(Bir önceki iletinin devamıdır)
Yasak kimliklerini saklayarak, yani "takiyye" yaparak, saf ve dindar Müslümanlarla kaynaşıp, onlara zaman içinde yavaş yavaş kendi amaçları doğrultusunda fikir enjeksiyonu yapan Bâtınilerin bu taktikleri daha da modernize edilip, çağın gereklerine göre yeni rötuşlar yapılarak, Nurcu-Fetullahçılar tarafından, etkili bir şekilde uygulamaya konulmuştur.
Fetullahçılar bir kişiyi markaja almadan önce o kişiyle ilgili olabildiğince çok bilgi toplayıp, elde edilen bu bilgiler doğrultusunda hedef kişinin beğeni, zaaf, hassasiyet vb. gibi yönlerine göre bir yaklaşım tarzı ortaya koyarak kişiyi elde etmektedirler.
Bu noktada Fetullahçılar tam bir bukalemun karakteri sergilemekte markaja aldıkları kişinin ne yapıp edip bir zayıf yönünü bulup o açık kapıdan içeri girmektedirler.
Askeri okul örgencilerinin izin günlerinde gidip geldikleri yerlere, lokanta, cafe, vs, dekolte giyinmiş, degaje ve yırtmaçlarıyla tahrikkar ve davetkar kızları kullanarak bu subay adayı gençleri elde etmeye uğraşmaktadırlar.
Bu gayr-i İslami ve ahlak dışı tavır Fetullahçılıkça mübah ve hatta cinselliklerini kullandıkları kızların ibadet ettiği, zira amacın “kör deccalin” (tövbe haşa bu Atatürk oluyor) kurduğu küfür düzenini yıkmak olduğunu ileri sürmektedirler.
Bu yönüyle Fetullahçıların uygulaması Batiniliğin en azgın kolu olan "Haşhaşilik"le (Hasan Sabah) örtüşmektedir.
Oysaki İslam’ın önemli simalarından birisi olan- ki İslam peygamberinin amcaoğlu ve damadı- Halife Ali “hak olan davaların batıl vasıtaları olamaz!” diyerek İslam adına “kutsal(!) günahlar” işlemenin yolunu tıkamıştır.
Batini geleneğin en derin iz bırakan kollarından olan "Cavidaniye" tarikatın kurucusu olan Fazlullah’ın "Cavidanname"si ve Babilerde şeyh Muhammed Bab’ın kitabı olan "Kitab-ün Nur" Kur’an kabul edilmektedir.
Ne hikmetse, Saidi kürdinin Risale-î Nur’u; gerek isim olarak ve gerekse cemaatin gösterdiği saygı bakımından ve daha önemlisi de içerik olarak Babilerin Kitab-ün Nur adlı kutsal kitabına çok benzemektedir.
Türkiye’deki Nurculara göre, Kuran anlaşılması zordur. Bu nedenle müritlere Nur Risaleleri önerilir.
Risalelere adeta ikinci bir Kuran muamelesi gösteren Fethullah ve avanesi, bu anlayışlarıyla daha işin başından Kur’anın tek kitap olma özelliğine aykırı hareket etmiş olmaktadır.
Fethullah’ın; “İlimler sahasında meselenin temel esprisini ise Bedîüzzaman’ın (Saidi kürdinin) mülahazasında buluruz. Şöyle der Bediüzzaman: Allah’ın iki kitabı vardır. Biri kâinat kitabı, diğeri Kur-an’ı” sözleriyle “kainat kitabı” olarak Saidi kürdinin risalelerini kastetmektedir.
Nurcu-Fetullahçı anlayışın bu uygulaması nurculuk içinde İslam’ın en temel kaynağı olan Kur’anı ikinci plana atmakta ve neredeyse gereksiz kılmaktadır.
Çünkü Nurcu-Fetullahçı yol için lazım gelen her şey üstatların (saidi kürdi ve Fetullah) kitaplarında mevcuttur.
İslam âlemine “Amerikan şeriatı” adını verebileceğimiz “ılımlı İslam modeli”ni dayatmaya çalışan CİA’nın kucağındaki yosma, sarıklı kardinal Fetullah Gülen’in taşıdığı "Fetullah" adı da Batini-Bahaî şifrelerden bir tanesidir.
1844 yılında İran Şahına suikast düzenleyen Batini-Bahaî fedaisinin adı da Fetullah Kami’dir
Bu bir tesadüf değildir.
Çünkü CİA’nın kucağındaki yosma, sarıklı kardinal Fetullah Gülen’in ailesi, Fetullah Kami adlı Batini-Bahaî fedaisinin İran şahına karşı düzenlediği başarısız suikast nedeniyle, Batini-Bahaî tarikatına karşı, başlatılan takibat ve cezadan kurtulmak amacıyla, İran’dan Türkiye’ye, Erzurum’a, göç etmişlerdir.
CİA’nın kucağındaki yosma, sarıklı kardinal Fetullah Gülen’in mahlas (takma ad) olarak birçok yazı ve kitabında kullandığı “Dahhak” adı da İran Şahı Cemşit’i testereyle keserek öldüren bir Bahainin adıdır.
Kendisini Batıni kutsiyetiyle görevli addeden CİA’nın kucağındaki yosma, sarıklı kardinal Fetullah Gülen’de, aynı mezhep ve dindaşı Dahhak gibi, Laik Türkiye Cumhuriyeti Devletini var eden kişi, güç ve iradeyi (kör deccal (tövbe haşa) olarak adlandırılan Başbuğ Atatürk, Türk Milleti ve Türk Milliyetçiliği) yok etmek emelindedir.
TTK.
Börü Kam(Devam edecektir.)