Gönderen Konu: HEDEFİMİZ YALNIZ KÜRT DEĞİL, KÜRTLERİ ÖNE SÜRENLERİ UNUTMA..!  (Okunma sayısı 22105 defa)

0 Üye ve 3 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Afsar Beyi

  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 146
Bozkurtlar;

Savaş stratejileri içinde en çok kullanılanı hedef saptırmaktır. Türkçüler de bu tuzağa düşmüş durumdalar. Size 1. Dünya Savaşı sırasındaki gizli paylaşım projelerini veriyorum. Bu planları dikkatle okuyun ve düşmanımızı birlikte bulalım.

Zamana ve mekana bağlı olarak değişik şekillerle ortaya çıkan ve tarif edilen “Şark Meselesi”nin temelinde Hıristiyan-Türk veya Avrupa-Türk münasebetleri yatmaktadır. Uzun yıllar Avrupa’yı meşgul eden Şark Meselesi’nin bilhassa ikinci ve son safhası olarak nitelendirebileceğimiz kısmı Osmanlı Devleti’nin yıkılışına kadar devam etmiştir. Bu son safhada Avrupalılar taarruz eden, Türkler ise savunma yapan taraflar olmuştur. Şark Meselesi’nin bu ikinci aşamasında Avrupa, şu gayelere ulaşmaya çalışmıştır:

1. Balkanlardaki Hıristiyan milletleri Osmanlı hakimiyetinden kurtarmak, BAŞARDILAR
2. Osmanlı Devleti içindeki Hıristiyanlar için reform istemek ve onların lehine Osmanlı Hükümeti nezdinde müdahalelerde bulunmak, BAŞARDILAR
3. Türkleri Balkanlardan atmak, BAŞARDILAR
4. Osmanlı Devleti’nin Asya toprakları üzerinde yaşayan Hıristiyan azınlıklar lehine reformlar yaptırmak, muhtariyetler elde ettirmek ve mümkünse istiklallerine kavuşturmak, BAŞARDILAR
5. Anadolu’yu parçalamak ve Türkleri buradan çıkarmak. AKILLI OLMAZSAK BAŞARACAKLAR

Türkleri Balkanlardan atma konusunda büyük ölçüde başarılı olan Batılı devletler, artık oyunun son perdesi olan İstanbul’u almak ve Anadolu’yu paylaşmak için 20. yy.’ın başlarında faaliyetlerini artırmışlardı.

Osmanlı devleti üzerinde yayılmacı emelleri olan dört büyük devlet “İngiltere, Fransa, Rusya ve İngiltere”, ilk defa I. Dünya Savaşı’nda aynı ittifakın içinde yer almışlardı. Üstelik bölmek, parçalamak ve topraklarına sahip olmak istedikleri Osmanlı Devleti karşı ittifakta yer almış ve savaşa girmişti. İşte bu nedenle, I. Dünya Savaşı yıllarında “İtilâf devletleri”ni oluşturan İngiltere, Fransa, Rusya ve İtalya değişik tarihlerde bir araya gelerek Osmanlı Devleti’ni paylaşmayı amaçlayan projeleri ele almışlar ve bunları birer antlaşmaya dönüştürmüşlerdi. Bu antlaşmalar şunlardır:

İSTANBUL ANTLAŞMASI
İngiltere ve Fransa’nın 1915 yılı başında Çanakkale’yi geçmek istedikleri günlerde, Boğazların ve İstanbul’un elden gideceğinden endişelenen Rusya harekete geçti. Müttefikleri üzerindeki baskılarıyla Rusya, 4 Mart-10 Nisan 1915 tarihleri arasında beş haftalık bir süre içinde, İngiltere ve Fransa ile yazışmalar yoluyla haberleşerek, bir metne dayanmayan antlaşmalar demetini ortaya çıkarmayı başardı.
Bir aylık bir haberleşme ve yazışma yoluyla gerçekleşen bu ilk gizli antlaşmaya göre; İngiltere ve Fransa, İstanbul ve Çanakkale Boğazları ile, Marmara Denizi’nin batı kıyıları, Midye-Enez çizgisine kadar Batı Trakya, İstanbul Boğazı’nın doğu kısmı, İzmit Körfezi’nin bir kısmı ile Marmara Denizi’ndeki adaların Rusya’ya verilmesini kabul ediyorlardı. İmroz ve Bozcaada konusunda da Rusya’ya danışıl-madan herhangi bir karar almayacaklarını taahhüt ediyorlardı.
Ruslar da, İngiltere’nin Asya Türkiyesi’ndeki özel haklarını, ayrıca Osmanlı hakimiyetinden ayrılacak Arap ülkelerinin istiklâllerini tanıyacaklarını, Fransızların İskenderun Körfezi ve Toroslar’a kadar Kilikya dahil olmak üzere Suriye’yi ilhak etmesini kabul edeceğini bildiriyordu.
Tarafların birbirlerinin taleplerini kabul etmeleri üzerine antlaşma imzalanmıştı.

LONDRA ANTLAŞMASI
İtilâf devletleri, İtalya’yı müttefik olarak yanlarında savaşa sokmak amacıyla, 26 Nisan 1915’de Londra’da yapılan antlaşmalarla Osmanlı Devleti topraklarından pay verdiler. Buna göre; İtalya’ya Antalya havalisi verildi ve İtalya 20 Mayıs 1915’te Avusturya’ya savaş ilân etti. Çanakkale savaşlarının yoğunlaştığı günlerde ise, yani Ağustos 1915’te Almanya ve Osmanlı Devleti’ne savaş açtı. Bu antlaşma ile müttefikleri, İtalya’nın Trablusgarp’i ve 12 Ada’yı ilhak etmesini de kabul ettiklerini açıklamışlardı.

SYKES-PICOT ANTLAŞMASI
İngiltere Hükümeti Mısır Genel Valisi Mc Mahon’un Mekke Emiri Hüseyin’le kurduğu münasebet ve sağlanan mutabakattan sonra, Osmanlı Devleti üzerindeki İngiliz ve Fransız menfaatlerinin görüşül-mesini istemiştir. İngiltere adına Sir Mark Sykes ile Fransa adına Charles François Georges-Picot arasında yapılan görüşmeler sonunda, Şubat 1916’da Arap vilayetlerinin paylaşılması konusunda bir antlaşmaya varıldı. Mart 1916’da İngiliz ve Fransız temsilciler Rusya’ya giderek, Rus Dışişleri Bakanı Sazannof’la görüşmeler yaptılar. Bu görüşmeler sonunda Rusya da bu antlaşmaya dahil oldu ve “Sykes-Picot” antlaşması imzalandı.
Bu antlaşma; esas itibarıyla, Osmanlı Devleti’nin Asya’daki topraklarının paylaşılmasını öngörüyordu. Buna göre; antlaşmaya taraf olan Rusya Erzurum, Van, Bitlis vilayetleri ile Güneydoğu Anadolu’nun bir kısmını, İngiltere Mezopotamya’nın tamamı ile, bütün Akka ve Hayfa limanlarını, Fransa’da Suriye kıyıları, Kilikya bölgesini, Harput ve havalisini alacaklardı. İngiliz ve Fransız nüfuz bölgelerinde bir Arap devleti veya konfederasyonu kurulacak, Filistin milletlerarası bir idareye tabi tutulacaktı.
 İngiltere, Fransa ve Rusya kendi aralarındaki bu antlaşmayı Eylül 1916’da İtalya’ya bildirmişlerdi. Bunun üzerine İtalyan Hükümeti, kendilerine daha önce bırakılmış olan toprakların Fransa’nın payına düşenden daha az olduğunu ileri sürerek İzmir ve Mersin’in de nüfuz bölgesi olarak verilmesini istediler.
İtalya’nın bu isteğine Ruslar, İzmir’i ele geçiren İtalya’nın karadan ve denizden Çanakkale Boğazı’nı kontrol edeceği endişesiyle karşı çıktılar. İngiltere de İzmir’in İtalyanlara verilmesini istemiyordu. Fransızlar da Mersin’in İtalyanlara verilmesini uygun görmüyorlardı.

SAINT JEAN de MAURIENNE ANTLAŞMASI
Sykes-Picot Antlaşması’nın İtalya tarafından öğrenilmesinden sonra; İtalya, İtilâf devletlerinin kendi aralarında imzaladıkları gizli antlaşmaların kendisine açıklanmasını istedi. 1915’te Londra’da imzalanan antlaşmaya açıklık getirmek ve İtalya’nın kendi yanlarında savaşa devam etmesini teşvik etmek amacıyla, İtilâf devletleri bir toplantı yapmaya karar verdiler.
İngiltere, Fransa, Rusya ve İtalya Başbakanları 19 Nisan 1917’de Saint Jean de Maurienne kasabasında, İtalya’nın Doğu Akdeniz’deki menfaatlerini görüşmeye başladılar. Görüşmeler safhasında temsilci göndermiş olan Rusya, ihtilâl çıkması sebebiyle, Başbakanlar düzeyinde yapılan bu toplantıya katılamamıştır. Yapılan görüşmelerden sonra, daha önceki İtalyan taleplerinin yanında İzmir ve civarının da İtalyanlara bırakılmasını İngiltere ve Fransa kabul etmişti. Ancak, antlaşmanın Ruslar tarafından da imzalanması kaydını getirmişlerdi. Fakat, ‚arlık Rusya’sı ihtilâl sonucu yıkılınca, Saint Jean de Mauirienne antlaşması, taraflardan birinin imza koymaması yüzünden hükümsüz olarak kabul edilecektir.
Nitekim, İngilizler bundan istifade ederek, savaş sonrası Paris’te toplanan barış konferansında İzmir ve civarının Yunanlılarca işgalini kararlaştıracaklardı.

GİZLİ ANLAŞMALARDA YUNANİSTAN'IN DURUMU
İtilâf Devletleri’nin Çanakkale Savaşlarını başlattığı günlerde, Yunan Başvekili Venizelos, İngilizlere müracaat ederek “İzmir’in kendilerine verilmesi halinde”, devam etmekte olan Çanakkale Muharebeleri’ne Yunanistan’ın İtilâf Devletleri yanında katılacağını belirtti. İngiliz devlet adamları değil İzmir’i, kendi ellerinde bulunan Kıbrıs’ı bile vererek Yunanlıları kendi yanlarına çekmek istiyorlardı. Bu nedenle, Venizelos’un teklifini kabul ettiler. Ancak, Rusya olayı öğrendiğinde buna karşı çıktı. Kendisine verilecek olan İstanbul ve boğazların hemen yakınında, bu topraklar üzerinde tarihi emelleri olan Yunanistan’ın bulunmasını istemedi. Sonra İzmir’e yerleşen Yunanistan,  Çanakkale Boğazı’nı karadan ve denizden kontrol altında tutabilirdi. Bu da Rus çıkarlarına uygun düşmezdi. Bu nedenle; Rusya’nın karşı çıkması ve Yunanistan’da Venizelos’un iktidardan düşmesiyle bu girişim sonuçsuz kaldı.

Savaş sonrasında İngiltere İzmir ve havalisinin Yunanistan’a verilmesi konusunda Paris Barış Konferansı’nda yoğun bir çaba sarfetmiş ve müttefiki Fransa ve Amerika Birleşik Devletleri idarecilerini ikna etmiş ve konferanstan İzmir ve civarının Yunanlılar tarafından işgal edilmesiyle ilgili bir karar çıkarmıştır.
I. Dünya Savaşı İçinde ve Sonrasında İngiltere’nin Gizli Paylaşım Projeleri Üzerinde Yaptığı Değişiklikler
Birinci Dünya Savaşı başladığında İngiltere, savaş sonrası için Osmanlı Devleti’nin Doğu Anadolu topraklarında bir Büyük Ermenistan devleti kurdurmak niyetindeydi. Ancak Sykes-Picot görüşmeleri esnasında Rusya İngilizlere başvurarak “Doğu Anadolu’da Trabzon, Erzurum ve Van ile civarını Ermenilere veremeyeceğini, buraları kendisinin almak istediğini” söyledi. Bu nedenle İngiltere, Ermenistan devleti kurma konusunu bir süre ağzına almadı ve Ermenileri oyaladı.

Diğer taraftan; Sykes-Picot antlaşmasıyla Irak’ı alacak olan İngiltere, Rusya ile sınır komşusu olacaktı. Halbuki Rusya ile sınır komşusu olmak İngiliz siyasetine aykırı idi. Bu nedenle İngiltere, kendisi ile Rusya arasında bir küçük Ermenistan devleti veya bir küçük Kürdistan devleti kurulması konusunu düşünmeye başladı.

Bunun için de tıpkı Ermenileri yaptığı gibi Kürtleri de tahrike başladı.
İngiltere’nin bu bölgede sık sık siyaset değiştirmesi üzerine; bu kez de Fransa devreye girerek, madem ki İngilizler Rusya ile sınır komşusu olmak istemiyor, o halde Ermenistan ve Kürdistan devletlerini kurma düşüncesinden vazgeçilmesi şartıyla Fransa’nın bu bölgeleri  alabileceğini belirtmişti. Bunun üzerine İngiltere, bir kez daha Kürdistan ve Ermenistan kurulması fikrinden vazgeçti.

1917’de Rusya’daki ihtilâl ile ‚arlık Rusya yıkılınca, bu kez İngiltere DOĞU ANADOLU'DA BİR BÜYÜK ERMENİSTAN ve GÜNEYDOĞU ANADOLU'DA BİR KÜRDİSTAN DEVLETİNİN KURULMASI PROJESİNİ   yeniden masa üzerine çıkarmıştı.

İngiltere’nin Sykes-Picot Antlaşması’nda belirttiği “Osmanlı Devleti’nden ayrılacak Arap toprakları üzerinde bir Arabistan Devleti kurmak düşüncesini terk ettiği, bunun yerine böl parçala yönet veya yok et” politikasıyla çok sayıda devlet kurdurmak ve bunları “mandater devlet” olarak yönetmeyi düşündüğünü görüyoruz.
İngiltere’nin en son Osmanlı Devleti’ni parçalama projesi şöyleydi :

ANADOLU ÜZERİNDE; Türkiye, Ermenistan, Kürdistan, Pontus Rum ve Boğazlar devletleri adlarıyla beş devlet kurulacaktı . Ayrıca Fransa’ya, İtalya’ya ve Yunanistan’a nüfuz bölgeleri verilmekteydi.

Orta Doğu ve Arabistan topraklarında ise; Irak, Suriye, Lübnan, Filistin, Ürdün, Suud, Hicaz, Yemen, Kuveyt, Hadramut ve Umman olmak üzere on devlet kuruluyordu.
sü:kä tılıkang bugukgu tuktang (savaşa çıkın, Buguk'u tutun!)

Çevrimdışı Afsar Beyi

  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 146
Şu anki durumumuza gözatın Bozkurtlar.

Bu antlaşmalardan gerçekleşmeyenler hangileri ve gerçekleşmesi yolunda çaba sarfedilenler hangileri.

Bütün Dünya parlementolarında tek tek kabul edilen SAHTE SOYKIRIM hangisi?

Terör örgütü denmeyip yerine ÖZGÜRLÜK SAVAŞÇILARI ya da AYRILIKÇILAR denilenler hangileri.

Peki bunları şimdi yaptırmak için çalışanlar kim. ABD ve İNGİLTERE.

Neden İngiltere bizim sürekli AB ye girişimize kayıtsız şartsız ve koşulsuz tam destek veriyor gibi görünüyor dersiniz.

Neden ABD bizim AB ye girişimiz için bu denli yoğun çaba sarfeder gibi görünüyor dersiniz.

Düşmanlıklarınızı kime yönelttiğinize ve artık kimi düşman olarak görmekten vazgeçmeye başladığımıza dikkat edin. AVUSTURYA, BELÇİKA, FRANSA düşman. Neden? Çünkü açıkça gösteriyorlar düşmanlıklarını ve bizi istemediklerini söylüyorlar. Mertçe karşımızda duruyorlar. Kabul edin ya da etmeyin. MERTÇE duruyorlar.

Peki bizi AB ye sokmak için canla başla çalışan İngiltere? Düşman değil diyemezsiniz. KAHPECE savaştıklarını ve hedef saptırdıklarını söyleyebilirsiniz.

Kullandıkları maşalar iki tane;

KÜRTLER

ERMENİLER

ABD bile onlar kadar sinsi değil. Zaman zaman açıkça karşımızda duruyorlar. Ama bizler kör olduk. Tarihi okumuyoruz. Tarihten ders almıyoruz. Gerçek düşmanlarımızı unuttuk. Maşalara saldırıyoruz.

BU KADAR MI KÜÇÜLDÜK?

Düne kadar tebamız olanları ciddiye alıyoruz. Kürtleri ciddiye alıyoruz. Üç tane kıçıkırık Ermeniyi ciddiye alıyoruz. ÇORBACI dediğimiz, Millet-i Sadıka dediğimiz tebaları ciddiye alırken, asıl tehlikeleri unutuyoruz.

İddia ediyorum. Kürtler düşmanımız değil. Onlar maşa. Hangi ele geçerlerse onların ateşlerini karıştırıyorlar.

VATANSIZ-BAYRAKSIZlarla uğraşmayı bırakmadan, gerçek düşmanlarımıza saldırmaya başlamadan da RAHAT, HUZUR yok bize.

Uyanın BOZKURTLAR. Uyanın ve silahlarınızı gerçek düşmanlara doğru çevirin.

Çelik çomak oynamaktan vazgeçin....!!
sü:kä tılıkang bugukgu tuktang (savaşa çıkın, Buguk'u tutun!)

Çevrimdışı nur_80

  • Türkçü-Turancı
  • **
  • İleti: 10
ELLERİNE SAĞLIK GÖNÜLDAŞIM GERÇEKTEN ÇOK İSABETLİ GÜZEL GÖRÜŞLER ARTIK YETER DAHA FAZLA OYUNA GELMEDEN GEREKENLER YAPILMALI.

tungatonyukuk

  • Ziyaretçi
Sayın Avşar Beğ'i

Yazınızı dikkatle okudum..

Size teşekkürü bir borç bilirim..

Kafamızda kalan bazı konuyu aydınlattınız...

Umarım Bu Tip Yazılarınızı paylaşırsınız.. :lol:

                    Saygılarımla;
                    
                           Alper Tunga(tungatonyukuk)

Çevrimdışı topuz

  • Türkçü-Turancı
  • ***
  • İleti: 89
Afşar Bey kandaşım;
Görüşleini okudum... Ancak tamamına katıldığımı söyleyemem...

Kandaşım;
Türkiye'de Türk olmayanlar devamlı yabancılar tarafından kışkırtılmıştır. bu gün memleketimizde de Türk olmayanlar vardır. Yabancılar bu unsurları da isyan etmeye teşvik etmektedirler. Ülkemizde Türk olmayanlar yoğun olarak bulunduğu müddetçe bu tip isyanlara hazırlıklı olmalıyız.
Çözüm Türk olmayanları, Türk vatanından uzaklaştırmaktır. Nasıl ki Ermeni tehciri, ermeni meselesini sonsuza kadar bitirmiş, Rum mübadelesi Rum meselesi yok etmiştir; ülkemizde de kıroların baş kaldırmasını sonuçlandırmak için, yeni bir tehcirin yapılması gerekmektedir.

Fikirlerinize saygılıyım kandaşım. Ama benim fikirlerim sizinkinden başka...

Tanrı Türk'ü korusun!..
Kızıl Elmada Buluşalım!..

Çevrimdışı nur_80

  • Türkçü-Turancı
  • **
  • İleti: 10
DÜŞÜNCENİZDE HAKLISINIZ BU VATANIN EVLADINA KIYAN BURDA EKMEK YEMEMELİ AMA NASIL OLACAK BU SİZCE KAÇINI NEREYE GÖNDERELİM

Çevrimdışı topuz

  • Türkçü-Turancı
  • ***
  • İleti: 89
Nur80 Kandaşım;
"kaçını nereye gönderelim?" demişsiniz. Bu sorun, bana kalırsa çok büyük bir sorun değildir. Daha önce de Rumlar ve Ermeniler, ülkeden çıkarıldılar. Onlar da kalabalıktılar...
Unutmayalım Nur80 Kandaş, "Söz konusu vatan olunca; Gerisi teferruattır..."
Kıroları Türkiye'nin dışında Irak'a veya İran'a gönderilmesi mümkündür...

Tanrı Türk'ü Korusun!..
Kızıl Elmada Buluşalım!..

Çevrimdışı Afsar Beyi

  • Türkçü-Turancı
  • ****
  • İleti: 146
Afşar Bey kandaşım;
Görüşleini okudum... Ancak tamına katıldığımı söyleyemem...

Kandaşım;
Türkiye'de Türk olmayanlar devamlı yabancılar tarafından kışkırtılmıştır. bu gün memleketimizde de Türk olmayanlar vardır. Yabancılar bu unsurları da isyan etmeye teşvik etmektedirler. Ülkemizde Türk olmayanlar yoğun olarak bulunduğu müddetçe bu tip isyanlara hazırlıklı olmalıyız.
Çözüm Türk olmayanları, Türk vatanından uzaklaştırmaktır. Nasıl ki Ermeni tehciri, ermeni meselesini sonsuza kadar bitirmiş, Rum mübadelesi Rum meselesi yok etmiştir; ülkemizde de kıroların baş kaldırmasını sonuçlandırmak için, yeni bir tehcirin yapılması gerekmektedir.

Fikirlerinize saygılıyım kandaşım. Ama benim fikirlerim sizinkinden başka...

Tanrı Türk'ü korusun!..

Ermeni Tehcirinin ermeni meselesini sonsuza kadar bitirdiğini düşünmeniz çok ilginç. O zaman uğraştığımız bu soykırım meselesi nedir diye sorayım size?

Ya da Rum mübadelesine rağmen yaşadığımız Fener Rum Patrikhanesi ve şimdilerde yeniden ısıtılan Pontus hikayesinin nereden çıktığını da sormalıyım tabi yanında.

Artık mübadele, tehcir hikayeleri eskinin hikayeleridir. Tehcir ancak kendi ülkeniz içinde bir yerden bir yere yapılır. Ermeni tehcirinde ermenileri başka bir ülkeye yollamadık. Kendi ülkemiz içinde başka bir bölgeye göç ettirdik.

Türkiye'den kimseyi çıkaramazsınız. Mübadele de yapamazsınız. Savaş zamanında değiliz. Mübadele için sınırların yeniden çizilmesi lazım. Dediğiniz gibi bir mübadele ancak Irakın kuzayinde bir kürt devleti kurulursa olur. Verin Türkleri, alın vatansızları ancak o zaman söylenebilir. Ama bu da Misak-ı Milli'ye ihanet olur. Kerkük ve Musul'dan vazgeçmeyi göze alabilecekmisiniz?

Bize göre varolan sınırlar, özellikle İngiltere için yok. Siz bırakın ülkedeki vatansızları ve diğer azınlıkları da bu ülkenin sınırlarını nasıl koruyacağınızı düşünün önce.

Dediğim gibi.

MAŞALARI bırakın. Onu tutan eli kırın. O zaman maşa zaten işlevsiz kalır.,

Ayrıca benim yazdıklarımdan bu insanlarla dost ve kardeş olalım anlamını çıkarmadığınızı umarım. Yönetenle yönetilecekleri ben hiç karıştırmadım. Siz de karıştırmayın bana göre.
sü:kä tılıkang bugukgu tuktang (savaşa çıkın, Buguk'u tutun!)

Çevrimdışı topuz

  • Türkçü-Turancı
  • ***
  • İleti: 89
Afşar Bey Kanaşım;

Bir konuda size katılıyorum; o da maşa ve maşayı tutan el hakkındaki görüşlerinizdir. Bakın size bir kedi ile bir maymunun arasındaki farkı anlatayım;
Eğer bir kediye sopayla saldırırsanız, kedi bütün dikkatini sopaya verecektir. Çünkü hayvan tehtidin sopadan geldiğini zanneder.
Ancak bir sopayla maymuna saldırırsanız maymun; sadece size yoğunlaşır. Çünkü sopanın sadece bir araç olduğunu, asıl düşmanın insan olduğunu bilir.

Kandaşım;
Eğer maymun kadar beynimiz varsa, kıroların ardında Amerika ve İngiltere olduğunu anlamamız lazım...

Ancak;
Sizin de şunu taktir etmeniz lazım; kırolar Türkiye'de olduğu müddetçe birileri onları kullanmak isteyecektir. Amerikalılar ve özellikle de İngilizler, etnik ayrılıklardan faydalanmak konusunda uzmandırlar. Biz bugün terör belasını yok edebiliriz. Fakat PKK örgütünün gidip, yerine Hizbullah'ın gelmesi, ya da başka bir örgütün gelmesini engellemek çok zordur.

Kısa vadede, kıroların ardındaki gücü hesaplayarak, kan akmasını engelleyebiliriz. Ama uzun vadede, yeni bir kıro ayaklanması olacaktır. Çözüm; biraz önce de ifade ettiğim gibi, kıroların tehcir edilmesidir.
Bu iş çok mu zordur?
Elbette zordur. Ancak söz konusu zorluklar, teferruattır. ve söz konusu vatan olduğu vakit, gerisi teferruattır...

Afşar Bey kandaşım;
Demişsiniz ki, "Ayrıca benim yazdıklarımdan bu insanlarla dost ve kardeş olalım anlamını çıkarmadığınızı umarım. Yönetenle yönetilecekleri ben hiç karıştırmadım. Siz de karıştırmayın bana göre."
Elbette ki böyle bir şey düşünmüyorum...

Tanrı Türk'ü korusun!..
Kızıl Elmada Buluşalım!..

tungatonyukuk

  • Ziyaretçi
Anlayana...... Dikkatli okuyan anlar bence...

Ve kafanızdaki bazı soruları atarsanız..

TTK