yakın mesafeden atılan tabanca mermileriyle alnından vurularak öldürülmüştü.
Şaron bu katliamdan sonra Beyrut kasabı olarak anılmaya başlandı.
 
Olay nasıl gerçekleşti:
 
Filistin kurtuluş örgütüne ABD`nin yazılı olarak verdiği garantiye ragmen İsrail 15 Eylül 1982 de Batı Beyrut`u işgal etti.Antlaşmaya göre FKÖ Beyrutu terkedecek, İsrailde Beyruta girmeyecektir.FKÖ kenti terkedince İsrail şehirde cinayet yağma ve tutuklamalara başladı.
Asıl akıl almaz vahşet ise Sabra ve Şatila mülteci kamplarında yaşandı.16 Eylül 1982 Perşembe günü İsrail ordusu Sabra ve Şatila`yı tamamen kuşattı.Kamp çevresine keskin nişancılar yerleştirildi.1500 kişiden oluşan bir grup ise daha önce İsrail ordusu tarafından çizilen  oklarla yönünü bularak İsrail ajanı Said Haddad`ında yardımıyla  batı Beyrut yönünde harekete geçti. Şatila kampının girişinde bekleyen askerler ise gece ile birlikte Falanjistler’in kampa girmelerine izin vermeleri emrini aldı.İlk katliamlar güneşin batmasından önce, İsrail karargahının önündeki Arsal ismindeki bölgede başladı. Katil sürüleri, İsrail ordusu tarafından kendilerine verilen jiplerle kampın her yanına yayıldılar. İnsan kıyımı  hiç aralıksız 40 saat sürdü. İsrailliler, katliamı işgal altında tuttukları  binanın 7. kat damından izlediler. Gece karanlık tamamen inince İsrail ordusu dört bir taraftan kampların üzerine aydınlatma fişekleri atmaya başladı. Kampların, geceleyin bu kadar güçlü ve sürekli aydınlatıldığını gören basın mensupları, Batı-Beyrut’taki İsrail askeri sözcüsünden açıklama istedi. Fakat askeri sözcü susmaktaydı.
16 Eylül Perşembe akşamından 18 Eylül Cumartesi sabahına kadar süren akıl almaz katliamdan sağ kurtulanlar, tanık oldukları tüyler ürpertici katliamı şöyle anlattılar:
“İlk saatlerde Falanjist milisler yüzlerce insanı öldürdüler. Dar sokaklarda hareket eden herşeyin üzerine ateş ettiler. Evlerin kapılarını kırarak, akşam yemeklerinin tam ortasında aileleri son ferdine kadar öldürdüler. Kamp sakinleri yataklarında, pijamaları üstlerinde öldürüldü. Birçok evde pijamalarıyla öldürülüp, kanlı bezlere sarmalanmış 3 ya da 4 yaşında çocuk cesetleri vardı. Fakat çoğu katiller salt öldürmekle yetinmedi. Birçok olayda, saldırganlar kurbanlarını öldürmeden önce organlarını kesti. Çocukların ve bebeklerin kafalarını duvarlara vura vura parçaladı. Kadınlar ve kızlar balta darbeleriyle öldürülmeden önce tecavüze uğradı. Bazen insanlar, sokakta toplu halde kestirmeden öldürülmek için evlerinden zorla dışarı çıkartıldı. Milisler baltayla, bıçakla, erkek, kadın, bebek,çocuk ve yaşlı ayırtetmeden öldürerek etrafa terör saçtı. Kimi kez, kurban gördüklerini ve yaşadıklarını sonradan anlatabilsin diye, ailenin bir ferdini sağ bırakıp diğer tüm fertlerini sağ kalanın gözleri önünde öldürdüler... Birçok kadının önce ırzına geçilip, ondan sonra öldürüldü. Öldürülen kadınlar sonradan çırılçıplak soyuldu ve vücutlar bir haç oluşturacak şekilde dizildi. Tecavüze uğrayan kızlardan biri sadece 7 yaşındaydı.”
 
Babası, annesi, büyükbabası ve tüm kardeşleri öldürülen 13 yaşındaki Filistinli bir kız çocuğu şunları anlatır: “... Yanımda sürekli ağlayan 9 aylık yeğenim vardı. Yeğenimin ağlaması askerden birini sinirlendiriyordu. Bu asker sonunda, ‘bu çığlıklardan bıktım usandım’ dedi ve bebeğin omuzuna bir el ateş etti. Bunun üzerine ağlamaya başladım ve ona, bu çocuğun ailemden sağ kalan tek çocuk olduğunu söyledim. Bu söz askeri daha da sinirlendirdi, bebeği yakaladı ve bıçakla keserek vücudunu ikiye ayırdı.”
(Sabra ve Şatila Katliamları sf. 38, Amnon Kapeliouk)
 
Bu tüyler ürpertici vahşetin yüzlerce örneği yaşanır Sabra ve Şatila’da. Kesin sayı hiçbir zaman bilinemedi, ancak binlerce ölü ve kayıp olduğu kesin. Ayrıca 3500 kişinin`de kamyonlarla götürüldüğü daha sonra hiçbirinden haber alınamadıgı biliniyor.
 
Eretz Kontrol Noktası Katliamı, 17 Temmuz 1984
11 ölü, 200 yaralı
 
Tunus Katliamı (1 Ekim 1985):
İsrail Tunus’taki FKÖ karargahına hava saldırısı düzenledi. Saldırıda 70 kişi hayatını kaybetti.
 
Oyon Kara Katliamı (20 Mayıs 1990):
13 ölü, çok sayıda yaralı
 
Kudüs Katliamı (8 Ekim 1990):
Mescid-i Aksa’yı yıkarak yerine Süleyman Mabedi yapmak isteyen Yahudilerle Filistinliler arasında çıkan çatışmada, İsrail askerlerinin açtığı ateş sonucu 30 Filistinli hayatını kaybetti, 850 kişi de yaralandı.

Hz. İbrahim Camii Katliamı (25 Şubat 1994) :Batı Şeria’nın El Halil kentinde bulunan Hz. İbrahim Camii’ne sabah namazı esnasında bir Yahudi tarafından gerçekleştirilen saldırıda, aralarında çocukların da bulunduğu 50’nin üzerinde kişi hayatını kaybetti, yaklaşık 300 kişi de yaralandı.
 
Kana Katliamı (18 Nisan 1996):
Bu katliam İsrailin verdiği ismle gazap üzümleri olarakta bilinir.Başbakan Şimon Peres`in emriyle İsrail  Lübnan’da bulunan BM korumasındaki Kana mülteci kampına saldırdı. Çoğu kadın ve çocuklardan oluşan 109 Filistinli hayatını kaybetti. Katliam, kafaları kopan çocukların oluşturduğu acı manzaralarla zihinlere kazınırken, BM saldırının bilinçli olarak gerçekleştirildiğini açıkladı.
 
Kudüs Katliamı (27 Eylül 1996):
Kudüs belediye başkanının kendiliğinden yıkılması için Kubbet’üs-Sahra’nın altına tüneller açtırması sonucu patlak veren olaylarda üç günde 76 kişi öldü.İsrail askerleri cuma namazı esnasında 4000 askerle Mescidi Aksayı kuşatıp namaz kılan müslümanların kafalarına kurşun  sıkarak öldürdü.
 
Ellinci Yıl Katliamı (14 Mayıs 1998):
İsrailin kuruluşunun 50. yıldönümünde, Filistinlilerin protesto gösterileri sırasında çıkan çatışmalarda dokuz Filistinli hayatını kaybetti, 1.200 Filistinli yaralandı.
 
Cenin Katliamı (3-15 Nisan 2002):
Batı Şeria’daki Cenin Mülteci Kampı’na zırhlı birliklerle saldıran İsrail ordusu yaklaşık 1.300 sivili katletti. Yani 13.000 mültecinin yaşadıgı kampta her 10 kişiden biri öldürüldü.Birleşmiş Milletler ise yayınladığı raporda İsraili çatışmalardan sonra kampa insani yardım ve doktor girmesini engellemekle suçladı.
 
Nuseyrat Katliamı (7  Mart 2004):
Gazze’deki Nuseyrat ve Bureyc mülteci kamplarına giren İsrail askerleri araslarında dört çocuğun da bulunduğu 14 sivili öldürdü.
 
Şeyh Ahmet Yasin Katliamı(22 Mart 2004):
Filistin’in manevi önderi Şeyh Ahmet Yasin sabah namazı çıkışında bizzat Şaron tarafından yönetilen bir askeri operasyon sonucu sekiz Filistinli ile birlikte hunharca katledildi. Yasin katliamı sonrası İsrail terörünün sınırlarının artık kalmadığı anlaşılırken BM’ nin katliamı kınamasının önünde yine ABD vetosu yer aldı.
 
Gökkuşagı operasyonu (Mayıs 2004):
Gazze şeridindeki Refah`ta İsrail askerleri Filistinlilere ait evleri yıkmaya devam etti.Enaz 40 filistinli öldürüldü.2000 yılında bölgede başlayan yıkımlarla yıkılan ev sayısıda 2.000 i aşmış oldu.
 
Refah katliamı (mayıs 2004):
İsrail, gökkuşağı  operasyonunu protesto eden Filistinli kadın ve çocuklara helikopterden 4 roket fırlattı.İsrail askerlerinin ve tanklarınında  otomatik silahlarla katıldıgı katliamda kadın ve çocukların 22 si öldü 50 si yaralandı.
 
Kana katliamı (Agustos 2006):
37’si  çocuk olmak üzere 60’tan  fazla sivil öldürüldü. Kana kasabası yerle bir edildi.BM`nin İsral`i 
kınayamadı bile.Çünkü önünde gene ABD engeli vardı.
 
 Lübnan katliamı (12 Temmuz-14Agustos 2006):
1152 ölü 3500 den fazla yaralı. Ölenlerin 400 den fazlası çocuk.
 
İsrail bu katliam esnasında ise modern dünyanın kendilerinden istediğini yaptıklarını söylüyordu.İsrail Lübnan`a  saldırısında bir savaş suçu daha işledi.Kimyasal silahlar ve misket bombaları kullandı.Savaş sonrası İsrailli subayların İsrail gazetelerine yaptıkları açıklamalara göre  Lübnan`a katliamın son on gününde 1800 misket bombası atıldı. İsraiin bölgeden çekilmesine ragmen sivil ölümleri bu bombalar yüzünden hala devam ediyor.
BM bırakın İsrailin bu katliamlarını  kınamayı kendi askerlerinin kasıtlı olarak hedef alınıp öldürülmelerini bile ABD engelinden dolayı kınayamadı.34 gün boyunca savaşı Tv lerden izledi, İsrail katliam yaparken sessizliğini sürdürdü.
İsrail saldırıları esnasında Beyrutta bulunan Amerikan Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler ve İslam Tarihi uzmanı olarak görev yapan 44 yaşındaki Dr. Karen Pinto  bakın  İsrail`in Lübnan`a saldırısını nasıl anlatıyor.
 
“Daha önce de savaş görmüştüm. Ama bu çok farklı ve kötüydü. Önce uzaktan sesi duyuluyor, sonra bombaları görüyorsunuz. Tüyleri diken diken eden gürültü ve görüntüleri yaşıyorsunuz. Parkta çocuklar oynarken, sivillerin bulunduğu yerleşim alanına bombalar atılıyordu. İsrail, Lübnan saldırısında özel tip bombalar kullandı. Bu bombalar atıldığı bölgede mantar tipinde göğe doğru yükselen dev bulutlar oluşturuyordu. Orada gece ve gündüz duyduğunuz tek ses, uçak ve bomba sesleriydi. Sonra da bağırtılar. İsrail, Lübnan’a kimyasal bombalar attı. Misket, fosfor, napalm bombası ile yangına yol açan bombalar attı. Bu bombalar, Beyrut’un, Lübnan’ın birçok sivil yerleşim alanlarına atıldı. Binlerce insan bu bombalardan yandı, yaralandı.”
 
Hepsi bu kadar değil , Bu sayfalarda bulunmayan yüzlerce binlerce katliamı, insanlık suçu var İsrail’in.
 
Ramallah, Nablus, Beytlaham, Tulkerem; Kalkiliya, Rafah, Han Yunus defalarca katliamlara sahne oldu.
İsrail’in katliamları saymakla bitmez.Gazze’de her gün öldürülen birkaç Filistinli haberlere bile konu olamıyor artık.Halbuki oradaki soykırım dünyanın gözleri önünde devam ediyor.

Türk Soyunun Gizli Gücüne İNAN ve GÜVEN!

Çevrimdışı Üçoklu Börü Kam

  • Otağ Yöneticisi
  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2234
TÜRKİYEYİ SOYKIRIMLA SUÇLAYANLARIN SOYKIRIM SUÇLARI

ermeni hadisesinin olduğu tarihinin 50 yıl öncesi ile bu tarihin 50 yıl sonrası arasında yapılan soykırım, insanlığa karşı işlenen suçlar ve savaş suçlarından bir kısmını aşağıya alıyoruz. aslında bu liste çok uzayıp gider de, biz bir kısmını yazabiliyoruz. acaba bunlar size bir vicdan muhasebesi yaptırabilir mi bilmiyoruz..

1915 yılları sırasında diğer ülkelerde yapılmış soykırımlar, toplu katliamlar. savaş kayıpları:

Rusya:
Rus ihtilalinde 15 milyon insanın katlettiği ileri sürülmektedir. sadece Stalin döneminde kolektifleşme karşıtı oldukları için 20 milyon insan katledildi.. komünizmin yerleşmesi sürecinde de, milyonlarca insan telef oldu. bunların birçoğu Türk’tü. (1917-1991)

1.dünya harbi
1. dünya savaşı’nın neticesi, 10 milyon ölü, 20 milyon sakattır. bu savaşın sadece Avrupa’daki mali bilançosu ise 350 milyar dolarlık yıkımdır. silah sanayisinin patlama yaptığı ama milyonlarca çocuğun açlıktan can verdiği bu büyük katliam en ağır suçlardan biri olarak tarihte durmaktadır. (1914)

ABD
zencilerin, en fazla ezilen ve sömürülen ırk olduğu iyi bilinir. çok az bilinen bir şey var ki; o da zencilerin 1861-65 ABD iç savaşının ardından yasal planda kölelikten kurtuluşundan 65 yıl sonra 1889-1919 yıllarında hala, en zalim ve en dehşet verici linç geleneğine katlanmak zorunda kalmalarıdır. bu süre içinde aralarında 51 kadın ve kızın ve birinci dünya savaşına katılmış olan 10 askerin de bulunduğu 2,600 zenci linç edilmiştir. 1919'da linç edilen 78 zenciden 11'i diri diri yakılmış, 3'ü öldürüldükten sonra yakılmış, 31'i vurulmuş, 3'ü işkenceyle öldürülmüş, 1'i parçalanmış, 1'i boğulmuş ve 11'i değişik biçimlerde öldürülmüştür. listenin başını 22 kurbanla Georgia çekmekte, onu Missisippi 12 kurbanla izlemektedir. her ikisi de 3'er asker linç etmiş olmakla övünmektedirler. canlı olarak yakılan 11 kurbandan 4'ü ilk eyalete ve 2'si ikinci eyalete aittir. sistemli, önceden tasarlanmış ve örgütlenmiş 34 linç olayında birinci yeri gene 5 kurbanla Georgia işgal etmekte, onu 3 kurbanla Mississippi izlemektedir. 1920'de 50 linç olayı ve 1923'de 28 linç olayı yaşanmıştır
26 haziran 1919'da New Orleans states gazetesi, ilk sayfasını boydan boya kaplayan ve 13 cm. yüksekliğinde harflerden oluşan bir manşetinde şöyle diyordu: "bugün bir zenci 3,000 yurttaş tarafından yakılacak." aynı gün yayımlanan jackson daily news gazetesinin ilk sayfasının ilk iki sütununda büyük harflerle şunlar yazılmıştı: "zenci j. h. bugün öğleden sonra saat 5'te kitle tarafından yakılacak."
"bu akşam saat 7:40'ta j. h. kızgın demir çubukla işkence gördükten sonra yakıldı... 2,000'den fazla insan... çok sayıda kadın ve çocuk yakma eylemi sırasında oradaydılar.... zenci, elleri arkadan bağlandıktan sonra tutuşturuldu.
(chattanooga times, 13şubat1918)
"...bütün toplumsal sınıflardan erkekler, kadınlar ve çocuklar oradaydı. yüksek sosyeteden bir çok hanımefendi kalabalığı cezaevinin dışından izliyordu. diğer bir çok kişi ise olup bitenleri bitişikteki terastan... zencinin cesedi düştüğünde çok sayıda insan, onun asıldığı ipin parçalarını almak için hırsla birbiriyle çekişti.(vicksburg evening post, 4 mayıs 1919)
yalnızca zenciler değil, "tom amcanın kulübesi" adlı kitabın yazarı bn. harriet beecher stowe gibi onları savunmaya cüret eden beyazlar da kötü davranışlara hedef oldular. elijah lovejoy bu yüzden öldürülürken, john brown asıldı. thomas beach ve stephen foster baskı gördüler, saldırıya uğradılar ve cezaevine kondular. içlerinde 11 kadının da bulunduğu 708 beyaz da zencileri savunduğu için linç edildi.

İngiltere
sömürgeciliğin büyük örneği şimdilerde eski gücünü yitirmiş gibi görünse de Hindistan’dan güney Afrika’ya dünyanın dört bir yanında sayısız katliama ve soyguna imza atmıştır. yüz yıldır İngiltere’nin işgali altında olan İrlanda’nın işgaline karşı 1916’da mücadele etmeye başlayan ira kurucusu James conolly ve 12 arkadaşının kurşuna dizilmesinden sonra yüzlerce İrlandalı katledilmiştir. ölüm oruçlarında yaşamını yitiren bobby sands ve dokuz arkadaşının da dahil olduğu 3 binden fazla kişi öldürüldü.

Güney Amerika
Kızılderili uygarlıklarının yok edilmesi, dünya tarihinin en trajik olayıdır. açgözlü İspanyol ve Portekiz sömürgeciliğinin güney Amerika’daki katliamlarının kesin rakamlarını tahmin edebilmek bile mümkün değildir. sayıları milyonlarla ifade edilen Az-tek ve İnka halklarının korkunç katliamlarla yok edilmesinin ötesinde sömürgecilerin yerlilerden gasp ettiği maden ve altın stoklarının da miktarı tam olarak bilinmemektedir.
dikkat edilirse görüleceği üzere; yapılan bu zulüm, işkence ve soykırımlar; ermeni olaylarının olduğu (1915) yılları ile ayni zamana rastlamaktadır. niçin bu olayları nazara almıyorlar ?
ABD ve Avrupa devletleri bizdeki olaylarla ilgili karar alma hakkını kendilerinde görebiliyorlarsa; müzeler, anıtlar açabiliyorlarsa, bizim parlamentomuzun da bu masumları hatırlatacak ve o ülkeleri kınayacak kararlar alması gerekmez mi ? bizim bir profesörümüz hakkında dava açabilenlere karşı bizim de “zenci müzesi”, “Kızılderili heykeli” kurmamız gerekmez mi ?
biz bundan çekindikçe onlar üzerimize daha çok geleceklerdir.
aşağıya, bazı soykırım, insanlığa karşı işlenen suçlar ve savaş suçlarından örnekleri alıyoruz. görüleceği üzere, Avrupa’nın da ABD den aşağı tarafı yoktur.
Türk Soyunun Gizli Gücüne İNAN ve GÜVEN!

Çevrimdışı Üçoklu Börü Kam

  • Otağ Yöneticisi
  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2234
1915 den önceki 50 yıl içinde yapılmış soykırımlar : (1865-1915)

Rusya
1877–78 Osmanlı–Rus savaşından sonra 500.000’den fazla insan Rus ve Bulgarlar tarafından katledilmiş idi. 1.250.000 kadarı da yerinden yurdundan ayrılarak göç etmek zorunda kaldı. aynı yıllarda Bosna’da da büyük katliamlar yapıldı

Kızılderililer

ABD, keşfinden sonra (1492) kuzey Amerika topraklarında yaşayan bütün yerli Kızılderililerin % 95’ı yok edilmiştir. 24 eylül 1863 yılında winona dayly republican gazetesindeki ilanda: “getirilen her ölü Kızılderili için 200 $ ödül” vaat edilmekteydi.
ABD’lin keşfi esnasında 27 milyon olan Kızılderili nüfusu, 1892’de ancak 1,5 milyona düşmüştü. Theodore Roosevelt şöyle diyordu: “en iyi Kızılderilicin ölü Kızılderili olduğunu söyleyecek kadar ileri gitmeyeceğim. ama onda dokuzunun ölü olması gerektiğine inanıyorum. bunların sebebini de soruşturma niyetinde pek değilim.”
amerikan demokrasisi denilen şey, böylece yaklaşık 25 milyon yerlinin katledilmesi üzerine kuruldu. İngilizlerin Hindistan’dan çekilmesine kadar 1 milyon’dan fazla Hindu’yu ve Müslümanı öldürdüğünü herkes biliyor. (1857-1906)

Nikaragua
1885’te Amerikalı korsan Walker’in bölgeyi işgal girişimi oldu.1894’ten sonra ise artık Nikaragua bir ABD eyaleti gibi oldu. bütün zenginlikleri ABD tarafından denetleniyor ve oradan yönetiliyordu. 1926’da sandino’nun önderliğinde başlayan direniş, sandino’nun kamplarının basılarak 300 kişinin kurşuna dizilmesi ve kendisinin katledilmesine kadar sürdü. daha sonra somoza’nın diktatörlüğü başladı. somoza, ülkeyi 1979’da iktidardan alınana kadar kan ve dehşetle yönetti. bu süreçte kurulan sandinist ulusal kurtuluş cephesi (fsln)’ye karşı yapılan operasyonlarda binlerce yoksul köylü öldürüldü. 1985’e kadar geçen sürede miami’de örgütlenen kontra çetelerinin saldırılarında 11.000 Nikaragualı yaşamını yitirdi, ülke ekonomisi de sabotajlarla mahvedildi

Cezayir

1830’da Fransa işgaliyle başlayan acılar Cezayir halkının yakasını hiç bırakmadı. petrol ve maden yataklarıyla bütün emperyalistlerin iştahını kabartan Cezayir, 1832-39 arasında Abdülkadir Cezayiri önderliğinde ilk direnişine başladı. yedi yıl içersinde binlerce ölü, sömürgeciliğin Cezayir’e armağanıydı. daha sonra, sadece 1945’teki sedif ayaklanmasında 45.000 ölü sayılabildi. 1954’te bağımsızlık hareketi yeniden başladığında bu kez sahnede Fransız istihbarat örgütü oas’ın işkence haneleri ve suikastları vardı. 1954-1962 arasındaki tablo korkunçtu: 1.5 milyon ölü, 2 milyon 800 bin tutsak... bağımsızlıktan sonra ise kontra örgütler arasındaki iç savaş 100.000 Cezayirlinin canına mal oldu.

Türk Soyunun Gizli Gücüne İNAN ve GÜVEN!