Ne oldu Sana
Bir zaman ne idin ne oldu sana,
Kovanda kışlayan bala dönmüşsün.
Açmadan koklanan goncaydın ama
Meyvesi derilmiş dala dönmüşsün.
Nerde kaldı keklik gibi sekişin,
Çekilmiş memeler dökülmüş dişin,
Ne alaz var ne köz sönmüş ateşin,
Sarısı oynamış fola dönmüşsün.
Yokuşu görünce inliyor dizin,
Kestane kahvesi küçülmüş gözün,
Yanakların solmuş kırışmış yüzün,
Yaması dökülen çula dönmüşsün.
Hayat acımaz bakmıyor soya,
Ağarmış saçları örter mi boya,
Gerdanın benziyor kırılmış faya,
Çivisi oynayan nala dönmüşsün.
Tozmuyor zülüfler bükülmüş belin,
Ötmüyor zilleri titriyor elin,
Ah çekmekten başka söylemez dilin,
Konuşmaktan aciz lala dönmüşsün.
Vuslatî’nin senden var mıdır farkı,
İçimi titreten hep aynı şarkı,
Kırılsın dünyanın kırılsın çarkı,
Azrail bekleyen kula dönmüşsün.
Leşi Kokmalı
Kanı renksiz aklı kayıp zevatın,
Boynuna zincirli tasma takmalı.
Namusunu pazar eden gavatın,
Aslı nedir kimliğine bakmalı.
İngiliz önünden artan mezenin,
Müslüman’ım deyip yalan dizenin,
Türk’ün töresine dudak büzenin,
Varsa yurdu yuvasını yıkmalı.
Tanrı huzurunda bir meydan açın,
Seyircisi kendi olsun bu maçın,
Atası belirsiz piçoğlu piçin,
Şorlatılan kanı yere akmalı.
Hükmü olmaz közü yoksa alazın,
Arap artığından beslenen kazın,
Türkçülere mason diyen yobazın,
Töremesin ciğerini yakmalı.
Her tosunu buyur eden düvenin,
Türküm deyip Türkü yiyen güvenin,
Başbuğ Atatürk’e ‘‘kamal’’ diyenin,
Alınıp kellesi leşi kokmalı.
Ecnebinin dölü namert densizin,
Asil kandan ürken kırma gensizin,
Ananızı tanır Vuslatî sizin,
Eteği kirlenmiş ortalık malı.
Yine Sensiz Akşamdayım
Baharı bekleyen güzün,
Dili lal olur gündüzün,
Yine sensiz akşamdayım,
Efkâr basar çöker hüzün.
Güneşi savar doruklar,
Dertli ötüşür guguklar,
Yüreğimde aşkın közü,
Kızıla dönen ufuklar.
Boynunu büker laleler,
Girip gönlümü pareler,
İnce ince yol çiziyor,
İs bırakan tayyareler.
Ay doğarken telaşede,
Şavkı söner menekşede,
Dalıp içinde yüzerken,
Gözlerim donar şişede.
Umutlar döner günceden,
Bir yıldız kayar inceden,
Kadehimde bir sitem var,
Akşamı duman geceden.
Yıkılmaz Kalesi Mertoğlu Mertin
Ata yurdum Türkiye’min elinden,
Bire bin alacak gayreti vardır,
Namert olur inen namert belinden,
Mankurtlar içinde kıymeti vardır.
Geçince eline hüküm sırası,
Nişan ile gelen düğün arası,
Kanla edinilen bütün mirası,
Yıkıp yok etmeye niyeti vardır.
Alıp gıdasını anzer balından,
Maraba emzirir yetim malından,
Tutmak için aktoprağın salından,
Emrullah suresi ayeti vardır.
Sarayda beslenir yılanın başı,
Hazineden gider her öğün aşı,
Altına post serer hain gardaşı,
Cehenneme gitse diyeti vardır.
Namusum şerefim kemiğim etim,
Kışlanın önünde gönderim yetim,
Ne hallere düştün ey memleketim,
Bayrak indirtmeye cüreti vardır.
Vuslatî der vatanına cömerdin,
Yıkılmaz kalesi mertoğlu mertin,
Haraminin çanakçının namerdin,
Bir asılı bir de sureti vardır.
Yârim Dönmedi
Vatan borcu diye saldım askere,
Giden döndü benim yârim dönmedi.
Çıkar gelir alsa idi teskere,
Giden döndü benim yârim dönmedi.
Akranı içinde deli yürekti,
Babadan öksüzdü anadan tekti,
Ya hedefte kaldı ya mermi sekti,
Giden döndü benim yârim dönmedi.
Kartal gibi yükseklerden süzüldü,
Vurulunca tertip yanıp üzüldü,
Ya kayadan düştü ya ten yüzüldü,
Giden döndü benim yârim dönmedi.
Görev bilip dağdan dağı eledi,
Ya bastı mayına ya roket yedi,
Bir can borcu vardı onu ödedi,
Giden döndü benim yârim dönmedi.
Ululanır memleketin haini,
Nafakamdan gider günlük tayını,
Yoldaşlarla düzenlenir ayini,
Giden döndü benim yârim dönmedi.
Yitirdi aklını anayla bacı,
Can verenler öz yurdunda kiracı,
Vuslatî’de benim gibi davacı,
Giden döndü benim yârim dönmedi.
Kınalı Kuzu YİĞİTÇE
Dinle beni bre kâfir
Zor durulup zora batan
Eli kınalı kuzuyum
Mor dağlarda nöbet tutan
Sancak altında beğlenen
Ancak ölümle eğlenen
Koçak olur herbirimiz
Ser verip serhattı tutan
Kem gözlere er meydanı
Yem olanın aksın kanı
Hem candır hem ikigözüm
Her noktası kutsal vatan
Yaprak düşse dal gıcırdar
Bayrak düşse sal gıcırdar
Toprak ananın bağrında
Bir şehittir varıp yatan
Küle dönüşmez közümüz
Yele verilmez sözümüz
Hele Vuslatî ne diyor
Kör olmalı bana çatan
Yeniden Ergenekon
Bilge idim cesarettim töre idim şuurdum,
Türk denilen adımı tüm cihana duyurdum.
Tanrı birdir ülkü bir bin parçayı bir eder,
Yeniden Ergenekon bir kılavuz bir lider.
Yenigün sıcağında pas sıyırsın pusatlar,
Nal çatlatıp toz kussun kişnesin yılkı atlar.
Alpağan yüreğiyle tuğ kaldıran erkişi,
Kızılelma tadında kanat çırpar erimin;
Korku salsın düşmana üç mayıs dirilişi,
Kutlu olsun şimdiden ululansın devrimin.
Ne yarınlar çaresiz ne doğacak gün ırak,
Kızıl kanlar içinde bir ölüp bin doğarak;
Çiğneyip dalgaları yol alacak bu gemi,
Yıkıp namert tahtını yakarak cehennemi.
Başbuğun huzurunda diz vuran yoldaşların,
İnancı ülkülenmiş bozkurt ruhlu bir kuvvet;
Kırkı kırka katlayan devleşmiş soydaşların,
Mızrak gözlü bir ordu her tayfası bir levent.
Yaşam en doğal hakkı davası börklü sevda,
Mevzubahis vatansa canı özünden feda.
Törelenmiş kut için kalkmış ölüm dansına,
Bağış olmuş varlığı atalar mirasına.
Alaz alaz kızıl kor volkan gibi uyanış,
Türk dünyasını saran şu gençlik hareketi.
Baykal’dan ta Tuna’ya Volga ile yıkanış,
Türkçülük ülküsüyle Turan denen öğreti.
Şimdi birlik zamanı geçmiş yaşattı bunu,
Yazdı altın harflerle devlerin ordusunu.
Tanrı dağında ışık binlerce Sakaryasın,
Dik tuğunu kâfirin sinesinde oynasın.
Arsız çakala benzer koy sürünsün davasız,
Ulumadan bozkurtlar toy bilir mi Ötüken.
Düzenin dişlileri dünden daha pervasız,
Çilelidir albayrak mavi bayrak yetimken.
Zirvesine kar düşse bel vermez ulu dağın,
Başını kırpan olsa filiz vermiş budağın;
Elinde eğri kılınç yatağın ala çaprak,
Kap sancağı elinden kana belensin toprak.
Yaşadığım sezdiğim şu an için gördüğüm,
Omuzlarda ağır yük taş atarken baş başa;
Yok cevapsız bilmece tez çözüle bu düğüm,
Bin başa bir baş için tutuşmuşken savaşa.
Us ile durulanmış yeni baştan kan gerek,
Ordumuzun başına Cengizce kağan gerek.
Sen Tanrı’nın kılıcı sen yabgular neslisin,
Nazlı gelin misali bir ülküye yaslısın.
Durma haydi dizgin al başını eğsin yağı,
Vey taşarsa yeniden kucaklar Tanrı dağı.
Osman Öcal
Vatan Çaresiz
Özümüzde aleviyle közlenen,
Bir düşünün esasıdır özlenen.
Birlik kapısına vurulan kilit
Yıllar yılı yaşanılan, izlenen.
Bir bedene tâbi ey yiğit kişi,
Dava ne siyaset ne de din işi.
Gök kubbe misali bir çatı gerek,
Her ince ipliğin tutmaz dikişi.
Gaye bir ödev bir çeri kırk pare,
Kut yolunda kurdu koyar avare.
Öksüz Türklüğümün muradı için,
Belli ki Kürşad’ın ruhu tek çare.
Al taydan inerek binilen buğur,
Davayı sistemle yoğuran şuur,
Ülküyü gölgede emziren kanış,
Dosta kan kusturur, yağıya uğur.
Ey kartal pençeli ey sungur doğan,
Ey kargı bileklim ey yeni çağan;
Önce er olmalı Turan yolunda,
Sonra ya Atilla ya Cengiz Kağan.
Vuslatî diyor ki törelen kurdum,
Dirilsin ocağım dirilsin yurdum.
Ayrılık bir tuzak, vatan çaresiz,
İrkil sancağınla ey güzel ordum.
Osman Öcal
Darbe
Mağduru oynayıp yapılan darbe,
İnancına kılıf yüz olur sanma.
Götürür zalimi divanı harbe,
Oyunda iki taş cüz olur sanma.
Türesiz adımda kin işi vardır,
Sıfır sermayeyle din işi vardır,
Her ulu doruğun inişi vardır,
Pusarık misali düz olur sanma.
Özele adalet genele kırım,
Kırılınca kasnak ayrılır sırım,
Örtsün dersen açığımı fırfırım,
Şebekte utanır yüz olur sanma.
Nice kırallarda tacıyla tahtı,
Devirmiş mazlumun zar ile ahtı,
Bir gece değişir milletin bahtı,
Âmâ yılanlarda göz olur sanma.
Vuslatî bilmez mi tarağın bezin,
Uymuyor Türküye aldığın vezin,
Cemaline ayna Türk’e garezin,
Daha bundan doğru söz olur sanma.
Osman Öcal