Yüreğine sağlık, tam bir Türk(ü) kıvamında olmuş Osman ağabey.
Teşekkürler kandaşım.
Yengesiz TUĞRA
Bir vardı bir de yoktu firen yaptı dengesiz,
Çiğnem dilinde koktu bakın köhne renge siz;
Toprak şeref bilir de o karnında patlıcan;
Al bayrağım buruktu, düğün kurdu yengesiz.
Osman Öcal
Kendine Gel ÖZGE
Ulu Tanrı katında kutsananın aslı Türk;
Kutlu soyun katunu ne kağanlar doğurdu;
Atilla ve Cengiz Han birbirinden hırslı Türk,
Yeri göğü titreten törelenmiş bir ordu.
Yıldırımlar yaratan bozkırın atlı kurdu,
Oğuz Han’dan türeyip gelişimiz nesli Türk.
Kırk çeriyle bir Kür Şad koskoca Çin’i yordu,
Başbuğumuz Atatürk yeni bir vatan kurdu.
Damarında asil kan öz yurdunda yaslı Türk,
Titre! Ve kendine gel! Yağılar sardı yurdu.
Osman Öcal
Yaz Kenara YİĞİTÇE
Be hey gafil bu ne haldir,
Göz kestirir alan eldir,
Boynunda ip altına at;
Yaz kenara tebligattır.
Yenen nane iz bırakır,
Sönen balon gaz bırakır,
Yanan bakır nursuz ışık;
Baz koynunda zor hayattır.
Başı kimdir sor devrene,
Şaşı gördü bak çevrene,
Kaşı çatık şişkin göbek;
Haz duyduğu serenattır.
Bele bağlı her aletin,
Dile düşmüş adaletin,
Kale olsa cebrî yasa;
Muz döşeli teminattır.
Gak karganın guk klibi,
Hak elendi kalbur dibi,
Tek kişilik bir tiyatro;
Kaz göğsünde tahiyyattır.
Deri kırkmaz soylu kasap,
Geri döner yanlış hesap,
Gri dalga mor aralık;
Caz dinleten safahattır.
Garp uyandı ıssız döşek,
Harp meydanı deli fişek,
Sarp kayada tutmaz ayak;
Naz kâr değil boş inattır.
Osman Öcal
Türkiye’nin Kızlarına Küfreden Züppe’ye
Bir yanımda şaklaban bir yanımda hödüğü,
Hödük kemçirir durur tüm milletin kızına.
Aklı kendinden evvel Türkçü sanmış güdüğü,
Güdükte bir havlama tazı yetmez hızına.
Bizler birer ferdiyiz namusu var milletin,
Ana belli soy belli yiğidi var kurdu var.
Her birisi bir Kür Şad hakkını verir itin;
Yıkılmaz şanlı ülkü arkasında ordu var.
Güya Turancı imiş hedef bulur okuna,
Beni bana anlatır boynunda taşma ile.
İşimiz olmaz bizim Tanrım şahittir buna,
Dibinde sarı tilki üzümsüz asma ile.
Nüfustaki kütüğü arındırmaz çakalı,
Damardaki kan olur bir kimliğin onayı.
Bilsem ki işe yarar bırakırdım sakalı,
Azat edin kapıdan nesep bilmez danayı.
Töresi belli Türk’ün katuna saygı gerek,
Eğer bacın yok ise ana da bir katundur.
Babasını bilmeyen müşir olmuş engerek,
Engereği bilmeyen odun oğlu odundur.
Vuslatî’yim yetmez mi çok yıkama çuvalı,
Ya bu yırtık genişler ya tokacı kırarsın.
Anlayan anlar seni koyun dinler kavalı;
Türkiye’ye küfreden mutlak sen züppekarsın.
Osman Öcal
Bir Gece Masalı
Bir gece masalında mazimizi anarken,
Durulmayan her damla eşlik eder tasama.
İçer miydim mezesiz fitil olup yanarken,
Ah o kara gözlerin düşmeseydi masama.
Yıldızlarda kasavet ay kanıyor nedense,
Bağrımdaki kirpikler mor kadehin çerezi;
Kapatmıyor gözümü kuş tüyüne belense,
Dilindeki bergüzar dudaklarda taş izi.
Yelelenmiş saçların dönülmeyen seferde,
Göz erimi boş deniz yoksa gam mı bahane;
Dört duvara çekilen kan pıhtısı bir perde,
Zaman fecir koynunda başım ağır pervane.
Uyanır seher yeli nefes nefes gül üfler,
Hayallerim sağanak kokusunda bir füsun;
Kaf dağının burcunda başak uçlu zülüfler,
Kalbimdeki mezarın taşında biten yosun.
Ya mihmandar olsaydık ya turnada bir telek,
Başka biterdi masal başka doğardı güneş;
Can verirdi bahara bin bir renkli kelebek,
Gönlümde yuva kurmuş güle dönerdi ateş.
Osman Öcal
Zamane Hamam GÜLCE
Çakmak kavunda,
Bin asrı yutan süre.
Tanrı avında,
Yeşile kandı töre.
Tandır tavında,
Verilen büyük fire.
Arıtmaz yunak,
Su süpürse yer yağız.
Balçıktan çanak,
Kendi şaşar kılavuz.
Harbi fırıldak,
Dili döndüren ağız.
Kupayla sinek,
Karo yanında maça.
Kötekli tünek,
Ütüsü bozuk faça.
Öküzle inek,
Sırıtan kelle paça.
Sokaklar roman,
Göz bulanık yüz kirli.
Kurt sisi duman,
Edep kayıp söz kirli.
Zamane hamam,
Urba kirli bez kirli.
Osman ÖCAL