Atsız bu dönemde “tarikat” olgusu üzerinde de fikirlerini beyan etmiştir. Osmanlı Devleti döneminin 14. ve 15.yüzyıllarda birçok tarikatın varlığına tanıklık ettiğini söyleyen Atsız, bu tarikatları “küçük birer hakikatin yanında bir yığın safsatayı ileri sürerek millete hitap ve birbirleriyle mücadele eden” yapılar olarak görmektedir. O dönemki tarikatları, makalenin yazılmış olduğu tarihteki “komünistlere” benzeten Atsız, iki grubun da devlete sızmak ve önemli yerleri ele geçirmek suretiyle iktidara gelmeyi amaçlamakla itham etmektedir.309
Buraya kadar yapılan alıntılara bakıldığı vakit Atsız‟ın “din” olgusu bağlamında ve “din” kaynaklı meselelerde olumsuz bir tutum içerisinde olduğu gözlemlenmektedir. Ancak, Atsız‟ın daha önceki dönemlerde olduğu gibi bazı makalelerinde bu durumu tekzip edercesine “olumlu” sözler ifade ettiği görülmektedir.
Komünizm‟i irdelediği bir makalesinde insanların “anadan doğma” bazı düşüncelerinin olduğunu belirten Atsız bu hususta “mülkiyet”, “hürriyet” ve “millet ve din” kavramlarını örnek olarak göstermektedir.310 Atsız, burada “din” duygusunu “fıtri” bir özellik olarak tanıtmakta ve “din” karşıtı olarak nitelediği “komünizm” fikrini eleştirmektedir. Bir başka makalesinde “komünist bir tarih öğretmeni” profili çizen Atsız, bu tarih öğretmeninin “sinsi sinsi” dinle alay ederek milletin manevi bağlarından birini koparmak isteyeceğini iddia etmektedir.311 İnsanların belli konularda “mizah” ve “şaka” yapamayacağını ifade ederken ise, örnek olarak “Kuran”‟ı da sıralamaktadır çünkü “Kuran” “milli mukaddesatın” içerisindedir.312 Daha önce, “milli mukaddesat” konusunda “İslam” veyahut “Kuran” örneğini vermeyen Atsız‟ın bu makaleyi “komünist” olarak nitelediği cenaha yöneltmesi bu bağlamda önemlidir. Atsız, “ilericiler” sıfatını kullanarak eleştirdiği güruhu da “din karşıtlığı” bağlamında tenkit etmektedir. Dinlerin “ahlaksızlıklara” karşı bir kalkan olduğunu düşünen Atsız, bu hususta pagan Roma dönemini misal vermekte ve o dönemin “serbest aşk” yüzünden birçok “rezalete” sahne olduğunu ifade etmektedir. Atsız‟a göre, dinlerin erkek-dişi ilişkileri üzerine kurduğu “baskı” da bu durumun bir tezahürüdür ve bu “rezaletlere” karşı bir sosyal tepkinin ürünüdür.313
“Din” olgusunu daha önceki dönemlerde olduğu gibi “ülkü” bağlamında da irdeleyen Atsız, “din” olgusunun eski zamanlarda “ülkü” mahiyetinde işlev gördüğünü ve yararlı olduğunu düşünmektedir. Bu minvalde tarihten referanslar veren Atsız‟a göre, Anadolu‟ya ilk akınları yapan Çağrı Bey, bu akınları “milli” ve “dini” ülkülerle gerçekleştirmiştir.314 Türk milletinin hangi ana ilkeler etrafında birleşmesi gerektiğini tartıştığı bir tartışmasında ise Atsız; Osmanlı döneminde “din” ve “devlet” ilkeleri etrafında Türklerin kaynaştığını ve “din” olgusunun Türklerin manevi tarafını teşkil ettiğini iddia etmiştir. Atsız‟a göre o dönemde bu ilkeler etrafında kaynaşan Türkler, 17.yüzyıla kadar “tek başına yenilemeyen” bir devlete sahiptir.315 Atsız‟ın burada bir ülkü mahiyetinde işlevsellik kazanan “din” olgusunu sahiplendiği fakat referans olarak iki örnekte de tarihi hadiseleri argüman olarak kullandığı görülmektedir. Atsız‟ın bu noktada daha önce birçok defa alıntılandığı üzere, “din” olgusunun “ülkü” niteliğini kaybettiği fikrinde olduğu muhtemeldir.
Atsız‟ın bu dönemde yazmış olduğu “Nurculuk Denen Sayıklama” adlı makalede tek parti döneminde “manevi ihtiyacı karşılamak” üzere herhangi bir okulun kurulmamasını eleştirdiği yukarıda belirtilmişti. Atsız yine bu dönemde yazdığı ve “Konuşmalar” adını verdiği bir dizi makalede bu tenkidini sürdürmekte ve Türkiye‟de öğrenci vasfına layık tek topluluğun “İmam Hatip” okulları olduğunu düşünmektedir. Bu okulda yetişen öğrencilerin dini bilgilerin yanında çağdaş bilimlere de vakıf olduğunu düşünen Atsız, bu öğrencilerin ülke için büyük bir kazanç olduğunu savunmaktadır. Bu eksende bizzat Atatürk‟ün adını vererek tek parti dönemini eleştiren Atsız‟a göre, “tekkeler ve medreselerin” kapatılmasından sonra bir “Yüksek İslam Enstitüsü‟nün” kurulmaması büyük bir hata olmuştur ve bu yüzden “kara cahil yobazlar” türemiştir.316
Bu on yıllık zaman dilimine bakıldığı vakit, Atsız‟ın düşüncelerini derli toplu görebilme imkânının olduğu gözlemlenmektedir. Zira bu on yıllık zaman dilimi Atsız‟ın daha önce de zikredildiği üzere en yoğun yazı yazdığı dönem olmuştur. 60‟lı yıllar,Atsız‟ın yükselen “İslamcılık” karşısında aktif bir tutum aldığı, “laik” eksende duruşunu net bir şekilde gösterdiği ve İslamiyet hususunda eleştirilerinin mevcut olduğu bir dönem olmuştur. Ancak Atsız, yine de “komünizm” karşısında “din” düşüncesini sahiplenmiş ve “din” düşüncesini “ilahi” olarak düşünmese de “sosyal nizamı” sağlama noktasında önemli bir payeye haiz olduğunu dile getirmiştir.
249 Atsız, “Uydurma Milliyetçilik”,Ötüken, sayı:2,1964,Makaleler III ,s.416.
250 Atsız, “ Birleşmiş Milletler İdeali”,Ötüken, sayı:5,15 Mayıs 1964,Makaleler IV, s.73.
251 Atsız, “Hürriyetin Sınırları”,Ötüken, sayı:52,Nisan 1968,Makaleler IV, s.154.
252 Atsız, “Milliyetçi Gençlik”,Ötüken, sayı:15,22 Mart 1965,Makaleler III, s.124.
253Atsız, “İslam Birliği Kuruntusu”,Ötüken, sayı:4,17 Nisan 1964,Makaleler IV, s.473.Atsız, tevkif edilmesine sebep olacak olan “Konuşmalar” adlı bir dizi makalesinin ilkinde şu şekilde seslenmektedir: “Türkler acaip bir millet oldu. Kendisine yapılan fenalıkları unutuyor. Kendisinden başka hiç kimseye düşmanlık gütmüyor. Evet, Türkler kendilerine düşman bir millet oldular. Kendilerini yok edecek ne varsa ona sarılıyor, kendisini yükseltecek ne varsa onu tepiyor. Nurcu oluyor, Arapçı oluyor, Moskofçu oluyor fakat Türkçü olmuyor…”Bkz, Atsız, “Konuşmalar I”,Ötüken, sayı:40,1967,Makaleler III, s.536.
254 Kemal Pilavoğlu adlı bir şeyh tarafından idare edilen ve Libya kökenli olan “Ticanilik” akımı, Atatürk‟ün büst ve heykellerini tahrip eden ve teokratik bir monarşi için mücadele eden dini bir cemaattir. Bu cemaatin, 1951 yılının Haziran ayında toplanmaya başlamış ve 27 Haziran 1951 yılında şeyhleri Kemal Pilavoğlu tutuklanmıştır. Pilavoğlu‟nun tutuklanmasından sonra bu cemaat etkinliğini yitirmiştir. Bkz, Feroz Ahmad, Demokrasi Sürecinde Türkiye(1945-1980),s.466,483.Atsız‟ın, “Ticanilik” ile ilgili fikirlerini 1950‟li yıllarda değil 1960‟lı yıllarda yazmış olması dikkat çekicidir.
255 Atsız, “Nurculuk Denen Sayıklama”,Ötüken, sayı:109,7Mart 1964,Makaleler III, s.452.
256 a.g.m, s.452.
257 a.g.m, s.453.
258 a.g.m, s.453.
259 a.g.m, s.454.
260a.g.m,s.456. 1964 yılında Nurculuk ile alakalı başka önemli bir eser ise Ankara Üniversitesi İlahiyat Yayınları tarafından yayınlanan, “İslam Dininden Ayrılan Cereyanlar:Nurculuk” adlı bir risaledir.Nurculuk akımını İslam‟a uygunluğu ekseninde irdeleyen bu çalışmada, Nurculuk, “egosantrik tefsirlere” sahip olan ve “psiko-patoloji”nin ilgi alanına girmesi gereken bir akım olarak görülmüştür.Bu risaleye göre, Said-i Nursi, berbat bir Türkçe‟ye sahip olan dar ve ilkel düşünen, İslam dininin farzına da sünnetine de uymayan, Cuma namazı dahi kılmayan birisi olarak resmedilmiştir.Bkz, Neda Armaner,İslam Dininden Ayrılan Cereyanlar: Nurculuk,Milli Eğitim Basımevi,Ankara,1964,s.5,6,12. Said- Nursi ve Nurculuk ile alakalı daha farklı bir yorum için, bkz,Şerif Mardin, Türkiye‟de Din ve Siyaset,169-193.
261 Atsız, “Milliyetçi Gençlik”,Makaleler III, s.125.
262 Atsız, “Dindar ve Mutaassıp Hacı Bayanın Türklüğe Hakaretleri”,Ötüken, sayı:64,1969,Makaleler III, s.447.
263 Atsız, “Tarihin Akışı Değiştirilmiyor”,Ötüken, sayı:12,15 Aralık 1964,Makaleler III, s.76.
264 Atsız, “Kürtler ve Komünistler”,Ötüken, sayı:28,30 Nisan 1966,Makaleler III, s.379.
265 Atsız, “Sağcı Kimdir”,Ötüken, sayı:50,Şubat 1968,Makaleler III, s.119. Atsız, “sağ” ve “sol” tarifini de “millik” “evrensellik” ölçeğinde yapmaktadır. Atsız‟a göre bir parti milliyetçi olduğu sürece “sağ” telakki edilebilir. Milliyetçilik, milletin toplum ve fert olarak yükselmesinden taraf olduğu için, milliyetçi bir parti sosyalistlerin fikirlerine de yakın olabilir. Buna mukabil, milli gelenekleri ön planda tutan milliyetçi partiler milli ahlak bakımından “muhafazakardır”lar. Bkz, a.g.m,s.118. Atsız‟ın burada kast etmek istediği, nasıl ki sosyal adalet şiarını güden bir parti milliyetçi bir partinin fikirlerine uyumlu diye “sağcı” sayılamazsa, “muhafazakar” bir parti de milliyetçi olmadığı sürece “sağcı” sayılamayacağıdır. Atsız‟ın lügatinde “sağ” milliyi, “sol” ise “beynelmilel”i karşılamaktadır.
266 Atsız, sürekli değişen prensiplere dayandığını düşündüğü “iktisat” konusunda düşüncelerini ortaya koyacak makalelere fazla yer vermemiştir. Sadece, dergicilik hayatına yeni başladığı “Atsız Mecmua” adlı mecmuada, “Milli İktisat”(Bkz, Atsız Mecmua, sayı:8,1931,Makaleler III, s.249-254) ve “İktisat ve Milli Müdafaa”(Bkz, Atsız Mecmua, sayı:11,1932,Makaleler III, s.255-261) adlı iki adet makalesi olan Atsız‟ın savunduğu iktisadi görüş hakkında Yılmaz Öztuna şu sözleri söylemektedir: “1951’de ben, Atsız ve Danişmend, iktisadi bahislerde dehşetli özel sektörcü, adeta Victoria çağı liberalleri idik. Atsız bu bahiste arkadaşlarından ayrılıyordu. Said Bilgiç, bizim bu fikirlerimiz karşısında dehşete kapılmış ve birçok sektörde devletçi olmanın lüzumunu söylemişti. Çeyrek asırdan bu yana, özel sektör mensuplarının çılgınlıklarını ve egoistliklerini göre göre ayıldık… Bkz, Yılmaz Öztuna, “Atsız‟ın Ardından”,s.24.
267 Atsız, “Sağcı Kimdir”,Makaleler III, s.120.
268 Atsız, “İslam Birliği Kuruntusu”,Makaleler III, s.474.
269 a.g.m, s.470.
270 a.g.m, s.471-472.
271 Atsız, “İşte Sosyalizm”,Ötüken, sayı:6,15 Haziran 1964,Makaleler III, s.340.
272 Arapça, “ricat” yani geri çekilme kelimesinden türeyen “irtica” sözcüğü,31 Mart ayaklanmasından sonra Türk siyasi hayatına giren ve dini anlamda gericilik düşüncesini niteleyen bir kelimedir.
273 Atsız, “İrtica Artık Bir Kuvvet Değildir”,Gözlem,15 Mayıs 1969,Makaleler III, s.475.
274 a.g.m, s.478.
275Yobaz kelimesini bu manada kullandığı bazı makaleler için bkz. Atsız, “Turancıyız Ne Olacak”,Ötüken, sayı:30,25 Haziran 1966,Makaleler III, s.54; “Bağımsız Kürt Devleti Propagandası”,Ötüken, sayı:45,Eylül 1967,Makaleler III, s.398; “Nurculuk Denen Sayıklama”,Makaleler III, s.454.
276 Atsız, “68.Vilayete Seyahat”, Makaleler IV, s.284.
277 Atsız, “Altıncı Filo?!”,Gözlem,6 Mart 1969,Makaleler IV,s.498-499.Atsız bu makalede , 6.filo protestosunu “sağdan sola” kadar bütün yurttaşların “az çok” milli duygu ile yaptıkları bir yürüyüş olarak takdim etmektedir.Bkz,a.g.m,s.499.
278 Atsız, “İslam Birliği Kuruntusu”,Makaleler III, s.465. Alıntıdan da açıkça anlaşılacağı üzere Atsız‟ın “Arap” algısı fevkalade olumsuzdur. Bir yazısında Arapları şöyle tarif eder; “yüzyıllar boyunca tutsaklık hayatı yaşadıkları için cesaretten nasibini alamamış”. Bkz.Atsız, “Milli Siyaset”,sayı:5,Gözlem, Makaleler III, s.244.Başka bir yazısında ise Atsız, Arapları, Suriye cephesinde bozulan Türk ordusunun esirlerini öldürmek ve diri olanların karnını deşmekle suçlamıştır. “Hep bu din kardeşlerimiz” diyerek ironik bir ifade de bulunan Atsız, Arapların Türk esirlerini, “Peygamber soyundan gelen şeflerine” sunduğunu iddia ederek, Araplara olan düşmanlığını tüm çıplaklığıyla gözler önüne sermektedir. Bkz, Atsız, “İslam Birliği Kuruntusu”,Makaleler III, s.472
279 Atsız, “Birleşmiş Milletler İdeali”,Ötüken, sayı:5,15 Mayıs 1964,Makaleler IV, s.69-70.
280 Atsız, “İslam Birliği Kuruntusu”,Makaleler III, s.468.
281 a.g.m,s.471.
282Atsız, Türk Tarihinde Meseleler, s.30.
283 Atsız, “Turancılık Romantik Bir Hayal Değildir”,Makaleler III, s.41.
284 Atsız, “Turancılık ve Faruk Güventürk”,Ötüken, sayı:6,Haziran 1968,Makaleler III, s.48.
285 Atsız, “Konuşmalar I”,Makaleler III, s.531.
286 Atsız, “Nurculuk Denen Sayıklama”,Makaleler III, s.451.
287 August Comte‟nin ortaya attığı “pozitivizm” fikri “üç hal” yasasına dayanmaktadır. “Üç hal”; teolojik aşama, metafizik aşama ve pozitif aşamadır. Teolojik aşamada bütün olaylar doğaüstü güçler tarafından yönetilirken, metafizik aşamada Tanrı düşüncesi yerini niteliği belirsiz, mistik varlıklara bırakır. Pozitif aşamada ise, olaylar gözlemler ve deneylere dayanan bilim aracılığıyla açıklanır. Bkz, Mehmet Özay, a.g.e,s.54.Pozitivist düşüncenin önde gelen isimlerinden olan Comte ve Durkheim‟a göre, “din” toplumsal bir nitelik taşır, gereklidir ancak toplumsal dünyayı anlamak adına yetersizdir.Bkz,a.g.e,s.130. “Pozitivizm” düşüncesinin Türk düşünce hayatındaki entelektüel tabanı için,bkz.Murtaza Korlaelçi, “Pozitivist Düşüncenin İthali”,Modern Türkiye‟de Siyasal Düşünce:1 Cumhuriyet‟e Devreden Düşünce Mirası,Tanzimat ve Meşrutiyet‟in Birikimi,ed.Tanıl Bora,Murat Gültekingil,7.B,İletişim Yayınları,İstanbul,2006,s.214-223.
288 Atsız, “Uydurma Milliyetçilik”,Makaleler III, s.418.
289 Atsız, “İslam Birliği Kuruntusu”,Ötüken, sayı:4,17 Nisan 1964.
290 a.g.m, s.468.
291 a.g.m, s.468.
292 Atsız, “Bağımsız Kürt Devleti Propagandası”, Makaleler III, s.398.
293 Nurettin Topçu, Anadolucu milliyetçiliğin simge isimlerinden bir tanesidir. Dini bağ ile milli bağı iç içe gören Nurettin Topçu, mistik anlamlarla yüklü toprak/vatan kavramına merkezi bir önem atıfta bulunmaktadır. Bkz, Tanıl Bora, Türk Sağının Üç Hali, s.90.Topçu‟nun “millet” anlayışında “Turan” milleti yer almamaktadır. Topçu‟ya göre Türkiye, Azerbaycan, İran ve başka yerlerde yaşayan Türklerde çıkar ve dilek birliği yoktur çünkü aynı coğrafyayı paylaşmazlar. Bkz, Seçil Deren, “Türk Siyasal Düşüncesinde Anadolu Düşüncesi”,Modern Türkiye‟de Siyasal Düşünceler:4 Milliyetçilik, s.538.Topçu‟nun bir başka önemli yanı, O‟nun şehirli İslam‟a karşı, “isyan ruhunu” ön plana çıkarmasıdır ve bu sebepten ötürü milliyetçi-muhafazakâr çevrelerde “Marksist” olmakla suçlanmıştır. Bkz, Tanıl Bora, Türk Sağının Üç Hali, s.91.Atsız da, Nurettin Topçu‟nun “İslam sosyalizmi” düşüncesine karşı çıkmakta ve Aclan Sayılgan‟ın bu konudaki düşüncelerine şu cümle ile yer vermektedir: “Nurettin Topçu‟nun özel sosyalizmi ise bu fikrin ilkelerini Peygamberde bulmaktadır. Memleketimizin her alanındaki davranışları ve fikirlerin modayı ve fanteziyi aşamadığını düşünmek Aclan Sayılgan‟ın hükmünde doğruluğu tespit etmektedir.”Bkz, Atsız, “Solun 94 Yılı”,Ötüken, sayı:8,25 Temmuz 1968,Makaleler I,s.414.
294 Atsız, “Bir Felsefe Öğretmeninin Yanlışları”,Orhun, sayı:23,1964,Makaleler III, s.434.
295 a.g.m,s.438.
296Bu dönemde Adalet Partisi‟nin Cumhurbaşkanı adayı olan Ali Fuat Başgil, “muhafazakâr-liberal” düşünce çizgisinin önemli şahsiyetlerinden biri olmuştur. Başgil‟e göre “din” yüksek tefekkür seviyesine çıkamayan halk için ahlaki terbiye bakımından lüzumludur ve dini devlet kontrolüne tuttuğunu düşündüğü “Türk laikliğine” eleştirel bir yaklaşım içerisinde olmuştur. Bkz, Tanıl Bora, Türk Sağının Üç Hali, s.94.Atsız‟ın,Ali Fuat Başgil ile olan tartışması, Başgil‟in Türk milletinin başlangıcı olarak 1071 yılını işaret etmesinden kaynaklanmaktadır. Başgil‟in “Biz Anadolu‟da kurulmuş bir milletiz”, tezine karşılık Atsız; Türklerin Anadolu‟ya gelişinden yüzyıllar önce Orta Asya‟da teşkil olmuş bir millet olduğunu savunmaktadır. Bkz, Atsız, “Ordinaryüs‟ün Fahiş Hataları”,İstanbul,15 Ekim 1961,Makaleler III, s.408.Altan Deliorman‟a göre “Ordinaryüs‟ün Fahiş Yanlışları” adlı broşürün yayınlanması milliyetçi çevrelerde pek hoş karşılanmamıştır çünkü Başgil, broşürün yayınlandığı tarihlerde kendisine ümit bağlanmış bir şahsiyet haline gelmiştir ve CHP karşısında “böyle kuvvetli” birisine ihtiyaç vardır. Bkz, Deliorman, Tanıdığım Atsız, s.173.Atsız‟ın bu dönemde Başgil ile fikir mücadelesine girmesinde, Ali Fuat Başgil‟in yükselen karizması da etkili olmuş olabilir zira yine Deliorman‟ın eserinde yer aldığı üzere o dönemde milliyetçilerin iki grup halinde yer almaktadır. Birinci grup, Ali Fuat Başgil‟in liderliğine inanan ve onu destekleyenlerden oluşmaktadır. İkinci grup ise Alparslan Türkeş‟in Türk milliyetçiliği fikrini zafere ulaştıracağına inananlardandır. Atsız da Türkeş‟e inananlardan biridir. Bkz, Deliorman, Tanıdığım Atsız, s.162. Her ne kadar Deliorman bu tartışmanın Atsız‟a zarar verdiğini ve milliyetçi çevrelerde iyi karşılanmadığını düşünse de, aynı dönemde bu polemiği bütün ayrıntılarıyla ele alan ve Atsız‟ı destekleyen bir eser bir eser bulunmaktadır. Hayrani Ilgar adlı bir araştırmacı, “Sözde ve Gerçek Milliyetçilik(Atsız-Başgil Mücadelesinin İçyüzü) adlı bir risaleyi 1964 yılında bastırmaktadır. Eserde Ali Fuat Başgil ve onu destekleyenler “siyasi ümmetçi” olan ve milliyetçiliği gerçek anlamda temsil etmeyen Anadolucular olarak anılmaktadır. Bkz,. Atsız ile Başgil arasında geçen bu mücadele Türk milliyetçiliği fikrinde yaşanan “derin çatallaşmayı” gözler önüne serecektir.
297 Atsız, “Ordinaryüs‟ün Fahiş Yanlışları”,Makaleler III, s.408.
298 Atsız, “Uydurma Milliyetçilik”,Makaleler III, s.417.
299 a.g.m,s.418. Atsız, Başgil‟in Müslümanlığını samimi bulmamakta ve “meyhaneye ve kumarhaneye abone olan bir adamın, İslam davası gütmesiyle, bir fahişenin aile faziletinden bahsetmesi arasında hiçbir fark yoktur” diyerek Başgil‟i samimi olmamakla suçlamıştır.Bkz,a.g.m,s.416.Altan Deliorman da Atsız ile alakalı yazdığı eserinde,Atsız‟ın Başgil‟e tahammülü olmadığını söylemekte ve bir gün kendisine şu sözleri sarf ettiğini belirtmektedir: “Yahu bu Başgil Müslümanlığı kimseye bırakmaz ama gece gündüz de maşrapa maşrapa şarap içer”.Bkz,Deliorman,Tanıdığım Atsız,s.158.
300 Cumhuriyet dönemi romancılarından olan Münevver Ayaşlı “muhafazakâr değerleri” ön planda tutan bir romancı olarak Türk edebiyatında yer almıştır. Cumhuriyet dönemi reformlarından “dil ve harf” devrimlerini eleştiren Münevver Ayaşlı‟ya göre, harf inkılâbı “koca Türk çınarını” yıkan, onu bir “mantar” haline getiren bir reform olmuştur. Bu olayı Babil‟de yaşanan lisan” hercümerci” ile özdeşleştiren Münevver Ayaşlı, bu hercümercin modern zamanlarda bir tek Türkiye‟nin başına geldiğini iddia eder. Bkz, A.Ömer Türkeş, “Milli Edebiyattan Milliyetçi Romanlara”,Modern Türkiye‟de Siyasal Düşünce:4 Milliyetçilik, s.816.
301 Atsız‟ın bu dönemde İslami kavramlarla alakalı pejoratif ifadeleri yanında İslami kavramlara müstehzi anlamlar yüklediği yazılar da mevcuttur. Almanya anılarının anlattığı makalesinde; “Mikail Aleyhisselam bana bir iş etti ki sormayın:19 Kasın akşamı başlayan sağanak sırasında elektriklerin sönmesi ihtimaliyle masamda mum, cebimde kibrit gazete oturduğum odaya üst kattan su sızdığını görerek teftiş maksadıyla yukarı çıktım… Bizim evin kaidesi budur. Dam akmasına alışığız. Nuh peygamber, kısmen Âdem Aleyhisselam zamanından kalma nadide eşyalarımızın harap olmasından yüksündüğümüz yok…”Bkz, Atsız, “68.Vilayete Seyahat”,Makaleler IV, s.303.Başka bir yazısında ise Atsız, Milli Eğitim Bakanlığına yükselen sosyalizm karşısında tedbir almaya çağırırken; “Eshab-ı Kehf uykusu artık yeter” diyerek seslenmiştir. Bkz, “Komünizmin Ahmak Kardeşi: Sosyalizm”,Makaleler III, s.337.
302 Atsız, “Dindar ve Mutaassıp Bayanın Türklüğe Hakaretleri”,Ötüken, sayı:64,1969,Makaleler III, s.446.
303 a.g.m, s.444.
304 a.g.m, s.445.
305 a.g.m, s.446.
306 a.g.m,s.447.
307 Hallac-ı Mansur tarafından 10.yüzyılda söylenmiş ve “Ben Tanrı‟yım” anlamına gelen söz dizisidir.
308 Atsız, “Bir Felsefe Öğretmeninin Yanlışları”,Makaleler III, s.436.
309 Atsız, “Sosyalizm Maskaralığı”,Makaleler III,348.
310 Atsız, “Tarihin Akışı Değiştirilmiyor”,Makaleler IV, s.76.
311 Atsız, “Komünistler”,Makaleler III, s.322.
312 Atsız, “Hürriyetin Sınırları”,Ötüken, sayı:52,Nisan 1968,Makaleler IV, s.153.
313 Atsız, “İlericiler”,Ötüken, sayı:12,15 Aralık 1964,Makaleler IV, s.81.
314 Atsız, “Çağrı Beğ”,Orkun, sayı:9,1962,Makaleler II, s.28.
315 Atsız, “Konuşmalar I”,Makaleler III, s.530.
316 a.g.e, s.540. 1944 tevkifatında yargılanan 23 kişiden biri olan Hikmet Tanyu İlahiyat profesörüdür ve Atsız‟ın ölümüne kadar yanında olan arkadaşlarından bir tanesidir. Atsız‟ın İlahiyat Fakülteleri ve İmam-Hatip okulları üzerindeki olumlu intibaının arka planında Hikmet Tanyu‟nun etkisi bulunabilir.