Değerli Irktaşlarım,
Yabancı kadın almak, eski Türk geleneklerine göre sadece "akbuduna" ait bir olguydu.
Şimdi bu yapılan yorumları, tarihten bir kaç olayla pekiştirebiliriz. Yıldırım Bayezıd'ın, Timur'a "kudurmuş köpek" diyerek yazdığı mektupa, Timur'un verdiği cevap çok güzeldir; "Kes sesini frenk dölü" . Kezâ Timur, dünyanın gelmiş geçmiş en büyük cihangiri ve de komutanı olarak anılmasına rağmen, hiç bir zaman HAKAN olamamıştır. Çünkü gene Türk Töresine göre, hakan olacak kişinin baba tarafından 3 göbek, anne tarafından ise 9 göbek akbudun olması şartı vardı ki, Timur anne tarafından karabudundu. Düşünün ki; dünyanın en büyük cihangiri sırf anne tarafından karabudun olduğu için hakan olamamıştı. Hatta Atatürk bile, çok büyük hayranlık duyduğu Timur'a tarih kitaplarında 20 sayfa yer ayırtmıştır ! ( tabii bu da Atatürk'ten sonra kitaplardan çıkarılmıştır. ) Devam edersek, tarihi kaynaklarda Timur'un şu sözüne de yer verilir; "Ben Osmanlı'yla savaşmadım ki. Gittim, ezdim ve geldim. "
Tüm bunların neticesinde, konunun özüne dönersek; Atatürk'ü evet saray gönderdi ama bahsedildiği gibi "git vatanı kurtar" sevdasına değildir bu. O dönem ayaklanan ermeni çetecilere karşı, dönemin belediye başkanı ve yörenin en zengin ailelerinden birinin çocuğuyken, herşeyini bırakıp ermenilere ve rumlara karşı dağa çıkan Topal Osman Ağa'yı bastırması içindir!
Rus ve İngiliz dışişlerinin baskısı artar saray üstünde. Sürekli insan haklarının ihlâlinden ve azınlıkların haklarının ezildiğinden, gasp edildiğinden şikayetle padişah üstünde baskı kurarlar. En sonunda saray, Atatürk'ü , Topal Osman'ı bastırması ve tutuklaması için Anadolu'ya gönderir. Çünkü zamanın Topal Osman Ağa'sı, topladığı Türk gençleri ile beraber, bir Türk'e saldırı olsa, karşılığında 3 ermeninin evini, takasına, teknesine zarar verilse bir Türk'ün karşılığında 3 tekne, bir Türk kadınına yanlış yapılsa, ona karşılık ta 3 rum ya da ermeni kadınını dağa kaldırırmış şehirde. Bu sadece şehirde verdiği mücaadeledir ki, dağlarda ermeni çetecilere karşı verdiği savaşları anlatmaya gerek yoktur sanırım.
Daha sonraları Trabzon Milletvekili Ali Şükrü ( Ankara Hükümeti ve Atatürk muhalifi ), Atatürk'ün Anadolu'ya gelişini şu şekilde aktarmaktadır; "O zamana kadar hiç bir sözümüzden dışarı çıkmayan Topal Osman, her ne olduysa, Mustafa Kemal oraya gelince, içeri kapandılar ve 1 saat görüştüler. Topal Osman odadan çıktığında bize düşman gibi bakıyordu. Artık Mustafa Kemal'den başkasını tanımıyor, daha da açık bir şekilde ermenilere rahat rahat saldırıyordu hem şehirde hem de dağda. "
Bu ters bakışlar, Trabzon Milletvekili Ali Şükrü ve Rıza Nur üzerinde o kadar korkutucu bir tesir yaparki, Erzurum Kongresinden Trabzon'a dönerlerken, Topal Osman'ın korkusundan,her zaman gittikleri güzergahı değiştirmek zorunda kalırlar.
Daha sonraları da Atatürk'ün, Cumhuriyet döneminde korumalığını yapan Topal Osman Ağa'yı birgün dernekte otururken başkanımız anlatmıştı. Vakti zamanında, dedesi gençliğinde Trabzon'da hapse girer. Bir süre yatar ve çıkar. Çıktığında çarşıda dolanırken, bir kahvehanede, saçı sakalı artık bembeyaz olmuş ve birbirine karışmış bir ihtiyarın yanına oturur ve sohbet etmeye başlarlar. İhtiyar, Topal Osman'ın adamlarındadır. O günleri anlatır. " Topal Osman bıyıklarını burmaya başladımı, anlardık ki kan dökülecek ! Bir gün savaştan kaçan bir genci yakaladık getirdik huzuruna. Hiç konuşmadı ve sadece bıyıklarını burmaya başladı, hepimiz anlamıştık çocuğun başına gelecekleri, çok acımıştık. Ağa tek bir cümle etti bize; BİR TÜRK SAVAŞTAN NASIL KAÇAR? BUNU AĞACA BAĞLAYIN VE KATRANLAYIN, EN AĞIR ŞEKİLDE ÖLECEK. 8 gün dayanabildi ve öldü. "
Ankara Hükümeti'nin ilk kurulduğu zamanlarda, Çerkes Ethem Yozgat ayaklanmasını bastırmıştır. Lakin bastırırkende çirkeflikleri sürmektedir çerkes'in. Paşa hakkında ileri geri konuşmakta, O'nu tanımadığını, kendisinin daha büyük olduğunu, Ankara'ya dönünce gereğini yapacağını söylemektedir etrafındakilere. Sabaha karşı Ankara'ya gelir, Paşa evinde uyumaktadır. İçeriye girer ve odaya adımını atar atmaz Mustafa Kemal ve çerkes Ethem silahlarına davranırlar aynı anda ama çerkes tetiği çekmeye cesaret edemez. Çünkü kapıda bekleyen Topal Osman faktörü vardır ve girişte öyle ters bakmıştır ki çerkese, içine can korkusu düşer ve eli titrer, tetiği çekemeden odadan çıkıp gider.
Çerkesler de yere göğe sığdıramadıkları vatan haini Ethem'lerini bile, Topal Osman'ımıza özenerek anlatırlar hayat hikayelerini. Topal Osman'ın askerlik dönemi geldiğinde, son derece varlıklı olan babası, bedel öder ve askerliği bedelli yapmasını ister. Topal Osman ise askerlik bedeli ödenmiş olmasına rağmen babasından gizlice askere gider ve gönüllü olarak Balkan Harbi'ne katılır. İşte gaziliği ve topallığı , o Balkan Harbin'den kalmadır. Çerkeslerde aynı hikayeyi kansız Ethem'leri için anlatırlar ki yunan'a sığınmış o şerefsizi, duygu sömürüleriyle Türk Milleti'nin gözünde haklı bir yere getirmek içindir. Halbuki çerkes Ethem ömrü hayatında hiç bir savaşa katılmadığı gibi, eşkiyalık yaptıktan sonra yunan ordusuna katılarak, Türk Ordusu'na kurşun sıkmış bir şerefsizdir ! Atatürk, Nutuk'ta en güzel açıklamasını yapmıştır ethem için; "KANININ ÇEKTİĞİ YERE GİTTİ ! "
İşte birçok dizi ve filmlerde izlediğiniz, o karadeniz yerel kıyafetli adamlarıyla, Paşa'nın yakın koruması olan ve Ankara'da "Papazın Bağı" olarak adlandırılan yerde öldürülen , bu Topal Osman Ağa'dır. Belki de bir çoğunuzun adını bile duymadığı, vatanın ve milletin düşmandan kurtulmasında, cumhuriyetin kurulmasında ki en büyük sebep, dünya malını mülkünü elinin tersiyle iterek kuvva olmuş, o büyük dava adamı, fedakâr ülkü neferi, Türklük sevdalısı Topal Osman Ağa !
İşte 40 senedir tartışılan mevzu budur; Başbuğ'un Anadolu'ya çıkmasındaki yegane sebep, belki de İstiklâl Harbi'nin başlamasının sebebi Topal Osman Ağa !
Ey Asil Türk Gençliği ! Demirci Mehmet Efe'leri, Topal Osman'ları, ve adını sayamadığımız nice isimsiz kahramanlarımızı, sakın ha unutmayın, unutturmayın !
Saygılarımla,
TTK