Gönderen Konu: MİSYONERLİK: HAÇLI BATI'NIN, TÜRKLÜĞE KARŞI, BİN YILLIK SİLAHI!!!  (Okunma sayısı 227760 defa)

0 Üye ve 6 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Çağrıbey

  • [GÖKBÖRÜ ANKARA]
  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2202
  • Ne mutlu Türk doğup, Türk gibi yaşayana!
6-Dinlerarası Diyalog
(Bu konuya aşağıki bölümlerde daha detaylı olarak yer verilecektir.)

Türkiye’de bazı dinsel gruplar ve hatta Türkiye’deki bazı İlahiyat Fakülteleri öğretim üyeleri de diyalog içinde yer almaktadırlar. Türkiye’de diyalogculuğun öncüsü, Fethullah Hoca diye anılan Fethullah Gülendir.Gülen Cemaatı, Abant Toplantılarını düzenlemektedirler. Bunu kimlerle ve nasıl yaptıklarını biraz sonra göreceğiz.

Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim üyesi  Prof. Dr. Suat Yıldırım, Kur’anı açıklamak için İncil’i referans gösteren bir kitap yazmıştır. Adı geçen öğretim üyesi yazılarını Gülen cemaatının yayın organı olan Zaman Gazetesinde yazmaktadır. Bir defa Kur’anın açıklanması için İncil’e ihtiyaç olmadığını, Müslümanlık hakkında biracık bilgiye sahip ve inancı bütün olan buluğ çağına ermiş  her Türk çocuğu bunu bilir ve kabul ederken bu İlahiyat hocası acaba ne yapmak istemektedir?
Bir diğer ilahiyatçı emekli öğretim üyesi Prof. Dr. Beyza Bilgin, TRI’deki bir programda cami ile kilise ile arasında diyalog yaptığını söylemiştir. Yüzyıllarca Türkiye’de Müslüman ve Hıristiyanlar bir arada dostluk içinde yaşamaktadırlar. Arada bir sorun yokken, emekli ilahiyat profesörünün cami ile kilise arasında diyalog yapmaya çalışması, eskilerin deyimiyle biraz abesle iştigal değil midir?  Böyle değilse bu hocanın amacı nedir?
Eğer diyalog ülke dışında yaşayan papazlarla ve kiliselerle yapılacak ise, diyalogun olabilmesi için diyalog kuracağınız kişi, grup veya kurumların sizin varlığınızı  kabul etmeleri gerekir.Müslümanlar, inançları gereği Hz. İsa’yı peygamber olarak kabul ederlerken Hıristiyanlar, Müslümanlığı bir din olarak bile tanımamaktadırlar. Örneğin meşhur filozof Hegel, İslamiyet’i yeni bir din değil de doğrudan doğruya Yahudiliğin bir devamı olarak görür. Onun bu görüşlerinde Hıristiyanlığın etkisi vardır(İzzetbegoviç,?). Yine meşhur sosyolog Weber, sosyologun çalışmalarında kendisini değer yargılarından kurtarması gerektiğini söylerken, kendisi buna uymayarak İslam dinini bir çöl dini olarak değerlendirmektedir(Freyer, 1968).

Şu halde sizin varlığını reddedenlerle nasıl diyalog kuracaksınız? Hıristiyanlar, aslında diyalog adı altında monolog istemekte, kısacası “ben konuşayım sen dinle, sen dininden vazgeç, benim dinimi benimse” demek istemektedirler.

Zaten Kur’an’da da Hz. Muhammet’e hitaben bir ayette de şöyle denilmektedir:  “Dinlerine uymadıkça Yahudiler ve Hıristiyanlar asla senden razı olmayacaklardır”(Bakara: 120).
Diğer bir ayette “Yahudiler ve Hıristiyanlar Müslümanlara, “Yahudi ve Hıristiyan olunuz ki doğru yolu bulasınız” dediler”(Bakara: 135). Bugünkü Hıristiyanlar da  aynı şeyleri söylemiyorlar mı ve bu maksatla Türkiye’de kiliseler açıp misyonerlik yapmıyorlar mı?

Prof. Dr. Haydar Baş(1996)’a göre Dinlerarası Diyalogla ilgili olarak 1998-1999’da yapılan Abant toplantılarına her ne kadar tıkanma noktasındaki Türkiye’nin önünün açılması şeklinde bir amaç konmuşsa da, alınan kararlar İslam dinin akli yorumlarla yeniden ele alınması ve diğer dinler karşısında yeni bir pozisyona sokulması şeklinde ortaya çıkmıştır.
Abant Toplantılarından bir diğeri 19-20 Nisan 2004 tarihinde Amerika’nın John Hopkins Üniversitesinde Başkan Bush’un himaye ve desteğinde yapıldı. Bu toplantının onur konuğu Fethullan Gülen’di. Yazar Ruşen Çakır 2004)’a göre ABD Dışişleri Bakanı da Toplantıya Çağrıldı. Toplantıya Çağrılan Bazı İsimler: Siyasetçiler ve Diplomatlar: Dışişleri Bakanı Abdullah Gül(Şimdi Cunhurbaşkanı!), ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell, Adalet Bakanı Cemil Çiçek, Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, Devlet Bakanları Mehmet Aydın ve Ali Babacan, ABD Savunma Bakan Yardımcısı Paul Wolfowitz, ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Marc Grossman, Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu, Washington Büyükelçisi Faruk Loğoğlu, Temsilciler Meclisi üyesi Robert Wexler, CHP Milletvekili Kemal Derviş, emekli büyükelçiler Morton Abramowitz, Gündüz Aktan, Nelson Ledsky, David Mack, Mark Parris, Özdem Sanberk. Öğretim Üyeleri: Fouad Ajami, John Esposito, John Voli, Augustus Richard Norton, Henri Barkey, Dale Eickelman, Cornell Fleischer, Hussain Haqqani, Mete Tuncay, Sabri Sayarı, İlber Ortaylı, Mithat Melen, Süleyman Seyfi Öğün. Araştırmacılar ve Gazeteciler: Graham Fuller, Bülent Alirıza, Ali Bulaç, Cengiz Çandar, Fehmi Koru, Alan Makovsky, Cüneyt Ülsever, Ruşen Çakır, Şahin Alpay, Zeyno Baran

Bu toplantıya İstanbul Fener Rum Patriği Bartholomeos(2004)’da bir mesaj göndererek şunları söylemiştir: “..Atatürk’ün çağdaş medeniyet düzeyine ulaştırma düşüncesi çok etkileyicidir. Türkiye’de  Hıristiyan, Müslüman ve Musevi  hoşgörü ve diyalog atmosferinde bir arada yaşamaktadır. Fethullah Gülen 10 yıldan fazladır, kendisine inananları, İslam ve bütün diğer dinler  arasında diyalogun gerekliliği konusunda eğitmiştir.
Bugüne kadar Fener Rum Patriği Bartelemeos, içeride ve dışarıda Türkiye’nin lehine hangi faaliyette bulunmuştur? bilen varsa söylesin, öğrenelim. Bartelemeos, Trabzon’da Karadeniz’i Yunanistan’da gösteren haritalar dağıtacak kadar cüret sahibidir. Acaba bu Fethullah Gülen aşkı, nereden kaynaklanmaktadır?

Aynı yıl Brüksel’de yapılan diğer Abant toplantısına katılanlar : Nilüfer Göle, Ahmet İnsel, Eser Karakaş, İlkay Sunar, İlter Turan, Mithat Melen, Niyazi Öktem, Kenan Gürsoy, Mehmet Altan, M. Ali Kılıçbay, Bekir Karlığa, Işıl Karakaş, Doğu Ergil, Ş. Ali Tekalan, Ömer Çaha, Ziya Öniş, Emin Köktaş; Dışişleri Bakanlığı’ndan Büyükelçi Murat Bilhan, emekli büyükelçi Gündüz Aktan; medya dünyasından Nazlı Ilıcak, Cengiz Çandar, Gülay Göktürk, Ali Bulaç, Fehmi Koru, Cüneyt Ülsever, Oral Çalışlar, Amberin Zaman, Hırant Dink, Murat Keskin, Erhan Başyurt, Güler Kömürcü; iş dünyasından İhsan Kalkavan, Ayhan Bermek, Rızanur Meral, Mehmet Demir, Tevfik Yamantürk, Eşref Ünsal, Mustafa Çıkrıkçıoğlu, Mustafa Günay, İlhan İşbilen. Toplantının onur konukları; Mehmet Sağlam, Ali Müfit Gürtuna, Lütfullah Kayalar. Organizasyonu yapan Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Başkanı Harun Tokak ve yardımcıları Cemal Uşşak, Faruk Tuncer, E. Tufan Aytav, Salih Yaylacı ile İsmail Konuk(Gülerce, 2004).

Brüksel’deki Abant Toplantısı Avrupa Parlamentosu binasında yapılmıştır. Toplantıda  konuşma yapanlar arasında ilginç isimler var. Katolik Prof. Rik Torfs, Avrupa Parlamentosu Enformasyon Bürosu Direktörü P. Thomas, Yunan Ortodoks Kilisesi Fransız Metropolitanı E. Adamakis, Türk Ermeni Ortodoks Patrikhanesi temsilcisi S. Mashalian, Ermeni soykırımı yapıldığını açıkça savunan Eser Karakaş, Almanya Protestan Kiliseleri Birliği Brüksel Temsilcisi Sabina Zanthier, Firenze Üniversitesi’nden Katolik Prof. Margiotta Broglio, Fener Rum Ortodoks Patrikliğini temsilen Fransa Metropoliti Emmanuel Adamakis....Toplantıya bir mesaj gönderen, Fethullah Gülen, “Atatürk’ün gösterdiği muasır medeniyet hedefinin Avrupa Birliği vesilesiyle yeni bir noktaya geldiğini” söyledi(Bayraktar, 2004). Burada bir yoruma ihtiyaç yok diye düşünüyorum. Çünkü bu toplantıda kimlerle kimlerin bir araya geldiğini gördüğümüzde her şey  ortaya çıkmış olmaktadır.

Kaynak: Prof. Dr. İbrahim Arslanoğlu

Ne Mutlu Türk doğup, Türk gibi yaşayana...

Saygılarımla.

Çağrıbey


Çevrimdışı Çağrıbey

  • [GÖKBÖRÜ ANKARA]
  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2202
  • Ne mutlu Türk doğup, Türk gibi yaşayana!
9. Abant Toplantısı Katılımcı Listesi (2005)

Dokuzuncusu bu yıl Erzurum'da düzenlenen Abant Platformu toplantısının seçkin katılımcıları şöyle sıralanıyordu:

 1.   A. Nuri Yurdusev, Prof. Dr.
 2.   Abdulkuddus Bingöl, Prof. Dr.
 3.   Ahmet İnam, Prof. Dr.
 4.   Ali Bulaç, Gazeteci-Yazar
 5.   Ali Erbaş, Prof. Dr.
 6.   Ali Murat Yel, Yrd. Doç. Dr.
 7.   Ali Osman Gündoğan, Prof. Dr.
 8.   Alpaslan Açıkgenç, Prof. Dr.
 9.   Asri Çubukçu, Prof. Dr.
10.   Bekir Karlıağa, Prof. Dr.
11.   Belkıs Gürsoy, Prof. Dr.
12.   Beşir Gözübenli, Prof. Dr.
13.   Bülent Aras, Doç. Dr.
14.   Elisabeth Özdalga, Prof. Dr.
15.   Emre Aköz, Gazeteci-Yazar
16.   Erol Battal
17.   Gülcan Bostancı
18.   Hakan Poyraz, Prof. Dr.
19.   Halil Cin, Prof. Dr.
20.   Hamza Aktan, Prof. Dr.
21.   Hasan Seçen, Prof. Dr.
22.   Hasan Tahsin Fendoğlu, Prof. Dr.
23.   İbrahim Canan, Prof. Dr.
24.   İbrahim Hakkı Aydın, Dr.
25.   İbrahim Özdemir, Prof. Dr.
26.   İlyas Üzüm, Dr. İSAM
27.   İsmail Doğan, Prof. Dr.
28.   İsmail Hakkı Aydın, Prof. Dr.
29.   Kenan Gürsoy, Prof. Dr.
30.   Korkut Tuna, Prof. Dr.
31.   Lütfullah Cebeci, Prof. DR.
32.   M. Ali Kılıçbay, Prof. Dr.
33.   Mahmut Erol Kılıç, Prof. Dr.
34.   Mahmut Tezcan, Prof. Dr.
35.   Mehmet Gündem
36.   Metin Bonsak, Dr.
37.   Muhammet Akar, Av.
38.   Mustafa Armağan
39.   Mustafa Yıldırım, Prof. Dr.
40.   Müberra Balcı, Öğr. Gör.
41.   Naci Bostancı, Prof. Dr.
42.   Naci Okçu, Prof. Dr.
43.   Nazlı Ilıcak
44.   Necdet Sakaoğlu, Prof. Dr.
45.   Necdet Subaşı, Yard. Doç. Dr.
46.   Necmettin Tozlu, Prof. Dr.
47.   Nşet Toku, Doç. Dr.
48.   Nil Sarı, Prof. Dr.
49.   Niyazi Öktem, Prof. Dr.
50.   Osman Senemoğlu, Prof. Dr.
51.   Ömer Şenol Dane, Prof. Dr.
52.   Recep Öztürk, Prof. Dr.
53.   Sadık Kılıç, Prof. Dr.
54.   Sadri Şen, Prof. Dr.
55.   Said Başer, Yard. Doç. Dr.
56.   Sırrı Akbaba, Prof. Dr.
57.   Sıtkı Aras, Prof. Dr.
58.   Sinan Yapıcı, Prof. Dr.
59.   Suat Yıldırım, Prof. Dr.
60.   Tahsin Görgün, Doç. Dr.
61.   Yasin Aktay, Doç. Dr.

Kaynak: Prof. Dr. İbrahim Arslanoğlu

Ne Mutlu Türk doğup, Türk gibi yaşayana...

Saygılarımla.

Çağrıbey



Çevrimdışı Çağrıbey

  • [GÖKBÖRÜ ANKARA]
  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2202
  • Ne mutlu Türk doğup, Türk gibi yaşayana!
10. Abant Toplantısı (Paris) Katılımcı Listesi: Türkiye (2006)

10. Abant Toplantısı Paris'te toplanmasına rağmen Türkiye'den katılım oldukça fazlaydı. Toplantıya Türkiye'den katılan katılımcıların isimleri ve ünvanları ile birlikte halen görev yapmakta oldukları kurumları aşağıda alfabetik sıralı olarak bulacaksınız.

KATILIMCI LİSTESİ(Abant Platformu, 11 Nisan 2006)

 1.   Ahmet İnsel, Prof. Dr., Galatarasay Üniversitesi / Birikim Yayınları
 2.   Ahmet Sever, Başbakan Danışmanı / TRT
 3.   Ali Bayramoğlu, Gazeteci - Yazar, Yeni Şafak
 4.   Ali Bulaç, Gazeteci - Yazar, Zaman Gazetesi
 5.   Ali Erbaş, Prof. Dr., Sakarya Üniversitesi
 6.   Ali Yasar Sarıbay, Prof. Dr., Uludağ Üniversitesi
 7.   Alper Tan, Kanal A
 8.   Ariane Bonzon, Fransız Arte Televizyonu
 9.   Asaf Savaş Akat, Prof. Dr., Bilgi Üniversitesi
10.   Ayhan Kaya, Doç. Dr., Bilgi Üniversitesi
11.   Ayşe Kadıoğlu, Doç. Dr., Sabancı Üniversitesi
12.   Ayşe Sucu, Diyanet Vakfı Kadın Kolları Başkanı
13.   Ayşe Nur Arslan, Kanal D
14.   Bekir Karlığa, Prof. Dr., Marmara Üniversitesi
15.   Binnaz Toprak, Prof. Dr., Boğaziçi Üniversitesi
16.   Bülent Keneş, Bugün Gazetesi
17.   Cemal Uşak, Kültürlerarası Diyalog Platformu Genel Sekreteri
18.   Cemal Taşar, Milli Eğitim Bakanlığı
19.   Cengiz Çandar, Bugün Gazetesi
20.   Erkam Tufan Aytav, Diyalog Avrasya Platformu Genel Sekreteri
21.   Eser Karakaş, Prof. Dr., Bahçeşehir Üniversitesi/ Referans Gazetesi
22.   Etyen Mahçupyan, Gazeteci - Yazar, Zaman Gazetesi
23.   Faruk Tuncer, Dr., Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı
24.   Fehmi Koru, Gazeteci - Yazar, Yeni Şafak Gazetesi
25.   Ferda Keskin, Yrd. Doç. Dr., Bilgi Üniversitesi
26.   Ferhat Kentel, Yrd. Doç. Dr., Bilgi Üniversitesi
27.   Fuat Keyman, Prof. Dr., Koç Üniversitesi
28.   Füsun Üstel, Prof. Dr., Marmara Üniversitesi
29.   Gül Turan, Prof. Dr., Koç Üniversitesi
30.   Hadi Özışık, Gazeteci - Yazar, İnternet Haber
31.   Harun Tokak, Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Başkanı
32.   Hasan Bülent Kahraman, Doç. Dr., Princeton Üniversitesi / Sabancı Üniversitesi
33.   Hasan Yavuz, Başbakan Danışmanı / Marc Bloch Üniversitesi
34.   Hırant Dink, Gazeteci - Yazar, Agos Gazetesi
35.   Hüseyin Gülerce, Gazeteci - Yazar, Zaman Gazetesi
36.   Işıl Karakaş, Prof. Dr., Galatasaray Üniversitesi
37.   İlker Taş, NTV
38.   Kenan Gürsoy, Prof. Dr., Galatasaray Üniversitesi
39.   Mehmet Ali Kılıçbay, Dr., Araştırmacı / Yazar
40.   Mahmut Akdoğan, Dr.
41.   Mahmut Övür, Gazeteci - Yazar, Sabah Gazetesi
42.   Mehtap Altınok, Kanal 1
43.   Mehmet Sağlam, Prof. Dr., Başbakanlık Kamu Etik Kurulu Başkanı/ Milli Eğitim eski Bakanı
44.   Mehmet Altan, Prof. Dr., İstanbul Üniversitesi
45.   Mehmet Gündem, Gazeteci - Yazar, Milliyet Gazetesi
46.   Mete Çubukçu, NTV Haber Müdürü
47.   Mithat Melen, Prof. Dr., İstanbul Üniversitesi
48.   Mustafa Akyol, Gazeteci - Yazar, Referans Gazetesi
49.   Mustafa Kirazlı, Zaman Gazetesi
50.   Mustafa Özgül, Milli Eğitim Bakanlığı
51.   Muzaffer Şahin, Anadolu Ajans Ankara Temsilcisi
52.   Mümtazer Türköne, Prof. Dr., Gazi Üniversitesi
53.   Nazlı Ilıcak, Gazeteci - Yazar, Bugün Gazetesi
54.   Nazmiye Yılmaz, Kanal 7
55.   Nilüfer Göle, Prof. Dr., I’EHESS Sosyal Bilimler Yüksek Okulu
56.   Niyazi Öktem, Prof. Dr., Bilgi Üniversitesi / Abant Paris Toplantısı Koordinatörü
57.   Orhan Güvenen, Prof. Dr., Bilkent Üniversitesi / Paris Pantheon Üniversitesi/ UNESCO Türkiye Temsilcisi
58.   Ömer Faruk Harman, Prof. Dr., Diyanet İşleri Başkanlığı- Paris Ateşesi
59.   Sabri Çelebioğlu, Kanal 7
60.   Salih Yaylacı, Abant Platformu Genel Sekreteri
61.   Sami Selçuk, Doç. Dr., Yargıtay Onursal Başkanı
62.   Sefa Kaplan, Hürriyet Gazetesi
63.   Selçuk Tepeli, Gazeteci - Yazar, Aktüel
64.   Selçuk Gültaşlı, Zaman Gazetesi Brüksel Temsilcisi
65.   Serap Atan, TÜSİAD Fransa Temsilcisi
66.   Serdar Okay, Kanal 7
67.   Suna Vidinli, Doğan Medya Grubu Dış İlişkiler Koordinatörü
68.   Süleyman Seyfi Öğün, Prof. Dr., Uludağ Üniversitesi
69.   Şerif Ali Tekalan, Prof. Dr., Fatih Üniversitesi
70.   Tülin Bumin, Prof. Dr., Galatasaray Üniversitesi
71.   Ümit Kardaş, Emekli Hakim Albay
72.   Yavuz Oğan, CNN TÜRK Ankara Temsilcisi
73.   Yusuf Kaplan, Gazeteci - Yazar, Yeni Şafak Gazetesi
74.   Zafer Ali Yavan, TUSIAD Ankara Temsilcisi
75.   Zafer Özcan, Gazeteci - Yazar, Zaman Gazetesi
76.   Zafer Toprak, Prof. Dr., Boğaziçi Üniversitesi
77.   Zeynel Lüle, Hürriyet Gazetesi Brüksel Temsilcisi

Kaynak: Prof. Dr. İbrahim Arslanoğlu

Ne Mutlu Türk doğup, Türk gibi yaşayana...

Saygılarımla.

Çağrıbey



Çevrimdışı Çağrıbey

  • [GÖKBÖRÜ ANKARA]
  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2202
  • Ne mutlu Türk doğup, Türk gibi yaşayana!
Yazar Arslan Bulut, 25.10.2005 tarihinde Yeniçağ Gazetesinde özet olarak bu konuda   şunları yazar:“1997 yılında Türkiye’nin ekonomik, kültürel ve askeri bağımsızlığının zayıflatıldığını görerek Türk aydınlarına farklılıkları bir kenara bırakarak Atilla İlhan’la “Devrimci-Türkçü” diyalogunu başlattık. Bu hareketi kontrol altına almak isteyen iç ve dış güçler oldu. Hareketin bir merkezi olmadığı için kimi kontrol edeceğini bilemediler ve başarısız oldular. Bunu, sonunda Fethullah Gülen’e ihale ettiler. Fethullah Gülen ABD’den bu konuda şunları söyledi: “Ölseler bile bir araya gelemeyecek olanlar “ulusal cephe adı altında yapay bir dalga oluşturdular. Bu kemiksiz, kimliksiz ve hedefsiz bir dalga, ama bunlar aşılacaktır.” Ulusal dalgaya karşı çıkanlar, neredeyse dünyanın bütün papazları, hahamları, patrik ve zangoçları ile İstanbul, Vatikan ve ABD’de dinlerarası diyalogu kuran Fethullah Gülendir. Fethullah Gülen Roma’da papa tarafından kabul edildiğinde “Dinlerarası diyalog için papa misyonunun bir parçası olarak burada bulunuyorum” dedi.

Türkiye’de ulusalcı hareketlerin Türkiye için zararlı olduğunu iddia eden Fethullah Gülen, eğer vatansever ise ABD’ye kaçmak yerine  Türkiye’de kalıp hapse girerek davasının arkasında durması gerekmez miydi? Fethullah Gülen gerçek anlamda iyi niyetini gösterebilmesi için kanımca şu üç sorunun cevabını vermesi gerekir:

1-Fethullah Gülen eğer suçsuzsa niçin ABD’ye kaçmış ve kendisine 130 dönümlük arazide bir köşk verilmiştir? Oysa ABD’nin çıkarlarına uymayan ve onlarla birlikte çalışmayan Rum asıllı Cath Stevens(Yusuf İslam) ABD’ye turistik seyahat yapmak istediğinde ülkeye girişine bile izin verilmemiştir.

2- Dünya’nın çeşitli ülkelerinde açılan Fethullah Gülen okullarında eğitim dili neden Türkçe değil de İngilizce’dir. Bu bir çeşit kültür misyonerliği değil midir? Ayrıca basında  bu okullarda yeşil pasaportlu ABD’den maaş alan  ajanlarının görev yaptıkları iddia edilmektedir. Eğer bu haber doğru ise ABD., Saddamı Kuveyt’ten çıkarmak için yaptığı I. Körfez Savaşının masrafını bile Arap ülkelerine ödetirken bu ajanların maaşlarını Türklüğe hizmet olsun diye mi ödemektedir?

3- Cemaatin düzenlediği “Abant Toplantı”larına katılan bazı isimler(Oral Çalışlar, Hırant Dink ) aynı zamanda bundan 2005 yılında Bilgi Üniversitesi’nde toplanan “Ermeni soykırım toplantısına da katılmıştır. Bunlardan Hırant Dink Türklüğe hakaretten 6 ay hapis cezası almıştır. Bunlarla Fethullah Gülen ve cemaati arasındaki ortak nokta nedir?


Ayrıca Fethullah Gülen’in ikinci adamı durumundaki Nurettin Veren, ABD’ye giderek kendisinin Türkiye’ye dönmesini ve ABD çıkarlarına hizmet etmemesini söylediği için tekme tokat dövülerek köşkten kovulduğunu iddia etmektedir. Yine onun iddiasına göre Nurettin Veren’in eşi cemaatin zorlamasıyla kendisinden boşanmış ve kendisini terk eden çocuklarına Gülen Cemaatı maaş bağlamıştır. Veren’in Ulusal kanalda öne sürdüğü bu iddiaları bugüne kadar yalanlanmamıştır. O halde sükut ikrardan sayılmaz mı?

Üzücü  olan bir diğer konu da başta  Eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel olmak üzere Ecevit, Çiller, Türkeş, Recai Kutan, Muhsin Yazıcıoğlu gibi Türkiye’de başbakanlık, başbakan yardımcılığı, bakanlık ve parti liderliği yapmış kişiler de zaman zaman Fethullah Gülen ile görüşmüşler ve hakkında övücü sözler söylemişlerdir. Cumhuriyet yazarlarından Hikmet Çetinkaya Cumhuriyet Gazetesindeki bir yazısında CHP içinde bile Fethullahçı milletvekillerinin olduğunu iddia etmiştir. Yukarıda adı geçen şahsiyetlerden Türkeş vefat etmiştir. Yaşayanlar acaba bugün Fethullah Gülen hakkında ne düşünmektedirler? merak ediyorum.

Kaynak: Prof. Dr. İbrahim Arslanoğlu

Ne Mutlu Türk doğup, Türk gibi yaşayana...

Saygılarımla.

Çağrıbey



Çevrimdışı Çağrıbey

  • [GÖKBÖRÜ ANKARA]
  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2202
  • Ne mutlu Türk doğup, Türk gibi yaşayana!
6-Türkiye’de Misyonerliğin Ulaştığı Boyutlar

ATO’nun Rapora göre misyonerlikle ilgili  İstanbul’da 126 kilise, 4 dergi, 1 kafe, 36 dernek, 7 gazete, 12 Internet sitesi, 1 müze, 1 otel, 6 radyo, 6 şirket, 44 vakıf ve 2 yayınevi bulunuyor.  İzmir’de ise misyoner faaliyetleri ile ilgili olarak toplam 8 cemaat veya topluluk bulunmaktadır.

Yine aynı rapora göre Türkiye’de Hıristiyan cemaati sayısının 50-55 bin olarak  tahmin edilmekte 3000 den fazla kilise çok sayıda kitabevi ı kütüphane, 6 dergi, onlarca vakıf. Yayınevleri, 5 radyo, çok sayıda manastır, 2 kafe,  1 acenta ı mahfil, 7 şirket  1otel, 1 tercüme bürosu 7 gazete 1 tarihi eser, 2 müze 4 harebe  1 kale onlarca dernek bulunduğu kaydedildi. Bu çalışmaların sonucu olarak, Batıkent Protestan Kilisesi’nde 37 öğrenci Hıristiyan yapıldı. Bundan başka Gazi Üniversitesi’nde 138 kişi, Hacettepe Üniversitesi’nden 6 kişi, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden 245 kişi, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nden 97 kişi din değiştirerek Hıristiyan olmuşlardır.

Yazar şair Atilla İlhan 1.12.2004 tarihli Cumhuriyet gazetesinde bir yazısında  misyonerlerin Türkiye’de ulaştıkları hedefleri şöyle  anlatmaktadır: “Ülkemizde misyoner cemaatlerinin sayısı 55 bin. Misyonerlik faaliyetlerini yürütenlerin büyük kısmı ABD, İngiltere, Yeni Zelanda, Avusturya, Almanya, İsveç, Romanya ve Güney Kore uyruklu kişilerdir. Misyoner faaliyetlerinin yoğunlaştığı illerin başında ise İstanbul, Ankara, Trabzon, Antalya, Adana, Hatay, Bursa Samsun ve Edirne gelmektedir. Kapadokya’da 2002’de yapılan toplantıda 1970 yılında Türkiye’de sadece 4 kişi Protestan iken bu sayı 2002 yılında 6000’e ulaşmıştır. Ayrıca bu sayının her yıl ikiye katlanması için her ilde kilise, her evde bir İncil ve her yerleşim biriminde bir önder ve bir topluluk sloganlarının benimsenmesi kararı alındı. Türkiye’de misyonerlik faaliyetini yürütenler 2004 yılında Alanya’da bir toplantı düzenlediler. Bu toplantının en çarpıcı noktalarından birisi “Türkiye’de hedefe adım adım yaklaşıldığı söylenirken, Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde çalışmaların hızlandırılması gerektiği kararı alındı. Önünüzdeki dönemde Erzurum, Eskişehir, Malatya ve Çanakkale  hedef il olarak seçilirken Gaziantep, Kayseri ve Adana’da bazı kesimlerde misyonerlik faaliyetlerinin yoğunlaştırılmasına karar verildi.

Bir çeşit sömürgecilik olan misyonerliğin bu kadar yol almasında hiç şüphesiz AB’ye uyum yasalarının büyük rolü olmuştur. Ulus devleti tasfiye etmek amacı taşıyan Batı, bu yasaları Türkiye’ye karşı bir psikolojik savaş aracı  olarak kullanmaktadır.

Bana göre Türkiye’de bir de kültür misyonerliği söz konusudur. Türkiye’de bazı işyeri ve dükkan tabelaları ile gerek resmi ve gerekse özel bürokraside görev yapan kişilerin kartvizitleri İngilizce yazılmaktadır. Bu düpedüz sömürgeciliğin gönüllü kabulü olmalıdır. Acaba bunun örneğine bizim dışımızda hangi ülkede rastlanmaktadır? Avrupa’da böyle bir şey düşünülemez. Nitekim AB İşadamları Topluluğu Başkanı olan Fransız, İngilizce konuştuğu için  protesto etmek amacıyla Fransız Cumhurbaşkanı Jack Chirac toplantıyı terk etmiştir.

Prof. Manisalı(2004), “Bıçak Sırtında Cumhuriyet” adlı kitabında  misyonerlik hakkında şunları yazar: “Türkiye gibi Müslüman bir ülkede gazete ve televizyon haberlerinde kiliseler, papazlar ve hatta rahibeler ön plana çıkar. Sadece İngiliz papazları değil diğerleri de. Kısacası Müslüman mahallesinde salyangoz satışı artar.


Prof. Manisalı’nın bu açıklamaları bize  bir kanalda yer alan “Yabancı Damat” dizisini ve yine basında yer alan bir bayan mankenin bir Yunan vatandaşı ile evlenmek için Ortodoks Hıristiyan olduğunu hatırlatmaktadır. “Yabancı Damat” dizisinin Yunanistan tarafından finanse edildiği iddia edilmektedir. Bu konuların medyada günlerce yer alması bana göre bir çeşit misyonerlik olup  teşvik amacı taşımaktadır. Bu bir defa Türk geleneklerine aykırıdır. Çünkü bugüne kadar genellikle Hıristiyanlardan kız alınır fakat kız verilmezdi. Oysa, çokuluslu şirketlerin kanalları ile  mütareke basını, ısrarla bunun tersini işlemektedir. Özel kanalların çoğunluğunun görevi bu olduğu için bunda yadırganacak bir durum yoktur. Fakat devletin televizyonu olan TRT-1 ve TRT-INT Ramazan ayında “İftara Doğru” programlarından birisini, İspanya’da yaşayan ve bir Katolik Hıristiyan’la evlenen bir Türk kızının evinden yaparak, bunu sanki Türk geleneklerine ve İslam inançlarına uygun bir durummuş gibi takdim etmekle acaba neye hizmet etmektedir? Ayrıca İftara doğru programında yabancı birisine özellikle İngilizce ilahi söyletilmesi de bir çeşit kültürel misyonerlik  değil midir?

Misyonerlik faaliyetlerinin  İlahiyat Fakülteleri’ne kadar uzandığı görülmektedir. Şöyle ki, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde görev yapan bir profesör daha yardımcı doçentken  Redhouse Ansiklopedisinden gelen teklif üzerine yüklüce bir para karşılığı İslam ve tasavvuf üzerine bir çalışma hazırladı. Daha sonra ABD’de Moon Tarikatı’nın merkezinde bir yıl kaldı. Yine 1999 yılında  Türkiye’deki İlahiyat Fakültelerinden birisinde bir doktora öğrencisi “Hadisler Metinle mi, Lafızla mı Gelmişlerdir?” konulu bir doktora tezi hazırladı. Bu çalışma için Amerika’da bulunan “Oryantalist İslam Araştırmaları Enstitüsü”nden yüklü bir para desteği almıştır. Bu çalışmada amaç hadisleri reddetmektir. Aynı fakülteden iki öğrenci daha bu merkezden aldıkları  maddi destekle Oryantalistlerin iddialarını destekleyen çalışmalarını sürdürmektedirler(Baş, 1996).

Bu konu ile ilgili olarak kısaca son günlerde moda olan medyatik ilahiyatçılardan da kısaca söz edelim. Bunların bir kısmı İslam’ın temel kaynaklarından ikincisi olan hadisleri inkar ettikleri görülmektedir. Ayrıca “Horozdan kurban kesilmesi, cinsel ilişki ile oruç bozulması” gibi akla, mantığa ve bugüne kadar Anadolu İslam anlayışına uygun olmayan düşünceleri dile getirmekte ve mütareke medyası bunu, toplumun inancını rencide etmek bağlamında  zevkle ve alaycı bir tavırla ele almaktadır. Ayrıca medyatik ilahiyatçılardan birisi Moon tarikatı ile ilişkisi olduğunu bir programda itiraf etti. Yine büyük partilerden birisinin genel başkanının Moon tarikatı ile ilişkisi olduğunu eski genel sekreteri basına açıkladı.
 
Bazıları misyoner faaliyetlerini önemsiz buluyorlar. Oysa  saldırgan Evangelist misyonerler, bizim gibi sivil giyinip öğretmen, işadamı, öğrenci, tüccar, barış gönüllüsü, turist kimliğiyle yapacaklarını yapıyorlar. Para ile daire kiralayıp apartman kiliseleri kuruyorlar. Birkaç yıldan beri içinde hiçbir Hıristiyan vatandaşın yaşamadığı şehirlerde kilise binaları yapıldı, kuleleri var, çanlar çalıyor, Pazar ayinleri yapıyorlar. Diyarbakır’daki kilisede çalgılar çalınıyor, ilahiler okunuyor(Eygi,2005),

Gerçekten bazı kişiler, misyonerliği masum dinsel bir faaliyet sanıp “birkaç kişi Hıristiyan olsa ne olur, bunda korkulacak ne var?“ anlamında sözler söylemektedirler. Bunlardan birisi de Sayın Devlet bakanı Mehmet Aydın’dır. İktidarın yayın organı olan Yeni Şafak Gazetesi yazarlarından Akif Emre(2005),bile Türkiye’deki misyonerlik faaliyetlerinden oldukça rahatsız olmuş olmalı ki, bu konuda şunları yazmıştır: “Türkiye’de Kürtler ve Aleviler üzerinde misyonerlerin ilgisi artmıştır. Türkiye’de kendi kültüründen kopuk Batıcı seçkinlerin yetiştiği okulların neredeyse tamamı Türkiye’deki misyoner okullarıdır. Devlet Bakanı Mehmet Aydın, misyonerlik konusunu ne kadar hafife aldığını şu açıklaması göstermektedir:“Misyonerler Cumhuriyetin ilk yıllarında ülkemizde yoğun faaliyet gösterdiler. Son günlerde faaliyetlerinin arttığı görülüyor. Herkesin kendi dinini yayma ve anlatma özgürlüğü vardır. Buna engel olamazsınız.

Gerçi  İslamiyet’te misyonerlik yoktur, sadece tebliğ vardır. Hz. Muhammed, İslam dinini sadece anlatmıştır, inanıp inanmamayı kişinin kendisine bırakmıştır. Çünkü İslam dininde “dinde zorlama yoktur.”  Fakat Biz de Sayın Bakan Mehmet Aydın’a şunu soruyoruz: “Türkiye’den özel bir grup, Avrupa’da İslamiyet’i yaymak amacıyla bir örgüt oluşturup bunu iş edinse ve Paris, Berlin ve Londra gibi Batı kentlerinde İslamiyet’i yayma propagandası yapmaya başlasa, acaba Batılılar buna seyirci mi kalır yoksa engel mi olmaya çalışırlar. Ben şahsen bir hukuksal kılıf bulup engelleyeceklerini düşünüyorum. Çünkü İslam’a davet etme şöyle dursun Avrupa’da öğrenim gören Türk dünyası ve İslam  dünyası öğrencilerinin Hıristiyanlık üzerine lisanüstü tez yapmalarına bile izin verilmemektedir. Ayrıca Avrupa’daki camilerde, İslam’a davet amacı taşıyor diye  hopörlörle dışarıya ezan okunması bile yasaktır. Bunu 2003 yılı yazında Almanya’ya yaptığımız seyahatte bizzat şahit olduk. Oysa onlar Türkiye’de kurdukları kiliselerde çanlarını açıkça çalabilmektedirler.

Kaynak: Prof. Dr. İbrahim Arslanoğlu

Ne Mutlu Türk doğup, Türk gibi yaşayana...

Saygılarımla.

Çağrıbey



Çevrimdışı Çağrıbey

  • [GÖKBÖRÜ ANKARA]
  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2202
  • Ne mutlu Türk doğup, Türk gibi yaşayana!
SONUÇ

Özet olarak misyonerlik, sadece dinsel bir faaliyet değil kültürel, siyasal ve ekonomik boyutları olan bir emperyalizmdir.

Misyonerliğin kültürel boyutu, ulusal dilin ve dolayısıyla kültürlerin eğitim öğretim yaşamından çıkarılarak yerine küresel dil safsatası ile yabancı dilin  konulmasıdır. Nitekim ülkemizde devlet kendi eliyle Türkçe yerine İngilizce eğitim yapan(Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu’nun ifadesi ile misyoner okullarını) Anadolu liselerini  açmıştır. Öte yandan İngilizce eğitim yapan Ortadoğu, Boğaziçi üniversitesi yanında bir çok üniversitelerde İngilizce Tıp, İngilizce iktisat gibi bölüm ve fakülteler açmıştır. Özel üniversitelerin çoğu zaten İngilizce eğitim yapmaktadır.  Bu gidişle Türkçe bilim dili olmaktan çıkacak ve yerini İngilizce alacaktır. Bu gidişe  mutlaka dur demek gerekmektedir.

Misyonerliğin siyasal boyutu: Ulus devletlerin ortadan kaldırılarak küresel dünya imparatorluğunun kurulmasıdır. Nitekim çok uluslu şirketler, İstanbul başkent olmak üzere bir dünya devleti kurma projesi üzerinde çalışmaktadırlar.

Misyonerliğin ekonomik boyutu: Küreselleşme,  kapitalizmin yeni ve vahşi bir versiyonudur. Kapitalizmin temeli de  Protestanlıktır. Çünkü Protestanlıktaki rasyonel olma, tutumlu olma ve dünyevi işe dini ve ahlaki değer verme gibi prensipler günlük sosyal ve ekonomik hayata uygulanınca kapitalizm doğmuştur. Bu bağlamda ulusal ekonomilerin özelleştirme adı altında çökertilerek çok uluslu şirketlerin dünyanın kaynaklarına el koymaya başladıklarını görüyoruz.

Bir insan bireysel olarak dinsiz olabilir bu saygıyla karşılanmalıdır. Türkiye’de hem dinliler hem de dinsizler, eğer vatansever iseler karşılıklı olarak birbirlerinin inançlarına karşılıklı olarak  saygı göstermek zorundadırlar. Ancak kasıtlı olarak  veya bilmeyerek Türk halkının inancına saldıranlar, farkında olmasalar da misyonerliğe hizmet etmiş olurlar.Çünkü Türk halkının inancında  meydana gelebilecek bir inanç boşluğunu doldurulmasını Hıristiyan misyonerleri sabırsızlıkla beklemektedirler. Çünkü din inancı, toplum için doğal bir gereksinimdir. Bu sebeple  Eski Sovyetlerde din yasaklandığı için Rus köylülerinden bazıları putlara tapmaya başlamıştır.

Bugün Türkiye’de din konusunda iki  sorunla karşı karşıya olduğumuzu düşünüyorum. Bunlardan birincisi dinin istismar edilip kişisel çıkarlara alet edilmesi, diğeri ise hala Türk halkının kimliğinin bir unsuru olması dolayısıyla Müslümanlığın, Batı kültür emperyalizminin hedefi haline gelmiş olmasıdır. Bununla ilgili olarak medyadaki yerli işbirlikçiler, din istismarını bahane ederek, halkın inancına saldırmakta veya onunla alay etmektedirler. Ne yazık ki Batı emperyalizmi bu konuda hayli başarı sağlamıştır. Çünkü dinsel gruplardan bazılarını devletin dinsizliğine inandırarak onları emperyalizmin kucağına itmiştir. Bugün AB ve Amerikan mandacıları ile bazı dinsel grupların Türkiye’nin aleyhinde olan konularda işbirliği yaptıkları görülmektedir.

Aytunç Altındal(1994)’a göre Atatürk, 1925’te  tekke ve zaviyeleri kapatırken misyoner yuvalarını elimine etmiş ve bu okulların sayısını bugünkü durumuna indirmiş ve böylece gizli Hıristiyanlık propagandasının yapılmasını engellemiştir.T.C., laiklik sayesinde Batı’nın yoğun dinsel saldırısından kendisini kurtarabilmiş ve Anadolu’nun Hıristiyanlaştırılması engellenmiştir. T.C. 1920’den beri laikliği kullanmamış olsaydı bugün %99’u Müslüman bir ülkeden söz edemezdik.

Bugün Batı, Türkiye üzerindeki bu dinsel baskıyı, Fener Rum Patrikhanesinin ekümenliği, Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılması ve Anadolu’da yoğun misyonerlik faaliyetleri ile sürdürmektedir.

Görüldüğü gibi Hıristiyan misyonerleri, ülkede yaratılan manevi boşluktan yararlanarak  faaliyetlerini yoğun bir şekilde yürüterek büyük başarılar sağlamışlardır. Bazıları “ne olacak sanki  bir grup insan da varsın Hıristiyan olsun, kime ne zararı var” diye düşünebilirler ve bu düşünce, görünüşte hepimize akla uygun da gelebilir. Fakat bir süre sonra Hıristiyan olanların sayıları milyonlarla ifade edilmeye başladığında Batılılar, Türkiye’de Müslüman-Hıristiyan çatışmasını başlatacaklardır. Kişisel olarak benim bundan hiç kuşkum yoktur.

Ayrıca Türkiye’nin önünde işsizlik, sağlık, eğitim, savunma, güvenlik, AB ve ABD ile ilişkiler gibi çok ciddi sorunlar dağ gibi dururken, dıştan güdümlü mütareke medyası, başörtüsü, imam-hatip gibi yapay gündemler yaratarak bunların kamuoyunda sürekli tartışılmasını sağlamaktadırlar. Toplum olarak bilinçlenip bu oyunlara gelmemek ve gerçek sorunlarımız üzerinde kafa yorarak bunların çözümünü sağlayarak gelişmiş güçlü bir ülke olmak zorundayız. Aksi halde İstanbul’un işgali sırasında Bizans halkının "meleklerin cinsiyet"ini tartıştıkları gibi incir çekirdeğini doldurmayacak konularla enerjimizi boşa harcayarak emperyalizmin sistemli saldırısı karşısında yok olmak tehlikesi ile karşı karşıya kalabiliriz.

Kaynak: Prof. Dr. İbrahim Arslanoğlu

Ne Mutlu Türk doğup, Türk gibi yaşayana...

Saygılarımla.

Çağrıbey



Çevrimdışı Çağrıbey

  • [GÖKBÖRÜ ANKARA]
  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2202
  • Ne mutlu Türk doğup, Türk gibi yaşayana!
Prof. Dr. İbrahim Arslanoğlu'nun yukarıdaki yazısının KAYNAKÇASI

Prof. Dr. İbrahim Arslanoğlu  http://w3.gazi.edu.tr/~iarslan/misyonerlik.doc
Akyüz, Yahya. Türk Eğitim Tarihi, İstanbul, Kültür Üniversitesi Yayını, 1997.
Altundal, Aytunç. Laiklik: Enigmaya Dönüşen Paradigma, İstanbul, Anahtar Kitaplar,1994.
Atay, Hüseyin. Memleketimizde İlim ve Din Anlayışı Üzerine, A.Ü. İ. F. Dergisi,
     XVII,1971,91
Ankara Ticaret Odası. Misyonerlik Raporu, 2003.
Aydın, Mehmet. “ Misyonerlik Faaliyetleri ve Türkiye”, Türkiye’de Misyonerlik
     Faaliyetleri”, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 1996.
Aydın, Mahmut. Çağdaş Misyonerlik Faaliyetleri ve Türkiye’de Misyonerlik Faaliyetleri, Kaktüs Yayınları, 2002.
Baş, Haydar İle AKP Hakkında Görüşme. Görüşen: Haber Merkezi, Cumhuriyet Gazetesi,
     2.7.2004.
__________  Dini ve Milli Bütünlüğümüze Yönelik Tehditler, İstanbul, İcmal Yayınları, 2000.
Bartholomeos, …..” Türkiye Müslüman Değerler ve Laik Değerler Arasında Uyum Sağlayan
     Eşsiz Bir Örnek”, Zaman Gazetesi, 21.4.2004.
Başkaya, Fikret. Paradigmanın İflası, İstanbul, Doz Yayınları, 1991.
Bayraktar, Muharrem. “Abant’tan Brüksele-2”, Yeni Mesaj Gazetesi, 07.12.2004.
Bulut, Arslan. “Dinlerarası Diyalog, Ilımlı İslam ve BOP”, Yeniçağ Gazetesi, 27.04.2005.
___________  “Sınıksız Misyoner”, Yeniçağ Gazetesi, 25.10.2005.   
Çakır, Ruşen. “Abant toplantıları ABD'ye taşınıyor”, Vatan Gazetesi, 19.03.2004
Demir, Hasan. “Türkiye’yi Hıristiyan Yapamadan Öldü”, Yeniçağ Gazetesi, 7.4.2005.
Dönmezer, Sulhi. İstanbul, İ.İ.T.İ.A., Nihat Sayar Vakfı Yayını, 1978.
Emre, Akif. “ Türkiye’de Her Misyoner Eşit Olabilir mi?” Yenişafak Gazetesi, 11.1.2005.
Gündüz, Şinasi. Misyonerlik ve Hıristiyan Misyonerleri, İstanbul, Kaktüs Yayınları, 2002.   
Lewis, Bernard. Modern Türkiye’nin Doğuşu, Çev: Metin Kıratlı, Ankara, T.T.K. Yayını,
                       1984.
Gülerce, Hüseyin. “Abant Brüksel”, Zaman Gazetesi, 09.12.2004.
Güngör, Erol. “Türk Milli Karakterinin Kaynakları”, Töre Dergisi, 6(42),11.74,16
___________ Türkiye’de Misyonerlik Faaliyetleri, İstanbul, Ötüken Yayınevi, 1999.
Güvenç, Bozkurt. Türk Kimliği, Ankara, Kültür Bakanlığı, 1994.
Hasan Hanefi ile İslam Dünyası Hakkında Görüşme. Görüşen: Turan Kışlakçı, Yenişafak
     Gazetesi, 6.12.2004.
İbn Haldun, Mukaddime, Çev: Halil Kendir, Ankara, Yenişafak Gazetesi Yayınları,2004.
İlhan, Atilla. “Hıristiyanlığı Seçmek, Emperyalizmi Seçmektir.”, Cumhuriyet Gazetesi,
     27.9.2004.
__________ “Hal-i Pür-Mela’imiz”, Cumhuriyet Gazetesi, 1.12.2004.
İzzetbegoviç, Aliya. Doğu-Batı Arasında İslam, Nehir Yayınları, İstanbul, 2003.
Kaplan, Mehmet. “Şark-Garp Medeniyeti Karşısında Türkiye” Türk Yurdu, 11(281),2.60,12.
Küçük, Abdurrahman. “Misyonerlik ve Türkiye”, Türkiye’de Misyonerlik Faaliyetleri”,
     Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 1996.
Meriç, Cemil. Bir Dünyanın Eşiğinde Bütün Eserleri 4, İstanbul, İletişim Yayınlar, 1996.
Muhammed Hadimi, Ali Bin Emrullah. İslam Ahlakı, İstanbul, Hakikat Yayıncılık Sanayi
     LTD. Şirketi, 1996.
Özbay, Turgut ile “Atatürk Çizgisi” Konulu Görüşme. Görüşen: Metin Genç, Ekin Radyo, 30.09.2005.
Özfatura, M. Necati. “Misyonerlerin İtirafı” Türkiye Gazetesi, 26.11.2003.
Özkan, Abdulkadir. “Hıristiyanlaşın Diyorlar”, Milli Gazete, 11.11.2005.
     Türkiye’de Misyonerlik  Faaliyetleri”, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 1996.
Sezer, Ayten. Atatürk Döneminde Yabancı Okullar 1933-1938 (Yayımlanmamış Doktora Tezi), Ankara, H.Ü. Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü, 1994.
Sezer, Baykan. Toplum Farklılaşması ve Din Olayı, İstanbul, İ.Ü. Edeb. Fak. Yayını, 1981.
Sevinç, Necdet. “Yeni Bir Din Teklifi”, Tercüman Gazetesi, 28.02.2006.
Tığraklı, Osman. “Oldu Olacak Hutbeyi de ABD Yazsın”, Yeniçağ Gazetesi, 10.6.2005.
Timur, Taner. Osmanlı Toplum Düzeni, Ankara, İmge Yayınları, 1994.
Vurmay, H. Miray. “İslam’ın En Katı Yorumu: Vehhabilik”, Cumhuriyet Strateji Eki,
     12.10.2005.
Yıldız, Sakıp. “Giriş”, Tevrat, İncil ve Kur’an, Yazan: Jacques Jomiers, İstanbul, Hareket
     Yayınları, 1974.

Kaynak: Prof. Dr. İbrahim Arslanoğlu

Ne Mutlu Türk doğup, Türk gibi yaşayana...

Saygılarımla.

Çağrıbey



Çevrimdışı Mete Saltuk

  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 147
Değerli Çağrıbey Kardeşim;

Yapmış olduğunuz çalışma ve vermiş olduğunuz bilgiler için teşekkür ediyorum.


Prof. Bozkurt Güvenç’(1994)e göre Batı’da Müslüman ile Türk, Türk ile İslam eşanlamlı kabul edilir ve Hz. Muhammed’i “Türk” olarak bilinir. Aynı şekilde  Bernad Lewis de  Modern Türkiye’nin Doğuşu adlı kitabında Batı’da, Türk ile Müslüman’ın özdeş kabul edildiğini, yazar.


(Farklı dinlere mensup kardeşlerimizin beni yanlış anlamamaları dileğimle. Çünkü bu asil ırkın üzerine bu kadar gelmelerinin başlıca sebeplerinden biri de bu dinin gelişmesinde baş rol oynamasıdır kanımca)

Yukarıda vermiş olduğunuz bilgiyi keşke, otağımıza girerek bize yeniden islamiyeti öğretmeye çalışan, otağımızdaki laik yapıyı anlayamayan kişiler dikkatlice okusa. Yalnızca onlarla sınırlı kalmayıp, keşke, müslümanlığı savunuyorum diye, aslında tam tersi istikamete yönelen, dinini sömürenlere aşk ile bağlanan, uyanıyorum diye aslında koma haline girenler de okuyup anlayabilse. Anlayabilse ki; yeryüzünde Türk olmadığı zaman onlara bu dini yaşayabilecekleri fırsat verilmeyeceğini görebilseler. Saygılarımla

Çevrimdışı topuz

  • Türkçü-Turancı
  • ***
  • İleti: 89
Çağrıbey'in yaptığı değerli çalışma takdire değerdir...

Tabii bu çalışmada kafama takılan bir noktaya da değinmek istiyorum:

 

Misyonerlik nedir?

Avrupa’yı titreten Türk komutanı Atilla’nın torunları önce kültürlerini kaybetmiş daha sonra da Hıristiyanlaşarak Batı toplumları içinde eriyip gitmişlerdir. Ne acıdır ki Türkler, Çin’de Çinlileşmiş, İran’da Farslılaşmış, Arabistan’da Araplaşmış kısacası hangi toplum içine girerse orada benliğini kaybedip yok olup gitmişlerdir. Demek ki Türklerde kimliklerini koruyamama gibi bir zaaf  söz konusudur.

Çağrıbey



Hayır!.. İşte buna katılamam; Türkler'de kimliklerini koruyamama gibi bir zaaf söz konusu değildir. Eğer böyle olsaydı, bin yıllık araplaşma siyasetine karşın Türkler, hâlâ ayakta duruyor olabilirler miydi? Atilla'nın torunlarının avrupada islavlaşması, farsta farslılaşmak gibi hususlar doğrudur. fakat bu durum, o bölgeye giden Türkler'in sayısal olarak küçük bir azınlıkta kalmalarından kaynaklanmaktadır. Eğer bu gün dünya üzerinde yüz milyonlarca Türk varsa, bu durum Türkler'in benliklerini korumada, ne kadar başarılı olduğunun bir göstergesidir sadece...
Kızıl Elmada Buluşalım!..

Çevrimdışı TiginNoyan

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 549
  • Inançu Apa Yargan Tarkan Köl Tigin
    • Steppe History Forum
Paylaşımlarını için sağolun kandaşım.

Hristiyan misyonerler örneğin Çin ve Kore'de de kendi dinlerini yayarak taraftar toplamaktadırlar. 2002'de Güney Kore'nin %45'i Hristiyan olmuş idi. Aradan geçen beş yılda durum nasıl oldu bilmiyorum.

Yalnız şu görüşe katılamayacağım: Hristiyan olan herkesin kendi benliğinden kopması. Macaristan'daki Kumanlar (Kıpçaklar) ve Eski Boğdan'daki (bugünkü Romanya'nın Moldavya bölgesi ile Moldova) Gagauzlar Hristiyan olmalarına karşılık kökenlerini ve kültürlerini unutmamışlardır; her ne kadar Macaristan Kumanları artık dillerini de unutmuş olsalar da ne olduklarının bilincindedirler; Gagauzlar ise dillerini de korumuşlardır. Litvanya, Polonya ve Finlandiya'da yaşayan Tatarlar dillerini unuttukları halde dinleri sâyesinde kimliklerini korumuşlardır ve bugün dillerini yeniden öğrenmeye çalışmaktadırlar. Ama gelin görün ki Afganistan'daki Kalaç (Halac) Türkleri Müslüman oldukları halde dillerini unutup Peştunlaşmışlar ve Türk olduklarını unutmuşlardır.

Bu ne anlama geliyor? Genelleme yapmamalıyız ;)


Türük Oguz begleri bodun eşid: üze teŋri basmasar asra yir telinmeser Türük Bodun iliŋin törügün kim artatı utaçı erti? Türük Bodun ertin, ökün!