Gönderen Konu: TÜRKİYE'DE YAYINLANMIŞ TÜRKÇÜ DERGİLER KAYNAKÇASI.  (Okunma sayısı 70926 defa)

0 Üye ve 3 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı TÜRK-KAN

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2181
  • UÇMAĞA VARDI, TANRI DAĞLARINDA!
 Tarkan Kurt Kandaşım,

 Huntürk'e; Gökbörülerin Otağı'na hoş geldiniz. Bizde sizin burada olmanızdan kıvanç duyarız. Esen olsun ! TTK !
23 EKİM 2023'DE, ELİM BİR TRAFİK KAZASI SONUCU, UÇMAĞA VARDI.
ŞİMDİ; TANRI DAĞINDA, ATALAR YURDUNDA, ATSIZ ATA MAKAMINDA, BAŞBUĞLAR OTAĞINDA, ERİNÇ İÇERİSİNDE!

Çevrimdışı Çağrı Bey

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 690
Bu konuyla ilgili olarak ;TURANİA.NET otağımızda da oldukça kapsamlı bir çalışma vardı.

TURANİA.NET'te ki konuyu da buraya taşımak faydalı olacaktır.


Dünden Bugüne Türkçü Dergiler!
 
Düşünce dergileri, bilgi, düşünce ve görşüleri, kitaplara göre daha kısa ve özlü biçimde ve daha hızlı olarak sunan yayınlardır.Sundukları yazılar, bir konunun kolay anlaşılmasına daha çok yardımcı olurlar. Onları okuyanlar kitaplardaki bazı ayrıntılar içinde boğulmak sıkıntısından, onlar için zaman harcamaktan kurtulurlar. Bundan dolayı, bilim ve düşünce alanlarının okuyucuları onlara daha çok ilgi gösterirler.

Düşünce dergilerinin bir kolu olan Türkçü dergiler de, Türkçülüğe bağlananların vazgeçilmezleri arasındadır.Çünkü Türkçüler görüş ve düşünceleri, olayları, haberleri onlardan öğrenirler. Bu tür yayın organlarında yer alan düşünce yazıları, biz Türkçülerin görüş ufuklarının gelişmesine, bizlerin Türkçülüğe ilişkin sorunlar üzerinde düşünmemize, Türkçülüğün gerektirdiği davranışları ve uyulması gerekli ilkeleri öğrenmemize ve özümsemelerine yardımcı olur.

20. yüzyıl başından bu yana, ülkemizde bu tür dergiler de yayınlanmağa başlamış , Türk toplumunun ilgisini bu ülkü çevresinde toplamağa çalışmışlardır. Türkçü dergiler diyebileceğimiz bu yayın organları yalnız Türkiye’de değil, öteki Türk yurtlarında, hattâ Avrupa ve Afrika ülkelerinde bile çıkarılmıştı (Avrupa ve Afrika’da çıkarılanlar
Türkiye’de veya öteki Türk yurtlarında yayınlanma imkânı bulunamayan yayınlardı).

Türkçülük ülküsünü yaymayı amaçlayan dergiler, ne yazık ki, kısa ömürlü yayınlar olagelmiştir.Çünkü onlar, küçük Türkçü toplulukların, aralarında topladıkları ile oluşan küçük anaparalar ile çıkarılmağa çalışılan yayınlardı. Ne profesyonel bir yöneticileri veya çalışanları, ne de -çoklukla- yayınlanmalarını destekleyen bir kuruluş olurdu. Tamama yakını amatör çabaların verimi olarak çıkarılırdı. Çoğu, ucuza mal edilmeleri için, tesisleri en elverişsiz basımevlerinde, en niteliksiz kâğıtlara basılarak yayımlanırdı. Bir çoğunun dağıtım imkânı da yoktu. Bu yüzden ancak sürdürüm (abonman) yoluyla dağıtıma güvenilebilirdi. O yolun da birtakım önemli açmazları vardı. Bundan dolayı bu tür dergiler, zaten sınırlı olan ana paralarının elverdiği sürece yayımlanır, sonra ortadan sessizce çekilirlerdi. Öteki türlerdeki düşünce dergileri için de söz konusu olan bu olumsuz durum, Türkçü dergiler için daha çok etkileyici idi.

Bu tür dergilerin uzun süre dayanamamasının sebeplerinden biri de, savundukları düşüncelerin ve görüşlerin yayınlandıkları dönemin devlet politikasına uygun görülmemesi idi. Basın özgürlüğünün bulunmadığı dönemlerde bir hükûmet, bir bakan, bir Basın Yayın Genel Müdürü veya hattâ bir vali veya kaymakam istediği zaman bir yayın organını kapatır ve yeniden yayınlanmasına uzun süre izin vermeyebilirdi. Tek parti dönemlerinde
bunun çok çarpıcı örnekleri bulunuyordu. Söz gelişi, Türkçülüğe yönelik devlet terörünün başlaması ile birlikte, 1944 yılında çıkmakta olan Türkçü, dergilerin yayını durdurulmuş, öteki milliyetçi dergiler de susmağa mecbur bırakılmışlardı.

Çoklukla ülke çapında dağıtılamadıkları için, okuyucular Türkçü yayınların varlığını tesadüfen öğrenebilirlerdi (Bu tür yayınların çıktığını öğrenmenin bir yolu, başka Türkçü dergilerde onların adlarının yayınlanması, okuyuculara tavsiye edilmesi idi). Özel olarak gönderildikleri satıcılar da onları genellikle tezgâh altında tutar, görünmelerini, satılmalarını engellerlerdi; satılanlar olmuşsa onların bedelini, satılmayanlarını çıkaranlara göndermeye de yanaşmazlardı. Bu yüzden zaten sınırlı olan dergi anaparaları, gazete-dergi satıcılarının elinde erir, yok olurdu. Türkçü dergilerin kısa ömürlü olması bu gibi sebeplerle
açıklanabilir.


Zaman zaman Türkçü dergileri tanıtan yazılar ve araştırmalar yayınlanmıştır. Bunların en önemlisi Dr. Fethi Tevetoğlu’nun Türk kültürü dergisinde yayımlanan “Türkçü dergiler” adlı yazı dizisi idi. Tevetoğlu, yazı dizisinin girişinde bu nitelikte olduğunu bildirdiği 60’ı aşkın derginin adını veriyordu. Bunların bir bölümü yurt dışında çıkarılan veya dış Türklere yönelik dergilerdi. Ele aldığı dergilere ilişkin çok değerli, ayrıntılı bilgiler veren bu yazı dizisi yazarının uçmağa varışı sebebiyle sürdürülemedi. Tamamlanabilse idi. Türkçü dergileri tam olarak tanıtan bir eser ortaya çıkacağı kesindi. Fakat felek yâr olmadı.1

Biz bu çalışmayı hazırlarken rahmetli Tevetoğlu’nunkiler de içinde, değişik kaynaklara başvurduk. Bunların başında Türk dili ve edebiyatı ansiklopedisi geliyor. Elbette başka kaynaklardan da yararlandık. Ayrıca, özel dermemizde bulunan ve Millî Kütüphane
dermesinde yer alan dergilerden de faydalandık. Fakat aradığımız yayınların bazılarını Millî Kütüphane dermesinde bile bulamamak bizi çok üzdü. Bundan dolayı, verebilmeyi tasarladığımız kimi bilgiler eksik kaldı.

Bu çalışma da 60 dergi hakkında tanıtıcı bilgi vardır. Söz konusu dergiler amaçları, söylemleri, fizikî yapıları, çıkaran ve yöneticileri, başlıca yazarları, etkileri bakımlarından tanıtılmağa çalışıldı. Elde edilen bilgiye göre, kiminde uzun, kiminde kısa sunumlar yapıldı. Genel bir değerlendirme yapılırsa, bu dergilerin büyük çokluğunun Türkçü topluluklarının aralarında topladıkları paralarla, yani güçsüz anaparalarla ve amatörce çabalarla çıkarıldıkları söylenebilir. Bu yüzden çoğunun ömürleri kısa olmuştur. Ayrıca, büyük çokluğunun “sahibi” ve “yazı işleri müdürü” olarak sunulan kişiler, o görevi “yasa gereği” yüklenenlerdir. Bu çalışma bir bilimsel araştırmanın verimi değildir. Türkçü yayınları genç andalarımıza topluca tanıtma amacını taşıyor.

Kaynak : TURANİA.NET

Çevrimdışı Çağrı Bey

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 690
Genç kalemler, 1911 / 1912,
Türk yurdu, 24.11.1911 / . . .,
Türk sözü, 12.04 / 24.07.1912
Atsız mecmua,15.05.1931 / 25.09.1932;
Çığır, 01.1938 / 12.1938;
Orhun, 05.11.1933 /04.05 1944;
Ergenekon, 10.11.1938 / 10.02.1939:
Türklük, 04.1939 / 04.1940;
Kopuz - I , 04.1939 / 05.1944;
Bozkurt - I, 05.1939 / 26.1942;
Çınaraltı, 09.08.1941 / 15.07.1944;
Millet, 05. 1942 /04.1944;
Tanrıdağ - I, 08.05 /04.09.1942;
Türk amacı, 07 / 10. 1942;
Doğu, 29.10.1942 / 15.08.1948;
Gökbörü, 15.12.1942 / 06.05.1943;
Türk sazı, 15.05.1943;
Türke doğru, 03.1945 / 09.1948;
Bucak, 04.1945 / 06.1946;
Toprak, 20.07.1945 /04.1967;
Özleyiş, 10.1946 /11.1947;
Altı ışık, 01 /09. 1947;
Kür-Şad, 03.04 / 03.11.1947;
Kalem, 08.1948 / 03.1950;
Komünizme karşı Mücadele, 01.08.1950 / 15.05.1952;
Türkeli, 05.12.1951 / 05.01.1952;
Orkun – I, 06.10.1952 / 18.01.1952;
Tanrıdağ – II, 05.11.1950 /20.01.1951;
Büyük dâvâ, 25.01 / 10.04.1951;
Türklük ve mukaddesat düşmanlarıyla savaş, 02.03 / 08.06.1951;
Mefkûre, 20.10.1951 / 10..01.1953;
Aras, 01 / 06.1952;
Oğuz, 03 / 05.1952;
Türk düşüncesi, 12.1953 / 04.1960;
Gurbet, 05 /11. 1954;
Türk dünyası, 02 / 03.1954;
Kopuz - II, 04 / ? .1956;
Ocak – I, 02.03.1956 /15.10.1958;
Düşünen adam, 05.01.1961 / 19.04.1962;
Millî yol, 26.01 / 28.12.1962;
Büyük Türkeli, 25.03.1962 / ? ;
Orkun – II, 02.1962 / 01.1964;
Önasya, 09.1965 / 02.1972;
Defne, 05.04.1966 / 11.1971;
Millî ışık, 05.1967 / 04.1971;
Ocak – II, 01.1967-08.1969;
Ötüken, 01.1964 / 12.1975;
Türk yolu, 06.02 / 16.09.1969;
Milli hareket, 11.1966 / 09.1970;
Devlet, 17.04.1969 / 06.1979;
Ocak – III, 10.1972 /12.1975;
Yeni düşünce, 15.06.1981 / ? :
Töre, 05.1971 / 05.1986;
Bozkurt – II, 10.1972 / ? ;
Yeni sözcü, 08.12.1980 / 07.06.1981;
Yeni Orkun, 03.1988 / 12.1989;
Orkun – III, 03.1998 / 07.2006;
Millî kültür, 01.1977 / ? ;
Millî kültür ve eğitim, 08.1977 / 03 .1983;
Sanat, bilim ve kültürde Orkun, 08.1981 / 10.1983;

Kaynak: TURANİA.NET

Çevrimdışı Çağrı Bey

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 690
G E N Ç K A L E M L E R (1911-1912)

“On beş günde bir çıkar … edebî, ilmî mecmua”. 1911’de Manastır’da çıkarılmağa başlanan, sonradan yayımı Selânik’te sürdürülen Hüsün ve şiir adlı derginin devamıdır. O derginin adı 9. sayısında Genç kalemler’e dönüştürüldü ve yayını 1-9 numarası ile ve sayfa numaraları da 81’den başlatılarak sürdürüldü. Önceleri edebî ağırlıklı olarak çıkan Genç kalemler; bu değişimden sonra, Ömer Seyfeddin’in yazdığı “Yeni lisan” yazısı ile “sade Türkçe” akımının öncüsü oldu, Ziya Gökalp’in yazı ailesine katılması ile de “Türkçü” bir nitelik kazandı.

Nesimî Sarım yönetiminde çıkan dergide, Ziya Gökalp, Ömer Seyfeddin, Ali Canip (Yöntem) düşünce yazıları, hikâyeleri ve şiirleri ile etkili olurken, Âkil Koyuncu, Ali Naci (Karacan), Celâl Sahir (Erozan), Edhem Hidayet, Enis Avni (Aka Gündüz), Faik Ali (Ozansoy), Fazıl Ahmed (Aykaç), Hamdullah Suphi (Tanrıöver), Hüseyin Dâniş (Pedram), Hüseyin Nâmi, Hüseyin Siret (Özsever), Hüseyin Suad (Yalçın), İsmail Neşat, Kâzım Nâmi (Duru), M. Zühdü, Mustafa Halûk, Raif Necdet, Süleyman Nazif, Süleyman Nesib, Şahabeddin Süleyman, Tahsin Nahit (Duru), Tevfik Fikret, Yûnus Nadi (Abalıoğlu) da yayınına katkıda bulunanlar arasında idi.

Genç kalemler’in yayını 4 ciltte tamamlandı.2 Derginin yeni Türk harflerine dönütürülmüş basımı Türk Dil Kurumu’ca gerçekleştirildi:3


Kaynak: TURANİA.NET

Çevrimdışı Çağrı Bey

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 690
T Ü R K Y U R D U (24.11.1911- )


Türkçülüğü yaymak üzere 1911 yılında kurulan Türk Yurdu Cemiyeti’nce 24 Kasım 1911’de çıkarılmasına başlanan, fakat onun kısa sürede kapanması üzerine, bir yıl sonra kurulan Türk Ocağı’nın yayın organı durumuna geçen düşünce ve ülkü dergisi. O günden bu yana, yani 97 yıldır, Türkçülük çizgisinden ayrılmayan bir yayın organı olma niteliğini korudu.

“Türklüğe hizmet etmek, Türklüğe faide dokundurmak” emeliyle yayımlanmaya başlanan Türk yurdu, imtiyaz sahipliği ve yönetimi, Mehmet Emin (Yurdakul) ile Yusuf Akçura arasında birkaç kez el değiştirdikten sonra, 1917 yılında, 13. cildinden başlayarak Türk Ocağı’nın resmî yayın organı konumunu kazandı

.Yüzyıla yaklaşan yayın sürecinde Türk yurdu; Türk düşünce, sanat ve toplum hayatında çok etkili oldu. Birçok bilim, düşünce ve sanat adamının yetişmesine önemli katkılarda bulundu. Gençler için bir ‘okul’ hizmeti gördü. Sonradan ülkenin düşünce, siyaset, ve toplum hayatında yönetici ve yönlendirici olan pek çok kişinin kişilik oluşumunu yaydığı düşünce, bilgi, ülkü ve ilkelerle geliştirdi veya pekiştirdi.

Yayın hayatı doksan yedi yılına ulaşmış bulunan Türk yurdu, yayımını kimi uzun, kimi kısa sürelerde durdurmak zorunda kaldı. Budurum, derginin yönetiminde değişikliklere yol açtı. Bu duraklamalarıgöz önüne alan Hüseyin Tuncer, derginin geçirdiği” bu duraklamadönemleri arasındaki serüvenleri ‘7 seri’ içinde ele alır.4 Ancak, 7. serisürerken derginin İstanbul’dan Ankara’ya nakli sırasında, Nisan-Ekim1989 arasında ortaya çıkan yayın boşluğunu göz önüne alarak, Kasım1989 sayısı ile başlayan süreci, 8. dizi olarak nitelendirebiliriz.

Birinci dizi, 1911-18 yıllarını içine alır. Türk yurdu bu dönemde 25x18 sm. boyutlu ve 15 günlük olarak Istanbul’da yayımlandı. 24.11.1911 /15.07.1918 arasında, 14 cilt oluşturan 161 sayısı çıkarıldı. Yazı işleri müdürlüklerini ise Yusuf Akçura ve Mehmet Emin (Yurdakul) ile Celâl Sahir (Erozan) paylaştılar. Dergi, ülkenin içine düştüğü olumsuz durumlar, yani I. Dünya ve Kurtuluş Savaşları, yüzünden 1918’den 1923’e kadar yayımını durdurmak zorunda kaldı.

İkinci dizi 1923-1931 yıllarında, Ankara’da çıkarıldı. Bu dönemde yazı işleri müdürlüğünü, sırasıyla, Cemil Behçet, Enver Kâmil ve Ferit Celâl (Güven) üstlendiler. Derginin boyutlarında da biri 23x16, öteki 28x21 sm. olmak üzere, iki kez değişiklik yapıldı. Bu yıllar, eski harflerden yeni harflere geçişin yaşandığı yıllardı ve Türk yurdu 1929’dan başlayarak tümüyle yeni Türk harfleri kullanılarak yayımlandı ve harf inkılâbına öncülük etti. 1931’de Türk Ocağı’nın kapatılması üzerine derginin yayımlanmasına, 26. cilt ve 233. sayı ile son verildi.

Üçüncü dizi’yi, Türk Ocağı’nın kapalı bulundu_u 1942-1943 yıllarında çıkarılan 8 sayılık yayın oluşturur. Türk yurdu’nu o yıllarda, bir Türk Ocaklı olan Dr. Hasan Ferit Cansever öz imkânlarını zorlayarak, Istanbul’da çıkardı. Bu durum göz önüne alınarak o sekiz sayının dizide yer alıp alamayacağı sorgulanabilir. Fakat 01 Eylül 1942’de “26. cilt, 1. sayı” olarak yayımlanmaya başlanması bu konudaki tereddütleri ortadan kaldıracak niteliktedir. Fakat, yazık ki bu dizi, hakkı olan kâğıt tahsisi yapılmadığı için, 01 Ocak 1943’de sona ermek zorunda kaldı. Böylece derginin toplam cilt sayısı 27, sayıların toplam tutarı 241 oldu.

Dördüncü dizi, 1954-57 yıllarını içine alır. Türk yurdu dergisi, bu dönemde, Türk Ocakları’nın yeniden açılmasından beş yıl sonra Temmuz 1954’te, aylık olarak, yine Ankara’da çıkarılmağa başlandı. İmtiyaz sahibi Ankara Türkocağı adına Halûk Ökeren, yazı işleri müdürü Aziz Ocakçıoğlu’ydu. Fakat dergi, Kasım 1954’te Ocak Merkezinin bulunduğu Istanbul’a nakledildi. Haziran 1957’ye kadar imtiyaz sahipliğini Hamdullah Suphi Tanrıöver, yazı işleri müdürlüğünü Abdülhak Şinasi Hisar yürüttü. Dizide 29 sayı çıkarıldı, toplam sayı 270’e ulaştı.

Beşinci dizi, iki yıllık bir aradan sonra, Mart 1959’da başlatıldı. Türk Ocakları Genel Merkezi’nin Ankara’ya taşınması ve Genel Başkanın da değişmesi üzerine, Türk yurdu orada, boyutu ve iç düzenlemesi değişmiş, zengin bir içerikle çıkarılmağa başlanmıntı. Bu kez imtiyaz sahibi Osman Turan, yazı işleri müdürü Emin Bilgiç’ti. Galip Erdem5 de ‘umumî neşriyat müdürü’ olarak görünmekte idi. 27 Mayıs 1960 darbesinin ardından Türk Ocaklarında da yapılan iç darbe sonunda Genel Merkezin ve tabiî Türk yurdu’nun yönetimleri değişti. Dergi yönetiminde 1967’ye kadar sıkça değişiklikler oldu ve bu süreçte aralıklarla çıkarılan sayıların toplamı 344’e ulaştı. Kasım 1967’de ise yayımı durduruldu.

1970’de başlayan altıncı dizi’de derginin sahibi Osman Turan, yazı işleri müdürü de Osman Yüksel’di. Türk yurdu’nun 60. yıl dönümüne rastlayan bu süreçte Ocak 1970’ten başlanarak, ancak dört sayı çıkarılabildi. Toplam sayılar 348’e ulaştı ve dergi, yeniden, 16 yıl süren bir
suskunluğa gömüldü.

Yedinci dizi 1987’de başladı. Dergi, Şubat 1987’de, yine aylık olarak, İstanbul’da çıkarılmağa başlandı. Bu kez sahibi Orhan Düzgüneş, umumî neşriyat müdürü Reşat Genç, yazı işleri müdürü İstanbul Türkocağı başkanı Cezmi Bayram’dı. İmtiyaz sahibi, umumî neşriyat müdürü ve yayın kurulu Ankara’da bulunan derginin Istanbul’da çıkarılmasından kaynaklanan zorluklar göz önüne alınarak yayımı, yeniden Ankara’ya alındı. Fakat bu nakil sırasında yeniden yedi aylık bir boşluk oluştu.

Sekizinci dizi olarak niteleyebileceğimiz yeni süreçte Kasım 1987’den başlayarak yazı işleri müdürlüğünü Osman Çakır üstlendi; 1991 yılında da Orhan Kavuncu. 1992’de Alâattin Korkmaz umumî neşriyat müdürü oldu; Kavuncu da yazı işleri müdürlüğünü sürdürdü. İmtiyaz sahip-liğinin 1994’de yeni genel başkan Sadi Somuncuoğlu’ya geçmesi üzerine, Osman Çakır yeniden yazı işleri müdürlüğüne getirildi. 1995’te de Mustafa Yılmazer ‘umumî neşriyat ve sorumlu yazı işleri müdürü’, Süleyman Öğütlü ise ‘yayın koordinatörü’ oldu. İmtiyaz sahipliği 1996’- da Necati Gültekin’e, 1998’de Nuri Gürgür’e geçti; O yıl Çağatay Özdemir umumî neşriyat müdürlüğüne, Osman Çakır yazı işleri müdürlüğüne getirildi. Ocak 1998’den başlanarak dergide birtakım kurullar oluşturuldu: Yayın, bilim ve danışma kurulları. Ocak 1999’da derginin ‘umumî neşriyat müdürlüğü’nü Necmeddin Sefercioğlu üstlendi. 2000 Haziranında Çağatay Özdemir ‘Genel yayın müdürü, Necmeddin Sefercioğlu da, Osman Çakır’ın yerine ‘yazı işleri sorumlu müdürü’ oldu.

8. dizi dönemi Türk yurdu’nun en istikrarlı dönemini oluşturdu. Yirmi yıldır yayımı aksamadan, birçok önemli özel sayılar da çıkarılarak, sürdürülüyor.

Bu sekiz yayın dizisi boyunca, Türk yurdu’nda yüzlerce ünlünün ve ünlü adayı gencin yazıları yayımlandı. O dizilerin yazarlarını burada vermek, çalışmanın kapsamı yönünden imkânsızdır. Dizilerde yazıları çıkan yüzlerce yazarın tam bir dizimini öğrenmek için, Fethi Tevetoğlu’nun Türk kültürü dergisinde 1988 yılında yayımlanmış bulunan “Türkçü dergiler” başlıklı yazı dizisinin “Türk yurdu”na ayırılmış bulunan ve kimlik ayrıntısı 1. dipnotunda verilen bölümlere bakılmalıdır:


Kaynak: TURANİA.NET

Çevrimdışı Çağrı Bey

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 690
T Ü R K S Ö Z Ü (12.04-24.07.1912)

Türk Ocağı’nın çıkardığı, haftalık Türkçü dergi. Istanbul’da 16 sayı yayımlandı. Başlığının altına “Halka doğru gitmek, halk için çalışmak” söylemi konulmuştu. Müdürü Celâl Sahir (Erozan), baş muharriri Ömer Seyfeddin idi. Dilde sadeleşme düşüncesini savunan, Ömer Seyfeddin’in “halkın konuştuğu dilin esas alınmasını” öngören yazıları yanında Aka Gündüz, Cevat Turgut, Cevdet Fahri, Habil Âdem, Mehmet Refet, Kâzım Nami (Duru) ve elbette Celâl Sahir (Erozan)’in yazı ve şiirleri yayınlanıyordu.

Kaynak: TURANİA.NET

Çevrimdışı Çağrı Bey

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 690
A T S I Z M E C M U A (15.05.1931-25.09.1932)

Büyük Türkçü Atsız’ın çıkardığı, ‘Orkun süreci’ diyebileceğimiz süreçte yayımlanan dergilerin ilki. Aylık olarak, Istanbul’da çıkarıldı. 15 Mayıs 1931–25 Eylül 1932 arasında, 17 sayısı yayımlandı. 28x21 sm. boyutlu, 24 sayfa olarak çıkarılan derginin kapağını logo, büyük bir ‘aylı kurt’ amblemi ve Ziya Gökalp’ın “’Ben’, ‘sen’, ‘o’ yok; ‘biz’ varız.” söylemi süslüyordu. İlk sayısının başına da Ziya Gökalp’ın“Çınaraltı” adlı yazısı konulmuştu. “Bozkurt”7 imzalı, “Bir kuş bakışı” adlıbaş yazıda ise, I. Dünya Harbi ve Millî Mücadele sonrası toplum hayatımızüzerinde durulduktan sonra, derginin amacı şu cümlelerle belirleniyordu:

“İşte bu mecmua halkın içine girecek, onun ıztırabına ve sefaletine katışarak, köylümüzü ve köylerimizi kurtarmaya çalışarak gençlerin mecmuası olacaktır.”

Atsız mecmua’nın ‘sahibi ve mes’ul müdürü’ Hüseyin Nihal (Atsız) idi. Dergi, o yılların genç, sonraki yılların tanınmış düşünce ve edebiyat adamları olan 70 dolayında kişinin yazılarına yer veriyordu. Başlıca yazarları; A. Ziya (Karamuk), Abdülbâki (Gölpınarlı), Abdülkadir(İnan), Adnan Cahit (Ötüken), Ali Fethi (Tevetoğlu), Fevziye Abdullah (Tansel), Hüseyin Nihâl (Atsız), M. Fuad (Köprülü), M. Halit (Bayrı), Mahmut Ragıp (Kösemihal), Mehmet Şakir (Ülkütaşır), Nihad Sami (Banarlı), Orhan Şaik (Gökyay), Pertev Nailî (Boratav), Sabahattin Ali (Alı), Sadettin Nüzhet (Ergun), Şerefeddin (Yaltkaya), Zeki Velidî (Togan) idiler6 Dergide bunların gerçek ve iğreti adlarla yazdığı inceleme ve düşünce yazıları ile şiir ve hikâyeleri önemli yer tutuyordu. Atsız mecmua, çıktığı yılların düşünce, tarih, dil, edebiyat ve halk bilgisi çevrelerini etkilemişti.

17 ay aralıksız yayınlanan dergi, Zeki Velidî Togan’a sataşan Reşit Galib’e protesto telgrafı çektiği ve kendisine hakaret eden İstanbul Edebiyat Fakültesi dekanını bir toplantıda tokatladığı için görevden alınması üzerine, 80 sayfa olarak çıkarılan I.Teşrin (Ekim) 1932 sayısı ile, yayımına son vermek zorunda kaldı (Bu sayının sonuna Atsız’ın “Yolların sonu” şiiri ve onun altına da “BİTTİ” sözcüğü konulmuştu).


Kaynak: TURANİA.NET


Çevrimdışı Çağrı Bey

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 690
Ç I Ğ I R (01.1933 / 12.1948)

“Gençlik, fikir ve sanat mecmuası.” İlk yıllarında Türkçü bir anlayışla yayımlandı; daha sonra yayınını CHP’nin “altı ok” ilkelerine dayalı olarak sürdürdü. “Çığır inkılâpçı gençliğe inanıyor ve yalnız ona güveniyor” söylemi ile, 15 yılda 193 sayı çıkarıldı.

Aylık olarak yayımlanan Çığır, 25x17,5 sm. boyutunda idi. Sade bir kapak içinde, çok sayfalı olarak çıkarılıyordu.

“Sahibi ve neşriyat müdürü” Hıfzı Oğuz Bekata idi. Türk dili ve tarihi, toplum bilimi, sanat, edebiyat, ekonomi, köycülük konularındaki yazılara yer veren Çığır’da, aralarında Hüseyin Namık Orkun, Hâmit Zübeyr Koşay, Remzi Oğuz Arık, Abdülkadir İnan, Orhan Şaik Gökyay, M. Şakir Ülkütaşır, Mehmet Kaplan, Sadri Maksudî Arsal, Fındıkoğlu Ziyaeddin Fahri, Mehmet Sadık Aran, Enver Behnan Şapolyo ile Miraç Katırcıoğlu, Cemil Sena Ongun, Malik Aksel, Avni Refik Berkman, Hasan Fehmi Turgal, Halil Fikret Kanat, Hüseyin Cahit (Yalçın), Mahmut R. Kösemihal, Münir Hayri (Egeli)’nin bulunduğu sekseni aşkın tanınmış yazar ve şairin yazıları yayımlandı. Ayrıca önemli bazı yabancı yazarlardan yapılan çevirilere de yer verildi.

Kaynak: TURANİA.NET

Çevrimdışı Çağrı Bey

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 690
O R H U N (05.11.1933-04.05.1944)

Büyük Türkçü Hüseyin Nihâl (Atsız)’in, Atsız mecmua’nın kapanışından bir yıl sonra, Edirne Erkek Lisesi’nde edebiyat öğretmeni iken çıkarmağa başladığı Türkçü dergi. Yayın hayatı birtakım olumsuzluklar yüzünden ikiye bölündü.

1. dönem (05.11.1933-16.07.1934)
İlk sayısının kapağında “Atsız mecmua’nın devamı” olduğu ve “büyük Türkçülük ülküsüyle” çıktığı açıklanan aylık Orhun dergisi, Edirne’deçıkarıldığı bu ilk döneminde, Kasım 1933 ile Temmuz 1934 arasında, 9sayı çıkarılabildi. O dönemde dergi, Edirne’nin basımevi imkânları yeterlibulunmadığı için, Istanbul’da basılıyordu.

Boyutları bakımından Atsız mecmua’nın aynı olan Orhun, 24, 28 ve16’şar sayfalı olarak yayınlandı. Kapağında; logosu yanında, yine aylıkurt amblemini, “’Ben’, ‘sen’, ‘o’ yok; ‘biz’ varız” söylemini taşıyordu.Ayrıca “içindekiler” dizimi, sayı bildirimi, çıktığı ay ve fiyatı verilmekte idi.6. (Nisan 1934) sayısından başlanarak kapak düzeninde değişiklik yapılmış, o sayının kapağına Mahmut Esat (Bozkurt)’tan alınan cümleler,7,8. sayılarda tutsak Türk yurtlarını gösteren haritalar, 9. sayıda da Z.Gökalp’ten aktarılan bir beyit konulmuştu.

Derginin ‘sahip ve mes’ul müdürü Hüseyin Nihal (Atsız) idi. Yazarları arasında Atsız, Nihat Sami (Banarlı), Fevziye Abdullah (Tansel), Orhan Şaik (Gökyay), Suut Kemal (Yetkin), Ahmet Yekta, Ahmet Özdemir, Ali İhsan (Sâbis), Atsıza Yoldaş (Fethi Tevetoğlu), Tolunay (Bedriye Atsız), Zâhir Sıdkı (Güvemli), vb. bulunuyordu: Türk diline, yazım (imlâ) sorununa, edebiyata ve halk bilgisine ilişkin olan, Yuluğ Tigin, Kür Şad, Moyuncur Kağan’ı tanıtan ilgi çekici yazılar, şiirler yayımlanıyordu. Edirneli Nazmi üzerine olan araştırma da önemli idi.

I. Türk Tarih Kongresi’nce benimsenen Türk tarihi tezine karşı çıkan Zeki Velidî (Togan)’yi desteklediği, Kurum’ca yayımlanan dört ciltlik Türk tarihi’ni eleştirdiği ve Ali İhsan (Sâbis) Paşa’nın bir mektubunu yayımladığı için Orhun, Temmuz 1934’de çıkarılan 9’ncu sayısından sonra, Bakanlar Kurulu kararı ile, süresiz olarak kapatıldı. Yeniden yayımlanması, on yıl aradan sonra mümkün olabildi.

2. dönem (01.10.1943-01.04.1944)
Temmuz 1934’de kapatılan Orhun’un çıkarılmasına, on yıl kadar sonra alınabilen izinle, Ekim 1943’te, yeniden başlandı. Sayılar 1’den değil, önceki dönemde çıkan 9 sayının devamı olarak, 10’dan başlatıldı. Bu dönemde dergi, Istanbul’da basılıp yayımlandı.

Yine aylık olan derginin boyutu, kapak düzeni 1. dönemin Orhun’una benziyordu. Basıldığı formanın ilk sayfası olan kapağındaki logonun altına bu kez “Bütün Türkler bir ordu” söylemi konulmuştu; ayrıca aylı kurt amblemi, “içindekiler” dizimi, sayı belirteci, yayımlanış tarihi ve 25 kuruş olan fiyatı yer alıyordu. Her sayısı 28 sayfa olarak yayımlanmakta idi (14. sayısı 36 sayfa olarak çıkarılmıştı).

‘Sahibi ve mesul müdürü’ yine Atsız olan Orhun’un o dönemindeki yazar ailesi de oldukça kalabalıktı. Başlıca yazarları: Atsız, Mustafa Hakkı Akansel, Mehmet Sâdık (Aran), Fahriye Arık, Besim Atalay, Bedriye Atsız, Nihat Sami Banarlı, Abdülkadir İnan, Yusuf Kadıgil, Mehmet Hâlit Bayrı, Orhan Şaik (Gökyay), Elmas Yıldırım ve Azmi Güleç, Bekir Berk, Muharrem Doğdu (Mercanlıgil), Külâhlıoğlu, Hamza Sâdi Özbek, Cemal Oğuz Öcal, Nejdet Sançar, Tevetoğlu, Zeki Velidî Togan, Cezmi Türk, Yılanlıoğlu İsmail Hakkı, Osman Yüksel, Zâhir Sıdkı (Güvemli), vb. idiler.7

Bu dönemde yayınlanan yedi sayının önemi, II. Dünya Harbi sırasında artış gösteren sol faaliyetlere dikkat çekilmesinden kaynaklanır. 15’inci Mart ve 16’ncı Nisan 1944 sayılarda yayımlanan, Atsız’ın “Başvekil Saracoğlu Şükrü’ye açık mektup”ları hem Orhun’ hem de dergi ve sahibi ile ilişkisi olanların; dolayısıyla da Türkçülerin ve Türkçülüğün kaderinde önemli rol oynadı. O “mektup”larda son yıllarda büyük ivme gösteren komünist eylemlerden, komünistlerin devlet kurumlarında ve özellikle Millî Eğitim Bakanlığı’nda önemli yerlere getirilmesinden ve etkin roller üstlenmesinden örnekler verilerek, bunların önlenmesi isteniyordu. Hakkında ithamda bulunulanlardan biri olan ve Atsız mecmua’da hikâyeleri de yayınlanmış bulunan Sabahattin Ali, Maarif Bakanı Hasan Âli Yücel’in özendirmesi ile, Atsız aleyhine ‘hakaret dâvâsı’ açtı. Bu dâvânın 3 Mayıs 1944’teki ikinci duruşması sonunda Ankara’daki yüksek öğrenim gençliği, o zamana kadar görülmemiş büyüklükte bir gösteri ve yürüyüş yaptı. Olay, sonuna doğru II. Dünya Savaşını kazanma sürecine giren Rusya’ya yanaşmak isteyen İnönü’yü ve hükûmetini harekete geçirdi. O gösteri ve yürüyüş Türkçülere ve Türkçülüğe savaş açma bahanesi sayıldı. İnönü, 19 Mayıs 1944’deki Gençlik ve Spor Bayramı söylevinde Türkçülüğü ve Türkçüleri peşin olarak mahkûm etti. Ankara’daki yürüyüşe katılanlardan bir bölümü ile Atsız’a ve Orhun’a yakınlığı bulunan Türkçü gençler, yurdun değişik yerlerinde göz altına alınıp o sırada Sıkıyönetim altında bulunan İstanbul’a götürüldüler. Orada değişik işkenceler altında yapılan sorgulamalar sonunda, bunların yirmi dördü8 hakkında, “hükûmeti devirme ve bir Turan devleti kurmaya girişme” suçlarını işledikleri için(!), İstanbul I. Sıkıyönetim Mahkemesinde dâvâ açıldı. “Irkçılık-Turancılık Dâvâsı” diye adlandırılan bu dâvâ sonunda, tutuklu olarak yargılanan Türkçülerden bazılarına değişik süreli cezalar verildi. Dâvânın “temyiz” evresinde, bütün Türkçüler hakkında verilen bu kararları Askerî Yargıtay temelden bozdu ve bir yılı aşkın süredir cezaevinde bulunan tutukluları salıverdirdi. Daha sonra II. Sıkıyönetim Mahkemesinde yeniden yapılan duruşmalar sonunda bütün “sanıklar”ın cezaları kaldırıldı; cezaevinde geçen bir yılı aşkın zaman yanlarına kâr kaldı. Ayrıca o dâvalarda yargılanan Türkçülerin bazıları uzun süre işlerine iade edilmedi. İşverilenler de yasal haklarının çok altında, uzak yerlerdeki görevlere gönderildi; ‘sürgün edildi”. Hükûmet onları görevlerine iade etmemekte yıllarca direndi. Böylece cezasız, fiilî bir ‘idarî infaz’ gerçekleştirildi.

Bu olaylar yüzünden Nisan 1944’te kapatılan Orhun, artık bir daha yayımlanamadı. Fakat yayımladığı “açık mektuplar”, Türkçülere yapılan akıl almaz maddî ve manevî işkencelere rağmen, Türkçülük hareketinde yeni bir “milât”ın başlamasına vesile ve 3 Mayıs’ın “Türkçülük Günü” sayılmasına sebep oldu.


Kaynak: TURANİA.NET

Çevrimdışı Çağrı Bey

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 690
E R G E N E K O N (10.11.1938-01.02.1939)

“Gençlik ve fikir dergisi / İlmî-edebî-içtimaî”. Ünlü Türkçülerden Reha Oğuz Türkkan’ın İstanbul’da çıkardığı dergilerin ilki. 10 Kasım 1938’de çıkarılmağa başlandı. Yayımı dört sayı sürdü..

Dergi, 27x20 sm. boyutlu 3. hamur kâğıda tek renk basılıyordu. Aynı boyutta olan 16 sayfalı bir tanıtım kitapçığının dağıtılmasından sonra yayımlandı.

Ergenekon’un “sahibi ve neşriyat müdürü” Reha Oğuz Türkkan’dı. Baş yazıları da o yazıyordu. Felsefe, tarih, ülkeler, edebiyat, spor konularında A. Aksakoğlu, Şükrü Murat Alçın, Mahmut Esat Bozkurt, Abbas Gegin, Abdülkadir İnan, Cafer Seydahmet Kırımer, Reha Kurtuluş, _İhan Kut, Necip Ali Küçüka, Hüseyin Nâmık Orkun Hasan Ortekin, Halit Fahri Ozansoy, Lütfi Sipahi, Fethi Tevet, Muharrem Feyzi Tokay, A. Mete Turanlı, N. Atillâ Türkkan, Reha Oğuz Türkkan, yazıyorladı. R. O. Türkkan’ın, her sayda başka yazıları da yayımlanıyordu.

Ergenekon, 10 Şubat 1939’da çıkan 4. sayısının ardından mahkeme kararı ile kapatıldı. Kapanma gerekçesi, ilk sayıda başlanan “Faşizm tehlikedir!” ve “Türkiye’deki Naziler ve tehlike” başlıklı dizi yazıların “Almanya ile dostluğumuzu tehlikeye düşüreceği” bahanesi idi.

Kaynak: TURANİA.NET