Gönderen Konu: Vuslatice  (Okunma sayısı 52335 defa)

0 Üye ve 4 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı 4_hilal

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 401
Ynt: Vuslatice
« Yanıtla #70 : 29 Kasım 2014 »

Bir eli tuğ tutarken diğerinde pusatı,
Kılıç kılınan Türk’ün Tanrı’dandır ruhsatı.

Sen kazan kaldırırken ayılan şah damarım,
Asil kanın sahibi Türklüğümdür umarım.

El üstünde tutarken meşru olmayan gücü,
Kim der mahşere varır Türk’ün hainde öcü.

Şu yaralı sokaklar kut verecek seherde.
Kürşad marşı yeniden çalınacak her yerde.

                                            Osman Öcal


Osman ağabey muhteşem yazmışsın yine şiirleri, yüreğine sağlık.
Bu seçtiğim mısralar Türk Milliyetçileri tarafından ezberlenip dillerde dolaşmazsa,
saza da yazık, söze de yazık, bileğe ve yüreğe de yazık olur.
Destansı bir güzellikte gerçekten.
TTK

Çevrimdışı o.öcal

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 556
  • TANRI DAĞINDA, UÇMAĞA VARDI...
Ynt: Vuslatice
« Yanıtla #71 : 06 Kasım 2015 »

Bir eli tuğ tutarken diğerinde pusatı,
Kılıç kılınan Türk’ün Tanrı’dandır ruhsatı.

Sen kazan kaldırırken ayılan şah damarım,
Asil kanın sahibi Türklüğümdür umarım.

El üstünde tutarken meşru olmayan gücü,
Kim der mahşere varır Türk’ün hainde öcü.

Şu yaralı sokaklar kut verecek seherde.
Kürşad marşı yeniden çalınacak her yerde.

                                            Osman Öcal


Osman ağabey muhteşem yazmışsın yine şiirleri, yüreğine sağlık.
Bu seçtiğim mısralar Türk Milliyetçileri tarafından ezberlenip dillerde dolaşmazsa,
saza da yazık, söze de yazık, bileğe ve yüreğe de yazık olur.
Destansı bir güzellikte gerçekten.
Teşekkürler Alp kandaş. Bizim sözlerin saza denk gelmesi gibi bir şansı yok maalesef. Bir yıl olmuş şiir eklememişim, hele bir kaç şiir ekleyeyim.

UÇMAĞA VARDI..!
TANRI DAĞINDA...
ATSIZ ATA OTAĞINDA, ULU ATALAR HUZURUNDA DİZ VURMAKTA!

Çevrimdışı o.öcal

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 556
  • TANRI DAĞINDA, UÇMAĞA VARDI...
Ynt: Vuslatice
« Yanıtla #72 : 06 Kasım 2015 »

Çanağında Türk’ün Aşı

Çanağında Türk’ün aşı
Bozuluyorsun irecep
Nerene vurdular taşı
Sızılıyorsun irecep

Hamamdaki bit misali
Rüzgardaki çit misali
Kurdu gören it misali
Büzülüyorsun irecep

Teke görmüş keçi gibi
Ağzın maymun kıçı gibi
Kandil dağı piçi gibi
Çözülüyorsun irecep

Ne kafiye ne uyaksın
Eski kağnıya dayaksın
Neredensin ne ayaksın
Seziliyorsun irecep

Girmişsin iblis donuna
Gelirken yolun sonuna
Ruhunla hain fonuna
Yazılıyorsun irecep

Zinciri koparıp dağdan
Bağcı mı atılır bağdan
Üzerindeki yapağdan
Eziliyorsun irecep

Kişi yaratır izzeti
Sakarya’nın uyuz iti
Ne yaptı sana Vuslatî
Kuzuluyorsun irecep

Osman Öcal


Katır Destanı

Şu vatanın bağrında günlük hain ürerken
Dolma kafalı biri destan istemiş benden
Kırmadık hatırını ilk bölümde pay verdik
Binlerce yıl kat edip başlayarak Âdem’den

İsteğine bakarak canlandırdık resmini   
Yazarken derunundan düşüverdik ismini
Gram gram tartarak milim milim ölçerek
Bin bir nakış, taş oya tarif ettik cismini

Tanımamız sanaldan gelmemişiz yüz yüze
Aynı yerden başladım ilkten başlamış söze
Allah ile aldatma düşmüyor hiç modadan
Sakisinden belli ki inancı yapmış meze

Hazırsanız buyurun şahsa özgü ve gerek
Yazar mıyım boşuna hak etmese engerek
Diz üstüne gerek yok arkamıza yaslanıp
Okuyalım beraber bir besmele çekerek

Âdem’i de bilirim Havva kimden ve nasıl
Yerin göğün sırrını öğrende gel sen asıl
İnandığın peygamber dememiş mi be ahmak
Kişi kavmin sevmekle suçlanamaz velhasıl

Hani nerde hoşgörü bilelim ki dindarsın
Türkiye’de Türklüğe neden böyle kindarsın
Gusül aldır ruhuna temizlensin pislikten
Tanrı yaratmış amma domuz gibi mundarsın

Bir Arap’a âşıksın Arap basıp boşarken
Kör mü gözün görmezsin âlem buna şaşarken
Meleşiyor kuzular sütlü koyun peşinde
Avucunda tuz ile sen hıyara koşarken

Şeytanca düşü olur şeytan ile yatanın
Faturası kaç metre nedir sana batanın
İhanet çemberinde sığınmacı bir hayat
Nerden bilsin vatansız kıymetini vatanın

Saksağan beyni ile durmuş akıl satarsın
Kaç kuruşluk daran var kasırgaya çatarsın
Hoş söz senin neyine yama tutmaz yırtığın
Delinmiş tekne gibi su aldıkça batarsın

Bilinir ki her soyun namerdi var merdi var
Bu ülkede hainin sanki kimlik derdi var
Sevmeyene cehennem sevene cennet gibi
Sevmiyorsan defol git kafdağının ardı var

Hele nerden öğrendin milliyeti kasmanı
Kim geçirdi boynuna zincirini tasmanı
Geçmişin mi özürlü gen mi emir eyledi
Türk kimliği üstüne terör zehri kusmanı

Şair bildik yazarken gözetmedik farkını
Etnik misin Türk müsün aramadık ırkını
Nokta koyduk virgüle at hırsızı hergele
Ya adam ol ya adam çoktan geçtin kırkını

Sabır dedik bir zaman güzellik hatırına
Önce yüküne baktık sonra da kuturuna
Tanrının bir hikmeti şansına gülmüş ola
Nesebini benzettik tahtacı katırına

Nerde gördün be soysuz pak nevsimin kirini
Namusuna bekçi tut korkuyorsan birini
Dünya sana dar gelir bunu böyle bilesin
Yutacaksın mutlaka boşalttığın irini

Kullan kullan bitmiyor İslam’ın hazinesi
Zaman zaman yükselir gaipten yezit sesi
Ruhundaki nankörlük muska olmuş boynuna
‘Gün olur asra bedel’ kesilir puşt nefesi

Sen kaldırdın sen indir kalemimin ucunu
Bana kesmeye kalkma derin kuyruk acını
Benim yurdumda benden daha özgür yaşarsın
Gün olur indirirler başındaki tacını

Kurgusu senden geldi bende biter bu oyun
Kurda kurban verilir sürüyü güden koyun
Köpüğüne sahip ol bulaşmasın çevreme
Salında gel göreyim kaç hörgüçlü şu boyun

Bir taş atıp kayboldun karanlıkta dengesiz
Nerdeyseniz buyurun ölümüne cenge siz
Aş yediği çanağa pisleyen hain için
Yırtık kispet çıkmışsın ayran içip ringe siz

İnsan olmaz insanın edebini zorlayan
Kurdu gördüğü yerde geri dönüp parlayan
Demokrasi adına destek verir teröre
Bekçi olmaz kapıya sahibine hırlayan

Doymayasın tadına diline b.k sürdükçe
Bu destan devam eder kusmuğunu gördükçe
Severiz boncuk gibi hoş bularak zağarı
Bizde ite hoşt derler salya saçıp ürdükçe
         
         Osman Öcal



Börklü Melek

Şaşmadı kavlimiz şaşmadı daha,
Ömür kündesinde şaştığın kadar.
Sevda alazında aşkın közünde,
Pişmedin töreyle piştiğin kadar.

Sanmaki sadece kemikle etsin;
İçimde büyüyen soylu bir dertsin.
Bazen düş kırığı bazen suretsin,
Hayal perdesine düştüğün kadar.

Derinden derine kanar art arda,
Yırtılan yüreğim kalırken darda.
Gözlerim uzağı süzüp arar da,
Girmedin ufkuma taştığın kadar.

Gurbetten sılaya tuttuğum dilek,
Kalbimin sancısı gönlüme şelek.
Sadağı ok dolu börklü bir melek,
Deşmedi yaramı deştiğin kadar.

Yüklense Vuslatî varsa vebali,
Haykırsa ismini gökçen misali;
Koşar mı yüreğin nic’olur hali,   
Ceylan otağına koştuğun kadar.

Osman Öcal




Şerefsizler Mangası

Bir kasıma sarkarken haziranın yedisi
Kimi kandile vurgun kimi saray savaşı
Kimi pavyon faresi kimi medya kedisi
Kimi sazda cümbüşte kimi halayın başı

Gece çalan ufuklar gün doğurdu türesiz
Sokaklarda semirtti dağdan alıp domuzu
Palanlayıp sırtında raks ederken töresiz
Yer yatağı neslinin uyanmadı ruhsuzu

Aynı resim aynı poz aynı tezgâh aynı koz
Yalan besler yalanı tuzu kokutur zaman
Kanser sarmış bedeni kesik ilaç yeni doz
Dağlar duman açarken pusulanır kahraman

Kof kütüğe tutunup çürük dalın yongası
Gardaş olmuşlardı ya meydanlarda yalaşıp
Damda sakız geviyor şerefsizler mangası
Omuzlanan yiğitler yürürken bayraklaşıp

Vuslatî der kendin kes kendi göbek bağını
Toprak, vatan kalmaya oluk oluk kan ister
Hançer vurmaya kalkar künyesizler yığını   
Vatan marşı çalmaya asil soylu han ister



Ölüm Kurşun Ucunda

Kaşıdıkça kanayan oynadığım siğili
İster miş’li zaman say ister isen di’li
Belki gelecek zaman sonu zorlu bir tünel 
Her taşı yontulanmış yanağında şarapnel
Soyunmuş sözcüklerle koyduğumuz son tanı
Mutlak çöker her çatı bel verirken hezanı

Mısralar arasında yol alırken geçmişe
Yuva yaptı dilime dağlar kızı kevaşe
İhanetin çocuğu basamaksız merdiven
Boğularak dibinden kesilecek kangren
Ve ayrılık Türküsü bir gevşeme mirası
Beslenirken canımdan bitmiyor ihtirası

Derinlere dayanıp mayalanan yapılar
Taze virüs doğurdu aralanan kapılar
Ray döşedi yoluna inişi kargın kıldı
Emzirilen pireyi ruhuna sargın kıldı
Güvenceli bir vagon koyuverdi sefere
Çekme sisin altında bayrak açtı kefere
Kamış suyu içerek ferahlarken marazî
Utanç duydu tartmaktan adaletsiz terazi
Yeniden dizilirken yıkılmış olan dalya
Güvercin kanadında sıralandı madalya
El vuranın ellisi çadır kurup balkona
Ağyara sevdalanıp katar olan vagona
Hücrelerse hümanist ninnisi kanlı keleş
Ölüm kurşun ucunda kıyasıya bir güreş

Çöreklenip sırtıma yuva yaptı keneler
Bir sultanlık keyfine akar iken seneler
Tura fistan giyindi ustasının yamağı
Diline dokunandan tat bulurken damağı
Zılgıtlara nem oldu dertlerinden davacı
Yavrulara yem buldu ibibiğin anacı

Birbirini çiğnerken nal kıran deli taylar
Pay almaya kemikten dolup taştı saraylar
Birer birer söküldü ciğerimden dikişler
Günlük cümbüşe daldı ökse kuran rüküşler
Şerefsizin şerefi ve ayyaş meyhaneler
Sokaklarda üs kurdu ruhsatsız kerhaneler

Kuyruğunu kaldırıp indirmeyen kefilsiz
Gölgeme ayak attı nesli hansız nesilsiz
Belenmekten usandım eğrisi doğrusuyla
Geçmişimi sırladı bir kahpe kurusuyla

Çıkılan ezik yolun durakalıp hanında
Nice beden büyüttü bir bedenin canında
Her birine ruh verip meydanlarda üfledi
Bindirip uyuz ata kaz dağına dehledi
Bir ibadet sayarak nedenini niçini
İkiyüzlü esterler dışa vurdu içini
Haysiyetim şerefim varlığımın manası
Sen gökteysen var olur anaların anası
Kullanılan bez gibi çöpe düştü namusum
Kaldırmıyor bu kini ne yüreğim ne usum

İçerim kazan gibi çarkı dönen bir savaş
Görmüyorsan gör artık uyan bre arkadaş
Devleştikçe devleşir derunumda fırtına
Pusatlanıp oturmuş ala kısrak sırtına
Ongunu deli yürek davası özgün dava
Ne yılgınlık gösterir ne ölünür bedava
Düşlerim kızıl nehir her yer kemikten kule
Kurt pususu kırılıp gider iken meçhule
Tan söküyor yeniden arzularken güneşi
Bir kıvılcım bekliyor ihtilâlin ateşi



Kalk Ayağa Ey Vatan

Âleme nizam için titretirken cihanı
Elinde kalan maşa Türk’ün son imtihanı

Yüz yılları deviren vazgeçilmez bir bela
Doksan dokuz hainin yüzü buna müptela

Çöreklenip omuza hem sömürür hem vurur
‘Ekmek elden su gölden’ kudurdukça kudurur
Sürüklenir peşinden bozuk kanın ürünü
Kanıtlamak isterken nesebini türünü
Dansöz gibi kıvırır her dümensiz şarlatan
Nemalanır topyekûn cilalayıp parlatan
Beslerken imralıyı başını sokup kuma
Kayıtsız fitil olur yaptıkları lokuma

Yine kanla uyuyor kanla uyanan seher
Sanki hançer vurulmuş Anadolu bağrına
Pusulanan pusuya düşerken birer birer
Ne ocaklar sönüyor bir saltanat uğruna

Parçalanan uzuvlar toprak olur taş olur
Ruhu döner semaya gencecik bedenlerin
Kurt doğuran ananın gözündeki yaş olur
Nöbeti erer sona ardından gidenlerin

Dağlıcada dağlandı memleketin yüreği
Iğdır köz köz olmazdı yapılsaydı gereği

Al bayraklı tabutu uğurlarken yüz binler
Gizli plan yekvücut şeytana tapar hinler 

Çözüm değil çözülme inilen dipsiz kuyu
Korunmadı mehmedim ‘İmralı iti’ kadar
Mermi sürülüp topa verilseydi can suyu
Olurdu her soysuza inler mezar dağlar dar

Sözde barış adına vampir diş törpülerken
Derin uyku boş rüya kuzgun başa dönerken
Eyvah vuruldum diye yas tutmak neyin nesi
Övünüp sevinmesin artık lağım faresi

Kalk ayağa ey vatan kalk ayağa er kişi
Terör denen kahpenin kırılsın azı dişi

Kula kul yılana baş Kandil bir kan düğümü
Ruhumda süren savaş emzirir kimliğimi

Yeter artık yeter be uyuyan dev uyansın
Ya kırılsın kılıcı ya Kandil’e dayansın

Osman Öcal



Mankurtlara

Aslımızdan gocunanlar
Gocunmanız vız geliyor
Meraya salınan paytak
Ördek gidip kaz geliyor

Ekşayranın tortusundan
Nesepsizler ordusundan
Palanından pırtısından
Eşindikçe toz geliyor

Damarımda Türklük kanı
Atam bildim Oğuz Han’ı
Başbuğumu iyi tanı
Taşlamanız koz geliyor

Tuğu diktim ham yurtlara
Sözüm açık mankurtlara
Diş geçer mi bozkurtlara
Endamınız az geliyor

Yere geçmez çatal kazık
Kanım değil kafam bozuk
Çatma bana sana yazık
Kolca kopuz saz geliyor

Masallar işlemez bana
Adımı yazdım cihana
Vuslatî kurban Turana
Bahar ardı yaz geliyor
   
Osman Öcal



Gülce’den Tokmak

Kırk bin bahar kırk bin yaz
Kırk bin Türkü kırk bin saz
Kırk bin köyde toy kursa
Kırk bin kere kırk bin az

Elli bin söz elli bin hat
Elli bin el elli bin kat
Elli bin istek tek niyet 
Elli bin zevk elli bin tat

Altmış bin mısra altmış bin sır
Altmış bin çiçek altmış bin kır
Altmış bin destandan yük alır
Altmış bin katar altmış bin tır

Yetmiş bin gönül yetmiş bin ilim
Yetmiş bin çeri yetmiş bin dilim
Yetmiş bin çile düğüm ve kirkit   
Yetmiş bin nakış yetmiş bin kilim

Seksen bin hayale seksen bin düşe
Seksen bin sineye seksen bin döşe
Seksen bin notayla nişan düşürmüş   
Seksen bin Kafdağı seksen bin kuşa   

Doksan bin beyazında doksan bin alında bir
Doksan bin avazında doksan bin dilinde bir       
Doksan bin altın otağ bir sevdadır hür vatan
Doksan bin alazında doksan bin gülünde bir

Osman Öcal



 Ak Sütünü Emdiğim

Kartal gibi dönerek bağrına belendiğim,
Anamdan emer gibi ak sütünü emdiğim.

Vızıldayan ok gibi altın kirişli yayla,   
Altay’dan kopan çığım ak köpüklü al tayla.
Bozkırları eleyip yurt çırağı yakarak,   
Son kez çaldım kapını günbatımı akarak.

Kızıl kana bulayıp yüz sürerek yüzüne,
Oğul olmuştum sana baş koyarak dizine.
Kimi zaman bir çoban yaylaları şenledim,
Kimi zaman akıncı serhatlarda ünledim.
Bazen kırptım saz ile gönderilen fermanı,   
Bazen bir ırgat olup başakladım harmanı. 
Mızrak kalkan nal sesi bir halkanın içinde,     
Emekledim bir zaman kılıç canın içinde.
Ve saf olup baş ile perdah tutup çağrına,
Nice yiğit düşürdüm yaralanmış bağrına.   
Diriledim yeniden meydan meydan güreşi,   
Sonra göğe kaldırdım ufuklardan güneşi.

Yeni baştan yaratıp kimliğime ar bildim,
Kutsal bir sevda ile ölümüne yâr bildim.
Nimetiyle doyarak pınarından kandığım,
Ateşiyle tutuşup köz köz olup yandığım;
Atamızdan emanet şah damarımda atan,
Ey güzeller güzeli varlığıma renk katan.   
Sakarya duruldu da durulmadı bulanan,
İngiliz uyluğunda onma görüp yalanan. 
Kargışla nal dökerken kalbinin attığı yer,
Kaz kaynatır ocakta Kandil’i besleyen şer.
Parsellenmiş gibisin öksüzlüğün bir yana,
Kesilen damarların kan pompalar yılana.   
Hukuk ile adalet demokrasi dar beşik,   
Özgürlüğün hurdahaş kapılar delik deşik.
Her tarafta kargaşa niyeti bozuk amel,
Ciğerinde kırk pençe pençe başı kırk temel.

Kıymetini bilmiyor vatansızlar kansızlar,
Yüreğimiz üşürken alev alan kan sızlar.
Nefesin boğulurken sabır eğilmez taşa,   
Ya bu düzen yıkılır ya devlet çöker başa.

Dizelere kondurdum gönlümdeki mülkümü,
Bir seni sevdim kârsız bir de şanlı ülkümü.

 Osman Öcal

UÇMAĞA VARDI..!
TANRI DAĞINDA...
ATSIZ ATA OTAĞINDA, ULU ATALAR HUZURUNDA DİZ VURMAKTA!

Çevrimdışı Kurtkaya

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 412
Ynt: Vuslatice
« Yanıtla #73 : 06 Kasım 2015 »
Otağın bir yanında Vuslatice, öbür yanında Selçuk Atalar Aşkına. Berekete bakın!
Türk şiirinin en coşkun eserleri Gökbörülerin Otağında, Huntürk'de, yayımlanıyor.
Ne mutlu bize ki kalemlerini Türklüğün hizmetine verip, varlıklarını Türkçülük davasına adamış iki değerli şairimiz var. Yaşasınlar...
İyi ki varsınız Osman Bey!
İyi ki varsınız Alp Bey!
Tanrı Yüce Türk'ünü Korusun!

Çevrimdışı 4_hilal

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 401
Ynt: Vuslatice
« Yanıtla #74 : 06 Kasım 2015 »
Osman ağabey'in yaninda ben sairim demeyi, kendime ar ederim.
Osman ağabey'in Türkçe'ye ettigi hizmet yillari benim ömrümden fazla.
Onun rahle'i tedrisinden geçmek nasip olsun ben gibi nice gençlere.
Osman ağabey benim hocam olur, bana öğreten olur, ben de anca ona çırak olurum. Ellerinden öperim.

Güzel sözlerine tesekkür ederim Kurtkaya kandaşım.
Türkçüler de kim, kaç kisisiniz ki siz diyenlerin çok oldugu bir dönemde, Türkçülerin bir ferdi olmayi bir nebze basarabiliyorsam ne mutlu bana.

TTK,
TTK

Çevrimdışı o.öcal

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 556
  • TANRI DAĞINDA, UÇMAĞA VARDI...
Ynt: Vuslatice
« Yanıtla #75 : 07 Kasım 2015 »
Otağın 'En son cevaplanmış konu başlıkları' bölümünü sık sık işgal etmemek adına şiirlerimi bile toplu paylaşıyorum. Ama son iki yorumu yanıtlamaz isem kandaşlarımı önemsememiş gibi bir duruma düşerim ki bu benim kişilik yapıma uygun değil. Hem Kurtkaya hem Alp kandaşıma hoş düşüncelerinden dolayı ayrı ayrı teşekkürler.

UÇMAĞA VARDI..!
TANRI DAĞINDA...
ATSIZ ATA OTAĞINDA, ULU ATALAR HUZURUNDA DİZ VURMAKTA!

Çevrimdışı o.öcal

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 556
  • TANRI DAĞINDA, UÇMAĞA VARDI...
Ynt: Vuslatice
« Yanıtla #76 : 29 Aralık 2015 »
Ezdiğin topraklarda kan çiçeği açmadan
Dola kaldın içime beleş vatan yok öyle
Son vatan Anadolu elimizden uçmadan
Ey kağanlar kağanı kal ayağa sen söyle



Ülkü Törelenmez Çürük Çiğitle

Ülkü törelenmez çürük çiğitle,   
Duruşu Türk olan öz gerek bize.
Kara yer üstünde yağız yiğitle,
Yoruşu Türk olan kız gerek bize.

Obada oymakta budunda ilde,
Modada şekilde ünde değil de;
İlimde teknikte sanatta dilde,
YarışıTürk olan söz gerek bize.

Ders almayan aksakallı kocadan,
Han tutulsa tuğu düşer bacadan.
İrfan yuvasında kutlu hocadan,
Görüşü Türk olan tez gerek bize.

Ufuklarda kara bulut katarken,
Eşkıyalar pusu kurup yatarken,
Yiğitleri derbendinde yutarken, 
Sarışı Türk olan köz gerek bize.

Kağanların ruhlarını dinleyen,
Kırk çeriyi bir solukta binleyen,
Uzun kollu kopuz gibi inleyen,
Vuruşu Türk olan saz gerek bize.

Maziden atiye köprüler kurup,
Turan aşkı ile yanıp kavrulup,
Yağı bildiğinin kalbine vurup,
Serişi Türk olan göz gerek bize.

Vuslatî der kişneterek kıratı,
Giyinip kuşanıp kanlı pusatı,
Orhun ile sözlemeye Fırat’ı,
Uruşu Türk olan hız gerek bize.

                     Osman ÖCAL

İzindeyiz Atamın -ZEMAHŞER

Acunda şanı kalan Geldi tarih boyunca
Kılıç girerken kına Gitti düşmanı boğdu
Halkını ulus kılan Geldi zulmü duyunca
Yol gösteren ırkına Gitti yeniden doğdu

Selanik’in güneşi Geldi yordu dumanı   
Yükseldi ışık ışık Gitti yayıldı yurda
Dedi hanların eşi Geldi birlik zamanı
Anadolu karışık Gitti yol sordu kurda

Altaylardan Tuna’ya Geldi bir bilirkişi
Türkeli uyanırken Gitti pay verdi umut 
Alaylar girdi toya Geldi sardı geçmişi
Dünya onu tanırken Gitti çizildi hudut

Sakarya kan içerken Geldi kurtuluş anı   
Titredi Türk’ün kanı Gitti şu hasta adam
Can teninden geçerken Geldi zafer nişanı
Telaş sardı susanı Gitti kahroldu evham

Yeniden ülke kurdu Geldi gelişme çağı
Türk denilen ulusa Gitti bak neler oldu
Yağı tekrar kudurdu Geldi kırdı budağı
Kurşun sıktı her usa Gitti taş meler oldu

Sonsuza dek sürecek Geldi böldü sanmayın
Şu kale şu el erki Gitti yan çırağına
İl düşüren görecek Geldi öldü sanmayın
İzindedir yol erki Gitti Tanrı dağına

Osman Öcal

Şiirin Özelliği: İlk yedi hece yukarıdan aşağı dudakdeğmez bir şiir. Yukarıdan aşağı ikinci yedi hece Zemahşer ‘Geldi Gitti’ nazım türü bir şiir. Soldan sağa on dört hece ayrı bir Zemahşer şiiri.



Bir Gökçenin Uğruna

Vuslat kapısını ayrık görünce,
Turnalar selamsız indi diyorlar.
Mühürlü nameyi yanık verince,
Bülbülün payını yendi diyorlar.

Sazlı gölde düşlediğin yaşamla,
Duygular içlenip kanarsa gamla,
Çığ gibi koparak düşerse damla,
Kirpikler gözlerin bendi diyorlar.

Hazan bağlarına inerken duman,
Ne telli saz çare ne yaylı keman,
Tezgâhta görünen şu eski roman,
Ne zaman kıymete bindi diyorlar.

Sevdasını yorgan yapıp yarına,
Demlenmiş acıyı basıp bağrına,
Yıldıza eş bir gökçenin uğruna,
Deli kurda kıyan kendi diyorlar.

Ey Vuslatî yine beni sen anla,
Kar yaramı belediğin yaranla,   
Boran olup yüreğime vuranla,
Seher yeli niye dindi diyorlar.


Börklü Melek

Şaşmadı kavlimiz şaşmadı daha,
Ömür kündesinde şaştığın kadar.
Sevda alazında aşkın közünde,
Pişmedin töreyle piştiğin kadar.

Sanmaki sadece kemikle etsin;
İçimde büyüyen soylu bir dertsin.
Bazen düş kırığı bazen suretsin,
Hayal perdesine düştüğün kadar.

Derinden derine kanar art arda,
Yırtılan yüreğim kalırken darda.
Gözlerim uzağı süzüp arar da,
Girmedin ufkuma taştığın kadar.

Gurbetten sılaya tuttuğum dilek,
Kalbimin sancısı gönlüme şelek.
Sadağı ok dolu börklü bir melek,
Deşmedi yaramı deştiğin kadar.

Yüklense Vuslatî varsa vebali,
Haykırsa ismini gökçen misali;
Koşar mı yüreğin nic’olur hali,   
Ceylan otağına koştuğun kadar.

Osman Öcal

UÇMAĞA VARDI..!
TANRI DAĞINDA...
ATSIZ ATA OTAĞINDA, ULU ATALAR HUZURUNDA DİZ VURMAKTA!

Çevrimdışı o.öcal

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 556
  • TANRI DAĞINDA, UÇMAĞA VARDI...
Ynt: Vuslatice
« Yanıtla #77 : 01 Şubat 2016 »

Sesleniş

Ruhumdaki son düğüm tenime deli fişek
Valığımın toplamı menzile konmuş hedef
Yüzsüz kılıf içinde çengiye yorgan döşek
Boğazıma yağlı ip yaylı tambur zilli def

Törelensin yeniden mızrabımız telimiz
Bir tutam özgürlüğe andımızı bıraksın
Türkülere sevdalı yürek tutsun elimiz
Gözesi kurutulan pınarlar bizden aksın

Ak otağın önünde yeni toylar kurulsun
Aksakallı kocayı Boğaç hanlar dinlesin
Yıldızların altında gün geceden sorulsun
Bir zulme direnişi Koç Köroğlu ünlesin

Dağlar dağa dayansın bir alaca şafakta
Gökçadırın altında ocaklansın her yuva 
Açan kan çiçekleri nakış olsun duvakta 
Ses versin Dadaloğlu uyansın Çukurova

Nefesinde boğulsun emzirilen yığmalar
Yeniden ferman çıksın neşter inen dilime
Düşürmeden tetiği şahmerandan doğmalar 
Her dönemeç bağlansın çağlar üstü bilime

Virgülünden noktaya bağlantılı ülkede
Veyselce haykıranlar çığırsın Türküsünü
Şaha kalksın eğitim devrimlerde ilkede
İlimde ve teknikte duyulsun Türk’ün ünü

                         Osman Öcal





Karkın Koru Arası

Zaman zaman geçerken Anadolu şarkını
Malazgirt zaferiyle tarihlerden taşmışım
Horasan toprakları salmış Dede Karkını
Peşinden gelenlerle tekrar eşik aşmışım

Yaşadığım yurtlarda boy birliğim dağılmış
Dağıstan Türkmenistan ta Cüzcan’da ezelce
Konargöçer bir yaşam gözelerim soğulmuş
İki koldan girerken savrulmuşum gazelce 

Diyarbekir’den Kars’a Erzurum’dan Mardin’e
Behremaz, Gavurdağ’da otağımı kurmuşum
Urfa Konya Kengiri düşüp yurtluk derdine
Ya Rakka’ya sürülmüş ya Sivas’ta durmuşum

Bir parçam Bayat’tayken diğerim Boz Ulus’ta
Başsız kalan kurt gibi bir parçam da Dokuz’ da
Saraylarda yok sefam göz kırpmadım cülusta   
Ben Türkümü söyledim uzun kollu kopuzda

Boz yeleli kıratı sürmüşüm yayla yayla
Halep’ten tut Maraş’a dolanmışım sürüyle
Yıldızlarla oynarken sohbet kurmuşum ayla
Susayınca çöllerde kanmışım kültürüyle

İç-İl Bursa Akhisar Gümülcine İpsala   
Yenice ve Çatalca aşrı yurtlar tutmuşum
Koru Pazarı Söğüt Çorum’dan tut Rum-kala   
Kaş’ta çam gölgesinde balamı uyutmuşum.

Yüzyılların yüküyle Haremeyn’den koparak
Yeni İl diyarını tam bağrından delmişim
Çankırı sancağında göğü çadır yaparak
Kalacık hey Kalacık son kez sana gelmişim

Geleceğim yol sürmüş Karkın Koru arası
Boz bulanık akarken durulmuşum yeniden
Dar gelmiş Elmapınar sonra Bucak ovası
Kara tepe bağrına kurulmuşum yeniden

Vuslatî der yirmi dört bir Oğuz’a bağlı boy       
Bir yanım Kayı derken bir yanım Karkın diyor
Avşar Büğdüz Çavundur İğdir Eymür aynı soy
Ne mutlu Türk doğmuşum ne mutlu ırkın diyor

Osman Öcal

UÇMAĞA VARDI..!
TANRI DAĞINDA...
ATSIZ ATA OTAĞINDA, ULU ATALAR HUZURUNDA DİZ VURMAKTA!

Çevrimdışı o.öcal

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 556
  • TANRI DAĞINDA, UÇMAĞA VARDI...
Ynt: Vuslatice
« Yanıtla #78 : 08 Mayıs 2016 »
Vatan Beni Kucaklar

Ben vatanı vatan beni kucaklar,
Uzanıp koynunda kalasım geldi.
Şen kalsın obamız tütsün ocaklar,
Uğruna gönüllü solasım geldi.

Bir güzel muştuya sardım selamı,
Emanet eyledim gözü alamı,
İncinmeyin incitmeyin balamı,
Körpe yüreğine dalasım geldi.

Türkün lokmasını bölüp yiyenler,
Her gün cami duvarına siğenler,
Fistan giyip dünya benim diyenler,
Sorgusuz tamuya salasım geldi.

Kutsalım anadır namusum canım,
Kirlenmiş toprağı temizler kanım.
Düşerken tertibim sızlar her yanım,
Yılanın başına dalasım geldi.

Pazarlıktan pay alıp da sevinen,
Gemisine koy bulup da övünen,
Aşık atar olmuş nice devinen,
Ocağına kibrit çalasım geldi.

Hak yolunda doğru tartar terazi,
Ölürsem şehidim kalırsam gazi,
Sanmayın Vuslatî söyler farazi,
Yeniden Tanrıkut olasım geldi.

Osman Öcal


Ey benim Babam

Kanımın sahibi ey benim babam,
Sen asker ol ben yetimi oynayım.
Var olmasın bir oyuncak arabam,
Sen asker ol ben yetimi oynayım.

Bayramlarda eğilse de başımız,
Yaban elde kaynamasın aşımız,
Ak mermerde donacaksa yaşımız,
Sen asker ol ben yetimi oynayım.

Derme çatma ama sıcak yuvamız,
Vatan olsun bayrak olsun davamız,
Biz bizeyiz kurt uludur ovamız,
Sen asker ol ben yetimi oynayım.

Gülmezse gülmesin sokaklar bana,
Giydir sözü baş yastıkta yatana.
Dualar yollarım hergün kıtana,
Sen asker ol ben yetimi oynayım.

Sen insansın yiğit olur er kişi,
Çürük süğüm hainliğin dikişi,
Tanrı bilir namus borcu Türk işi,
Sen asker ol ben yetimi oynayım.

Bedellolan sırtımızın kamburu,
Kaytan kırıp çalar iken tamburu,
Bir bedenden atmak için her uru,
Sen asker ol ben yetimi oynayım.

Evvel buradaydık ahir burada,
Vuslatî der Türklük ersin murada.
Nereye çıkarsa çıksın kurada,
Sen asker ol ben yetimi oynayım.

Osman Öcal

Yavrusunu Yitiren

Kuzgun vurup yavrusunu yitiren
Döner döner kuzusuna meleşir
Dört mevsimi bir araya getiren
Döner döner kuzusuna meleşir

Öz canını inzivada ezenler
Hasretini kirpiğinden süzenler
Diyar diyar divanece gezenler
Döner döner kuzusuna meleşir

Yaşamak esaret ölüm hür ise
Ah çekerek peşisıra yürüse
Son nefesi dizlerine fer ise
Döner döner kuzusuna meleşir

Yüreğinde kırk kandili yakarken
Kaderin karnını yarıp bakarken
Anıları burcu burcu kokarken
Döner döner kuzusuna meleşir

Dağ dumansız olmaz yayla pürensiz
Harebe bulunmaz kalbi örensiz
Vuslatî de bir can derdi frensiz
Döner döner kuzusuna meleşir

Osman Öcal



Yiğidim

Od düşerken derme çatma evlere
Bazen hasret bazen keder yiğidim
Lanet olsun yamyamlara devlere
Helallik verir mi ne der yiğidim

Ne sirklerde ne aynada kaş alır
Kara gözler karardıkça baş alır
İstemeyen yerden her gün taş alır
Koyunu kurt ile güder yiğidim

Korkağa kaçkına hırsıza inat
Milli parazite nursuza inat
Türküm diyemeyen arsıza inat
Liderler içinde lider yiğidim

Otağı bellidir atası belli
Ne bedelli bilir ne de bedeli
Ya aşkı delidir ya gönlü deli
Ölüme gülerek gider yiğidim

Vuslatî; değmesin yatanı için
İndirmez perdeyi utanı için
Bir can borcu vardır vatanı için
Kalleş pusularda öder yiğidim

Osman Öcal

El Açtım Birce Tanrım-ÇAPRAZLAMA

Kan üfürür fırtına dağlar yanar fay çöker
Aklı sarhoş çobanın geviş çalar buğuru
Söz kesimi gereği başıma döner cihan
Nuru söner yıldızın gün kararır ay çöker

Uyuz tayın üstünde harap kaleler aşan
Koklaşıp her zibilde yer açarken sultaya
Kızıllaşan ak toprak üçer beşer gül verir
Ana olur can olur yeniden bayraklaşıp

Kışlara düşer cemre al zemine beyazım
Bulutlaşır kirpikte yiğitler saf tutarken
Bir avuntu yüklenir hüzünlü bakışlara
Batarken gözlerime uyku tutmaz avazım

Sefasını sürerken vatansızlar vatanın
Sevene gam sağdırır taşı yoğurur öfke
Hatanın hükmü sürer töre kalır yetimce
Silkelenmiş adalet hukuk ağlar güvene 

Ciğerim pare pare yüreğim erce Tanrım
Sür topunu soysuzun açılsın Türk’ün yolu
Bir tek sana inandım sana boyun eğerim
Anadolu şenlensin el açtım birce Tanrım




Varsağı

Bre dinleyin beylerim
Ergenler erip otursun
İki susar bir söylerim
Yayını gerip otursun

Kartala kanat süreni
Kurt bakışlı alpereni
Ataya kıymet vereni
Görenler derip otursun

Kör kılıca yeni masat
Eğri dile çelik pusat
Tepegöz’e yiğit Basat
Hakkını verip otursun

Er düşür ki il bahtına
Türk elinin paytahtına
Ankara’da han tahtına
Postunu serip otursun

Vuslatî sözünün şahı
Hazzetmeyiz padişahı
Kalmasın milletin ahı
İsterse yerip otursun

Osman Öcal


Gönül Güle Hasret Ayak Meşine

Mor dağların eteğine kurduğun,
Obanızdan geçtiğimi gördün mü?
Kar suyuyla saçlarını yıkarken,
Aynı sudan içtiğimi gördün mü?

Yaslandıkça karlı dağın döşüne,
Gönül güle hasret ayak meşine.
Düştüm acıların düştüm peşine,
Kanlı çığır açtığımı gördün mü?

Özümden sızanı boranla karıp,
Yıldızları birer birer koparıp,
Her birine bir güzellik aktarıp,
Teni tenden seçtiğimi gördün mü?

Benim güvendiğim sonsuz ilahîn,
Çözemez sırrımı çözemez kâhin.
Sen keklik misali ben de bir şahin,
Enginlerde uçtuğumu gördün mü?

İçimiz kavrulup yanmış delice,   
Bitmiyor sabahı bekleyen gece,
Baharı arz eden turnadan önce,
Elden ele göçtüğümü gördün mü?

Vuslatî zararı düşer kârından,
Ak perçemli yaylaların arından,
Say ki verem olmuş ahu zarından,
Ömre kefen biçtiğimi gördün mü?






 Can Oğul

Kanımızdan beslenen ipsiz dümen dönerken
Kaçıncı kez doğuşun kaç kez öldün oy oğul
Kalktı altın kadehler onca ocak sönerken
Yaktığımız meşale donup kaldı toy oğul

Güneşin yorgunluğu karanlığa yağarken
Durdu ölümsüz zaman beliren süsen düştü 
Pusulasız sokaklar namluları sağarken
Gül açtık yeni baştan dağlara püsen düştü

Yorganımız kar iken suya girmeden cemre
Bir kaprisin uğruna çözülürken doğrulduk
Ne sürgünler sığdırdık gencecik biten ömre
Yangınlara kül için bir kez daha vurulduk

Öyle bir kader çektik turasız bir seçimden
Sevdamız utku ister ahtımız bir can oğul 
Mısralar katar tutmuş geçiyorken içimden
Uyku girmiyor göze girmiyor be han oğul

Ne seyirlik bir suret ne sövede kâğıtsın
Anıları yüklenmiş yüreğim hamal gibi
Gelmedi bir başbuğu her belayı dağıtsın
Türk soyunun önderi Mustafa Kemal gibi

Emanettir Tanrı’dan bir tutamlık kemik et
Vuslatî’de bir nefes varlığımız mülkümüz
Yok bedava bir yaşam değil bize keyfiyet
Mavi gökte al bayrak devredilmez ülkümüz

                                       Osman Öcal


Üryan Geldim Üryan Giderim

Kimin devresisin kimin tertibi,
İlim el vermiyor yaşına senin.
İnsan öğütürsün değirmen gibi,
Kimler av olmadı taşına senin.

Kimine bey dersin kimine paşam,
Eldesiz toplamdan doğar ihtişam,
Zehrolur kimine üç günlük yaşam,
Neden kâr yağmıyor başına senin.

Ne şahlar sakladın ne sultanını,
Sevdiğine ödünç verdin şanını,
Yudum yudum içtin kızıl kanını,
Kim vurgun gözüne kaşına senin.

Konaklara çöreklenir yarenler,
Huzur alıp mutluluğa erenler,
Emziğinden sefasını sürenler,
Kapında köledir boşuna senin.

Kurban kılar iken cananı hırsa,
Üğünür bohçadan muradı varsa,
Bir ömre verdiğin bir metre arsa,
Şaşarım körüne şaşına senin.

Durdum divanına kavga ederim,
Verdiğin nimete bedel öderim,
Üryan geldim aha üryan giderim,
Vuslatî muhtaç mı aşına senin.

Osman Öcal


UÇMAĞA VARDI..!
TANRI DAĞINDA...
ATSIZ ATA OTAĞINDA, ULU ATALAR HUZURUNDA DİZ VURMAKTA!

Çevrimdışı [Hun Türk]

  • Türkçü-Turancı
  • *****
  • İleti: 2408
  • TTK
Ynt: Vuslatice
« Yanıtla #79 : 09 Mayıs 2016 »
Eyvallah Ağabeğ eline sağlık...
Bana göre ticanilik, nurculuk, yobazlık, komünizm ve partizanlık gibi hastalıkların sebepleri, milli ülküden yoksunluktur.
Hüseyin Nihâl Atsız


TÜRK IRKI SAĞOLSUN !