Osmanlı Devleti neden geriledi? :Aşağıdaki harita hepimizin bildiği Osmanlı Devleti'nin gerileme ve çöküş döneminin haritasıdır:
Osmanlı Devleti 1579 tarihinde Duraklama dönemine girmişti. Duraklama döneminde bile topraklarını kısmen genişletmişti (Girit'in fethi vb.). II.Viyana Kuşatmasında (1683) yenilen Osmanlı Devleti, artık batılılar karşısında "yenilebilen" bir ülke konumuna gelmişti. Bu savaş sonunda imzalanan Karlofça Antlaşmasıyla (1699) Osmanlı Devleti ilk kez toprak kaybetmişti. Bu antlaşma psikolojik olarak bir çöküntü yaratmıştır.
Osmanlı Devleti, en geniş sınırlarına ulaştıktan sonra topraklarını daha fazla genişletemedi. Artık Avusturya ve Rusya gibi güçlü ülkelerle sınır komşusu olmuştuk. Viyana iki kere kuşatıldı ve fethedilemedi. Malta kuşatıldı ve alınamadı. Fatih Sultan Mehmed, İtalya'yı elegeçirmeyi düşünüyordu ve Otranto kalesi fethedilmişti. Ancak Fatih'in ölümünden (öldürülmesinden!) sonra Osmanlılar bir daha İtalya'yı elegeçirmeyi tasarlamadılar.
Osmanlı Devleti doğuda İran ile sınırdaştı. Uzun yıllar boyunca yıpratıcı Osmanlı-İran Savaşları sürdü ve hiçbir sonuç alınamadı. Afrika'da Fas himayemiz altındaydı ve Sahra Çölüne dayanmıştık. Artık fethedilecek bir yer kalmamıştı.
Kolomb'un Amerika kıtasını keşfiyle (1492) artık İpek Yolu'nun ve Akdeniz Ticaretinin eski önemi kalmamıştı. Ümit Burnu'nun keşfiyle de Portekizliler Asya'ya artık Afrika'nın güneyini gemilerle aşarak gitmeye başladılar. Ticaret yollarının değişmesiyle Osmanlı ekonomisi çökmeye başladı.
Osmanlı Devleti, batılıları "kâfir" olarak gördüğü için Batı'daki yenilikleri takip etmedi. Osmanlı Devleti; Macaristan'dan Yemen'e, Cezayir'den Irak'a kadar yayılmış olduğu için Fransa ve İngiltere gibi ülkeleri "küçük ülkeler" olarak görüyordu... Bu büyük bir yanılsamaydı! İngiltere ve Fransa gittikçe güçlenirken, Osmanlı Devleti yerinde saydı!
Batılı ülkeler birbirleriyle "rekabet" halindeydi. Bu rekabet onları geliştirmişti. İngiliz donanması, Hollanda donanması ile rekabet edebilmek için kendini geliştirdi. Bir ülke silahlarını, toplarını geliştirdikçe, ona rakip olan ülke de geliştiriyordu... Osmanlı Devleti ise bütün bu gelişmeleri kayıtsızlıkla izliyordu!
Osmanlı Devleti, "Türk" unsurunu hep savaşlarda harcamış, Türk Kültürüne hiç önem vermemişti. Osmanlı Devleti dönme-devşirme takımının elinde kalmıştı. (1909 yılından sonra yönetim Masonların eline geçmiştir.)
Osmanlı Devleti'nin Kuruluş ve Yükseliş dönemlerinde "kahraman" olarak yaşayan Padişahlar ülkeyi yönetmişti. Oysa Deli İbrahim döneminden sonra gelen bütün padişahlar, Deli İbrahim'in soyundan gelmiştir! (Deli İbrahim deliydi-değildi başka bir tartışmadır... Evet başlangıçta deli değildi ancak sürekli öldürülme korkusuyla normal insanlar gibi düşünememeye başlamıştır!)
Deli İbrahim 1640 yılında padişah olmuştur. Bu tarihten itibaren İngiltere, Fransa, Hollanda gibi ülkeler büyük bir ilerleme kaydetmiştir. 1640 tarihimizde "kırılma noktası"dır.
Osmanlı Devleti zayıflayınca Batılı ülkeler ve Rusya, Osmanlı Devleti'nin içindeki azınlıkları kışkırtmaya başladılar. Fransız İhtilali'nin getirdiği akımlar azınlıklar üzerinde etkili oldu.
Osmanlı Devleti, Rusya ile yaptığı çok sayıda savaşı kaybetmiştir.
Bu topraklar üzerinde 1721 yılından itibaren Masonluk etkili olmuştur. (Bu konuya diğer yazımda değinmiştim.)
Fransızlar Cezayir'i (1830) ve Tunus'u (1881) elegeçirdiğinde, Osmanlı Devleti sadece protesto etmiştir!!! (Osmanlı Devleti'nin Fransa ile savaşabilecek gücü yoktu!)
Rus ordusu, İstanbul üzerine yürüdüğünde Kıbrıs'ı İngilizlere vererek (1878) Rusları durdurabilmiştik...
1896 yılından itibaren Almanya, Osmanlı Devleti üzerinde etkili olmaya başlamıştır. (Bu tarih, Enver Paşa'dan çok öncesidir! Oysa hep Enver Paşa Osmanlı'yı Alman etkisine soktu diye suçlanır!) Osmanlı Devleti; İngiltere, Fransa ve Rusya'ya karşı Almanya'ya yanaşmak zorunda kalmıştır.
Osmanlı Devleti'nde ne doğru düzgün sanayi vardı ne ticaret. Eğitim alanında, bilimde, sanatta Avrupa ülkelerinin çok gerisindeydik. Aşırı borçlanma nedeniyle ekonomi iflas etmişti.
İngiltere, Fransa, Almanya, ABD gibi devletler alıp yürümüştü... Rusya, Avusturya ve İtalya gibi devletlerin bile çok gerisindeydik. Japonya bile batılılaşıp, modernleşmişti.
1770'lerden sonra Ortadoğu'ya İngiliz güdümlü bir din anlayışı yerleştirilmeye çalışılmıştır. "Dini bütün" geçinen kimseler o kadar da dini bütün değildi! (Türkler Karahanlılardan beri müslümandır... Ancak "İngiliz güdümlü din anlayışı" ile Türklerin Müslümanlık anlayışı arasında dağlar kadar fark vardır...)
Osmanlılar, parçalanmaktan kurtulmak için Osmanlıcılık, İslamcılık, Turancılık görüşlerini geliştirmiştir. Osmanlıcılık ve İslamcılık görüşlerinin başarılı olması imkansızdı. Türkçülük-Turancılık görüşü Atatürk döneminde uygulanmıştır. Atatürk'ün ölümünden sonra Türkçülük tamamen bir kenara bırakılarak ülke hızla "Batı yanlısı" bir zihniyete teslim olmuştur. 1950'lerden sonra Batıcı zihniyet "Amerikancı" Dünya görüşü ile birleşmiştir... Günümüzde Avrupa Birliği yanlıları da aslında hem "Amerikancı" hem "Avrupacı"dır! (Aslında bu Amerikancılık ve Avrupa yandaşlığı da değil apaçık
Masonluktur!)